Hayatı
İran’ın Tus şehrinin Gazal kasabasında 1058 (h.450) yılında doğdu. Babası fakir ve salih bir zattı. Âlimlerin sohbetlerinden hiç ayrılmazdı. Elinden geldiği kadar, onlara yardım ve iyilik eder ve hizmetlerinde bulunurdu. Âlimlerin nasihatini dinleyince ağlar ve Allahü tealadan kendisine alim olacak bir evlat vermesini yalvararak isterdi. Babası yün eğirip, Tus şehrinde bir dükkanda satardı. Vefatının yaklaştığını anlayınca, oğlu Muhammed Gazali’yi ve diğer oğlu Ahmed’i hayır sahibi ve zamanın salihlerinden bir arkadaşına, bir miktar mal vererek vasiyet etti ve ona dedi ki:“Ben kendim, alim bir kimse olamadım. Bu yolla kemale gelemedim. Maksadım, benim kaçırdığım kemal mertebelerinin, bu oğullarımda hasıl olması için yardım etmenizdir. Bıraktığım bütün para ve erzakı, onların tahsiline sarf edersin!”
Arkadaşı vasiyeti aynen yerine getirdi. Babasının bıraktığı para ve mal bitinceye kadar, onların yetişme ve olgunlaşmaları için çalıştı. Sonra onlara; “Babanızın, sizin için bıraktığı parayı tahsil ve terbiyenize harcadım. Ben fakirim param yoktur. Size yardım edemeyeceğim. Sizin için en iyi çareyi, diğer ilim talebeleri gibi medreseye devam etmenizde görüyorum” dedi. Bunun üzerine iki kardeş medreseye gittiler ve yüksek alimlerden olmak saadetine kavuştular.
İlim Düzeyi
İmam-ı Gazali, çocukluğunda fıkıhtan bir miktarını kendi memleketinde okudu. Sonra Cürcan’a gitti. İmam Ebu Nasr İsmaili’den bir müddet ders aldı. Sonra Tus’a döndü. Cürcan’dan Tus’a dönerken başından geçen bir hadiseyi şöyle anlatır: as “Bir grup yol kesici karşımıza çıktı. Yanımda olan her şeyimi alıp gittiler. Arkalarından gidip kendilerine yalvardım. Ne olur işinize yaramayan ders notlarımı bana verin. Reisleri; “Onlar nedir? Nasıl şeylerdir?” diye sorunca; “Onları öğrenmek için memleketimi terk ettim, gurbetlere gittim. Filan yerdeki birkaç tomar kağıtlardır” dedim. Eşkıyaların reisi güldü; “Sen o şeyi bildiğini nasıl iddia ediyorsun, biz onları senden alınca ilimsiz kalıyorsun” dedi ve onları bana geri verdi. Sonra düşündüm, Allahü teala, yol kesiciyi beni ikaz için o şekilde söyletti, dedim. Tus’a gelince üç yıl bütün gayretimle çalışarak, Cürcan’da tuttuğum notların hepsini ezberledim. O hale gelmiştim ki, yol kesici önüme çıksa, hepsini alsa, bana zararı dokunmazdı.”Memleketinde geçirdiği bu üç seneden sonra, öğrenimine devam etmek için o zamanın büyük bir ilim ve kültür merkezi olan Nişabur’a gitti. Zamanın bilimadamlarından olan İmam-ül-Harameyn Ebu’l-Meali el-Cüveyni’nin öğrencisi oldu. Üstün zekasını ve çalışkanlığını gören hocası ona yakın ilgi gösterdi. Burada usul-i hadis, usul-i fıkıh, kelam, mantık, hukuk ve münazara ilimlerini öğrendi. Ebu Hamid er-Rezekani, Ebu’l- Hüseyin el-Mervezi, Ebu Nasr el-İsmaili, Ebu Sehl el-Mervezi, Ebu Yusuf en-Nessac gibi devrin büyük alimleri belli başlı hocalarıdır.
