Molla Cami
Kısaca: Molla Cami din ve fen bilgilerinde alim, veli, şair. İsmi, Abdurrahman bin Nizameddin Ahmed, lakabı Nureddin'dir. Cami ve Mevlana nisbetleriyle Ünlü oldu. Anadolu'da Molla Cami diye tanındı. 1414 (H.817) senesinde İran'ın Cam kasabasında doğdu. İmam-ı Muhammed Şeybani hazretlerinin neslindendir. Beş yaşında Muhammed Parisa hazretlerinin huzuruna götürülüp, teveccühüne mazhar oldu. İlim ve takva sahibi olan babası Nizameddin Ahmed, oğlunun ilim ehli olmasını istiyordu. Daha büluğ çağına ...devamı ☟
İlim ve takva sahibi olan babası Nizameddin Ahmed, oğlunun ilim ehli olmasını istiyordu. Daha büluğ çağına gelmeden onu Semerkand'daki Nizamiyye Medresesine götürdü. Cami, henüz küçük olmasına rağmen; zekası, meseleleri anlamaktaki fevkalade kavrayışı ile dikkat çekti. Böylece hocaları ve arkadaşları üzerinde büyük bir tesir uyandırdı. Kısa zamanda okuması gereken kitapları bitirip, mezuniyet derecesine gelmiş talebelerin okuduğu kitapları okumaya başladı. Hocaları; “Semerkand, Semerkand olalıdan beri, Molla Cami'den daha zeki ve kabiliyetli bir kimse görmedi.” demekten kendilerini alamadılar. Burada Hace Ali Semerkandi'nin, Şehabüddin Cacermi'nin ve Mevlana Cüneyd-i Usuli'nin derslerine devam etti. Din ilimlerinin yanında fen ilimlerine de ilgi duyan Molla Cami, Uluğ Bey gibi bir ilim aşığı sultanın devrinde, hem de Semerkand'da ilim öğrenmeye çalışıyordu. Uluğ Beyin de hocası olan Kadızade Rumi'nin matematik derslerine devam etti. Herat'ta Ünlü astronomi alimi Ali Kuşçu ile görüştü. Ali Kuşçu ona astronomi ilmiyle alakalı, içinden çıkılması zor birkaç mesele sordu. Molla Cami hepsini en ince ayrıntılarına kadar ayrı ayrı cevaplandırınca, Ali Kuşçu bu cevaplar karşısında hayran kaldı.
Kısa zamanda akli ve nakli ilimleri tamamlayan Molla Cami, Herat'taki Ünlü beş alimden biri oldu.
Herat'ta Sa'düddin-i Kaşgari'den tasavvuf ilmini öğrenen Molla Cami, yüksek derecelere kavuştu. Bu hocası ile tanışmadan önce, onu rüyasında görmüş, Sadüddin-i Kaşgari rahmetullahi aleyh, rüyasında kendisine; “Git kardeşim, bir dost bul ki, terki imkansız olsun.” mısra'ını söylemişti. Bu işareti alan Molla Cami, Sadüddin-i Kaşgari'nin sohbet ve derslerine devam edip, feyz alarak kemale geldi ve irşadla (insanlara doğru yolu göstermekle) vazifelendirildi. Ayrıca Muhammed Parisa, Fahrüddin Luristani, Hace Burhaneddin Ebu Nasr Parisa, Şeyh Behaüddin Ömer, Hace Şemsüddin Muhammed Kusevi, Mevlana Şemsüddin Muhammed Esed ve Ubeydullah-ı Ahrar gibi büyük velilerle görüşüp onlardan feyz aldı. 1469 senesinde Herat'ı alan Timuroğulları hükümdarlarından Hüseyin Baykara ve onun yakın arkadaşları olan Ali Şir Nevai ve Ahmed-i Süleyhi gibi ileri gelen zatlarla dost oldu.
