Milano'da Mucize

Kısaca: ''Milano'da Mucize'' Türkçe isim için referans 1 Türkçe isim için referans 2., 1951 İtalya yapımı fantastik güldürü filmidir. Özgün adı ''Miracolo a Milano'' olan filmin uluslararası İngilizce adı ''Miracle in Milandır. Film için bazı Türkçe kaynaklarda ''Milano Mucizesi'' ve ''Milano'da Bir Mucize'' adları da kullanılmıştır, Film, Mart 1993'teki 12. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde ve Nisan 2002'deki 21. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde de gösterilmiştir. ...devamı ☟

Milano'da Mucize, 1951 İtalya yapımı fantastik güldürü filmidir. Özgün adı Miracolo a Milano olan filmin uluslararası İngilizce adı Miracle in Milan'dır. Film için bazı Türkçe kaynaklarda Milano Mucizesi ve Milano'da Bir Mucize adları da kullanılmıştır, Film, Mart 1993'teki 12. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde ve Nisan 2002'deki 21. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde de gösterilmiştir. İtalyan Yeni Gerçekçiliği akımının önemli sinemacısı Vittorio De Sica'nın yönettiği, yapımcılığını üstlendiği ve senaryosunu da Cesare Zavattini'yle birlikte yazdığı film, yine Zavattini'nin 1943 tarihli "Totò il buono" (İyi Yürekli Toto) adlı romanınından uyarlanmıştır. Zavattini de De Sica gibi Yeni Gerçekçi sinema akımının önemli bir temsilcisiydi ve başta Bisiklet Hırsızları (1948) ve Umberto D. (1951) olmak üzere türün birçok başyapıtına birlikte imza atmışlardı. Türün diğer filmlerinde yaptıkları gibi, "Milano'da Mucize"'de de 2. Dünya Savaşı sonrasının harap ve yoksul İtalyasının bir panoramasını gözler önüne seren Zavattini-De Sica ikilisi, diğerlerinden farklı olarak bu filmde gerçekçiliğe fantastik bir boyut eklemiş, ortaya "yeni gerçekçi fabl" da denebilecek gerçeküstücü bir film ortaya çıkmıştır,her ne kadar bazıları "gerçekçilik"le "fantezi" kavramlarını bir arada kullanmanın bir tür oksimoron oluşturacağını söylese de. Vittorio De Sica’nın kariyerinin zirvesinde olduğu bir döneminin ürünü olan film sosyal konulara iyimser bir bakış açısıyla yaklaşmasıyla akıllara hemen Frank Capra'nın 1946 tarihli filmi "Şahane Hayat"la, Charlie Chaplin'in sessiz komedilerini getirmektedir. Milano'nun yoksul kenar mahallelerinden birinde kendi yaptıkları derme çatma kulübelerinde hayatta kalmaya çalışan iyi yürekli insanlarla, onları işgal ettikleri arazilerinden atmaya çalışan toprak sahipleri arasındaki çatışma güldürü ögelerinin ön plana çıktığı masalsı bir üslupla anlatılır. Mahalle halkı, filmin kahramanı Toto (Francesco Golisano)'nun kendilerine sürekli aşıladığı iyimserlik ve hayat sevinci ile ayakta kalırlarken, filmde mizahın altında yine ağır bir toplumsal eleştiri yapılır. Her masalın sonunda olduğu gibi, bu masal filminin sonunda da seyircilerden kıssadan hisse çıkarmaları beklenir, yani toplum düzeni hakkında düşünmeleri istenir. Çevrildiği yıl Cannes Film Festivali'de festivalin büyük ödülü olan Altın Palmiye'yi kazanan film (ödülü İsveç filmi Fröken Julie'yle paylaşmıştı), iki dalda da BAFTA ödülüne aday gösterilmişti. Film 1999 yılında kapsamlı bir restorasyondan geçirilmiştir. Mevcut