Nişabur’da öğrenimini tamamlayınca, büyük bir ilim ve edebiyat hamisi olan Selçuklu veziri üstün devlet adamı Nizamülmülk’ün daveti üzerine Bağdat’a gitti. Nizamülmülk’ün topladığı ilim meclisinde bulunan zamanın bilimadamları, imam-ı Gazali'nin ilminin derinliğine ve meseleleri izah etmekteki üstün kabiliyetine hayran kaldıklarını itiraf ettiler. O zaman ortaya çıkan sapık fırkaların mensupları, onun yüksek ilmi ve en zor, en ince mevzuları en açık bir şekilde anlatması, hitabet ve izah etme kabiliyetinin yüksekliği, zekasının parlaklığı karşısında perişan oluyorlar ve tutunamıyorlardı.
Bu sırada otuz dört yaşında bulunan imam-ı Gazali'nin İslamiyet’e yaptığı büyük hizmetleri gören Selçuklu veziri Nizamülmülk, şimdiki tabirle, onu Nizamiye Üniversitesi rektörlüğüne tayin etti. Bu üniversitenin başına geçen İmam-ı Gazali , üç yüz seçkin talebeye lüzumlu olan bütün ilimleri öğretti. Yetiştirdiği talebelerin had ve hesabı yoktu. Ebu Mansur Muhammed, Muhammed bin Esad et-Tusi, Ebu’l-Hasan el-Belensi, Ebu Abdullah Cümert el-Hüseyni talebelerinin meşhurlarındandır. Bir taraftan da kıymetli kitaplar yazan imam-ı Gazali, ilim ehli, devlet adamları ve halk tarafından büyük bir muhabbet ve hürmet gördü. Şöhreti gün geçtikçe arttı. Nizamiye Üniversitesinde bulunduğu yıllarda, Kitabü’l-Basit fil-Füru, Kitab-ül-Vesit, El-Veciz, Meahiz-ül-Hilaf adlı kitaplarını yazdı.
Felsefeye Karşı Bir Yazısı
İmam-ı Gazali , felsefecilerle ilgili bu çalışmalarını El-Munkızu min ed-dalal kitabında şöyle anlatmaktadır:“İşte şimdi filozofların ilimlerinin hikayesini dinle: Onları birkaç sınıf, ilimlerini de birkaç kısım halinde gördüm. Onlara, çokluklarına ve eskileri ile yenileri arasında doğruya yakınlık ve uzaklık farkına rağmen, küfür ve ilhad damgasını vurmak lazımdır. Filozoflar fırkalarının çokluğuna ve çeşitliliğine rağmen, Dehriyyun, Tabiiyyun ve İlahiyyun olmak üzere üç kısma ayrılırlar. Dehriyyun sınıfı eski filozoflardan bir zümredir. Yaratıcının varlığını inkar ederler, bunlar zındıkır. Tabiiyyun; bunlar da ahiretin mevcudiyetini kabul etmediler. Cenneti Cehennemi, kıyameti ve hesabı inkar ettiler. Bunlar da zındıktır. Üçüncü sınıf olan İlahiyyun, daha sonra gelen filozoflardır. Bunlar ilk iki sınıfı red etmişlerse de kendilerini bid’at ve küfürden kurtaramamışlardır.” Üçüncü kısımdan olan bu filozoflar, kendilerinden önce gelenlerin yanlışlarını açık seçik göstermek ve bir yaratıcının olduğunu söylemekle beraber Peygamberlere inanmadıkları için küfürde kalmışlardır. Çünkü küfürden kurtulmak için Peygamberlere ve onların bildirdiklerine inanmak da şarttır.
İmam-ı Gazali felsefecilerin görüşlerini çürütmek ve itikadlarına, felsefe karıştıran sapık fırkalara cevap vermek için yaptığı bu çalışmasını işiten bir takım kimseler, onu felsefeci zannetmişlerdir. Bunun sebebi, felsefe ile tefekkür arasındaki mühim farkı bilmemek olabilir. Felsefeciler aklı rehber edinmişlerdir. Mütefekkirler ise aklı kullanmakla beraber, akla da rehber olarak Peygamberleri ve onların bildirdiği imanı almışlardır. Göz için ışık ne ise, akıl için iman odur. Işık olmayınca göz göremediği gibi iman olmayınca akıl da doğru yolda yürüyemez. İmam-ı Gazali hazretleri, filozof değil müctehiddir.
