İ.Ö. 2000 yılının ortalarında Hitit İmparatorluğu'nun egemenliği altına girdiği tahmin edilen Kommagene yöresinde Kommagene Krallığı'nın öncesi kabul edilen Kummuh Krallığı'nın olduğu ve Kummuh'un İ.Ö. 711'lerde Asurlular, İ.Ö. 605'te de Babilliler tarafından fethedildiği anlaşılmaktadır. İ.Ö. 6. Yüzyılın sonlarına doğru Kommagene toprakları Pers İmparatorluğu'nun eline geçmiştir. İ.Ö. 323'te Kommagene Bölgesinin idaresi Grek-Makedon yöneticilerin eline geçmiştir.
Antik dünyanın küçük ancak güçlü ülkesi Kommagene, baba tarafı Pers Krallarından "Krallar Kralı" olarak anılan Darius'a ile, anne tarafı Makedonya Hükümdarı Büyük İskender ile akraba olan bir prensin oğlu Mithridates Kallinikos tarafından, İ.Ö. 109 yılında bağımsız bir krallık olarak kurulmuştur.
Farklı topluluklardan meydana gelen ve ayrı inanç ve kültürlere sahip Kommageneliler arasındaki birliği sağlamak konusunda büyük başarı sağlayan Mithridates Kallinikos, tanrılarla olan bağını kuvvetlendireceği ve böylece ulusunu barış içerisinde yaşatacağı inancıyla ülkesinin çeşitli yerlerinde tapınaklar yaptırmıştır.
Nemrut Dağı ve iki Arsameia şehrindeki kült yapılarıyla Kommagene Krallarının en ünlüsü olan 1. Antiochos devri (İ.Ö. 69-38), krallığın en müreffeh dönemdir. Kendi mezarını Nemrut Dağı'nın zirvesine, babası Mithridates 1. Kallinikos'un mezarını ise Arsameia'da Eski Kahta Çayı'nın kenarına yaptıran 1. Antiochos, krallığını ekonomik ve kültürel yönden en üst seviyeye çıkartmıştır. 1. Antiochos'tan sonra Kommagene Krallığı'nın parlak dönemleri, halefleri tarafından devam ettirilemez ve İ.S. 29 yılından itibaren Kommagene Kralları Roma tarafından atanır. İ.S. 72'de Romalıların Kommagene'yi istila etmesiyle 200 yıllık krallığın bağımsızlığı tamamen sona erer ve bu tarihten sonra Kommagene toprakları Suriye'nin parçası olarak tarihteki yerini alır.
Kommagene: Unutulan Krallık
Kommagene Krallığı Türkiye’nin güney dogusunda, Dicle ve Fırat Nehirlerinin yukarı kıyılarında kurulmustu.Bugün bu topraklar anlatılan o cennete ait ipuçları vermiyor–cenneti çagrıstırmakta zorlanıyor. Yamaçları kapladıgı söylenen o agaçlar artık yok ve keçi sürüleri bitki örtüsünün son yesilliklerini tüketmekle mesgul. Baslatılan sulama kanalları mucizeler yaratacak ve verilen çabalar sonunda bölge yeniden agaçlanacak zira toprak burada çok verimli ve sayısız dag pınarı var.
Kommagene kömür, demir, altın ve petrol gibi mineral ve madenleriyle ünlü çok verimli bir bölgeydi. Bu zenginliklerin bir kısmı bugün yeniden kesfedilmis durumda. Örnegin 1960'larda bir arkeolog Fırat’tan altın çıkarmayı basardı.
Diger bir kesif petrol ile yasandı. Son birkaç yıldır bölgede yaygın olarak ham petrol sondajı yapılıyor. Heryerde Türk Petrol Ofisi’nin kara altın çıkaran petrol çıkarma santiyelerini görmek mümkün.
Ama artık zamanda yolculuk etme vakti. Kommageneyi ilk kez I.Ö. 850 civarında yazılı tarihin kayıtlarında görmeye baslıyoruz. Bir Asur kralının tutanaklarında, halkın krala yıllık vergi olarak altın, gümüs ve sedir agacından yapılmıs tahta verdigi yazılı. Belli ki o günlerde degerli sedir agaçları sadece Lübnan’da degil Kommagene topraklarında da yetisiyordu. Kommagene Asurluların bir uydusu haline geldigi dönemde.
