Kan kültürü, insan kanında bulunan bakteri veya mantarları tespit etmek amacıyla klinik laboratuvarlarda kullanılan bir testtir. Kan normal şartlar altında mikroorganizma içermez, yani sterildir. Kanda mikroorganizmaların bulunması, bakteriyemi ya da fungemi diye adlandırabileceğimiz kan enfeksiyonunu işaret eder ki bu durum sepsis gibi ciddi durumlara neden olabilir. Kan kültüre edilerek mikroplar ve ayrıca mikropların antibiyotiklere direnci tespit edilir ki bu olay klinisyenin doğru ve efektif tedaviye yönlenmesine yardım eder.
Testi yapmak için, mikroorganizmaların üremesini artıran bir sıvı içeren tüpe kan alınır. Genelde tek kan alımında, oksijene ihtiyaç duyan ve duymayan organizmaları tespit etmek amacıyla iki farklı tüp kullanılır. Bu tüplere kültür seti adı verilir. Bazen tek yerden kan almak yerine çift yerden kan alınması tercih edilir. Yalnız birinde olan üreme bize bu mikroorganizmaların kandan değil deriden kontaminasyon ile geldiğini düşündürür. Test öncesinde antibiyotik kullanımına devam eden hastalarda veya yeteri kadar kan alınamayan hastalarda yanlış negatiflikler gözlenebilir. Bazı mikroorganizmalar ise kanda üreyemez ve özel besiyerlerine ihtiyaç duyarlar.
Tüpler, organizmaların üreyebilmesi için gerekli ortamı sağlayan inkübasyon cihazına yerleştirilir ve birkaç gün beklenir. Mikrobiyal bir büyüme gözlenmesi durumunda, mikroorganizmaların hakkında ön bilgi edinmek ve kimlikliklerini tespit etmek amacıyla gram boyama uygulanır. Koloni ayrımı yaparak tam bir kimlik ayrımı yapmak ve antimikrobiyal testleri uygulamak amacıyla agar plağa yeniden ekim yapılır. Kan enfeksiyonlarında acil tanı ve tedavi endikasyonu olduğu için PCR ve MALDI-TOF MS testleri de kullanılır.
Kan kültürü prosedürleri ilk kez 19. yüzyılın ortalarında yayımlandı ancak bu ilk teknikler yoğun emek isteyen ve günümüz teknikleriyle az benzerliği olan tekniklerdi. Mikrobiyal büyümenin tespit edilmesi, 1970lerde kullanıma sunulan ve mikroorganizmaların ürettikleri gazları tespit eden otomatize sistemlerden önce, yalnızca kültür şişelerinin izlenmesi ile gerçekleştiriliyordu. Bu otomatize sistemler gelişmiş ülkelerde büyük ölçüde ilkel sistemlerin yerini almıştır.