Kişisel Gelişim

Kısaca: Kişisel Gelişim benliğin gelişmesi ve insani potansiyelin açığa çıkarılmasına yardımcı olan ilkeler ve tekniklerin bütününe işaret eden bir kavramdır. ...devamı ☟

Kişisel Gelişim benliğin gelişmesi ve insani potansiyelin açığa çıkarılmasına yardımcı olan ilkeler ve tekniklerin bütününe işaret eden bir kavramdır.

Terim ayrıca;

  • Kişisel dönüşüm danışmanlığı ve koçluğu
  • Sosyal ve psikolojik sorunları çözmek için "içsel yolları" içeren New Age hareketi ve spiritüel inançlar ve kavramları
  • İş dünyasında profesyonel kariyer geliştirme eğitimlerini içermektedir.


Kişisel Gelişim kişilerin evleri, iş yerleri veya yakın arkadaş çevresi gibi farklı ortamlarda sadece o ortamdaki geçici kişiliğini değil daha derin ve bütünsel bir dönüşüm geçirmesi anlamına da gelmektedir.

Kullanıldığı Alanlar

Kişisel * Finansal Konular, Kariyer, İş: Daha az çalışıp daha fazla kazanma, istenilen işe kavuşma, para yönetimi gibi iş alanındaki bazı konular.

  • Fiziksel Sağlık: Egzersizler ve motivasyonu sürekli kılma yöntemleri.
  • Sosyal Çevre, Arkadaşlık konuları: Arkadaş edinme, var olan arkadaşlarla uzun süreli bir ilişki geliştirebilme, insanlara yaklaşım yollarını öğrenme, istenilen mesajı muhataba aktarabilme.


Kişisel Gelişime Yaklaşımlar

Benimseyen Yaklaşımlar



"Kişisel gelişim" veya "bireysel gelişim" 2. ifade daha sosyal bir imaj çiziyor

kişisel gelişim süreci genelde gençlik çağlarının sonuyla beraber kişinin karakter oluşumunun büyük bir kısmı sabitleşir. kişilik veya karakter yetiştirilme, eğitim ve çevresel beklentiler üzerine kişi mevcut yaşamsal iletişim ortamındaki yaşlı önceki kuşak insanların düşüncesel etki ve baskıları neticesinden birey kendi benliğinin varlığına tam ulaşamayabilir. bucu olarak tek tip insan modelli anlayışı tabir edilebilen belli bir bakış açısına sahip insan modelleri ortaya çıkar. daha sonraları bazıları bu kalıpları kırmak gerçekten düşündükleri gibi bir çevre içerisinde yaşamak isteselerde bunun için kişiliği oluşturan o tür sosyal altyapı eksikliği yüzünden bu konuda pek başarılı olmazlar genellikle bu konuda çuvallarlar.

kişisel gelişim bir öğretidir. amaçı dünya vatandaşı olmak isteyen tüm insanlara sanatı kültürü hayatı daha bilinçli bir şekilde yaşamak isteyen tüm insanlar için bir öğretidir.

"insanın muhatabının insan olduğu gerçeği" üzerine düşünür.

birinci kuralı iletişimdir. bir çoğumuz kulaktan dolma kendi dilimizi öğreniriz misal vermek gerekirse hiç birimiz zorunda hissetmedikçe sözlüke bile bakmayız

birçok gerçekçi kişisel gelişim eğitimi verilen yerde ilk kural TDK sözlüğünü bir göz geçirin sonra gelin eğitiminize başlayalım denilmesidir.

tabiki sektörde birçok fırsatçı kuruluş bu işin sadeje imaj maker lık olarak baktığında niteliksiz kişisel gelişim eğitimi vermektedirler olay onlar için sadece paradır

kişisel gelişimde para 2. plandadır. çünkü bir dünya insan para için yapmayacağı iş yok gibidir.