I.Ö. 700 civarında bir Kommagen Kralı Asurlulara baskaldırır. Asur kralı Sargon Kommagenleri yener ve yenilen asi kralı: “Tanrılardan korkusu olmayan tanrısız bir adam bu. Sadece kötü planlar yapan bir hilekar,” diyerek suçlar. Kral Sargon’un nitelemesi fazlasıyla öznel görünebilir. Ancak Sargon sözlerine söyle devam eder: “karısını, ogullarını ve kızlarını, malını ve hazinelerini aldım ve son olarak halkını aldım ve onları Mezopotamya’nın güneyine (bugün Irak) sürdüm.” Anlasılan, yerlesik halkları yurtlarından topraklarından sürmek o zamanlarda da uygulanan bir yöntemdi.
I.Ö. 600 dolaylarında Babilliler Asurluları yenilgiye ugratırlar. Sonradan Kommagene krallıgını baskenti olacak olan Samsat’da son kez savasırlar. Bu savasta Mısır ordusu Asurlulara destek verir ancak Babilliler birlesik orduları yenmeyi basarırlar.
Kommagene halkı I.Ö. 550 dolaylarında, önce Babillileri yenen Perslerin sonra da Persleri yenen Büyük Iskender’in ordularının istilasına tanık olur.
I.Ö. 300’lerde Büyük İskender’in velihatlarından biri olan Kral Seleukos 1. Nikator bölgesinde hüküm sürer. 1.Nikator Kommagene krallarının Yunan atalarından birisidir. I.Ö. 130’larda Kommagene krallıgı bagımsızlıgını kazanır.
Kral Mithridates I Kallinikos
Küçük Asya’da hüküm süren çogu krallık gibi Kommagene de dogu ve batı halklarının kaynastıgı bir pota oldu. Farklı kültürleri, gelenekleri olan farklı diller konusan insanlardı onlar ve dogal olarak kendilerini birlesmis tek bir halk olarak görmüyorlardı. Onlar için aile ve kan bagı Kommagene krallıgı altında birlesmis olmakdan daha önemliydi. Kral Mithridates bu tavrı degistirmek için çok çalıstı.Örnegin her yıl atalarının onuruna Kommagene krallıgında Olimpiyat Oyunları düzenledi. Bu oyunlar, Yunanlıların Olimpiyat Oyunlarıyla karsılastırılabilir nitelikteydi. Gençlik yıllarında Kral Mithridates de bu oyunlara katılmıs ve Kommageneliler arasında popüler olmayı basarmıstı. Yetenekleri sayesinde Kral Mithridates pek çok ödül almıs ve bunun bir sonucu olarak ëGüzellikle zafer kazanan’ anlamına gelen ëKallinikos’ adını almıstı.
Mithridates Laodike adında bir Seleukos prensesiyle evlendi. Üç kızları oldu ve dördüncü çocukları da kız olunca çift bir ogul sahibi olamama kaygısına kapıldılar. Bir ogula sahip olmak krallıgın kalıcılıgı açısında çok önemliydi ve erkek evladı olmayan bir kralın velihatı da yok demekti. Ogulları oldugunda tattıkları mutluluk ve rahatlık sonsuzdu ve çocuga Laodike’nin babasının adı, Antiokhos, verildi.
Kommagene krallıgı gücünü kat kat asan güçlerin tehditi altındaydı ve Mithridates yardıma muhtaçtı. Yardım alma amacıyla Mithridates tanrılarla bir anlasma yaptı. Bu tanrıların gerçek mi hayali mi oldukları bilmiyoruz, ancak krallıgın bagımsızlıgını korudugu dikkate alınırsa Mithridates’in anlasmasının ise yaradıgı söylenebilir.
Diger taraftan bu sözlesmenin halklar arasındaki uyumsuzlukları yumusattıgı anlasılıyor. Kommagene Krallıgı’nı olusturan bu baska baska köklerden gelen insanların kendilerini birbirleriyle baglantılı hissetmeleri güçtü. Ancak tanrılarla yapılan sözlesmeden etkilendiler ve kendilerini tanrıların korumayı kabul ettigi seçilmis insanlar olarak gördüler.
Böylelikle, Mithridates krallıgını meydana getiren halklar arasında bir bag olusturulabildi. Kral bu sözlesmenin onuruna ülkenin her yerinde, temenos denilen, küçük tapınaklar insaa ettirdi.
