Bu destan Yaşar Kemal'in Üç Anadolu Efsanesi yapıtında yazına kazandırılmıştır.
Köroğlu destanının bugün elimizde bulunan belli başlı nakilleri azeri, Özbek, İstanbul, Topol ve çeşitli Anadolu nakilleridir. Bütün bu nakilleri tetkik ederek destanın esasını ortaya koyan Pertev Naili Boratav’a göre Köroğlu destanının ana olayı şöyledir:
Köroğlu küçük bir çocukken, babası, hizmet ettiği beye seçtiği iki tayı beğendiremez. Bu yüzden gözlerine mil çekilerek cezalandırılır. Köroğlu böyle zulüm görmüş bir babanın oğlu olarak büyür, delikanlı olur. Babasının felaketine sebeb olmuş taylara da körün tavsiyesine göre bakılmıştır. Bunlardan bir tanesi Köroğlu’nun Kırat’ı olacaktır.
Kırat eşi bulunmaz bir küheylan olunca, kör baba, ona oğlunu bindirir ve intikamını almak için dağbaşlarına yollar.
Körün oğlunun adı, bu ayaklanmalardan itibaren artık Köroğlu’dur.
Köroğlu Çamlıbel’de yerleşir; kahramanlığıyla ün salar. Bu şöhretiyle etrafına namlı yiğitler toplar. Bunların bir kısmını mağlub ederek kendine hayran bırakır; onlar Köroğlu’nun vefalı ve fedakar yiğitleri, delilleri olurlar. Bir kısmını da kaçırarak kendine yoldaş yapar. Kendi gibi kahraman bu adamlarıyla beylere, paşalara, hükümdarlara ferman okur; onları bunaltan ve titreten bir kuvvet halini alır. Beylerin, paşaların zulmünden kaçan başkaları da gelip ona sığınır. Köroğlu, adi bir haydut olarak kalmaz. Zayıfların hamisi olur. Zenginlerin servetini alarak fakirlere dağıtır.
Bu arada Köroğlu’nun aşkları, Özellikle sultan kızı kaçırmak gibi maceraları olur. Çamlıbel saltanatı böylece devam ederken, tüfek keşfedilir.
Köroğlu, bu delikli demiri görüp üzülür. Uzaktan bir hile ile adam öldürüldüğünü öğrenince, artık yiğitliğin tarihe karıştığını anlar.
- Delüklü demür çıktı mertlik bozuldu.
Yahut:
- Tüfek icad oldu, mertlik bozuldu.
- Eğri kılıç kında paslanmalıdır.
gibi mertçe mısralar söyleyip ortalıktan sır olur (kaybolur).
Destan
Türk Destanları içinde en geç teşekkül eden, diğerlerine göre çok yeni bir destanıdır. Türklerin, bu günkü büyük ve son yurdumuzun olan ve bunun içinde de her Türk için çok büyük bir değer taşıması, üzerinde hayatından fazla titremesi lazım gelen Anadolumuzda yerleşmesinden sonra meydana gelmiş olması Köroğlu Destanının bugüne kadar aynı tesir ve kuvvete yaşamasına sebep olmuştur. Hala Anadolu ve Rumeli Türkü, Köroğlu Destanını bilir ve anlatıldığı zaman heyecanlanır.Bununla beraber Köroğlu Destanının da kaynağı, bütün öteki destanlarımızda olduğu gibi, önceki sahifelerde anlattığımız asıl büyük Türk destanlarıdır. Motifler hayaller, muhit ve adetler bütünüyle bu destanlarımızdan alınmış ve onların üzerine kurularak geliştirilmiştir.
Bugüne kadar duyulan Köroğlu Destanı rivayetleri, Azerbaycandan Rumeline kadar uzanan geniş sahada yirmi dört çeşitleme halindedir. Bunlar, birbirinden farklı gibi görünse de aslından tek bir çekirdeğin etrafında gelişen parçalar gibidir. Nitekim, hala halk arasında söylenen Köroğlu şiirleri de ya birer vakıa anlatmakta, ya bir güzelleme ile destandaki olayların çevre olarak mekanını tesbit etmekte; ya bir koçaklama ile destan kahramanlarından birini çizmekte veya birinin macerasını vermekte; yahut da türkü ile olayları birbirine bağlamaktadır.