kişisel gelişim nitelikli insan güçü arayan yüksek gelirli iş ve meslek gruplarında gerekli bir eğitimdir . örneğin yurt dışından gelen 1000$ a yakın rezarvasyonlu ticari başarı sırları sattığını idia eden . aslında asıl başarısı burada sizden bu kadar para alabiliyorsam sizde benim gibi diğerlerinde de para alabilirsiniz düşüncesi ile sözde eğitim veren piramit kazanç sistemleri satışı yapan iyi diksiyon ve vucut dili kullanan aktörlerin bu işi başarması kişisel gelişimi zedelemektedir.

uzun lafın kısası kişisel gelişim temel eğitim sonrası sadece kişisel bilgi ve kültürün artmasını ve toplum içerisinde gerçekten yararlı ve başarılı insanlar oluşturan bir eğitimdir.

Eleştiren Yaklaşımlar

Mehmet Yılmaz Kişisel gelişim misyonerliğin yeni yüzü mü?

"Türkiye`de 80`li yılların sonlarından başlayarak günümüze kadar `kişisel gelişim` üzerine birçok kitap yazıldı, tercüme edildi. Hala bu çalışmalar büyük bir hızla devam etmektedir. Bizim bu çalışmada üzerinde duracağımız iki konu; bunlardan biri, bu isim altında yayımlanan bir kısım eserlerin kişiye aşırı güven telkin ederek onu `ben merkezci` yapması ve dolayısıyla tüketiciye dönüştürmesi; bir diğeri ise bize sunmuş olduğu Hristiyanvari dünya algılayışıdır. Elbette okuyucusunu olumlu anlamda yönlendiren, ona kendi yeteneklerinin sınırlarını tanıtan, kısaca insana `kendisini` keşfettiren eserler bu çalışmada çizeceğimiz çerçevenin dışında kalacaktır. Öncelikle şu soruyu sormak gerekir: Bu eserler bir ihtiyaçtan kaynaklanıp bir ihtiyacı karşılıyor mu? Piyasada yayımlananların sayısına bakılırsa en azından büyük bir talebin olduğu kesin. Bu talep, ister bilinçli isterse bilinçsizce olsun, varlığı inkar edilemez.

Yukarıda ifade ettiğimiz gibi bazıları gerçekten ihtiyacı karşılıyor; bazılarında ise kişiyi bir tüketim nesnesine dönüştürme çabası göze çarpmaktadır. Bu tüketim nesnel bir tüketim değildir, manevi bir tüketimdir. Bu, şudur: Dinlerden, felsefi sistemlerden, örf adetlerden, dünyanın herhangi bir coğrafyasındaki kültürel motiften dilediğini alabilir, dilediğini dilediğin şekilde kullanabilirsin. Böylesine sosyal ve tarihi gerçeklikten uzak kavramlar kişinin kafasına doluşmakta, onu yaşadığı toplumun normlarına yabancılaştırmaktadır. Bu durum, beraberinde ikili (düalist) bir dünya anlayışını karşımıza çıkarır. Çünkü hoşumuza giden, prensip olarak kabul ettiğimiz bir ifade, gerçekte inandığımız bir değerle laf-zen benzer olmasına rağmen, farklı bir anlayışa oturduğu için bizi birbirinden kopuk iki dünya arasında bırakır. Böylece birey, daha yalnız, daha yalıtılmış duruma gelir.

Kendi değer yargılarıyla çatışan birey, Brahmanizm`den, Budizm`den, Şamanizm`den, Tao öğretisinden faydalanan ve herhangi bir sahici temele dayanmayan eserlerin dünyasına sığınır. Birey manevi bir boşluk yaşadığı için her fikrin ya da dinin telkinine açıktır. Bu aşamada başarı, mutluluk vadeden; bizim de içinde Hristiyan ahlak ve dünya görüşünün dile getirildiğini gördüğümüz kitaplar devreye girmektedir. Bu kitaplarda Hristiyanlık farklı şekillerde karşımıza çıkar. Kimisinde doğrudan doğruya İncil`den ve Tevrat`tan ayetler verilmekte, bu ayetlerin ışığında konunun açıklanması ya da başarının, mutluluğun nasıl yakalanacağı anlatılmaktadır. Kimisinde de kavramlar değiştirilerek -mesajın dokusunu bozmadan- aynı bakış açısıyla bireye/okuyucuya bilgi sunulur.