Temenoslar ülkenin en göze çarpıcı noktalarında kuruldu. Bu noktalardan tapınakların en önemlisi olan kutsal Nemrud Dagı’nın tepesindeki tapınagı görmek mümkündü. Bu tapınakların hepsinde tanrılardan biriyle el sıkısan Kral Mithridates’in tasvir edildigi bes tablet bulunurdu.
Artagnes/Herakles Zeus/Oromasdes Hera/Teleia Helios/Hermes Mithridates tanrılara her iki dilde isim vermesinin sebebi krallıgını olusturan halkların kendilerini tanrılara yakın hissetmelerini saglamaktı. Bu tas tabletler stel olarak da bilinir. Bu steller sayesinde Kral Mithridates tebasını sadece onun sayesinde koruma altıda olabileceklerine inandırdı. Bur temenoslar kralın tanrılarla yaptıgı anlasmanın sahitleriydiler. Apollo / Mithras, Artagnes / Herakles, Zeus / Oromasdes, Hera / Teleia ve Helios / Hermes’i karsılayan / ev sahipligi yapan Kral Mithridates’in bes steli.Mithridates tanrılarai Yunanca ve Persce olan isimler verdi :
Apollo/Mithras
Loos’un onuncu günü--14 Temmuz-- “Yüce Tanrıların Tezahürü” günü olarak kabul edildi. O gün Kral Mithridates’in taç giydigi gün olarak da seçilmisti. Her yıl o gün Kommageneliler köylerinin veya kasabalarının yakınındaki tapınaklarında biraraya gelerek kutlamalar yaparlardı.
Bu kutlu günde Kral Mithridates Nemrud Dagı’nın zirvesinde Kommagene’nin asilzadeleri ve diger önemli sahsiyetleriyle biraraya gelir ve yüzlerce yurttasının önünde tanrıların temsilcilerini kabul ederdi.
Kral Antiokhus I Theos
Kral Mithridates’in oglu Antiokhos ailesinden Yunan ve Pers kültürün karısımı bir egitim aldı. Annesi Kraliçe Laodike Büyük Iskender’in soyundandı, babası ise Perslerin ëkralların kralı’ dedikleri 1. Darius idi. Antiokhos çok genç yastayken babası onu bir Seleukos prensesi olan Isias Philostorgos, ëSevgili’ ile evlendirdi. Bu evlilik tamamen politik bir amaç ugruna planlanmıstı ve askla pek ilgisi yoktu.Kral Antiokhos 1. Theos'un Aile Agaci
Mithridates tahtını ogluna bıraktıktan sonra onu gözetmeye devam etti. Nemrud Dagı’ndaki tapınagı birlikte tasarladılar. Tapınak Mithridates'in temellerini attıgı tanrılarla yapılan sözlesmenin merkezi olacaktı.Mithridates 'in yaklasımı, her zaman oldugu gibi pragmatikti. Tapınak öylesine etkileyici bir anıt olmalıydı ki tebası sözlesmenin önemini anlamalıydı. Nemrud Dagı’nın bölgeye hakim konumu tapınagın ülkenin heryerinden kolaylıkla görülmesini saglayacaktı.
Antiokhos ise idealistti. Ona göre sözlesme yeni bir dine besik, Nemrud Dagı da onun merkezi olacaktı. Bu yeni din Nemrud’dan tüm medeni dünyaya yansıyacaktı. Bir din yaratmanın verdigi güvenle olsa gerek, Antiokhos taç giyisinin hemen ardından kendine Theos (Tanrı) adını verdi. Ve kendince bir efsane oldu.
Antiokhos babasına çok derin bir saygı duyar ancak annesi Laodike’yi herseyin üstünde severdi. Bir çok yazıtta kendisini ëannesini seven kisi’ olarak kaydettirmistir. Annesine tanrıça anlamına gelen Thea ismini verdi. Nemrud Dagı tanrılarının heykelleri arasında annesini kendisiyle birlikte ölümsüzlestirdi. Tanrı Zeus’un soluna Kommagene Kralı, Theos olarak kendisini, Zeus’un sagına da Kommagene’nin Anası, Thea, olarak annesi Laodike’yi yerlestirdi.