1472 senesinde Hicaz'a gitmek için yola çıkan Molla Cami'ye, Bağdat'ta Akkoyunlu beylerinden Maksud Bey; hacdan dönerken Diyarbakır'da Mehmed Bey; Tebriz'de Yakub Bey fevkalade hürmet ve ikramda bulundular. Geçtiği her şehrin alimleri, onu karşılayarak, ziyaret edip, hayr duasını aldılar. Bağdat'ta Eshab-ı kiram düşmanları ile yaptığı münazaralarda daima galip geldi. Fatih Sultan Mehmed Han, Molla Cami'nin Haleb'de bulunduğunu tahmin ettiği sırada, kendisini çok iyi tanıyan Hace Ataullah-ı Kirmani ile beş bin altın hediye gönderdi. Ancak Molla Cami Haleb'den ayrıldığı için görüşemediler. Bu yolculuğu sırasında daha önce vefat etmiş büyüklerin kabirlerini ziyaret etti. Medine-i münevvereye geldiği zaman, Peygamber efendimize olan muhabbetini dile getiren kasideler söyledi.
Molla Cami, hacdan dönünce, Hüseyin Baykara'nın kendisine tahsis ettiği bir medresede ders vermeye başladı. Bu arada Fatih Sultan Mehmed Hanın arzusu üzerine İslami tabir ve terimleri içine alan iki risale yazıp, İstanbul'a gönderdi. Davet üzerine kendisi de yola çıktı. Konya'ya varıncaFatih Sultan Mehmed Hanın vefat haberini duyup, geri döndü. Daha sonra, Sultan İkinci Bayezid Han tarafından İstanbul'a davet edildiyse de, gelmesi mümkün olmadı.
Molla Cami, 1492 senesi Muharrem ayının on sekizine rastlayan Cuma günü dostlarının okuduğu Kur'an-ı kerim'i dinledi ve son nefesinde Kelime-i şehadet söyleyerek Herat'ta vefat etti. Cenaze namazında Hüseyin Baykara, Ali Şir Nevai ve bütün Heratlılar hazır bulundu. Hocası Sadüddin-i Kaşgari'nin kabrinin yakınlarına defnedildi. Mübarek kabri ziyarete açıktır. Dünyanın dört bucağından gelen aşıkları, kendisini ziyaret ederek, mübarek ruhundan saçılan feyzlerden istifade etmektedirler.
Molla Cami'nin sohbetinde bulunanlar, gam ve kederlerini unuturlar, neş'e ve ferahlık duyarlardı. Halkın övmesine ve yermesine ehemmiyet vermezdi. Şöhretten kaçardı. İhtiyacından fazla malını sadaka olarak muhtaçlara dağıtırdı.
Molla Cami buyurdu ki: “Üç zümreye, üç şey çirkin düşer. Padişahlara sertlik, alimlere mal sevdası, zenginlere cimrilik.”
“Kötü kimse, başkalarının ayıplarını saymak isterken, kendini dile getirir.”
“Bir kimse bütün ilimleri kendinde toplasa, Allahü tealanın rızasına uygun hareket etmedikçe kurtulamaz.”
“Akıl dışında olan şeyler, keşif ve müşahadeyle kalp gözü ile anlaşılır. Akıl bunları anlayamaz. Nitekim, his uzuvları da aklın anladığı şeyleri anlamıyor.”
“Huzur ve afiyet, bir köşede oturmak değildir. afiyet nefsinden kurtulmaktır. Kurtul da ondan sonra dilersen bir köşede otur, dilersen halk içine karış!”
“Seven o kimselerdir ki, sevgilisinden ne kadar düşmanlık görse yine dostluğunu artırır. Sevgilisinden başına binlerce sitem taşı gelse, onlardan ancak aşk binasını sağlamlaştırır.”
“Her kime şu beş seadet verilmişse, tatlı yaşayışın dizgini onun eline bırakılmıştır: 1) Vücut sağlığı, 2) Güven, 3) Rızık genişliği, 4) Şefkatli ve vefalı arkadaş, 5) Feragat duygusu.”
“Akıllılar, ölümle sona eren her nimeti, nimet olarak hesaba katmazlar. Ömür, ne kadar uzun olursa olsun ölüm yüz gösterince o uzunluğun ne faydası olur?Nimetin değeri sonsuz olmasında ve yok olmak tehlikesinden uzak bulunmasındandır.”