Her yerde kişisel gelişim kitabı olarak satılan `% 100 Düşünce Gücü` adlı eser:` Başlangıçta Tanrı cenneti ve dünyayı yarattı. Dünya şekilsiz ve boştu; ve derinliğin yüzü karanlıktı; ve Tanrının ruhu suların yüzünü kapladı. Jenesis 1:1,2` cümleleriyle başlar. Daha ilk cümlelerde okuyucuda Tevrat`ın, sonraki bölümlerde de İncil`in ışığında başarının nasıl elde edilebileceği bir dünya imgesi oluşturulur. Bu özellikteki eserlerin daha çok lise ve üniversite öğrencileri tarafından okunduğu göz önünde bulundurulursa etkilenmenin boyutları ürkütücü bir hal alır. Aynı eserin müteakip sayfalarında inanarak, `yaratıcı imgelemeyi kullanarak` başarının ne şekilde yakalanacağı, hayatın anlamlandırılması, boyutlandırılmasıyla ilgili açıklamalar Tevrat veya
İncil`den alınan ayetler çerçevesinde yapılır. 
`İbrahim peygambere söylenmiş şu sözler bize de söylenmiş demektir: Görebildiğiniz tüm topraklan size vereceğim. Jenesis 13:15` `İnandıklarınız size uygulanacaktır.` der Yüce Öğretmen.` `İsa da şu sözleri yüce bir sezginin ışığında söylemiş olmalı: Ben kendim hiçbir şey yapamam; her şeyi yapan içimdeki Baba`dır.`

Kendine güven duygusunun bireyde bulunması elbette önemlidir Bu hem karakterin gelişimi hem de başarı için ön şarttır. Bu duygunun telkin edilmesi sırasında - ki basın yayın araçlarının herhangi bir türü tercih edilebilir- bireyin sosyal çevresiyle uyum göstermesine, çatışmanın olmamasına; uyum ve sosyalleşme sürecinin devam ettirilmesine dikkat edilmelidir. Aksi takdirde psikolojisi bozuk, kendini tanımakta ve tanımlamakta güçlük çeken ` eksik tipler` ortaya çıkar.

Çalışmaya konu ettiğimiz bazı eserlerde güven duygusu son derece abartılı, dayanaksız, kişiyi ikilemde bırakacak düzeyde çelişkili cümlelerle anlatılır. Okuyucu kendi değer yargılarıyla, inancıyla, kültürel dünyasıyla çatışacak biçimde yönlendirilir. Louise Hay`in eserinde söylediklerimizi teyit edecek ifadeler kitabın hemen başında görülür. `Beni yaratan Güç ve ben birim. Ve bu güç bana kendi koşullarımı yaratma gücünü verdi.` İslami Türk kültür dairesinde yaşayan biri için bu cümle hem kader konusunu karıştırır, hem de körü körüne bir `enaniyet` duygusunu her zaman ön plana koyar. Aynı eserin on dokuzuncu sayfasında: `Anne Babamızı Bizim Seçtiğimize İnanıyorum.` başlığı geçer. Bu başlık altında şu cümlelere yer verilir: `Her birimiz bu gezegende zaman ve mekandaki belirli bir noktada yeniden bedenlenmeye karar veriyoruz. Manevi evrim yolunda gelişmemize yardımcı olacak belirli bir dersi öğrenmek için buraya gelmeyi seçtik. Cinsiyetimizi, rengimizi, ırkımızı, ülkemizi kendimiz seçiyoruz ve bu yaşamda üstünde çalışmak istediğimiz kalıpları bize yansıtabilecek en uygun anne babayı da biz belirliyoruz.` Yazar her ne kadar tercihlerimizin hayatımızı belirlemede önemli bir rol oynadığını göstermek için böyle bir metin kurguluyorsa da metnin oluşturulmasında kullanılan terminoloji ve kültürel motifler bize son derece uzak oldukları gibi, sunmuş oldukları dünyayı algılamak da bizim için bir o kadar zordur. Doğrudan `yeniden bedenlenme` ifadesi kullanılarak tenasüh (reenkarnasyon) , okuyucunun zihnine yerleştirilmeye çalışılmış. Budizm gayet masumane bir şekilde karşımıza çıkıyor. Aynı eserin bir başka sayfasında ise, `Evren, düşünmeyi ve inanmayı seçtiğimiz her şeyi destekler.` cümlesi kullanılmış. Canlılık atfedilen `Evren` kavramı neyi ifade ediyor? Bunun İslam`daki Allah lafzının anlamını taşımadığı kesin. Biraz dikkat edilirse cümlenin Şamanizm`den, Animizm`den izler taşıdığı görülür.