Sanat
Kommagene’nin tamamen kendine özgü bir sanat gelenegi vardı. Bu gelenek Yunan ve Pers sanatlarının essiz bir senteziydi. Antiokhos sanata destek verdi. Meclisinde sanatçıları ve bilginleri toplardı. Bunlara ëaralın arkadasları’ anlamına gelen philoi denirdi. Kral Mithridates zamanında sanatta dogu etkisi agır basmaktayken Kral Antiokhos dönemi sanatı daha dogalcı (naturalist) ve daha az stilize (gelenege uygun) bir uslup kazandı. Antiokhos Yunan kültürünü tercih etmis ve kendine ëYunanlıların ve Romalıların dostu’ adını vermisti.Dagın zirvesindeki heykeller Kommagene sanatının ihtisamını belgeler. Orada dogu ve batı tam bir uyumla kaynasır. Batı Terası’ndaki Antiokhos basında formu bozabilecek tüm ayrıntılardan arındırılmıs çok güzel bir örnektir. Heykelde süslü bir sakal, takı ya da baska bezemeler yoktur. Sade ve dinamik bu eser bugün bile ebedi güzelligiyle görenleri heyecanlandırır.
Ticaret
Ticaret Kommagene Krallıgı için önemli bir gelir kaynagıydı. Romalılar ile Partlar arasında büyüyen sorunlar dogu ve batı arasındaki ticareti engelliyordu. Bu iki süper güç arasında bagımsız tek devlet olan Kommagene hem Romalılar hem de Partlarla ticari iliskiler kurmustu. Kommageneli tüccarlar özgürce Partların topraklarında ticaret yapabilyorlardı. «in’den ipek, Hindistan’dan egzotik hayvanlar ve baharatlar dahil pek çok malın ticaretini yapıyorlardı.Antiokhos denetimi altında tuttugu Toros Dağları ve Fırat Nehri geçitleri sayesinde agır vergiler topluyordu. Zenginligi sayesinde Kommagene sadece bir geçis yeri degil aynı zamanda lüks malların tüketildigi bir ülke olmustu.
Getirilen mallar baskent Samsat’da Romalılara ve zengin Kommagenelilere satılıyordu. Antiokhos devrinde Samsat dogu ile batı arasındaki ticaretin merkezi haline geldi. Partlar, Kommageneliler, Romalılar, Yunanlılar ve Araplar orada biraraya geliyorlardı.
Roma'yla Savaş
Romalılar batı Anadoluya ilk adımlarını atar atmaz Bythinia, Pisidia, Galatia ve Cappadocia gibi Küçük Asya krallıklarını birer birer ele geçirmeye basladılar Pergamum’dan sonra I.Ö. 80 dolaylarında Bythinia ve Pisidia’yı egemenlikleri altına aldılar. Aynı sıralarda Partlar da Kommagene sınırlarına varmıslardı.Romalılar I.Ö. 70 sıralarında en büyük düsmanları Pontus Krallıgı’nı devirdiler. Hemen arkasından da Pontus’un güçlü müttefiki olan Arm krallıgını yıktılar ve fetihlerini tamamlamak için süratle bölgedeki son bagımsız krallık olan Kommagene’ye yöneldiler. Bu küçük ülkenin istilası baslangıçta hiç de zor görünmüyordu.
I.Ö. 69’da Kommagene’nin baskenti Samsat kusatıldı. Ancak hiç umulmayan bir sey oldu ve Roma savas makinesi durdu. Romalı askerler daha önce hiç görmedikleri bir maddeyle bombalanıyorlardı. Romalı tarihçi Plinius ëonun vurdugu asker silahıyla beraber yanıyordu.’ Anlasılan Kommagene dısında bilinmeyen bu gizli silahın sebep oldugu korku çok büyük olmustu.
Samsat düsmedi. Roma konsülü Lucullus ile Kral Antiokhos özel bir görüsme için biraraya geldiler. Bu görüsmenin kaydı yok ama toplantı sonunda Roma ordusu geri çekildi.
Kommagene için durum gerginligini korumaya devam ediyordu zira bir yanlarında sömürgeci savas tutkunu Romalılar diger tarafta güçlü Part ülkesi vardı.
I.Ö. 64’de Romalılar istilalarına devam ettiler. Seleukos devletinden kalanlar Suriye vilayetine dahil edildi. Bu devirde Roma’nın Kommagene Krallıgı dısında Küçük Asya’da egemenligi altına almadıgı devlet kalmamıstı.
Kommagene Seleukos devletinin yıkılısından küçük bir toprak parçasını ülkesine katarak yararlandı. Kommagene’nin stratejik konumu Roma’nın doguya dogru genislemesinde hayati önem tasımaktaydı. Ya burası da istila edilecek ya da genislemekten vazgeçilecekti.