Fars edebiyatının en büyük şairlerinden olan Molla Cami, kendisinden sonra gelen birçok şairi etkisi altına almıştır. ŞiirlerindeFarsça'yı çok ustaca, anlaşılır ve etkileyici bir şekilde kullanmıştır. Şiirlerinde Sa'di, Mevlana Celaleddin-i Rumi, Hafız gibi şairlerin tesiri görülür. Manzum ve mensur yazılarında, dini konular ve Allah aşkı çok güzel bir şekilde işlenmiştir. Gazel ve mesnevi türlerinde eserleri vardır. Eserlerinde, onun ilim öğrenmek arzusunun sonsuzluğu görülmektedir. Eserlerinin hemen hepsinde alçak gönüllülük, feragat ve iman hakimdir. Cami'nin şiirleri, Fars lirik edebiyatının en değerli örneklerinden sayılır. Yazdığı eserlere yemeğe tuz atma kabilinden birçok mizahi fıkralar ve kıt'alar da karıştırmıştır. Bu mizahi çeşni onun derin fikirleriyle yüksek ifadesini daha latif ve çekici hale getirmiştir.
Cami, eserlerinde daima şiirin ve şairliğin mertebesinden bahsetmiştir. Kaside ve gazellerini topladığı divanın baş tarafına gayet güzel bir mukaddime yazmış, kendi hallerini ve şairlik vasfını nasıl kazandığını anlatmıştır. Bu mukaddimede; “Yüce Mevla, ilk yaratılışımda şiir istidadını benim mayama karıştırmış, gönlümü tamamiyle bu mesleğe bağlamış, Kendimi bu sanattan kurtarmaya bir türlü muvaffak olamadım.” demektedir.”
Molla Cami'nin yüksek fazilet ve kemalinin bir cephesi de Arap dili ve edebiyatında son derece derinleşmiş olmasıdır. Onun, tefsir, lügat, tarih, hadis ve edebiyattaki yüksek ilmi, Farsça eserlerinde bir olgunluk ve topluluk gösterdiği gibi, Arap edebiyatı da ona parlak inciler ve renk renk mücevherler saçabilmesi için zengin bir hazine olmuştur. Cami, bugün bile değerini muhafaza eden eserleriyle, Arap dili ve edebiyatına hizmet eden birçok üstadlardan daha ileri bir mertebeye yükselmiştir. Onun Arapça beyt ve mısralarıyla karışık mülemma gazelleri, Arab ve Fars dillerini birbiriyle karıştırmak hususunda en güzel birer örnektir.
Baharistan adlı eseriyle Fars edebiyatında tezkire yazmıştır. Bu yönüyle 16. yüzyıldaki başta Ahdi ve Latifi olmak üzere Osmanlı tezkirecilerine tesir etmiştir. Ayrıca, Fuzuli ve Lamii Çelebi eserlerinden çok etkilenmiştir. Hüseyin Baykara'nın meclislerinde de bulunan Molla Cami, muasırı ve meclis arkadaşı Ali Şir Nevai ile birlikte içinden yetiştikleri toplulukların ilim ve irfan yönünden yetişmesine büyük hizmet etmişlerdir. O devir sünni İran'ında, sonradan ortaya çıkacak bozuklukları önceden sezerek Ali Şir Türkçe; Cami de Farsça eserler vererek, gerçek gayede İslamiyete hizmetten geri kalmamışlar ve mensup oldukları cemiyetleri bu yönleriyle aydınlatmaya çalışmışlardır. Nitekim hemen sonra İran'da, dedelerinin sünni olmasına rağmen Şah İsmail'le birlikte ortaya çıkan şiilik, devletin resmi mezhebi olmuş ve İslam inanç birliği yanında Türk inanç birliği de bu hükümdarla parçalanmıştır. Cami bu sebeple sanatını doğru yol için vasıta kılmıştır.
Arap diline ve edebiyatına büyük ilgi duyan Cami, bu dilde birçok eser yazdı. Oğlu Ziyaüddin Yusuf için yazdığı El-Fevaid-üd-Diyaiyye fi Şerh-il-Kafiye adlı Arapça gramer kitabı, Müslüman Türkler arasında Molla Cami adıyla çok tanınmış ve medreselerde asırlarca ders kitabı olarak okutulmuştur.
