İstanbul Kuşatmaları
Kısaca: İstanbul Kuşatmaları İstanbul, 1453 tarihine kadar birçok defalar çeşitli millet, devlet ve topluluklar tarafından kuşatılıp, işgal edildi. Hz. Muhammed'in; “İstanbul muhakkak fethedilecektir. Bu fethi yapacak hükümdar ne güzel hükümdar ve onun askerleri ne güzel askerlerdir.” hadis-i şerifi, bütün İslam hükümdar ve kumandanlarının bu şehri fethetmek arzu ve gayretlerini harekete geçiriyordu. Müslümanlar “Feth-i Mübin”i gerçekleştirmek için pekçok teşebbüste bulundular. ...devamı ☟
İslam aleminde Dört Halife (632-661), Emeviler (662-750), Abbasiler (750-1517 ve Osmanlılar devrinde en büyük ideal haline gelen İstanbul’un fethine ilk teşebbüs; Üçüncü Halife hazret-i Osman devrinde 655 tarihinde yapıldı. O zaman Müslümanlar kuvvetli bir donanmaya sahiptiler. Suriye valisi hazret-i Muaviye 654 Kıbrıs Seferini müteakip, Abdullah bin Ebu Serh kumandasında Bizans’a bir donanma gönderdi. 655’te İslam donanması ile Bizans deniz kuvvetleri arasında Fenike kıyılarında cereyan eden savaşta, Bizans donanmasına ağır kayıplar verdirildi. İslam tarihlerinde “Zat el-Savari” adı verilen bu savaşta, Bizans donanmasına bizzat komuta eden İmparator Konstantin’in mağlubiyeti, İstanbul deniz yolunun Müslümanlara açılmasına sebeb oldu. Hazret-i Muaviye (662-680) devrinde oğlu Yezid kumandasında İslam ordusu, İstanbul surları önüne gelerek şehri kuşattı (668). Bu kuşatmada büyük sahabelerden hazret-i Ebu Eyyub-i Ensari de bulunuyordu. İstanbul 669 baharında iyice kuşatılmasına rağmen fethedilemedi. Hazret-i Ebu Eyyub-i Ensari bu kuşatmada dizanteriden vefat edip, İstanbul surları yakınına defnedildi. 673’te hazret-i Muaviye devrinde yedi yıl süren bir deniz seferi daha tertib edildi. Yaz mevsimlerinde mütemadiyen İstanbul’a taarruz eden Emevi donanması, kışın Cumadat bin Ebü’l-Ümeyye el-Azdi’nin zaptettiği Kapudağ sahillerinde barınırlardı. Bu kuşatmada Bizanslıların rum ateşi (Grégeois) kullanmasından dolayı muvaffak olunamadı. 714’te büyük bir ordu ile İstanbul üzerine yürüyen Abdülmelikoğlu Mesleme ve Mervan oğlu Ömer bin Abdülaziz, 716’da şehri karadan ve denizden kuşattılar. İslam donanması, Haliç’in ağzında bağlı zincire kadar yaklaştı. Kara kuvvetleri de, İstanbul surlarına dayandı ve kuşatma başlamış oldu. Ancak, yeterli ikmalin yapılamaması, kötü hava şartları ve Bizans entrikaları neticesinde fetih gerçekleşemedi.
Bu kuşatma esnasında Bizans, İstanbul’da Darül’l-Balat adı ile içinde cami de bulunan muhtemelen Sultanahmed Meydanında bir konak yaptırmayı kabul etti. 781’de Abbasi halifelerinden El-Mehdi (775-785) devrinde oğlu Harun Reşid kumandasındaki İslam ordusu, Bizans İmparatorluk ordusunu İzmit yakınlarında yenerek Boğaziçi sahillerine kadar geldi. Bizanslılar haraca bağlanıp, geri dönüldü. İstanbul’un fethi için Osmanlılara kadar muvaffak olunamayan daha başka teşebbüsler devam etti.
Onuncu yüzyılda en son ve mütekamil din olan İslamiyeti büyük topluluklar halinde kabul eden Türkler, aynı şevk ve iman ile İstanbul’un fethini ulvi bir gaye olarak benimsediler. Danişmendname’deki gaza menkıbeleri ve kahramanlık destanlarını okuyarak maneviyatlarını yükselten Türkler, askeri ve siyasi harekatlar için hazırlanıyorlardı. On birinci yüzyıldan itibaren Anadolu’ya yapılan Selçuklu akınlarının hedefi İstanbul yolunu tutmaktı. 1071 Malazgirt Zaferi ile Anadolu’ya yerleşen Türkler, iki yıl sonra Marmara Denizinden başka, Boğaziçi’nin Anadolu sahillerine kadar bütün yerlere hakim olup, İstanbul’u tehdide başladılar. Bizanslılar, Papa dahil bütün Hıristiyan devletlerden, Türk-İslam fütühatına karşı her türlü yardım talebinde bulundular. On birinci yüzyılın sonlarında Papalığın öncülüğünde Hıristiyanlığın mukaddes beldelerini Müslümanlardan kurtarmak ve Türkleri Anadolu’dan atmak için yapılan Haçlı seferleri İstanbul’un fethini geciktirdi.
Osman Gazi (1281-1326) tarafından kurulan Osmanlı Devleti hükümdar ve askerleri, hadis-i şeriflerle müjdelenen ulvi gayeyi gerçekleştirmek şerefine mazhar olmak arzusuyla faaliyetlerde bulundular. Osman Gazinin ölüm döşeğinde oğlu Orhan Gaziye; “İstanbul’u al gülzar et.” diyerek vasiyette bulunması, İstanbul’un gönlünde nasıl yer ettiğini göstermesi bakımından pek manidardır.