Bunlardan da anlaşılacağı üzere Köroğlu Destanımız bütün güzelliğine ve tam gibi görünmesine rağmen, destan olarak tekamül devresini tamamlamamıştır. Çekirdeği vardır ve tabii gelişmesini göstermiştir; muhtelif zamanlarda ve muhtelif ozanların eliyle ve diliyle ayrımları yapılıp eklemeleri eklenmiş ve bunlar bir halk süzgecinden geçerek halkın o güzel muhayyilesinden de olacağını alıp şekillenmiştir. Fakat, yazılı tesbid şekli, tamamı üzerinden ve nazım halinde bir tek ozanın işlemesine mazhar olmamıştır. Bu kısım da yapıldıktan sonra elimizde tam ve mükemmel bir Köroğlu Destanı var diyebileceğiz. Bugün hala değişik rivayetlerde anlatılan destanın, ana hatlarıyla hülalası şu şekildedir:
Köroğlu'nun babasının adı Yusuftur. Bir Beyin yanında çalışmaktadır ve bilhassa atlardan çok iyi anlamaktadır. Yusuf'un Ali adında, yiğit delikanlı bir oğlu vardır.
Günlerden bir gün Bey, Yusuf'a, kendisi için çok güzel bir at seçip getirmesini ister. Yusuf da, çok gösterişsiz, uyuzumsu bir tayı beğenir, alır gelir. Fakat Bey çok kibirli, gösterişi seven, burnundan kıl aldırmayan ve çok zalim bir Beydir. Böyle bir atı kendisine seçip getirdiği için Yusuf'a fena halde öfkelenir. Halbuki Yusuf'un getirdiği tay öyle bilinen taylardan değildir. Sulardan çıkan bir aygırın dölünden gelme bir kır taydır. Kanatlanıp uçma yeteneği vardır. Bakılır, terbiye edilirse eşi menendi bulunmayacak cinstendir. Ama Bey, bunların hiçbirini anlamaz ve zalimliği üstün gelip Yusuf'un gözlerine mil çekilip kör edilmesi buyruğunu verir. Buyruğu da, kendisi gibi zalim olan adamları düşünmeden yerine getirirler.
İki gözü kör edilen Yusuf köyüne döner, O uyuzumsu tayı, hiç ışık görmeyen bir yerde besleyip terbiye eder ve eşi menendi bulunmayan bir kır at haline getirir. Oğlu Ali de o zamana kadar daha yetişip daha yiğit daha gürbüz bir delikanlı haline gelmiştir. Baba-oğul bir arada karar verip Beyden öç almağa yemin ederler. Bunun üzerine, kır atla birlikte Bingöl Dağlarına varıp hayat suyunu ararlar; bulurlar ve içerler. Sudan ancak Ali ve kır at içmiştir. Yusuf içememiştir.
Bundan sonra dönüp, Beyin konağına yakın bir dağı yurd edinirler. (En meşhur rivayetlerde bu dağ Çamlıbeldir) Yusuf, oğlu Ali'ye, burada yerleşmesini sağlık verir. Babasının bu öğüdünü tutan Ali (Köroğlu) orayı yurd edinerek gelip geçenden baç almağa, haksızlıkların üstüne üstüne varmağa başlar. Bir müddet sonra babası Yusuf ölür. Köroğlu, yine babasının öğüdüne uyarak kendisine çok sadık kırk yiğit toplar etrafına. Akıllı, bilgin, görgülü ve bir sohbet adamı olduğunu duyup işittiğini İstanbul'dan, Kasap başının oğlu yakışıklı Han Ayvaz'ı da kaçırıp kırk yiğidinin arasına katar: Artık Çamlıbel, Çamlıbel'deki Köroğlu'nun dünyası tamam olmuştur. Köroğlu'nun çevresinde insanlar toplanmağa başlar; Köroğlu'nun çevresinde halk küme küme ve sevgi doludur. Babasının öcünü Beyden almak için Köroğlu türlü oyunlar hazırlar, yiğitlil gösterir; Köroğlu nasıl halkın adamı, iyi ve namuslu insanların sevgilisi haline gelmişse Zalim Beyin de, baş düşmanı baş korkusu haline gelir. Bütün Zalim Beyler Köroğlu ndan korkmaktadır. Babasının öcünü almak için Beyin üstüne üstüne vardığı akınlardan birinde Köroğlu, Beyin güzel Bacısı Döne'yi görür. Gördüğü gibi de vurulur Köroğlu, Döne'ye aşık olur. Çamlıbel Köroğlu için aşkının alev alev yandığı bir yer haline gelir...
