Nasyonal sosyalizm doktrininin ilanı 1898'in Mayıs ayında, ilk teorisyeni Maurice Barrès tarafından yapıldı. Fransız Barrès, sosyalist bir nasyonalizm fikrini, yabancı egemen Almanya'ya karşı, seçmenleri kazanmak üzere yaydı ve sosyalizmin "liberal bir zehir", ancak, nasyonal sosyalizmin, kollektif nasyonalizmin gerçekleştirmenin aracı olduğunu açıklamıştı. Barrès'e göre, işçiler kendi uluslarından işverenlere karşı değil, yabancı işverene, yani Yahudi sermayesine karşı mücadele etmeliydi.
Almanya’da Hitler tarafından kurulan ve temelde ırkçılık, sosyalizm, milliyetçilik, halk ve üstün lider fikirlerine dayanan faşist görüş ve yönetim sistemi.
Halk kavramının mistik bir nitelik kazandığı, lider ile halk arasındaki ilişkinin,. akla değil de, akıldışı birtakım fikirlere dayandığı, liderin milletin tüm isteklerini benliğinde duyduğunun öne sürüldüğü bu görüşte, devletin yüceliği ve üstün ırk düşüncesi ön olana çıkar.
Nasyonal Sosyalizm
Birinci Dünya Savaşından sonra Almanya’da gelişip, İkinci Dünya Savaşından sonra ortadan kalkan bir akım. Hitler’in Alman İşçi Partisinin liderliğini ele geçirip Alman Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi (Nasyonel Sosyalistonal Sozialistische Deutsche Arbeiter Partei) olarak ismini değiştirdiği partinin temel programıdır. Almanya’nın 1918’den sonra içine düştüğü sosyal ve ekonomik buhran, Nasyonel Sosyalistzmin yavaş yavaş benimsenmesine yol açtı. 1933’ten 1945 yılına kadar Almanya’da tatbik edildi. Nasyonel Sosyalistzmin kurucusu Adolf Hitler’in 1924’te hapiste yazdığı Kavgam (Mein Kampf) ve Alfred Rossenberg’in Yirminci Yüzyılın Ruhu (Mithus Deszo Sorhhunderts) isimli eserlerinde, parti programına kaynaklık eden görüşler belirtilmektedir.Nasyonel Sosyalistzm, Alman ırkının üstünlüğünü iddia eder. Hatta karışık hale gelerek bozulan bu ırkı, saf hale getirmeyi hedef alan biolojik ırk tezini savunur. Irkların bozulmasını, insanlık için büyük bir felaket olarak vasıflandıran Nasyonel Sosyalistzme göre; Yahudiler, dünyanın en kötü ırkı olarak bütün fenalıkların da kaynağıdır. Alman ırkını ve diğer ırkları sonsuzlaştırmakta, dejenere etmektedirler. Eski Yunan ve Roma İmparatorluğunun yıkılmasına sebep olan ahlaksızlığı, tarih boyunca ortaya çıkan bazı savaşları, demokrasiyi, parlamentarizmi, liberalizmi, komünizmi, 1789 Fransız İhtilalini ve 1917 Bolşevik İhtilalini Yahudilerin eseri olarak görmektedir.
Yahudiler basına, sanat hayatına ve ticarete hakim olarak toplumları kendi fikirleri doğrultusunda yönlendirmektedirler. Hitler’e göre; “Beynelmilel sermayenin tahakkümünü tesis etmek için, milli ekonomileri tahrip etmektedirler.” Bu sebeple Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi Almanyasında Alman ırkını geliştirmeye ve Yahudileri yok ederek zararlarını önlemeye yönelik birtakım uygulamalar ortaya çıktı. Alman ırkından olmayanlar ile evlenmek yasaklandı. Yahudiler kamu görevlerinden uzaklaştırılıp toplama kamplarında imha edildiler. Ancak Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi Almanyasında Yahudilerin gördüğü bu zulümler İkinci Dünya Savaşından sonra, İsrail Devletinin kurulmasında büyük rol oynadı.
