Akkoyunlu Devleti`nin son dönemlerinde Uzun Hasan tarafından bir arada İstanbul`a gönderilmiş ve Fatih Sultan Mehmet tarafından hürmetle alıkonulmuş olan iki alimin (Mustafa İmadi ve Ali Kuşçu) torunudur; babası Musafa İmadi`nin oğlu ve II. Beyazıt`ın gözde alimlerinden olan Mutasavvıf Muhyiddin Mehmet (Şeyh Yavsi; türbesi İskilip`tedir), annesi de Ali Kuşçu`nun kızı Sultan Hatun`dur.
Önce babasından, sonra da Müeyyedzade Abdurrahman Efendi ile Karamanlı Seyyit Süleyman`dan ders almıştır. 1516`da İnegöl İshak Paşa Medresesi`ne müderris olarak atanmış, 1520`de bu görevinden alınmıştır. Kısa süre sonra Davut Paşa Medresesi, 1522`de Mahmut Paşa Medresesi, 1525`te Gebze Medresesi, ertesi yıl Bursa Medresesi ve 1528`de de İstanbul Fatih Medresesi (sahn-ı seman medresesi)müderrisliklerine getirilmiştir. 1533`te önce Bursa, sonra da İstanbul kadısı olmuştur. 1537`de Rumeli kazaskerliğine terfi etmiştir. 1545`te şeyhülislamlığa getirilmiş ve ölümüne dek (yaklaşık 30 yıl) bu görevde kalmıştır. Eyüpsultan Mezarlığı`nda, adıyla anılan Dar-ül Hadis`in bahçesindedir.
Osmanlı şeyhülislamları arasında daha çok verdiği fetvalarla tanınan Ebussuud Efendi, özellikle Batıniliği benimseyen mutasavvıflara karşı koymuştur.
Ebussuud Efendi`nin Türkçe, Farsça ve Arapça 20`den fazla eseri bulunmaktadır. Bunlann en ünlüsü İrşadü`l-Akli`s-Selim ila Mezaya`l-Kurani`l-Azim adlı Arapça Kuran tefsiridir. Ünlü fetvaları ise Şeyhülislam Ebusuud Efendi Fetvaları (1972, yay. haz. E. Düzdağ) adı altında derlenerek yayımlanmıştır. Ebussuud Efendi ayrıca şiir de yazmıştır.
Kanuni Sultan Süleyman`ın manzum bir beyitle, Topkapı Sarayı`nın bahçesindeki meyve agaçlarına zarar veren karıncaların itlafının dinen mümkün olup olmadıgını sorduğu,
“Dirahta ger ziyan etse karınca Günah var mıdır anı kırınca?”
beyitine karşılık olarak yazdığı, ünlü,
“Yarın Hakkın divanına varınca, Süleyman`dan hakkın alır karınca.”
beyiti onundur.
Ebussuud Efendi`den anekdotlar
Kanuni Sultan Süleyman`ın cenazesinde Süleymaniye Camii cemaate dar gelmekte, kalabalığın bir ucu Mercan Yokuşuna, bir ucu Vefa sokaklarına uzanmaktadır. Ebussuud Efendi “Allah için namaza” diye bağırırken, mübelliğler haykırırlar “Er kişi niyetine” diye cevap vermektedir. Kanuni Sultan Süleyman, ölümü düşünen bir insan olduğundan, kabrini sağlığında kazdırmış, ölmeden önce toprağını avuçlamış, kendi müstakbel mezarına fatihalar okumuştur.Sultanın naaşı tam mezarına bırakılacaktır ki, elindeki çekmeceyi tabutun yanına sıkıştırmaya çalışan bir saray ağası Ebussuud Efendi`nin dikkatini çeker, derhal müdahale eder, “Ne oluyor orada?” diye sorar. Saray ağası bu emaneti mezara bırakması gerektiğini, merhum sultanın bunu vasiyet ettiğini söyler. Ebussuud Efendi, önce böyle bir şeyin caiz olmadığını söylemekle, vasiyet olduğunu duyunca çekmecenin içinde ne olduğunu görmek ister.
Şeyhülislam tam çekmeceyi alırken, kalabalık dalgalanır, çekmece yere düşer. Ortalığa yüzlerce kağıt yayılır. Ebussuud Efendi kağıtlardan birini eline alır ve beti benzi atar, gözü kararır. Bunlar Kanuni`nin padişah olarak icraatları için kendisinden aldığı ve altlarında mührü bulunan fetvalardır. Yere çöker, hafif bir sesle “Ah Süleyman ah!” der, “Sen kendini kurtardın. Bakalım Ebussuud ne yapacak?” der.