Ve birgün bu aşka dayanamaz köroğlu, atına atladığı gibi varır. Döne'yi Bey Konağından kaçırır, evlenir. Bu evlilikten oğlu Hasan doğar. Akınlar akınları kovalar; Köroğlu çok zalimlerin hakkından gelir. Akınlarının birinde tutsak olur Köroğlu. Yiğitlerinden Güdemen, Köroğlu'nu kaçırmak için görevlendirilir. Güdemen varıp köroğlu'nu bulur.
Köroğlu tutsaklıktan kurtulur; kaçar. Kır atına atlar ve kır at surların üstünden kanatlanıp uçarak geçer ve Köroğlu'nu kurtarır. Bunun üzerine aşka gelen Köroğlu kır atı öğmeğe başlar. Çamlıbel'e hasret kalmış, Dönesine hasret kalmış; yiğitlerine hasret kalmıştır. Uzaktan Çamlıbel'i görünce dayanamaz söyler:
- Köroğlu tepelerden bakarım,
- Gözlerimden kanlı yaşlar dökerim,
- Bunca yıldır hasretini çekerim,
- Arkam sensin, kalem sensin dağlar hey.
Yiğitlerine, Çamlıbeline, Dönesine kavuşturduğu için de atını bir güzelleme ile bir kere daha över:
- Haykırır köpüğü başından atar,
- Başını başımdan yukarı tutar,
- Kaçarsa kurtulur kovarsa tutar,
- Alma gözlü kız perçemli Kır atım.
Bundan sonra Çamlıbel e daha iyice yerleşen Köroğlu nun namı bütün yurdu, dört bir yandan tutar. Mertliği, mertçe kavgaları, düskünlerin elinden tutuşu, düşkünü zalime karşı koruyuşu, hakkı ve adaleti sevişi Köroğlu nu dillere destan eder. Her zaman haksızlığın karşısındadır ama adaletli Devlet gücüne karşı boynunun kıldan ince olduğunu da bilir. Din ve devlet uğrunadır yaptıkları biraz da. Urus üstüne, Acem üstüne de savaşlara katılır; bu savaşlarda yiğitlerine Mevla, şehitlik, kafire karşı üstünlük uğruna saf bağlatır.
Fakat nihayet Köroğlu da bir insandır. Gerçi bildiğimiz insanlardan çok ayrı, insan üstü nice güce sahiptir ama yine de insanoğlu dur. Sonunda kendi de, yiğitleri de; atı da yorulur. Koroğlu artık ihtiyarlamıştır.
- Çürüdü gönlüm çürüdü,
- İçerde yürek eridi,
- Beylerin kolu yoruldu,
- Kılıç döndürü döndürü.
Üstelik devir de değişmeğe başlamıştır. "Delikli demir" dediği tüfenk icad olmuş, artık yiğitlik başka türlü anlaşılmağa başlamıştır. Göğüs göğüse, erkekçe, düşmanı yüzünden ve gözünden göre göre döğüşmenin yerini bir yerlere saklanıp arkadan ve uzaktan vurmalar almıştır. Köroğlu'na göre kahpeliktir bu ve kahpelik almış yürümüştür, alıp yürümektir. Dünya sevilmez bir dünya olmuştur artık. Dünyayı terketmek vakti gelmiştir. Köroğlu'da öyle yapar, dünyayı terkedip, alacağını almış vereceğini vermiş bir insanoğlunun huzuru içinde Kırklara karışıp gider.
misafir - 9 yıl önce
misafir - 9 yıl önce
misafir - 9 yıl önce
Bilgilendirici - 5 yıl önce
Musa paşa oğlu Mehmet bey Bolu beylerınden Mezarı boludadır. ve rıayet gormemektedır Tarihi iyice araştırmanız gerekli internette yazan bilgiler dışında olayları ve destanı yerinde incelemelisiniz ve de çamlıbel sadece sıvas yıldızelınde degıl bırcogu yerde ısımlendırılmıstır tam yerı net degıldır ancak boluda yerel halk tarafından camlıbel adı verılen yer vardır ve bulunmaktadır bunlara özen göstererek yazılarınızı yazınız ve daha kapsamlı ve doğru bilgi veriniz.!
Misafir - 3 yıl önce
Misafir - 3 yıl önce
Misafir - 3 yıl önce
Misafir - 3 yıl önce
Misafir - 3 yıl önce
Jiden - 5 ay önce
pakgaol - 4 ay önce
container reefer - 1 ay önce