Klasisizm, Rönesans döneminde gelişmiştir. Bu akımın izleri bir önceki dönemde Rebelais ve Montaigne’de, hatta Aristoteles’tedir.
Klasisizmin temel öğeleri kendi içinde soyluluk, akılcılık, uyum, açıklık, sınırlılık, evrensellik, idealizm, denge, ölçülülük, güzellik, görkemliliktir. Yani bir eserin klasik sayılabilmesi için bu özellikleri barındırması gerekmektedir. Kısaca klasik bir eser, bir üslubun en yetkin ve en uyumlu ifadesini bulduğu eserdir. Klasisizm temellerini Rönesans aristokrasisinden alır. Klasisizm bir bakıma aristokrasinin ürünüdür.
Klasik yazar kavramı Fransa'da 18. yüzyıl boyunca yavaş yavaş ortaya çıktı; bu dönemde yeni edebiyat nesli, dil arılığı bakımından olduğu kadar sanat mükemmelliği açısından da 17 yüzyıl yazarlarını örnek aldı. Ama klasisizmin ayırıcı özelliklerini büyük bir açıklıkla ortaya çıkaran, romantik tartışmalardır. Dar anlamıyla klasik terimi, eserleri 1660 yıllarında yayımlanmaya başlayan yazarlara uygulanır: La Fontaine, Moliere, Bolleau, Racine.
Bu yazarlar, bir bildirge çevresinde toplanan gerçek bir okul meydana getirmeden zevk ve ilke birliğiyle birleştiler: eski yazarların örneksenmesi; doğruluk ve tabiilik kaygısı; benzersiz veya olağanüstüden ve bunun sonucunda kişisel lirizmden nefret etme; hemen yalnız ahlaki incelemeyle uğraşma; hayal ve duygululuğun akıl aracılığıyla düzene konması; çeşitli türlere hakim olan kurallara serbestçe uyma; açıklık ve uyum peşinde koşma.
Boileau, Malherbe'den beri yavaş yavaş oluşan Art Poetique (Şiir Sanatı) [1] adlı eserde ortaya koyduğu ilkeyle, birkaç yazar hariç La Bruyere ve Fenelon'a kadar yüzyılın bütün edebiyatını etkiledi ve çeşitli mizaçların getirdiği küçük ayrıntıları hesaba kattı. Bugün, XVII. yy. yazarları ve Voltaire gibi Louis XIV devri edebiyat anlayışın benimsediklerini öne süren XVIII. yy. yazarları klasik terimiyle belirtilmektedir.
Romantik dönemden sonra, klasik sanatın mükemmelliğinden doğan çekicilik yeniden kendini hissettirdi: Th. Gautier tarafından desteklenen, «sanat için sanat» nazariyeleri, Leconte de Llisle ve Parnas'çıların şiir üsluplarının belirlenmesi klasisizme dönüşü işaret eder.
Sembolizm de bir karşı tepki tarafından izlendi: yeni klasikler klasisizmin açık seçikliğine ve klasik metoda dönmeye çalıştılar: bu hareket, özellikle J. Moreas, A. Samain, P. Douys, H. de Regnier, A. France, Ch. Maurras tarafından desteklendi. Klasisizm üstüne yapılan tartışmaların sona erdiği çağdaş dönemde, ölçü, iyi zevk, üslup arılığı peşinde koşan bütün yazarlarda gene de "klasik gelenek"in devam ettiği görülür.
Fransız klasisizminin büyüleyici çekiciliği Fransız edebiyatının XVII. yy. sonundan itibaren yabancı edebiyatları büyük ölçüde etkilenmesine yolaçtı; ama Fransız klasisizminin örneksenmesi sonucu doğan eserler çoğunlukla başarısızdır; çünkü bu eserler her ülkenin milli yetenekleriyle ilgili geleneklere aykırı düşmektedir: İtalya ve İspanya'da Fransız klasisizmi etkisindeki dönem (XVII. yy. sonu ve XVIII. yy.) şaheser yönünden fakirdir.
İngiltere'de Addison, Dryden ve Pope Fransız klasisizmiyle milli edebiyatların niteliklerini bağdaştırmayı daha iyi başardı; Almanya'da modern edebiyat klasisizm görünümü altında Wiesland ile başladı; ama kısa süre sonra Fransız etkisine karşı önce Lessing ile, sonra Sturm und Drang hareketi sayesinde bir tepki ortaya çıktı. Böylece, Fransa dışındaki ülkelerde "klasik" edebiyat dönemi (Fransız edebiyatındaki bu terime verilen kesin anlamla) klasisizmin Fransız medeniyet tarihinde ulaştığı parlaklığa asla ulaşamadı.
Klasisizmin Oluştuğu Ortam
Fransa'da 17. yüzyılın ikinci yarısında, iç karışıklıklar sona ermiş, derebeylik ve kilise direnişleri kırılmış soylular sarayın buyruğuna girmiş ve monarşi güçlenmişti. Siyasal alanda görülen bu düzen ve kurala uygunluk etkisini edebiyatta da göstermeye başlamış hatta dilin ve edebiyatın kurallarını saptamak üzere Fransız Akademisi kurulmuştu. Ayrıca filozof Descartes'in Rasyonalizm felsefesi sanatçılarda pozitif düşüncenin temellerini atmıştı.