Antiokhos Partlarla iliskisini güçlendirmesi gerektigini biliyordu. Bu amaçla kızı Laodike’yi Part kralına es olarak verdi. Bu evlilikten bir erkek çocuk dünyaya geldi, Pakoros. O babasının gözdesi ve tahtının tek varisiydi.
Küçük Asya’da savaslar sürüyordu. I.Ö. 53 yılında Partlar Romalıları yenerek Suriye’yi fethettiler. Bunu fırsat bilen Pontus Krallıgı Roma’ya baskaldırma gücünü kendinde buldu.
Jül Sezar Küçük Asya’a yürüyerek ayaklanmayı bastırdı. Sezar’ın tarihe geçen ëGeldim, gördüm, yendim’ sözü bu zaferin ardından söylenmistir.
Sezar’ın öldürülmesiyle Roma Imparatorlugu bölündü. Markus Antonius doguyu Oktavianus batıyı aldı. Markus Antonius meclisini, sevgilisi Kleopatra da yanında oldugu halde, Tarsus’ta kurdu. Jül Sezar da Mısır kıraliçesinin güzelligi karsısında ezilmistir.
I.Ö. 38’de Markus Antonius Part ordusunu yendi ve velihat prens Pakoros’u öldürdü. Annesi Laodike ve Part Kralı olan babası derin bir acıya düstüler. Antiokhos kızı ve damadının acısını paylastı ve onlara yardım etmek istedi.
Antiokhos savastan kaçarak Kommagene’ye sıgınanları himayesini altına aldı ve onları Marcus Antonius’a teslim etmeyi reddetti. Savas istemeyen Antiokhos esirlere karsılık, 25 bin ton gümüse esit olan 1000 talens teklif etti.
Zenginligiyle ünlü Kommagene’nin tüm altın ve gümüs varlıgına göz koyan Markus Antonius sıgınmacılara karsılık olarak Kommagene’nin tüm servetini istedi. Antiochus’un bu teklifi kabul etmesi söz konusu olamazdı.
Markus Antonius küçücük bir krallıktan gelen bu cevabı büyük bir hakaret olarak görerek askerlerine derhal Kommagene’yi kusatmalarını emretti; kendisi Tarsus’ta, meclisinin basında, kalarak ordusundan gelecek iyi haberleri beklemeyi tercih etti.
Ancak beklenenin aksine, Samsat kusatması istenildigi gibi gitmiyordu. Bunun üzerine gücünü arttırmak isteyen Markus Antonius Tarsus’daki keyifli yasantısını bırakıp yanına Judea Kralı Herod da oldugu halde ordusunun basına geçti. Zaferin yakın olduguna emindi.
Belki de su gerçeklesti: Samsat kusatması boyunca Kommagene askerleri Kommagene’yi çevreleyen alanlarda yogunlasmayı sürdürdüler. Eli silah tutan her Kommageneli krallarının çagrısına sadakat gösterdi. Yeterli sayıya ulastıklarında Roma ordusunun malzeme kollarına saldırıya basladılar. Kısa bir süre sonra Roma ordusu malzeme sıkıntısı çekmeye basladı bunun üzerine Markus Antonius durumun düzeltilmesi için bölgeye kendi süvarisini gönderdi.
Kommagene konseyinin bekledigi hamle de tam buydu. Agır zırlı seçkin Kommagene süvarilerini devreye girdi.
Kommagene ordusunu askerleri ve atları kendileri adeta yenilmez kılan siyah çelikten zırlarını kusandılar. Sayıları ancak bir kaç yüz kadardı ancak saldırılarına hiç bir düsman dayanamazdı. Bu çelik kuvvet ordunun gözbebegiydi.
Kommagene atlıları sabah sisinde Roma süvarilerini bekliyorlar. Atlar sinirli sinirli topragı eseliyor. Aniden yürek titreten bir trompet sesi sisi yırtıyor. Bu isaretle Kommagene süvarileri harekete geçiyor. Şaskınlık içindeki Roma ordusu için artık çok geç. Ilk saldırıya karsı koyabilmek için Roma süvarileri saflarını çekiliyorlar.
