Bunlarda biri, ideolojiye ``pozitif`` yaklaşımdır, ki buna göre ideoloji ``toplumsal bir bilinç biçimi olarak`` zorunlu bir yapıdır ve doğruluk-yanlışlık meselesiyle ilgili degildir. Bu yaklaşım doğruluk-yanlışlık, ideoloji-bilim vs. noktasında ideolojiyi değerlendirmenin olanaklı olmadığını ileri sürer. İkinci yaklaşım bunun tam tersi olarak, meseleye epistemoloji düzleminde yaklaşmaktadır.Buna göre, ideoloji bir ``yanlış biliş`` meselesidir, yani yanlış bilinçtir. Dogal olarak bu yanılsamalı bilincin karşısına, hakikatın temsilcisi olan başka bir düşünce yapısı çıkarılır.Bilim-ideoloji ayrımının temeli de bir anlamda budur.
İdeoloji adlı kitabıyla,hem ideolojinin açıklanması hem de ideoloji teorisinin kapsam ve niteliginin ortaya konulmasında önemli bir calışma ortaya koyan Terry Eagleton`da, epistemolojik ideoloji anlayışı ve sosyolojik ideoloji anlayışı olarak iki ana geleneğin tarihini ortaya koymaktadır.Ilki, dogru-yanlış meselesine odaklanır, ideolojiyi yanılsama, yanlış biliş ve mistifikasyon bağlamında değerlendirir.İkinci yaklaşım ise, ideolojinin toplumsal rolü ya da işlevini ele alır ve değerlendirir.Eagleton, her iki yaklaşımın güclü ve zayıf oldukları yanları, etkileşimlerini ve içerdikleri kuramsal sorunlarını en ince detaylarına kadar göstermektedir bu çalışmasında.
Marksist ideoloji teorisinin belirgin bir şekilde (özellikle Marks`ın başlangıç metinlerinde ve buna dayanan Marksizm yorumlarında) ideolojiye yaklaşımın bu bağlamda durduğu söylenebilir. Marx`ın kuramsal çalışmasında farklı yönelimler gösterir ideoloji teorisi.Bunlar farklı Marksizmlerde ya da Marksizm-dışı değerlendirilmelerinde kendilerine belli bir alan bulurlar. Antonio Gramsci ve Louis Althusser gibi isimler, Marksist ideoloji teorisini ortodoks olmayan bir yönde gelişmeye zorlamışlardır ve önemli açılımlar (özellikle 20.yüzyilin ikinci yarisinda önemli olmak üzere) ortaya koymuşlardır. İdeolojinin epistemeoloji-dışı değerlendirilmesinde u iki isim oldukce belirgin bir yer tutarlar. Ama yine de temel tez, yani ideolojinin yanlışlıkla ilgi olduğu tezi devam etmektedir.Bu açıdan, ideoloji teorisinin özellikle Marx`a ve Marksizme çok şey borçlu oldugu görülür.
Karl Mannheim`ın İdeoloji ve Ütopya çalışması, ideoloji teorisi açısından öncü çalışmalardan birisidir. Hem konunun derlenip toparlanması hem de meselelere ışık tutulması bakımından bir temel kaynak sayılabilir. Epistemolojik ve epistemoloji-dışı ideoloji degerlendirmesinin izini süren ve bu eğilimlerin yürüttüğü tartışmalar doğrultusunda ideoloji teorisini belirgin bir çerçeveye oturtan, ilk olarak Karl Mannheim olmuştur.Bahsedilen bu iki ana eğilim, Marx`tan Foucault`ya gelindiğinde, yani bir anlamda Modernizm`den Postmodernizm`e ulaşıldığında birkaç yön değiştirmiş, başka bağlamlarda yeniden değerlendirilmiş ve her zaman önemini korumuştur. Psikanaliz, antropoloji ve dilbilim disiplerinin gelişiminden sonra ise, ideoloji teorisi, çok daha derinlikli bir yer edinmiştir.
İdeoloji teorisinin önemi, onun çok yönlü içerimleriyle ilgilidir esas olarak. Her zaman ``disiplinlerarasılığı`` şart koşan bir içeriktir bu. Ayrıca farklı ``düşünce yapılarının`` kesişim noktasında duran bir ``kuramsal alana`` tekabül etmektedir ideoloji teorisi ve gerçek önemi de buradan gelmektedir.Bilim-felsefe-ideoloji ve bunların alt-başlıkları olabilecek meselelerin tamamı, neredeyse, ideoloji teorisi başlığı altında değerlendirilmesi gereken meselelere dönüşmektedir. Değer yargıları, inançlar, bilgi, bilim, kimlik, Özne`lik, Din, Felsefe, Bakış açısı, Dünya görüşü, vb.türde kavram ve kategorilerin tamamı bir şekilde ideoloji ile ilişkilidir ve bu nedenle de ``ideoloji teorisinin`` içinde değerlendirilmeye tabi tutulurlar.
Kaynak
- İdeoloji ve Ütopya, Karl Mannheim.
- Marx`tan Foucault`ya İdeoloji, Michel Barret,Sarmal Yayınları
- İdeoloji, Şerif Mardin, İletişim yayınları
- İdeoloji, Terry Eagleton, Ayrıntı yayınları.