İmam-ı Gazali, bu çalışmalarından sonra, yerine kardeşi Ahmed Gazali’yi vekil bırakarak Nizamiye Üniversitesindeki görevine ara verdi ve Bağdat’tan ayrıldı. Çeşitli ilmi çalışmalar ve seyahatler yaptı. Şam’da kaldığı iki yıl içinde en kıymetli eseri İhyau-Ulumiddin’i yazdı. Daha sonra Kudüs’e gitti. Burada Batıni denilen sapık fırkaya karşı Mufassıl’ul-Hilaf, Cevab-ul-Mesail ve Allahü tealanın Esma-i Hüsna denilen isimlerini anlatan El- Maksad ül-Esma adlı eserini yazdı. Kudüs’te bir müddet kaldıktan sonra hacca gitti. Haccını müteakiben Bağdat’a döndü. Nizamiye Üniversitesinde, Şam’da yazdığı İhya’sını kalabalık bir talebe kitlesine ders olarak okuttu. Bu seferki tedris hayatı uzun sürmedi. Doğduğu yer olan Tus’a gitti. Burada yine Batınilere karşı Ed-Dercülmerkum kitabı ile El-Kıstas-ul-Müstakim, Faysal-ut-Tefrika, Kimya-ı Seadet, Nasihat ül-Müluk ve Et- Tibr-ul-Mesbuk adlı kıymetli eserlerini yazdı. On sene kadar süren bu hizmetlerinden sonra Selçuklu veziri Fahr-ül-Mülk’ün ricası üzerine bir müddet daha Nizamiye Üniversitesinde ders verdi. Tasavvufu anlatan Mişkat-ül-Envar adlı eserini de bu sırada yazdı.
İmam-ı Gazali'nin Tasavvufa Girişi
İmam-ı Gazali'nin tasavvufta mürşid, Silsile-i aliyye büyüklerinden olan Ebu Ali Farmedi'dir. Onun huzurunda kemale geldi. Zahir ilimlerinde eşsiz alim olduğu gibi, tasavvuf ilimlerinde (evliyalık ilimlerinde) de mürşid (yol gösterici) oldu. Kısa bir müddet daha Nizamiye Üniversitesinde ders verdikten sonra doğduğu yer olan Tus’a döndü. Elli beş sene gibi kısa bir ömür süren imam-ı Gazali, ömrünün son yıllarını Tus’ta geçirdi. Burada evinin yakınına bir medrese ve bir de tekke yaptırdı. Günleri insanları irşad etmekle geçti. Elli yaşını aştığı bu sıralarda El-Munkızu Aniddalal, fıkhın kaynaklarına (Usul-i fıkha) dair El-Mustesfa ve selef-i salihine (Ehli Sünnet itikadına) tabi olmayı anlatan İlcamü’l-Avam an İlm-il-Kelam adlı eserlerini yazdı.İslam Devletine Etkisi
İmam-ı Gazali'nin yaşadığı devirde İslam aleminde siyasi ve fikri bakımdan büyük bir kargaşalık hüküm sürüyordu. Bağdat’ta Abbasi halifelerinin hakimiyeti zayıflamaya yüz tutmuştu. Bunun yanında Büyük Selçuklu Devleti'nin sınırları genişliyor ve nüfuzu artıyordu. İmam-ı Gazali hazretleri, bu devletin büyük hükümdarları Tuğrul Beyin, Alparslan’ın ve Melik Şah'ın devirlerini yaşadı. Melik Şahın kıymetli veziri Nizamülmülk, hem savaş meydanlarında zaferler kazanıyor, hem de o zamanın parlak ilim ocakları olan İslam üniversitelerini açıyordu. İmam-ı Gazali 23 yaşındayken doğuda Hasan Sabbah ve adamları, sapık yollardan olan İsmailiyye fırkasını yaymaya çalışıyorlardı. Mısır’da Şii Fatımi Hanedanı çökmeye başlamış, Avrupa’da ise Endülüs İslam Devleti gerilemeye yüz tutmuştu. Mukaddes toprakları Müslümanlardan almak için ilk Haçlı seferleri de İmam-ı Gazali zamanında başlamıştı. Bunlardan birincisi olan Haçlı seferine katılan Haçlılar, Anadolu Selçuklu Hükümdarı I. Kılıç Arslan’ın üstün gayret ve kahramanlıklarına rağmen 600 binden 40-50 bine düşmek pahasına da olsa, Anadolu’yu geçmiş, Torosları aşmış, Antakya’yı ve bir yıl sonra da Kudüs’ü ele geçirmişlerdi (1096).