İlkel dinlerden, ilkel inançlardan yazarlarca `bilinçli` yapılan alıntıların, bu eserlerin tercümesi sırasında `bilinçsizce` Türkçeye, dolayısıyla insanımızın düşünce dünyasına aktarılması ve zihinlerini kirletmesi son derece olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Değiştiremiyorsanız `kafaları bulandırın` mantığı sistemli bir şekilde karşımıza çıkıyor. `Ayurveda: Yaşam Bilimi` adlı eserde yazar, hayatı anlamlandırmak için Hintçe `ayurveda` kavramıyla tasavvufu karşılaştırır. Güya her iki kavramı hayatımızda birleştirebilirsek mutluluğu yakalayacağımız görüşünü dile getirir. Tasavvufun felsefi temelleri kısmen `nirvana` felsefesiyle uyuşabilir. Ancak yüzyıllar içinde tasavvufun geçirmiş olduğu merhaleleri düşünürsek ikisi arasında ciddi farklılıkların oluştuğunu görürüz. Kaldı ki `ayurveda` olsun tasavvuf olsun bunların bizlere sunmuş olduğu mutluluk tamamen farklıdır. Çünkü her ikisinin de geliştiği, hayatiyet bulduğu coğrafyalar ve toplumlar apayrıdır. Aynı eserde sağlıklı olmak, mutlu olmak için transandantal meditasyon önerilir. Bu konuda Krişnamurti`den alıntılar yapılır. Addignton ise meditasyonla güç kazanmayı önerirken Zebur`dan faydalanır.` Tanrı`ya güvenmek insana güvenmekten çok daha iyidir. Zebur 118:8` Yine Budizm`in ve Hristiyan mistisizminin alabildiğine kullanıldığına dikkat etmek gerekir. Rastgele, ciddi bir tahlile tabi tutmadan, `şu eserde, şu kültürde, şu dinde` mutluluktan, başarıdan söz ediliyor, hemen alalım düşüncesi yukarıda da sözünü ettiğimiz gibi bizi okuyucuyu ciddi, sakat sonuçlara götürür.

Elbette dünyanın ortak mirasından, kültüründen faydalanmak lazım. Ama bu faydalanma bizim için gerçekçi bir temele dayanmalıdır.

Bu eserlerde unutulmaması, üzerinde durulması gereken bir diğer nokta da kişiye `bireyselliğini`, dolayısıyla özgürlüğünü kazandırma çabasıdır. Zaman zaman bu çaba `bencilliğe/açgözlülüğe` sürüklüyor insanı. Bu, o kadar abartılıyor ki `ben`in dışında diğer `benlerin hiçbir anlamı kalmamaktadır. `Ben kendi dünyamın tek gücüyüm. Özgür olmayı seçiyorum` Bu öyle bir hastalıktır ki, hiçbir zaman doyuma ulaşmayan bireyi, ihtiyacını doyurmaya yönelik sonsuz bir çabaya sürükler. İnsana her zaman yeterli bir şey elde edememe, bir şeyleri kaçırma, bir şeylerden yoksun bırakılma korkusunu yaşama duygusu verir.