Trompet sesleri ikinci kez duyuldugunda Kommageneli süvariler kosuya geçiyorlar. Şimsek gibi ilerleyen atların altında yer titriyor. Agır zırhlı atlılar hafif kusamlı Roma süvarilerinin üzerine saldırıyorlar. Romalılar oyuncak askerler gibi yıkılıyorlar. Soguk kanlı ve yüksek disiplinli Roma süvarileri çabucak toparlanıyor ve sayıca olan üstünlüklerine de güvenerek bu küçük çelik gücü çember içine almaya çalısıyorlar.
Ve yine trompet sesleri. Kommagene süvarilerinin iki yanından bir kartalın kanatlarını andırırcasına çıkıveren okçu birligi Roma süvarilerine ok yagdırmaya baslıyor. Hafif kusamlı süvariler çelik ok yagmuru altında çaresizler ve pek çogu yaralanıyor. Agır zırhlı Kommagene atlıları Romalıları okçuların önüne dogru sürüyorlar. Okçular müthis bir hızla ok yagdırmaya devam ediyorlar. Romalılar önce akıllarını sonra da hayatları kaybediyorlar.
Günün sonunda Markus Antonius süvari birligini yitirmistir. Bir yanda Samsat surları diger yanda Kommagene süvarileri olmak üzere Romalılar artık kusatan degil kusatılmıs olandır.
Böylece Markus Antonius Samsat kusatmasından vazgeçmek zorunda kalır. Ortagı Herod savasın sonunu beklemeden krallıgı Judea’ya döner. Markus Antonius çaresiz geri çekilir. Antiokhos durumu yumusatmak için Markus Antonius’a 300 talens verir. Sadakatsızlıktan nefret eden Antiokhos verdigi para karsılıgında Markus Antonius’dan kendisine bir vatan hainini teslim etmesini sart kosar.
Kommagene’nin Sonu
Bu olaylardan kısa bir süre sonra ölen Antiokhos Nemrud tapınagına, tahminen babasının yanına, gömüldü. Antiokhos’tan sonra tahta oglu 2. Mithridates geçti. Kommagene Roma Imparatorlugu’na denk degildir artık. Mithridates’in yönetimindeki Kommagene Suriye’nin önce uydusu sonrada eyaleti haline gelir. Romalılara karsı verilen savasta oglunu kaybeden Part Kralı’nın acısı o kadar derindir ki kendi arzusuyla tahtından feragat eder. Velihat prensin dedesi Antiokhos’un Kommagene’yi riske atarak krallıgına sıgınan Part askerlerini koruması da babanın üzüntüsünü hafifletmemistir.Part Kralının yerine ogullarından biri geçer. Bu acımasız bir hükümdardı ve tahtını tehlikeye atacagına inandıgı, Laodike ve onun çocukları dahil, kimseyi öldürtmekten kaçınmaz.
2. Mithridates kızkardesini Kommagene topraklarındaki Karakus mezar tepesine gömer. Laodike’nin kabrine üzerinde ëo tüm kadınların en güzeliydi’ yazan çok güzel bir tas yazıt koyar.
Mithridates Karakus’u Kahta «ayı’nın kıyısında yaptırmıstır. Annesi Isias ve diger bir kızkardesi Antiochis ve onu kızı Aka da orada yatmaktadırlar. Mithridates yazlık malikanesinin terasından derin çaya inen basdöndürücü vadiyi ve Karakus’un seyreder böylelikle ölümlerinden sonra da sevdiklerini yanında hissedebilirdi.
Kıskanç kardes 2. Antiokhos 2. Mithridates’i tahttan indirmek istiyordu. Bu nedenle Roma senatosu 2. Antiokhos’u ölüm cezasına çarptırdı. I.Ö. 29’da Roma’da idam edildi.
Kommagene son olarak, kısa bir süre için, Kral 4. Antiokhos devrinde bagımsız kalmıstır. 4. Antiokhos I.S. 71’de Roma ordusuna yenildi. Kommagene’nin agır zırhlı ünlü süvarileri ve muhtesem okçuları ëcohortes Comagenorum’ adı altında Roma ordusuna dahil edilmek suretiyle küçük Kommagene ordusu lagvedildi.
Gelecekte çıkabilecek isyanlara önlem olarak Kommagene Krallıgı’nın yüceligini hatırlatan binalar ve heykeller yerle bir edildi. Kutsal Nemrud Dagı’ndaki tapınak yıkıldı. Kommagene devrinin kapanısıyla Nemrud sadece dag rüzgarlarının ve yolunu kaybeden çobanların ziyaretleriyle irkilecegi uzun uykusuna daldı.