Molla Cami'nin manzum ve mensur pekçok eseri vardır. Bunlardan bazıları:
1) Nefehat-ül-Üns min Hadarat-il-Kuds: Bu eserini, Abdullah-ı Ensari'nin Tabakat-ı Sufiyye adlı kitabına ilaveler yapmak suretiyle meydana getirmiştir. Farsça olan eserde, altı yüz dört velinin hayatı ve menkıbeleri anlatılmaktadır.
2) Şevahid-ün-Nübüvve: Siyere dair bir eserdir. Peygamberimizin hayatını ve mucizelerini uzun anlatmaktadır. Peygamberlik Mucizeleri adıyla günümüz Türkçesine çevrilmiştir.
3) Levaih: Tasavvufi bir eserdir. 4) Fatihat-üs-Sebab (Divan). 5) Vasıtat-ül-Ikd (Divan). 6) Hatimet-ül-Hayat (Divan). 7) Baharistan. 8) Heft Evrenk adı altında topladığı yedi mesnevisi. 9) Mir'at-ül-Akaid.
Bunlardan başka Ünlü şair İbn-i Farid'in tasavvufi kasidesini şerh etmiştir. Vahdet-i vücud hakkındaki kendi rubailerinin şerhini de yapmıştır. Ayrıca, Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin Mesnevi'sinden bazı beytleri de şerh etmiştir.
Mevlana Abdurrahman Cami, Mir'at-ül-Akaid isimli manzum eserini mesnevi vezninde yazmıştır.
Kaynak: Rehber Ansiklopedisi
Molla Câmî
7 yıl önceMolla Câmî veya tam adıyla Nureddin Abdurrahman Câmî, (Farsça:نورالدین عبدالرحمن جامی, d. 7 Kasım 1414 - ö. 9 Kasım 1492, Herat), İranlı İslam alimi ve...
Molla Câmí®, 17. yüzyıl felsefesi, 18. yüzyıl felsefesi, 19. yüzyıl felsefesi, 20. yüzyıl felsefesi, Ali Kuşçu, Analitik felsefe, Antik Çağ felsefesi, Aydınlanma Çağı, Batı felsefesi, Bilim felsefesiMolla Çelebi Camii
3 yıl önceMedyayı oynat Molla Çelebi Camii İstanbul'un Fındıklı semtinde bulunan cami. Fındıklı Camii olarak da bilinir. Banisi kadı Molla Mehmet Çelebi'dir. Mimar...
Fındıklı CamiiMolla Hüsrev Camii
6 yıl önce"zamanımızın İmamı Azam'ı" dediği şeyhülislam ve hocası Molla Hüsrev tarafından yaptırılmıştır. Molla Hüsrev'in İstanbul'da kendi adını taşıyan iki camisi...
Molla Fenari
3 yıl önceMolla Fenari, (d. y. 1350 - ö. 1430, Bursa), din alimi, bilim adamı, müderris, Osmanlı Devleti'nin ilk müftüsü/şeyhülislamı. Molla Fenari yaklaşık 1350...
Molla Gürani
3 yıl öncedersler verdi. Daha sonra Molla Yegan'ın teklifi üzerine İstanbul'a geldi. Bu dönemde Şafii mezhebinden Hanefi mezhebine geçti. Molla Yegan tarafından II....
Molla Hüsrev
3 yıl önceönemli simalarından olan Molla Hüsrev, Arap dili ve edebiyatı, şiir ve hat sanatı gibi alanlarda eser vermiştir. Molla Fenârî ve Molla Fahrettin Acemi’den...
Molla Hüsrev, 1429, 1460, 1472, 1478, 1480, Ayasofya, Bursa, Ebu Hanife, Fatih Camii, Fatih Sultan MehmedYeni Cami
3 yıl öncetörenin tamamlanmamasına sebep olmuştur. 20 Ağustos 1598’de Molla Futûhi Efendi’nin caminin temeli için tayin ettiği kutlu saati yazdığı zayiçeyle ikinci...
Yeni Camii, 1597, 1663, Cami, III. Murat, IV. Mehmed, Kubbe, Mimar Davut Ağa, Mimar Mehmed Ağa, Mimar Sinan, MimarlıkCami Baykut
6 yıl önceCami ismi, ünlü Trablusgarp kumandan ve valilerinden Recep Paşa tarafından İranlı filozof Molla Câmî'ye ithafen ismine eklendi ve Abdülkadir Cami ismi...