Özetle söylemek gerekirse, kişisel gelişim kitaplarının bir kısmı daha önce de değindiğimiz gibi, bireyi, yaşadığımız bilgi çağını algılaması ve değerlendirmesi yönünde bilgilendirmektedir. Bir kısmında ise Hristiyanlık ya doğrudan doğruya mesaj olarak ya da azizlerin ismi verilerek, onların mucizelerinden yararlanılarak sözü edilen konunun açıklaması yapılır. Bazen de Hz. İsa`nın adı zikredilmeden, ona çeşitli sıfatlar yakıştırılır. Bunlar: `Yüce Öğretmen, Evrenin Yaratıcı Zekası, Ben, Mükemmel Güç, Asıl Ben, Büyük Öğretmen, Yüce Mühendis...`vb.dir. Böylece başarının, mutluluğun elde edilmesi; problemlerin çözümü bu kavramlarla daha anlaşılır, daha çözülebilir hale getirilmektedir. Okuyucunun dünyası bu kavramların anlam çerçevesinde yeniden şekillenmektedir."

Kaynaklar



Göz At



Bağlantılar



Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.

Guitar Craft
6 yıl önce

Guitar Craft, 1985 yılında Robert Fripp tarafından kurulmuş bir kişisel gelişim enstitüsüdür. Kuruluşunun 25. yılı olan 2010 da faaliyetlerini durdurmuştur...

Guitar Craft, 1985, King Crimson, Robert Fripp, Tai chi chuan, ,
Kişisel alan ağı
3 yıl önce

Kişisel alan ağı (İngilizce: Personal Area Network) bir bilgisayar ağı sistemidir. Günümüzde bir endüstri standardıdır. Bir kişisel alan ağı kişisel dijital...

Dale Carnegie
3 yıl önce

öldü. Belton, Missouri'de gömüldü.Dale Carnegie dünyada insanların kişisel gelişim konusunda ne kadar eksik oldğumuzu ilk keşfeden ve hayatını bunu değiştirmek...

Dale Carnegie, 1888, 1936, 1955, 1 Kasım, 24 Kasım, ABD, Amerika, Dost Kazanma ve İnsanları Etkileme Sanatı (kitap), Missouri, Vikisöz
Kişisel kimlik
3 yıl önce

Kişisel kimlik, herhangi bir bireyin hangi koşullar ve durumlar dahilinde bir ‘kişi’ sayılabileceğini, 'kişi kimliğine' sahip olabileceğini konu alan...

Kişisel kimlik, Kişisel kimlik
Bilgisayar oyunu
3 yıl önce

Bilgisayar oyunu veya kişisel bilgisayar oyunu olarak da bilinen PC oyunu, bir video oyun konsolu veya atari makinesi yerine kişisel bilgisayarda oynanan...

Bilgisayar ve video oyunları, 1962, 1973, 1990, 1992, Age of Empires, Call of Duty, Counter Strike, DirectX, Half-Life, Knight Online
Christiane Nüsslein-Volhard
6 yıl önce

Christiane Nüsslein-Volhard, (d. 20 Ekim 1942, Magdeburg), Alman gelişim biyoloğu ve 1995 Nobel ödülü sahibi biyolog. Nüsslein-Volhard, Protein-DNA Etkileşimleri...

Christiane Nüsslein-Volhard, 1942, 1985, 20 Ekim, Alman, Fizyoloji, Genetik, Nobel Ödülü, Tıp, Max Planck Enstitüsü, Albert B. Lewis
Erkan Sarıyıldız
7 yıl önce

farkındalık eğitimleri vermeyi sürdürmektedir. Kendime Doğuşumun Güncesi (Kişisel Gelişim, 2011) Simurgun Gözyaşları (Roman, 2011) Geçit (Roman , 2012) Kırkıncı...