Faşizmde “devlet ideal ve ebedidir” esasıyla devlet yüceltilerek, eskiden kurulmuş Roma İmparatorluğunun yeniden canlandırılmak istenmesine karşılık, Nasyonel Sosyalistzmde teorik esasları daha önce belirlenmiş “üstün ırk” kavramı mevcuttur (Bkz. Irk). Devlet vasıta olup üstünlüğü olan varlık, devlet değil halktır. Halk (Volk) kan birliğine dayanan bir ırktan müteşekkildir. Devletin maksadı; dışarıda yeni hayat sahası (Lebensraum), içeride de ırka değer veren bir dünya görüşünü (Weltanschaung) gerçekleştirmektir. Devletin ekonomik ve idari yapısı meslek gruplarının temsil edildiği kooperatif sisteme dayalıdır. Ekonomiyi de ırkın korunmasında bir vasıta olarak görmektedir. Hitler’in 1920’de yirmi beş madde halinde yayınladığı parti programında Nasyonel Sosyalistzmin esaslarını gösteren birçok esas belirtilmiştir. Burada Marksizme, Kapitalizme, Versailles Antlaşmasına ve Parlamenter Sisteme karşı çıkılmaktadır. Çıkarları birbirinden farksız, sınıfsız bir toplum anlayışına sahip olduğu için partilere, parlamentoya ve muhalefete karşıdır.
Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi Almanyasında, toplumun her kesimine “führer” (şef) anlayışı hakim olmuştur. Buna göre iktidar führerde toplanmakta, kanunları o yapmakta ve tatbik ettirmektedir. Führer, milletin bütün isteklerini benliğinde duyar ve milletin tarihini, geleceğini o belirler. Onunla millet arasındaki ilişkiyi sadece Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi Partisi sağlar. Hitler, Nietache’nin batı medeniyetini çöküşten kurtaracak “üstün insan” kavramına dayanarak kendisine bir misyon izafe etmeye çalışmıştır; “...tanrı beni halkıma hizmet etmek ve onu korkunç sefaletinden kurtarmakla vazifelendirdi.” diyerek Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi Almanyasının tek hakimi olmak istemiştir. Bütün kararları tek başına kendisi vermiştir. Parlamentonun (Reicstag) yetkileri yok edilircesine sınırlandırılmıştır. Bu yer, sadece Hitler’in dünya kamuoyu için yapacağı konuşmaları alkışlamak maksadıyla toplanılan ve onun isteklerini “kaydeden” bir müessese haline gelmiştir. Hitler’e göre “sayı hakimiyetine dayanan demokrasi, führerin sorumluluklarını yok eder.”
Nasyonel Sosyalistzmin sosyalist hüviyeti tedricen kaybolmuş, sosyalizm “liberal demokrasinin hataları sebebiyle Marksizme ve komünizme kayan işçileri” kazanmak için kullanılmaya çalışılmıştır. Materyalist ve enternasyonalist olan Marksizme irrasyonalist ve şovenist olduğu için karşı çıkılmıştır.
Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi Almanyasında, Sovyetler Birliğinden, günümüze kadar totoliter rejimlerin en büyüğü kurulmuştur. Savaş ekonomisine dayanan gelişmiş bir teknoloji sayesinde toplumun her kesimi ve hayatın her safhası kontrol altına alınmıştır. Propaganda ve şiddet, nazizmin önde gelen hususiyetlerinden birisi olmuştur. Yüz binlerce kişi disiplinli kalabalıklar halinde harekete getirilebilmiştir. Birinci Dünya Harbinden sonra Almanların maruz kaldığı haksız muamele ile ortaya çıkan buhranlara karşı gösterdiği reaksiyon ve Alman milli gururunu okşaması rejimin, milyonlarca taraftar kazanmasına yol açtı. Bu rejim, Hitler’in İkinci Dünya Savaşından sonra intihar etmesiyle sona ermiş, önde gelen liderleri de, Nürnberg Mahkemesinde yargılanarak idama mahkum edilmiştir. İkinci Dünya Savaşından sonra ise bazı ülkelerde birçok milli hareketi ve antikomünist müesseseleri nazilik veya faşistlikle suçlamak kızıl faşizm olarak bilinen komünist propagandasının bir metodu olmuştur.