Aşk-ı ilahi olarak da anılır.
Dini ya da spirtüalist yönelişlerle kişinin, maddesel dünyaya ait varlıklara olan sevgisinin kaynağına dönerek ilahi olana dair hissettiği yüce bağlılık.
İlahi aşk ile kişi madde dünyasının ya da formların yerine ideaları oluşturucu kabul ettiği en yüce olana yöneldiği için nesnel bazda bir sevgi değil bilakis bütüne dair bir sevgi anlayışı içindedir. Bu yönüyle de beşeri sevginin ötesinde aşkın (transandantal) bir yapısı vardır. Buradaki yöneliş genelde bilinçli olmamakla birlikte kişinin aldığı inisiyatik eğitim onu bu aşkı aramaya itebilir.
Dinlerde İlahi Aşk Kavramı
İlahi aşkın esas kaynağı ezoterik geleneklerdeki vahdet-i vücud (varlığın bir oluşu) inanç ve düşüncesidir. Varlığın Birliği anlayışında tüm varlık alemi sadece tek olan yüce yaratıcının tecellilerinden ibaret sayıldığı için aşk kavramı bütünleşmenin, bir olma çabasının görünümü olarak kabul edilir.Ezoterik geleneklerde İlahi olan yüce yaratıcı ile bütünleşmenin iki yolu vardır: Bilgi Yolu ve Sevgi Yolu. Bilgi yolundaki somut ve uygulamaya bağlı tüm deneyimler, sevgi yolunda nesnesiz, soyut bir hissedişe yönlendirilir.
Türk Edebiyatında İlahi Aşk
İlahi aşk, Türk Edebiyatı içerisinde özellikle tasavvuf şiirinde ve müziğinde kullanılmış temalardan birisidir; belirli bir imge olarak Mecnun`un hali özellikle musiki ve şiirsel ritüellere sahip Mevlevi tarikatının takipçilerine sunulmuş ve ondaki kozmik bütünlenme (beka) ya da varlığın birliğinde yok olma (fena) hali nesnel bir örnek olarak gösterilmiştir.Mevlana Celaleddin Rumi, Yunus Emre, Hacı Bayram-ı Veli gibi şiirler de yazan tasavvuf büyükleri aşk-ı ilahi konusunu sık sık kullanmışlardır.