İstanbul fethinin “ilahi bir vaad” olduğu inancını taşıyan Osmanlılar, ısrarla bunun üzerinde durdular. 1391’de Sultan Yıldırım Bayezid Han (1386-1402) şehri kuşattı. Abluka şeklinde devam eden bu kuşatma, İstanbul’da bir Türk garnizonu, mahallesi, cami, mahkeme kurulması ve kadı (hakim) bulundurulması ile her sene on bin altın haraç verilmesi şartıyla kaldırıldı. Bu şartlardan bazılarının Osmanlıların kuşatmayı kaldırmasından sonra Bizanslılar tarafından yerine getirilmemesi üzerine İstanbul 1395’te tekrar kuşatıldı. Haçlıların Niğbolu’ya gelmesi sebebiyle bu kuşatma gevşetildi. Yıldırım Bayezid Han, 1396 Niğbolu Zaferi sonunda Bizanslıların Haçlılardan yardım almasını önlemek için Karadeniz sahilindeki Şile’yi zaptedip, Boğaziçi’nde Anadolu (Güzelce) Hisarını yaptırdı. Şehrin teslimini isteyen Bayezid Han, isteği kabul edilmeyince, kuşatmayı tekrar şiddetlendirdi. 1397’de başlayan bu kuşatma neticesinde Bizanslılar, eski antlaşma şartlarını yerine getirmeyi kabul ettiler. Yıldırım Bayezid Hanın son kuşatması 1400’de başlayıp, Timur Han (1370-1405)ın Osmanlı hududuna girmesiyle son buldu.
1411’de Şehzade Musa Çelebi’nin şiddetli hücum ve top ateşleriyle başlayan İstanbul kuşatması Bizans entrikası neticesinde kaldırıldı.
1422 yılında Osmanlı Sultanı İkinci Murad Han (1421-1451) tarafından dört ay kadar süren çok şiddetli taarruzların yapıldığı kuşatmada, her türlü savaş taktiği ve zamanın teknik imkanları kullanıldı. Mihaloğlu Mehmed beyin 10.000 akıncı ile başlattığı kuşatmaya, İkinci Murad Han büyük bir orduyla katıldı. Marmara’dan Haliç’e kadar bütün kara surlarının kuşatıldığı bu seferde, Murad Han, Topkapı ile Edirnekapı üzerinde taarruzlarını sıklaştırdı. Surlara yakın, kalın tahtalardan üzeri topraklarla örtülen siperler yapıldı. Surların yüksekliğinde demir tekerlekli vasıtalarla hareket ettirilen ahşap yapılı yürüyen kuleler ile surlara yaklaşıldı. Kuvvetli topçu atışları ve lağım kazılmak suretiyle bütün imkanlar seferber edilerek kuşatma devam ettirildi. alim ve keramet sahibi, Emir Sultan (Buharalı Muhammed Şemsüddin)in sefere katılması, ordunun maneviyatını yükseltti. İstanbul’un düşmesi an meselesi haline geldi. Bizanslılar kadını erkeği dahil bütün ahali ile şehri savundular. Ünlü Bizans entrikası tatbik edilerek, Anadolu’da Osmanlı’ya karşı ittifak tesis edilince, iki düşmanla uğraşmanın güçlüğünden kuşatma kaldırıldı.
İstanbul’un son kuşatması Fatih Sultan Mehmed Han (1451-1481) tarafından 1453’te yapıldı. BKZ. İstanbul'un Fethi
Kaynak: Rehber Ansiklopedisi
İstanbul Kuşatmaları Resimleri
İstanbul'un fethi
3 yıl önce"Osmanlıların 1453 Öncesi İstanbul Kuşatmaları" başlıklı araştırma yazısı, Haldun Eroğlu.(28.06.2014 tarihinde görüntülenmiştir.) "İstanbul'un Osmanlılar Tarafından...
Konstantinopolis Kuşatması (626)
6 yıl önceönce varmışlardı. Avarlar ağır kuşatma ekipmanlarını İstanbul Surları'na doğru ileri sürmeye başladıkları an kuşatma açık bir hale geldi. Savunanlar...
Konstantinopolis Kuşatması (674-678)
6 yıl öncealdı. Bu çeşit denizden kuşatma o zamanki bu eski Konstantinopolis şehri için yeniydi, çünkü daha önceki barbar kavimler kuşatmaları karadan batıdan şehrin...
İstanbul Bibliyografyası
3 yıl önceİstanbul hakkında yazılmış kaynak eserler şu şekildedir. 1453 Konstantinopl Kuşatma Güncesi, Nicolo Barbaro, Büke Yayınları, 2001 16. Yüzyılda İstanbul...
İstanbul Antlaşması (1533)
3 yıl önceViyana'yı kuşatsa da, 16 Ekim günü kuşatma kaldırıldı ve 16 Aralık 1529'da ordu İstanbul'a döndü. Viyana kuşatmasının ardından Ferdinand tarafından gönderilen...
IV. Mehmed
3 yıl öncekuşatma esnasında Belgrad'ta bulunan padişah kuşatmanın başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra İstanbul'a dönmüştür. 1683 yılında gerçekleşen kuşatma iki...
IV. Mehmet, 1642, 1648, 1687, 1693, 2 Ocak, 6 Ocak, 8 Ağustos, 8 Kasım, Abdülaziz, Abdülmecit