İslam alemindeki bu siyasi karışıklıkların yanında bir de fikir ve düşünce ayrılıkları vardı. Bütün bunlar; Müslümanların birliğini doğrudan doğruya askeri kuvvetle ve ilim yoluyla yıkamayan iç ve dış düşmanların, halk arasında bozuk ve sapık fikirleri yayabilmeleri için çok uygun bir zemin teşkil ediyordu. Müslümanlar arasında itikad birliği sarsılmış, düşünce ve fikirlerde ayrılıklar meydana gelmişti. Bir taraftan eski Yunan felsefesini anlatan kitapları okuyarak yazılanları İslam inançlarına karıştıranlar, diğer taraftan Kur’an-ı Kerim'in ayetlerinin manasını değiştirerek ve kendi bozuk düşüncelerini katarak açıklamaya kalkışan Batıniler ve Mutezile ile diğer fırkalar İslam itikadını bozmaya çalışıyorlardı. Bunlara karşı Ehl-i sünnet müdafaasını üslenmiş olan İslam alimlerinin başında akli ve nakli ilimlerde zamanın en büyük alimi, müctehid ve asrın müceddidi olan İmam-ı Gazali geliyordu.
O, bir taraftan kıymetli talebeler yetiştirdi, bir taraftan da sapık fırkaların bozuk inançlarını çürütmek ve Müslümanların bunlara aldanmamaları için okuyacakları kıymetli kitaplar yazdı. Üç yüz binden fazla hadis-i şerifi ravileriyle ezbere bilen ve Hüccetül-İslam adıyla meşhur olan İmam-ı Gazali, İslamın yirmi temel ilmi ile bunların yardımcıları olan müsbet ilimlerde de söz sahibiydi. Hadis ve Usul-i Hadis ilimlerinde ilim deryası olan bu büyük alimin kitaplarında mevdu hadis var diyerek, imam-ı Gazali hazretlerinde eksiklik aramak, ilmin hakikatini, İslam aliminin derecesini bilmemektir. Zamanında yaşayan ve sonra gelen alimler onun kitaplarını senet kabul etmişler ve neticede İmam-ı Gazali hazretlerinin kitaplarını ancak mezhepleri kabul etmeyenlerin, dinde reform yapmak için uğraşanların beğenmediklerini bildirmişlerdir.
Vefatı
İmam-ı Gazali 1111 (h.505) yılının Cemaziyelevvel ayının 14. Pazartesi günü büyük kısmını zikir ve taat ve Kur’an-ı Kerim okumakla geçirdiği gecenin sabah namazı vaktinde abdest tazeleyip namazını kıldı, sonra yanındakilerden kefen istedi. Kefeni öpüp yüzüne sürdü, başına koydu: “Ey benim Rabbim, Malikim! Emrin başım gözüm üzere olsun” dedi. Odasına girdi. İçeride, her zamankinden çok kaldı. Dışarı çıkmadı. Bunun üzerine oradakilerden üç kişi içeri girince, İmam-ı Gazali hazretlerinin kefenini giyip, yüzünü kıbleye dönüp, ruhunu teslim ettiğini gördüler. Başı ucunda şu beytler yazılıydı:Beni ölü gören ve ağlayan dostlarıma,
Şöyle söyle, üzülen o din kardeşlerime:
“Sanmayınız ki, sakın ben ölmüşüm gerçekten,
Vallahi siz de kaçın buna ölüm demekten.”
Ben bir serçeyim ve bu beden benim kafesim.
Ben uçtum o kafesten, rehin kaldı bedenim.
.......
Bana rahmet okuyun, rahmet olunasınız.
Biz gittik. Biliniz ki, sırada siz varsınız.
Son sözüm olsun, “Aleyküm selam” dostlar.
Allah selamet versin, diyecek başka ne var?
