Yugoslav performans sanatçısı Marina Abramovic (1946) 1960`larda ortaya çıkan body art yani beden sanatının önemli bir temsilcisidir. Abramovic performanslarıyla fiziksel ve zihinsel potansiyelin sınırlarını zorlayan ve araştıran bir sanatçıdır. Bir beden sanatçısı olarak, kendini parçalara ayırmış, kırbaçlamış, buz kütleleri üzerinde vücudunu dondurmuş, psikoaktif ürünler ve hafıza kaybına uğramasına yol açan kas kontrol ürünleri almıştır. Performanslarının birinde alev alan bir perdenin altında boğularak ölme tehlikesi atlatmıştır.
Bu eserler, deneyimlerin ve sınırların yeni bir tanımını (vücudunu kontrol edebilme, sanat ve bunun uzantısı olarak toplumu belirleyen kodları) kimliklendirme serileridir. O halde onun sanatsal projesinin temelinde insanları özgürleştirmek adına hırslı ve derin bir niyet beslediğini görebiliriz.
“Tehlikenin tanımını zorlayan ve kurcalayan sanat benim ilgimi çekiyor. Ve dahası, izleyenin gözlemi burada ve şimdi olmalı. Dikkatini tehlikede toplamak, şimdiki zamanın, şu anın merkezine kurulmaktır.”
Abramovic`in Belgrad`a sürüldükten sonraki ilk eserlerinde, aldığı katı eğitim ve Yugoslavya`nın savaş sonrası dönemi baskıcı kültürüne karşı asi tutumunu görmek mümkündü. Her çalışmasında olduğu gibi, eserleri bir bakıma kendi özgürlüğü adına tasarlanmış temizlenme ritüelleriydi. 1975`te sanatçı özel hayatını ve hareketli sanat hayatını paylaşacağı Ulay ile tanıştı. Birlikte oldukları 20 sene boyunca beraber yaşadılar ve çalıştılar. Eserler ürettiler ve seyahat ettiler. Eserlerinde güç ve bağımlılık ilişkillerini izleyici ile üçlü bir iletişim kurarak incelediler. 1977`de ürettikleri bir işte, dudakları birbirlerine yapışıkken, boğazlarının yan tarafına yara bandıyla yapıştırılmış mikrofonlar Marina ve Ulay`ın sırayla birbirlerinin ciğerlerindeki havayı içlerine çekişlerini kaydediyordu. Bu eylem iki taraf da susuz karbondan başka bir şey çekemeyinceye, bu da nefes darlığına varıncaya kadar sürdü. 1980`de gerçekleştirilen bir başka işte ise, Marina`nın göğsüne yöneltilmiş yaya gerili okun gerilimini taşıyan sadece vücutlarıydı. Mikrofonlar kalp atışlarının hızla yükselişini kaydediyordu.
1981-1987 yılları arasında, Marina ve Ulay tüm dünyada Nightsea Crossing adını verdikleri bir aksiyon serisi gerçekleştirdi. Müzelerde canlı birer tabloymuşçasına kendilerini yerleştirdiler. Beraber yaptıkları son çalışma -``Büyük Duvar Gezintisi`` (1988)- her birinin Çin Seddi üzerinde 2000 km. yürümesini gerektirdi. Her biri bir uçtan yürümeye başlayarak ortada buluştular. }