İslam ekonomisi ya da İslamî ekonomi, Müslüman bilim insanları tarafından "İslam din ve gelenekleri ile uyumlu bir ekonomik düzeni teşvik olarak" tanımlanır. İslamda insan mutlak anlamda hür değildir. Dolayısıyla insan, diğer alanlarda olduğu gibi ekonomiyle ilgili faaliyetlerinde de Allah’ın koyduğu sınırlara uymak zorundadır. İslam faizi (riba, paradan para kazanma) ve gararı (risk almadan para kazanmayı), kumarı ve ticarette aldatmayı yasaklar. Belli miktarda (nisap) zenginlerden mallarının bir kısmını (40'ta 1) fakirlere zekat olarak vermeyi zorunlu kılar. Faiz ve gararın yasaklanması ile parası olanın çalışmadan para kazanması engellenmiş ve kazanç emeğe dayalı hale getirilmiştir. Duran paradan zekat alınması ile de paranın durağan durması engellenerek yatırım teşvik edilmiştir..
Ekonomik dünyada ise İslam ekonomisi kavramı ile daha çok İslam şeriatının faizi (Riba) kınamasından dolayı oluşan "faizsiz (İslami) bankacılık sistemi" kastedilir.
Müslüman bilim insanları, İslam ekonomisini ne kapitalist ne de sosyalist olarak tanımlar. İslam ekonomisinin her iki sisteminde negatif özelliklerine sahip olmayan bir "üçüncü yol" olduğunu iddia ederler.
İslami ekonomide üretim ve tüketim araçlarında özel mülkiyet hakkı vardır. Kişisel kazanç ve teşebbüs hürriyetinin teşvik edildiği serbest bir piyasa ekonomisi vardır. Ticaret belli sınırlar içerisinde serbesttir. Ücret, işe veya beceriye göre serbest piyasa şartlarında karşılıklı rızayla oluşur. Rekabet, "mü'min mü'minin kardeşidir" ilkesinin sonucu olarak sınırlandırılmıştır. Bunun için ahilik gibi esnaf örgütleri kurulmuştur.