İmam-ı Gazali, kendisini mezarın içine Şeyh Ebu Bekr en-Nessac koysun, diye vasiyet etmişti. Şeyh bu vasiyeti yerine getirip mezardan çıktığında hali değişmiş, yüzü kül gibi olmuş görüldü. Oradakiler “Size ne oldu?.. Niçin böyle sarardınız, soldunuz efendim?..” dediler. Cevap vermedi. Israr ettiler, gene cevap vermedi. Yemin vererek tekrar ısrarla sorulunca, mecbur kalarak şunları anlattı:
“İmamın naşını mezara koyduğum zaman, Kıble tarafından nurlu bir sağ elin çıktığını gördüm. Hafiften bir ses bana şöyle seslendi. «Muhammed Gazali’nin elini, Seyyidü’l Mürselin Muhammed Mustafa sallallahü aleyhi ve sellemin eline koy» Ben denileni yaptım. İşte mezardan çıktığımda benzimin sararmış, solmuş olmasının sebebi budur. Allah ona rahmet eylesin.”
İmam-ı Gazali asrının müceddidi olup, din bilgilerinden unutulmuş olanlarını meydana çıkarmış, açıklamış ve herkese öğretmişti.
İmam-ı Gazali, zamanındaki devlet adamlarının ikram ve iltifatlarına kavuşmuştu. Onlara zaman zaman nasihat ederek ve mektup yazarak hakkı tavsiye etmiş, Müslümanların huzur ve refahı için dua etmiştir.
Selçuklu Sultanı Sence’e Yazdığı Mektup
Bunlardan Selçuklu Sultanı Sencer’e nasihat için aşağıdaki mektubu yazmıştır:“Allahü teala İslam beldesinde muvaffak eylesin, nasibdar kılsın. Ahirette ona, yanında yeryüzü padişahlığının hiç kalacağı mülk-i azim ve ahiret sultanlığı ihsan etsin. Dünya padişahlığı, nihayet bütün dünyaya hakim olmaktan ibarettir. İnsanın ömrü ise, en çok yüz sene kadardır.
Cenab-ı Hakk’ın, ahirette bir insana ihsan edeceği şeylerin yanında, bütün yeryüzü, bir kerpiç gibi kalır. Yeryüzünün bütün beldeleri, vilayetleri, o kerpicin tozu toprağı gibidir. Kerpicin ve tozunun toprağının ne kıymeti olur? Ebedi sultanlık ve saadet yanında, yüz senelik ömrün ne kıymeti vardır ki, insan onunla sevinip mağrur olsun? Yükseklikleri ara, Allahü tealanın vereceği padişahlıktan başkasına aldanma.
Bu ebedi padişahlığa (saadete) kavuşmak, herkes için güç bir şey ise de, senin için kolaydır. Çünkü Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Bir gün adalet ile hükmetmek, altmış senelik ibadetten efdaldir.” Madem ki Allahü teala sana, başkalarının altmış senede kazanacağı şeyi bir günde kazanma sebebini ihsan etmiştir, bundan daha iyi fırsat olamaz! Zamanımızda ise iş o hale gelmiştir ki, değil bir gün, bir saat adaletle iş yapmak, altmış yıl ibadetten efdal olacak dereceye varmıştır.
Dünyanın kıymetsizliği, açık ve ortadadır. Büyükler buyurdular ki: «Dünya kırılan altın bir testi, ahiret de kırılmaz toprak bir testi olsa, akıllı kimse, geçici olan ve yok olacak olan altın testiyi bırakır, ebedi olan toprak testiyi alır. Kaldı ki dünya, geçici ve kırılacak toprak bir testi gibidir.» Ahiret ise hiç kırılmayan ebediyyen baki kalacak olan altın testi gibidir. Öyleyse, buna rağmen dünyaya sarılan kimseye nasıl akıllı denilebilir? Bu misali iyi düşününüz ve daima göz önünde tutunuz...”
İmam-ı Gazali'nin güzel sözlerinden bazıları
*Allahü tealanın verdiği nimeti, Onun sevdiği yerde harcamak şükür; sevmediği yerde kullanmak ise küfran-ı nimettir (nimeti inkar etmektir).- Belaya şükretmek lazımdır. Çünkü küfür ve günahlardan başka bela yoktur ki, içinde senin bilmediğin bir iyilik olmasın! Allah, senin iyiliğini senden iyi bilir.
