"Her üçü de kavrayışın, gerçekliğin bir türünün diğerine indirgenmesine dayandığını, bu doğru gerçekliğin asla belirgin olmadığını ve gerçeğin doğasının zaten anlaşılması güç olana bakma kaygısı ile imlediğini gösterir"
Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi Avrupası ve İkinci Dünya Savaşı yıllarında Amerika'ya sığınan düşünürler arasında yer alan Lévi Strauss burada Roman Jakobson'la tanıştı ve dilbilime merak sardı. Yapısalcı dilbiliminin etkisi altında Levi Strauss, kültürel sistem içine daha derin, oluşturucu mantığı yerleştirmek için yüzeydeki olasılığın incelenmesinin ötesine geçilmesi gerektiğini savunmuştur. Yapısalcı bakış açısı, "kollektif bilinç altı" yaklaşımı ile Durkheim'ın kollektif bilincine paralellik gösterir. The Elementary Structures Of Kinship çalışması ile tanınmaya başlayan Strauss, bu yapıtında bilinen bütün akrabalık sistmelerini basit altta yatan bir kültürel mantığın ifadesi olarak açıklamaya çalışır. Daha sonraki çalışmaları mit, ritüel ve sınıflandırma sistemlerinin analizine odaklanır.