Klasisizm Akımının Felsefesi
Klasisizm'in temelini akıl ve sağduyu oluşturur. "Düşünüyorum, öyleyse varım." diyen Descartes'e göre insan aklının kabul etmediği hiçbir şey doğru değildir. Aşk, kin, nefret, acıma gibi duygular aklın kontrolünde olduğu sürece insancıldır. İnsan aşırılıklardan sakınmak, tutkularına iradesi Re yön vermek zorundadır Dolayısıyla böyle bir insan erdemlidir ve anlatılmaya değer. Akımın kurallarını belirleyen Boileau "Aklı seviniz, eserleriniz görkem ve değerini akıldan alsın." diyerek klasik eserin felsefesini açıklamıştır.
Klasisizm Akımının Konusu
Klasik edebiyatta konu çoğu kez tarihten hatta mitolojiden alınır. Özellikle Yunan ve Latin edebiyatlarında görülen konular tekrar tekrar işlenmiştir. Çünkü klasik sanatçıya göre gelmiş geçmiş en mükemmel sanat, eskiye ait olandır. Dolayısıyla, eski Yunan'da görülen insan tipi tekrar ele alınmıştır. Ancak bu insan, fiziğiyle, çevresiyle değil ruhsal özellikleriyle anlatılmıştır. Yani hırslılığı, cimriliği, kindarlığı yönüyle ele alınmıştır.
Klasisizm'de görülen insan, sıradan bir insan değildir. Eğitim görmüş soylu bir insandır.
Bu insan belli bir toprağın malı değil evrenseldir. Yani eserde insanların tümünde görülebilen, zamanla değişmeyecek özellikler anlatılmıştır. Duygularının, zaaflarının esiri olmuş, soylu insanın "bozuk çıkmış nüshaları" olan sıradan kişilere eserlerde yer verilmemiştir.
Klasisizm Akımında Dil ve Üslup
Klasisizm'de yazar olayları anlatırken kendini gizler, kendi duyguların, zaaflarını, tutkularını, sırlarını söylemekten kaçınır. Ona göre eser yazarın iç dökme yeri değildir.
Okuyucunun ya da seyircinin dikkati sadece konu içindeki tipler üzerinde toplanmalıdır. Eserde biçim mükemmelliği aranır. Anlatılmak istenen, açık ve net bir biçimde ortaya konmalı, gereksiz sözlerden arınmalıdır. Üslup yapmacıktan uzak, sade ve ağırbaşlıdır. Okurun dikkati söylenene çekilir.
Konu gerçek hayata uygun olmalıdır. Okura ya da seyirciye inanılmayacak şey sunmaktan kaçınılır. Konuya değil konunun işleniş biçimine değer verildiğinden aynı olay birçok kez anlatılmıştır. Bu yönüyle Divan edebiyatına benzer. Klasisizm Akımında Kullanılan Edebi Türler ve Temsilcileri
Klasisizm'de tiyatroya büyük değer verilir. Özellikle trajedi ve komedi sıkı kurallarla ortaya konur. Lirik şiir duygusal olduğundan ihmal edilmiştir.
Yazarların kullandığı türler ve eserler:
Corneille: Le Cid, Horace (Tragedya)
Racine: Andromaque, İphigenie (Tragedya)
Moliere: Gülünç Kibarlar, Tartuffe, Zoraki Tabip, Cimri, Kibarlık Budalası, Scapin'in Dolaptan, Hastalık Hastası (Komedya)
Bouileu: Manzum mektup ve yergi
La Fontaine: Fabller
Descartes: Yöntem Üzerine Nutuk (Felsefe)
Pascal: Düşünceler
La Bruyere: Karakterler (Portre)
Fenelon: Telemak (Roman)
Mme de la Fayette: Prenses de Clives (Roman)
Klasisizmin Başlıca Özellikleri
. Akıl, sağduyu ve insan doğasına önem verilmiştir. . Konular, eski Yunan ve Latin kaynaklarından alınmıştır. . Mükemmeliyetçilik esas alınmış, konuya değil; anlatıma önem verilmiştir. Onun için anadili en güzel biçimde kullanılmaya dikkat edilmiştir. . Sanat sanat içindir, anlayışı benimsenmiştir. . Sanatçılar, yapıtlarında kişiliklerini gizlemişlerdir. . İnsanların her zaman, her yerde, her toplumda aynı duygu ve düşüncede oldukları kabul edilmiş, bu yüzden yapıtlarda değişmez tipler oluşturulmuştur. . Fiziksel ve sosyal çevre önemli değildir; çünkü bunlar değişkendir. . Kahramanlar, ruhsal özellikleriyle ele alınmıştır. . Tiyatroda üç birlik kuralına -yer, zaman ve olay birliğiuyulmuştur."Klasisizm, geçici rağbeti değil, sürekli rağbeti arar". ( Andre Gide )
Dünya edebiyatında klasisizmin önemli öncüleri - temsilcileri ;
* Montaigne: Denemeler
* La Fontaine: Fabl
* Racine, Corneille: Trajedi
* Moliere: Komedi
* Boileau: Eleştiri
* Fenelon, Madame de la Fayette: Roman
* La Bruyere: Karakterler
* Felsefe-düşüncede: Descartes, Pascal
Türk Edebiyatında Klasisizm
Türk edebiyatı Batı'ya açıldığında klasisizm dönemini tamamlamıştır. Bu nedenle edebiyatımızda klasisizmin önemli bir etkisi olmamıştır.Şinasi'nin "Şair Evlenmesi"adlı komedisi, La Fontaine'den yaptığı çeviriler ve Ahmet Vefik Paşa'nın Moliere'den çevirileri, bu anlayışın ürünleri olarak sıralanabilir. Türk Edebiyatında Klasisizm