İndüs Uygarlığı
Kısaca: İ.Ö. üçüncü binyılda İndüs Vadisi'nde ortaya çıkan bir başka büyük uygarlık hakkında çok daha az şey biliniyor. İndüs halkları tarafından kullanılan yazı, günümüz bilim adamları tarafından okunamıyor; bu nedenle bizi İndüs kültürünün kavranmasına götürecek bu çok önemli yol hâlâ kapalı, İndüs yerleşim yerleri üzerinde yapılan arkeolojik araştırmalar da daha tamamlanmış durumda ve kazılardan bazıları ise iyi yapılmış çalışmalar değil. Bununla birlikte, şimdiye dek elde edilen bulgulardan akla ...devamı ☟
Bununla birlikte, şimdiye dek elde edilen bulgulardan akla yatkın bazı sonuçlar çıkarmak olanaklı görünüyor, İndüs uygarlığının, biri Harappa'da, öteki ırmağın birkaç yüz kilometre aşağısında, Mohenjodaro'da bulunan iki büyük kent merkezi vardı. Bu iki kentle, İndüs'ün öteki yerleşim yerlerini oluşturdukları anlaşılan çok daha küçük kırsal kasabalar ve köyler arasındaki büyük farklılık, Eski Krallık zamanındaki Mısır'a benzer bir durumla, en iyi biçimde, siyasal birliğin sağlanmış olmasıyla açıklanabilir.
Mühürler ve İndüs yapımı öteki küçük nesneler, Mezopotamya'da İ.Ö. 2500 dolaylarına ait tabakalarda bulunduğuna göre, Sümerler ile ilişki kesin. Büyük bir olasılıkla Sümer'le deniz yoluyla kurulan bu ilişki, İndüs uygarlığının gelişmesinin hızlanmasında, Sümer-Mısır ilişkisinin Mısır'ın gelişmesinin ilk aşamasındakine benzer bir rol oynadı. Mısır sanatı ve yazısı gibi, İndüs halkları tarafından geliştirilen sanat biçemi ve yazı biçimi de, görünüşte Sümer biçimleriyle bir benzerlik göstermez. Mısır ve İndüs halkları kendi farklı yaşam biçimlerini geliştirmeleri yolundaki itici gücü Sümerler'den aldılar.
Ancak, yerel biçimlerin daha belirlenmediği başlangıç döneminin ilk günlerinde Sümer tekniklerine doğrudan öykünmelerinin ya da onların beceriksiz kopyalarının izlerinin görülmesi beklenebilir. Böyle bir öykünmenin örnekleri Mısır'da bulundu, ama taban suyu, arkeologların, belki doğrudan öykünmenin benzeri kanıtlarının bulunabileceği Harappa ve Mohenjodaro'nun en alt tabakalarını araştırabilmelerini şimdiye dek engelledi.
Mohenjodaro da, Harappa da, yüksekte bir kale ya da sunak ile, aşağıda uzanan birbirine bitişik yapılar olmak üzere ikiye bölünmüştü. Bazı bölgelerde, birbirinin özdeşi olan odalardan oluşma uzun yapılar -şu ya da bu yolla derlenmiş emekçilerin ya da kölelerin koğuşları- vardır. Eski İndüs toplumunun yapısı hakkında bundan öte sonuç çıkarmak güç. Hem Mısır'dan hem de Sümer'den yapılacak benzetmeler, tanrılara hizmet etmek için rahiplerce örgütlendirilmiş bir toplumun, bir olasılıkla İndüs uygarlığının temelini oluşturduğuna işaret etmektedir; ancak durumun böyle olduğundan emin olamayız.
Sümer ile İndüs arasında, mühürlere ve birbirlerinden aldıkları öteki nesnelere dayanılarak karşılaştırmalı tarihlendirmeler yapma olanağı bulunduğu için, Harappa ile Mohenjodaro başkentlerinin yıkıntılarının oluşturduğu tepeler tarafından temsil edilen tarih kesimi oldukça yüksek bir güvenilirlikle saptanabilir. Bu temele dayanarak, İndüs uygarlığının İ.Ö. 2500 ile İ.Ö. 1500 arasında serpilip geliştiğini söylemek olanaklı görünüyor. Her iki büyük kent de, halklarını boğazlayan, yapılarını yakıp yıkan, ancak buralara yerleşmeyi düşünmeyen saldırganlarca yerle bir edildi.
İndüs kentlerini yıkıp İndüs uygarlığını sona erdirenler, hemen hemen kesinlikle, kuzeyden gelen ve Aryan dili konuşan barbar kabilelerdi. Neredeyse tam bir yıkım olmuştu. İndüs uygarlığının yalnızca köylülerince bilinen öğeleri sonraki tarihlere geçebildi. Bir zamanlar (bir olasılıkla rahipler olan) önderlerin sahip oldukları özel bilgiler ve yüksek beceriler, barbarların onları İ.Ö. 1500-1200 arasında, en geç İ.Ö. 1200'de öldürmeleri ya da dağıtmalarıyla, yok oldu. Orta Krallık zamanındaki siyasal gelişmeler, Mısır uygarlığının sürdürülmesi için gerekli becerileri ve bilgiyi, Hiksosların saldırıp ülkeyi çiğnemelerinden çok önce birçok tapınağa ve soylu evine yaymamış olsaydı, benzeri bir yazgı Mısır'ın başına da gelebilirdi.
Bu konuda henüz görüş yok.