Evli ve dört çocuk babası olan İsmet Özel şu günlerde Çengelköy’deki evinde düşünce ve sanat hayatına devam ediyor.
ESERLERİ
Şiir: Geceleyin Bir Koşu (1966), Evet İsyan (1969), Cinayetler Kitabı (1975), Celladıma Gülümserken (1984), Şiirler 1962-74 (1980, Şiir Kitabı (1982), Erbain (1987), Bir Yusuf Masalı“Yaşamayı bileydim yazar mıydım hiç şiir? Yaşamayabileydim yazar mıydım hiç şiir? -Yaşama! -Ya bileydim? Yazar: Mıydım Hiç: Şiir.”
İsmet Özel
Deneme: Üç Mesele (1978), Şiir Okuma Kılavuzu (1980), Zor Zamanda Konuşmak(1984), Taşları Yemek Yasak (1985), Bakanlar ve Görenler (1985), Faydasız Yazılar (1986), İrtica Elden Gidiyor (1986), Surat Asmak Hakkımız (1987), Tehdit Değil Teklif (1987), Waldo Sen Neden Burada Değilsin? (1988), Cuma Mektupları 1-2(1989), Cuma Mektupları 3 (1991), Genç Bir Şairden Genç Bir Şaire (1995)
ŞİİR ANLAYIŞI
Yazarlığından evvel bir şairdir İsmet Özel. Kendisi bunu "Şiir hayat meselesidir, denemeler ise sorumluluk" cümleleri ile de ifade ediyor. Ayrıca bir çok konuşmasında ve yazısında; şiirleri dışında yazdıklarının kendisine haz vermediğini, bunları ancak bir ahlaki tutumun yahut bir sorumluluğun getirisi sonucu kaleme aldığını söylüyor.Peki nasıl bir şairdir İsmet Özel?
Gözüpek ve özgün bir şairdir. Cumhuriyet Tarihinin önemli isimlerindendir. Üzerinde çokça tartışılmış, çarpıcı şiirleri ile geniş kitleleri etkilemiştir. İkinci Yenilerin akımından etkilenmiş, bu akım içerisinde ilginç çıkışlarla göze çarpmıştır.Toplumsal şiirler yazdığı dönemlerde ne kadar başarı olduysa, müslüman bir şairken de o kadar başarılı oldu. Kimileri bu değişimin İsmet Özel için şiir hayatının sonu olacağını düşündüler oysa Özel; ritim, vurgu ve tonlamalarındaki başarısını, biçimsel ustalık öğelerini, özgün benzetmelerini kaybetmemiş yalnızca fikri değişimler yaşamıştı. Bu fikri değişimlerin, Özel'in şiir hayatını bir düşüşüşe götürmediğini , çok çeşitli dünya görüşlerine sahip okurlarına dayandırarak kanıtlayabiliriz. Solcuların Özel'den vazgeçememeleri ve bir gün tekrar kendi şairleri olacağını düşünmeleri de işte bu kanıta bir başka destektir.
YAZI HAYATI
İsmet Özel, kendini Müslüman kimliği ile özleştirdiğinden buyana yazıyorsa, bu onun yazmaktan haz duyması ile ilişkilendirilemez. İsmet Özel Müslüman olmanın getirdiği bir sorumluluğun sonucu olarak tam yirmi altı yıldır yazıyor. Hem de bir çok şairin manzumdan nesire geçişteki zayıflamasını ve afallamasını yaşamaksızın... Türkçe’ye olan hakimiyeti, fikirlerini savunuşunda kullandığı kararlı üslubu ve özellikle daha evvel değinilmemiş olana ilk kez deyinişi ile Türkiye Müslümanları için N. Fazıl’dan sonraki ‘Tek Adam’ı sırtlanması boşa değildir. Bir çok düşünürün aksine sorunları en yalın şekilde ortaya koymuş, bu sorunlara ise her zaman makul çözümler üretebilmiştir. Cumhuriyet sonrası Türk mütefekkirleri arasında İsmet Özel kadar mevcudiyeti yeniden inşaya çalışan bir başka isim de Nurettin Topçudur. Bu iki isim dışında , benim aklıma, aynı hassasiyeti taşıdığı halde bu denli cesur ve istikrarlı olabilmiş bir isim daha gelmiyor.İsmet Özel’in yazılarında dikkate değer bir diğer nokta ise dobralığıdır. Birilerinin ne diyeceğinden asla tedirginliği olmayan, aslolana yönelmiş bu yazarımızın yalnızlığı biraz da bu açıklığından kaynaklanmakta. Kendisini hem anlayabilen hem de sevebilen yahut anladığı halde sevmeyen azınlığı hariç tutarsak, İsmet Özel Türkiye genelinde yeterince anlaşılamamış, kimilerince anlaşılamadığı halde sevilmesi gerekli görülmüş, kimilerince de anlaşılamadığı kadar sevilmemiş bir düşünürdür. Kendisini anlayamayanların tepkilerine, “ben yazarken çaba gösteriyorsam siz de okurken çaba sarfedin” diyerek cevap vermesi, yazarlık ve okurluk sorumluluğunu ifade etmek içindir. Bu sorumluluktan uzak okurlara yıllarca hitap etmek elbette İsmet Özel’i yıpratmış, bu sebeple de 1988 yılında Cuma Mektuplarını yazmayı bırakmıştır. Ancak bu ayrılık çok sürmez ve birkaç ay sonra siperleri terk etmeye niyetinin olmadığını ve siperleri terk etmeyenlere duyduğu saygı ile de yazılarına geri döneceğini açıklar.