DVD'leri restore edilmiş bu kopyadan üretilmişlerdir. Konusu Milanolu iyi yürekli yaşlı kadın Lolotta (Emma Gramatica) bir gün evinin bahçesindeki lahana öbeklerinin arasında terkedilmiş bir bebek bulur. Yalnız bir kadın olan Lolotta bu bebeği evlat edinir. Günler geçer ve Totò (Küçüklüğünü Gianni Branduani oynuyor) adını verdiği bu erkek çocuk büyür. Hayat dolu, şen ve enerjik bir kadın olan Lolotta'nın hayal gücü de çok fazladır. Bu hoşgörülü, eksantrik kadın bir gün eve döndüğünde 6-7 yaşlarındaki Totò'nun ocağın üzerindeki sütü taşırdığını görür. Ona kızacağı veya hemen temizliğe girişeceği yerde, mutfağın zemininden bir dere gibi akan sütün etrafına oyuncak evleri, ağaçları yerleştirek mutfağını çabucak bir oyun alanı haline getirir ve oğluyla birlikte bu yapay su yolunun etrafında oyunlar oynamaya başlarlar. Yaşlı Lolotta birkaç yıl sonra ölünce küçük Totò bir yetimhaneye yerleştirilir. 18 yaşını doldurduğunda (Yetişkin Totò'yu Francesco Golisano oynuyor) yetimhaneden çıkartılan bu iyimser, mutlu ve çoşkulu genç, dışarıdaki dünyanın hiç de dostane olmayan acı gerçekleriyle hemen yüz yüze gelir. İnsanlara verdiği iyi niyetli selamları bile karşılıksız kalır. İş arar ama bulamaz. Bu arada çantasını çaldırır. Çantasını çalan serseriyi takip eder ve bulur. Çantayı geri istediğinde ağlamaya başlayan ve çantayı çok sevdiğini söyleyen yaşlı serseriye oracıkta çantayı hediye eder. Karşılığında da serseri, yatacak bir yeri olmayan Totò'yu evine davet eder. Ev denmesi lafın gelişidir. Yaşlı adamın konutu kartondan yapılmış, köpek kulübesi büyüklüğünde derme çatma bir yapıdır. Yaşadığı yerde tıpkı onunki gibi mukavvadan ve tahta parçalarından yapılmış derme çatma kulübelerde yaşayan yüzlerce insan daha vardır. Bastırılamaz bir coşkuyla çevresine yardım etmeye çalışan Totò hiç gülmeyen, küçük mutsuz kız Angelina'yı güldürmeyi başarır. Gecekondu sakinlerine her rüzgar estiğinde savrulup giden evlerini nasıl sağlamlaştıracaklarını öğretir ve sonunda topluluğun gayriresmi lideri olur. Çöplükten buldukları kırık bir Yunan tanrıçası heykelini gecekondu mahallesinin sözde meydanına yerleştirerek bir anlamda yaşadıkları yere resmiyet kazandırır. Totò, kulübeleri tıpkı normal kentlerde olduğu gibi bloklar halinde organize eder, cadde ve sokaklar oluşturur. Aile oluşturmuş gecekonducularla bekarları ayrı ayrı bölgelerde iskan eder. Mahalleye yeni gelen bir ailenin hizmetçisi Edvige (Brunella Bovo) ile duygusal bir ilişkiye girer. Ama yeni gelen gecekonduculardan bir zenci erkek ve beyaz kadının birbirlerine olan ilgisi başlamadan biter (O yılların İtalyasında ırklar arası ilişkinin beyaz perdeye aktarılması, De Sica ve Zavattini için bile olanaksızdır). Bu gecekondu mahallesinin birbirinden sıradışı sakinleri, günlerini absürd uğraşılarla geçirirler. Küçük bir girişimci 1 liret karşılığında günün sonunda birkaç sıra halinde dizdiği sandalyelere oturttuğu mahalle sakinlerine tıpkı bir tiyatro gösterisini izlettirir gibi gün batımını izlettirir. Bir başkası kurduğu çadır tezgahta yine küçük bir meblağ karşılığında insanlara kompliman satar, onlara