Türkiye, Lozan Antlaşması`yla birlikte imzalanan Boğazlar Sözleşmesinin getirdiği kısıtlamalardan dolayı daima kaygı içinde bulunmuştur. Sözleşmenin imzalandığı tarihlerde güncelliğini koruyan silahsızlanma ümitlerine güvenen Türkiye`nin, silahlanma yarışının tekrar başlamasıyla duyduğu huzursuzluk giderek artmıştır.
Türkiye, duyduğu bu huzursuzluğu ve boğazların statüsünde değişiklik yapılması yolundaki teklifini konu ile ilgili imzacı devletlere duyurduğunda, farklı kutuplarda yer almaya başlayan bu devletlerin hemen hepsinden ortak bir anlayış görmüştür.
İngiliz Dışişleri Bakanlığının 23 Temmuz 1936 tarihli bir muhtırasında konu hakkında şu görüşlere yer verilmiştir: "Türkiye`nin Boğazlar Sözleşmesi`nin değiştirilmesi ile ilgili talebi haklı kabul edilmektedir."
Boğazlar`ın statüsü ve gemilerin geçiş rejimi ile her zaman yakından ilgilenen İngiltere`nin Türkiye`yi desteklemesine paralel olarak Balkan Antantı Daimi Konseyi`nin 4 Mayıs 1936`da Belgrad`da yaptığı toplantıda, Türkiye`nin teklifini destekleme kararı alınmıştır. Türkiye`nin girişimi Lozan Boğazlar Sözleşmesi`nin diğer akitleri tarafından da kabul edilince, boğazların rejimini değiştirecek olan konferans, 22 Haziran 1936`da isviçre`nin Montreux kentinde toplanmıştır. İki ay süren toplantılardan sonra, 20 Temmuz 1936`da imzalanan yeni Boğazlar Sözleşmesi ile Türkiye`nin kısıtlanmış hakları iade edilmiş ve boğazlar bölgesinin egemenliği Türkiye`ye geçmiştir.
Gerek milletlerarası bir su yolu olarak devletler hukukunda önemli bir yer tutan, gerekse Türkiye'nin ve bulunduğu bölgenin jeopolitik durumu açısından büyük anlam ve değeri bulunan Türk Boğazlarının statüsü son olarak, 20 Temmuz 1936'da İsviçre'nin Montrö şehrinde imzalanan milletlerarası bir sözleşme ile saptanmıştır.
Montrö Sözleşmesinin esasları şunlardır:
1. Boğazlardan geçiş; barış ve savaş zamanı ile ticaret ve askeri gemiler açısından ve ayrıca Karadeniz'de kıyısı bulunan devletlerle bulunmayanlara göre değişik biçimlerde saptanmıştır. Aşağıda açıklanacak bazı incelikler dışında, genel kural olarak "Geçiş serbestliği" kabul olunmuştur.2. Boğazların askeri kontrolu ve savunma tedbirleri tamamen Türkiye'ye aittir. Bundan önceki 1923 Lozan Antlaşması'ndaki hüküm burayı askersizleştirmişti. Montrö'de en büyük isteğimiz bu hükmün değişmesiydi ve bu hakkımız tanındı.
3. Boğazlardan geçişi denetleyen Milletlerarası Boğazlar Komisyonu kaldırılmıştır (Montrö'den evvel yabancı devletler uzmanlarını da kapsayan böyle bir kontrol komisyonu bulunmaktaydı).
Yukarıdaki sonuçlar bakımından Montrö Sözleşmesi Türkiye için bir başarı olmuştur ve Boğazlar üzerindeki genel hakimiyetimizi sağlamıştır.
Sözleşmeye göre, yabancı gemilerin Boğazlardan geçişlerinde şu incelikler hükme bağlanmış bulunmaktadır:
A)Barış Zamanında
a) "Karadeniz'de kıyısı olmayan" (non-riverain) devletlerin ticaret gemileri serbestçe geçerler. Savaş gemileri ise, 8-15 gün önceden Türkiye'ye haber vereceklerdir. En fazla bir arada 9 gemi geçebilir ve bunların toplamı tonajı 15.020 tonu aşamaz. Denizaltılar, uçak gemiler ve 10.000 tondan büyük savaş gemileri ise hiç geçemezler. Sözleşmeye uyan şekilde geçen yabancı savaş gemileri Karadeniz'de 21 günden fazla kalamazlar.Karadeniz'de kıyısı bulunmayan devletlerin barışta, denizde bulunabilecek savaş gemilerinin toplam tonajı 30.000 tonu aşmayacak şekilde saptanmıştır. Ancak burada kıyısı bulunan en kuvvetli filoya sahip devletin filosunda 10 bin tonu aşan bir artış gerçekleştiğinde, sözkonusu diğer devletler de bulundurabilecekleri toplam tonajı, bu artışa paralel olarak artırabilecekler, fakat en fazla 45.000 tonu aşamayacaklardır.
b) "Karadeniz'de kıyısı bulunan" (riverain) devletler için ise ticaret gemileri yine serbesttir. Savaş gemileri de, 8 gün önceden bize bildirilecek, bu arada geçenlerin toplam tonajı 15.000'den fazla olmayacaktır. Karadeniz'de kalışları tabii süreye bağlı değildir.
B)Savaş Zamanında
a) "Türkiye tarafsız" ise: Herkesin ticaret gemileri serbestçe geçerler. Fakat, savaşan devletlerin savaş gemileri geçemezler.b) "Türkiye savaşa katılmış" ise: Her tür gemiyi geçirip, geçirmemekte kendisi karar verir. Dilerse Boğazları herkese kapayabilir.
c) Savaş tehlikesinin çk yaklaştığı durumlarda: Türkiye yine karar serbestisine sahiptir. Boğazları kapayabilir.
Bunların yanısıra, sözleşmede daha bir çok teknik husus hükme bağlanmıştır. Türkiye, boğazlardan geçen gemilerin sayı ve tonajlarını düzenli raporlar halinde ilgili devletlere bildirir.
misafir - 9 yıl önce