Fikirlerinin daha evvel hiç değinilmemiş, geçmişi olmayan fikirler olması hasebiyle hitabı olan kesimce bile İsmet özel’in düşüncesi ve genel-geçer düşünce ayrımı yapılması, yıllardır İsmet Özel’in önündeki engellerden biri oldu. Hitabının cahilliği, birikimsizliği ve düşünce tembelliği, hatibin birilerini endişelendirebilmesini zorlaştırdı, en nihayetinde en çok kaygıyı kendi yaşadı. Oysa amacı kendini ve kendini görenleri kaygılandırabilmekti... Cemal Süreyya’nın da dediği gibi “İsmet Özel’den solcular vazgeçemedi, sağcılar ise bir türlü sahiplenemedi”
Bunca olumsuzluğa rağmen Özel’in Türkiye Müslümanları için ‘Tek Adam’ oluşunun bana kalırsa en temel sebebi sosyalizmden İslami yaşayışa yönelmiş olması. Bu geçiş İslamcıların İsmet Özel’e duyduğu ilgi ve saygıyı arttırdı. Müslüman kesim için kendi doğrularını bulmuş yanlışlar her zaman çok daha makbuldür. Bu makbullük İsmet Özel’in parlayan yıldızında hala daha etkilidir. Ayrıca Özel’in birikimi ve yirmi altı yıldır savunduklarında gösterdiği istikrar, onu İslami Camianın vazgeçilmezi yaptı. Ondan vazgeçemeyenlerin kaçta kaçının onu anlayabildiği ise bir muamma.
Geçtiğimiz günlerde “ben sizin durduğunuz yerden rahatsız oldum, başka yere gidiyorum” diyerek İslami camiayı terk eden, günlük fıkralarına ve Cuma Mektuplarına son veren İsmet Özel her kesimden ilginç ve farklı tepkiler aldı. Bu tepkilere bakıldığında aslında İsmet Özel’in bu ülke için ne kadar üst seviyede bir düşünür olduğunu anlayabiliriz. Birilerinin onun ayrılışından haz duyması ise onun yıllardır verdiği mücadelede iyi adımlar attığının da bir kanıtı.
Ak Parti iktidarı ile, Özel’in yıllarca tedirginliğini duyduğu ‘pasta kapma sevdası’ artık hitabının da sevdası olmuştu. Yirmi altı yılını istemeyerek yazdığı siyasi yazılara vermiş, kurduğu binlerce cümlede sorumluluğu gereği “iyiliği emretmiş, kötülüktense sakındırmıştı”.Sonunda sosyalistleri daha samimi bulduğunu açıklayarak, camiasını terk etti.
Bize bu ayrılış için sükut edip ders çıkarmak düşer:
“...Dikkatler benim yazdıklarım vesilesiyle Kur'an-ı Kerim'de yoğunlaştı mı? Hayır, hiç öyle olmadı. Meseleye "itibar" açısından bakarsanız yirmi altı senelik gazete yazarlığım pek parlaktır. Meseleyi önümüze "hakikate yönelmek" hassasiyetiyle koyarsak ortada tam bir fiyasko vardır. Demek ki girdiği yazı işinin altından kalkamamış bir Müslüman sayılırım. Neden? Şimdiye kadar elimden, dilimden ve sair azalarımdan ne kadar gavurluk (!) sadır oldu ise hepsinin bir alıcısı çıktı. Gel gelelim, Türklüğüme müşteri bulamadım. Bu başarısızlığı devam ettirerek daha çok rezil olmaya katlanamam. Şimdiye kadar gazete yazarlığı dolaylarındaki işi kovalamamın sebebi sabır göstermemdi. Sabır dediğimiz şey sonu olan bir şeydir. Zamanı gelince sabır taşar. Belli şartlar oluştuğu halde sabrı taşmayan insan eğik bir boyunla ve mağlubiyetle yaşamayı seçen insandır. Artık siyasete dair yazı yazmayacağım. Yazdıklarım hakkında her gün biraz daha battıkları cehaletten aldıkları cesaretle mülahazalarını beyan etme hevesine kapılan kimselere söyleyecek sözüm yok. Onlara artık tahammül edemiyorum. Şimdiye kadar kendilerine gelmelerini, kendilerini bilmelerini ümit ettim. Ümidim boşa çıktı.”