- Bir sözü söyleyeceğin zaman düşün! Eğer o sözü söylemediğin zaman mesul olacaksan söyle. Yoksa sus!
- Bil ki, kalble gıybet etmek, dille etmek gibi haramdır. Bir kimsenin noksanını, kusurunu başkasına söylemek doğru olmadığı gibi, kendi kendine söylemek de caiz değildir.
- Sabır insana mahsustur. Hayvanlarda sabır yoktur. Meleklerin ise sabra ihtiyacı yoktur.
- Allahü tealanın, her yaptığımızı her düşündüğümüzü bildiğini unutmamalıyız. İnsanlar birbirinin dışını görür. Allahü teala ise, hem dışını, hem içini görür. Bunu bilen bir kimsenin işleri ve düşünceleri edepli olur.
- Aklı olan kimse nefsine demelidir ki: Benim sermayem, yalnız ömrümdür. Başka bir şeyim yoktur. Bu sermaye, o kadar kıymetlidir ki, her çıkan nefes hiçbir şeyle tekrar ele geçmez ve nefesler sayılıdır, azalmaktadır. O halde bu günü elden kaçırmamak bunu saadete kavuşmak için kullanmamaktan daha büyük ziyan olur mu? Yarın ölecekmiş gibi bütün azalarını haramdan koru.
- Ey nefsim, sonra tevbe ederim ve iyi şeyler yaparım, diyorsan, ölüm daha önce gelebilir, pişman olup kalırsın. Yarın tevbe etmeyi bugün tevbe etmekten kolay sanıyorsan, aldanıyorsun.
Eserleri
İmam-ı Gazali, ömrü boyunca gece gündüz devamlı yazmış büyük bir İslam alimidir. O kadar çok kitap yazdı ki, ömrüne bölününce, bir güne on sekiz sayfa düşmektedir. Eserlerinin sayısının 1000’e ulaştığı, Mevduat-ul-Ulum kitabında bildirilmektedir. Bunlardan 400’ünün isimleri Şeyh Ebu İshak Şirazi’nin Hazain kitabında yazılıdır.
Eserleri üstünde Avrupalılar geniş ve uzun süren incelemeler yapmışlardır. Bunlardan Maurice Bouyges adlı müsteşrik Essai de chronologie des oeuvres de al-Ghazali adlı eserinde İmam-ı Gazali’nin 404 kitabının ismini vermiştir. Meşhur müsteşrik Brockelmann da Geschichte Der Arabischen Litteratur adlı eserinde, eserlerinden 75 tanesinin listesini vermiştir. 1959’da dört Alman ordinaryüs profesörü, İmam-ı Gazali'nin kitaplarını okuyarak, İslam dinine aşık olmuşlar ve İmam’ın kitaplarını Almancaya çevirerek sonunda müslüman olmuşlardır.
İmam-ı Gazali'nin vefatından sonra İslam dünyasının maruz kaldığı Moğol felaketi esnasında yakıp yıkılan binlerce kütüphane içinde Gazali hazretlerinin sayısız eseri de yok edilmiştir. Bu sebepten bugüne kadar eserlerinin tam bir listesi ve tasnifi yapılamamış, ilim dünyası bu husustaki eksikliğini tamamlayamamıştır.
Kelam Alanındaki eserleri
- al-Munqidh min al-dalal, "Delaletten Hidayete"
- al-Iqtisad fi'I-i`tiqad, "İtikatta İktisat"
- al-Risala al-Qudsiyya, "Kudüs Risalesi"
- Iljam al-'awam 'an 'ilm al-kalam, "Halkı İlmi Kelamdan Koruma"
- al-Maqasid al-Asna fi sharh asma' Allahu al-husna, "Esma-ı Hüsna'nın Şerhinde Açıklama Yolları"
- Ihya' 'ulum al-din, "Dini İlimlerin İhyası", Gazali'nin en önemli eserlerinden biridir.
- Kimiya-yi sa'adat, "Mutluluk Kimyası" (Farsça kaleme alınmıştır.)