haketmedikleri övgüler yağdırır, doldurulmuş olan müşteriler çadırdan mutlu ayrılırlar. Totò'nun aşıladığı iyimserlik rüzgarları kalantor Bay Mobbi (Guglielmo Barnabo)'nin ortaya çıkmasıyla hız keser. Çok zengin bir adam olan Mobbi, gecekonduların üzerinde bulunduğu araziye talip olmuştur. Ancak arazinin fiyatını istediği miktara indiremediği için, daha çok da üzerinde yaşayanları buradan atmanın zorluğunu düşünerek satın almaktan vazgeçer. Bu arada Totò'nun mahalle meydanına dikmeye çalıştığı direk topraktan petrol fışkırmasına neden olunca Mobbi araziyi hemen satın alır. Sonrasında ise Totò'nun önderliğindeki gecekondu sakinleriyle onları topraklarından atmaya çalışan Mobbi, Mobbi'nin avukatları ve özel polis güçleri arasında biteviye bir mücadele başlar. Olaylar, devreye müteveffa Lolotta'nın ruhu ve onun verdiği sihirli bir güvercinin girmesiyle daha da fantastik bir şekil alır. Yunan tanrıçası heykeli (Alba Arnova) canlanır, kekemeler düzgün konuşmaya başlar. Ahali sihirli güvercinin birçok şeye daha kadir olduğunu anlamakta gecikmez. Baştaki alçakgönüllü istekleri daha sonra tam bir açgözlülüğe dönüşür, kürkler, mücevherler, lüks giysiler, milyonlarca lira para vb isterler. Boylarının uzunluklarını, hatta derilerinin renklerini bile değiştirirler. Birbirinden hoşlanan zenci erkek ve beyaz kadın birbirinden habersiz Totò'dan derilerinin rengini değiştirmesini isterler, istekleri yerine gelir ama bunun bir faydası olmaz, zira derilerinin renkleri yine birbirinden farklı kalmıştır. Totò sevgilisi Edvige için şafakta, önce Ay'ı sonra da Güneş'i yükselteceğine söz verir vb. Bir süre sonra sihirli güvercinin, bir ölümlü tarafından kullanılmasına itiraz eden iki melek tarafından geri alınmasıyla bu fantastik yaşantı sona erer. Polis nihai bir baskınla gecekonducuları işgal ettikleri topraklardan sürer. Direnenleri atların çektiği mahkum arabalarına doldurup hapishaneye doğru yola çıkarlar. Yolda annesinin ruhu tekrar dünyaya geri dönerek güvercini son bir kez daha Totò'ya verir. Arabalar Milano'nun ünlü katedralinin önündeki meydandan geçerken güvercin onun son isteğini de yerine getirir. Totò kendisi ve dostları için özgürlük istemiştir. Tüm arabaların üstleri kendiliğinden açılır. Serbest kalan mahalleli meydanı süpürmekte olan temizlik işçilerinin süpürgelerini ellerinden alırlar. Film, mahalle halkının katedralin önündeki meydandan süpürgelerine binip hep birlikte neşe içinde gökyüzüne yükselişleri ile sona erer. Film biterken ekranda, "Günaydın" sözcüğünün gerçekten "günaydın" anlamına geldiği bir aleme doğru.. yazısı belirir. Oyuncu kadrosu Zavattini-De Sica işbirliği Senarist Cesare Zavattini, 1939 yılında tanıştığı yönetmen Vittorio De Sica ile sıkı bir işbirliği içine girmişti. İtalyan Yeni Gerçekçiliği akımının önde gelen figürleri olan bu ikilinin işbirliğinden, aralarında bu türün başyapıtlarının da bulunduğu iki düzine kadar film ortaya çıktı. Bunlardan bazıları: Dış bağlantılar * * allmovie.com'da " Miracolo a Milano" * Filmin çeşitli afişleri * Dvdbeaver.com'da "Milano'da Mucize"

Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.