- Mişkat ül-enwar, "Nurlar Feneri"
- Kitab al-arba'in fi usul al-din, "Dinin Kırk Temeli" (İhya'nın Özeti)
- Mizan al-'amal, "Fiillerin Kıstası"
- Maqasid al-falasifa, "Filozofların Amaçları"
- Tahafut al-falasifa, "Filozofların Tutarsızlıkları", Ibn Rüşd bu esere karşılık olarak ünlü reddiyesi Tahafut al-tahafut (Tutarsızlığın Tutarsızlığı)nı kaleme almıştır.
- al-Mustasfa min 'ilm al-usul,
- al-Wajiz, "Özet"
- al-Wasit, "Vasıta"
- Nasihat al-muluk, "Yöneticilere Nasihat"
- Mi'yar al-'ilm (İlmin Standart Ölçüsü)
- al-Qistas al-mustaqim (Dengenin Kıstası)
- Mihakk al-nazar f'l-mantiq (Mantıkta Delillerin Özü)
İngilizce'de Gazali
- Freedom and fulfillment : Gazali'nın al-Munqidh min al-dalal ve diğer eserlerinden İngilizce'ye Richard Joseph McCarthy tarafından yapılan çevirisi. (Boston:Twayne Publishers, c1980) Reprinted Louisville: Fons Vitae, 2000.
- Smith, Margaret, Al-Ghazzali: the Mystic, (London: Luzac, 1944) Hijra international Publishers of Lahore, Pakistan reprint. PDF
- Laoust, H: La politique de Gazali, Paris, 1970. PDF
- Campanini, M.: Al-Ghazzali, in S.H. Nasr and O. Leaman, History of Islamic Philosophy Routledge, London: 1996. Article
- Watt, W M.: Muslim Intellectual: A Study of al-Ghazali, Edinburgh, EUP: 1963. Available on PDF
- Marmura: Al-Ghazali's The Incoherence of the Philosophers, (2nd ed.). Brigham: Printing Press. ISBN 0-8425-2466-5.
- Moosa, Ebrahim: Ghazali & The Poetics of Imagination, Chapel Hill, UNC Press, 2005. ISBN 0-8078-5612-6.
Eserlerinden örnekler
İhya-i-Ulumiddin,
Kimya-ı Seadet,
Cevahir-ül-Kur’an,
Kavaid-ül-Akaid,
Kitab-ül-İktisad fil İtikad,
İlcam-ül-Avam an İlm il-Kelam,
Mizan-ül-Amel,
Dürret-ül-Fahire,
Eyyüh-el-Veled,
Kıstas ül-Müstekim,
Tehafet-ül-Felasife,
Mekasıd-ül-Felasife,
El-Munkızu min ed-dalal,
El-Fetava, Hülasat-üt-Tasnif fit-Tesavvuf.
(İlcam-ül-Avam an ilmi'l-kelam, Eyyüh-el-Veled, El-Munkızu min ed-dalal, Durret-ül-Fahire ve Kimya-ı Seadet kitapları Hakikat Kitabevi tarafından bastırılmıştır.)
İmam-ı Gazali hazretlerinin en kıymetli eseri İhya’sıdır. Osmanlı alimlerinden Saffet Efendi Tasavvufun Zaferi isimli eserinde, İmam-ı Gazali’nin İhyau Ulumiddin kitabı öyle kıymetli bir eserdir ki, Kur’an-ı Kerim'in ve Peygamber efendimizin hadislerinin manalarını Müslümanlara anlatmak ve Allahü tealanın kullarına, doğru yolu göstermek, huzur ve saadete kavuşturan İslam ahlakını öğretmek için, din alimleri olarak elimizde bundan başka hiçbir kitap bulunmasaydı, yalnız bu kitap kifayet ederdi.
Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri de, “İmam-ı Gazali’nin İhya kitabı, bütün alimlerce doğru ve yüksektir. Bir gayrı müslim, severek yapraklarını çevirirse, müslüman olmakla şereflenir” buyuruyor.
Linkler
www.kalplerinkesfi.de Her hafta İmam Gazali'nin "Kalplerin Kesfi" adlı kitabından bir bölüm dinleyin.- Ihya Web Sitesi Kaynak Vikipedi