İbn-I Haldun
Kısaca: İbn-i Haldun büyük İslâm tarihçisi, kırâat ve fıkıh alimi, devlet adamı, sosyolog. İsmi, Abdurrahmân bin Muhammed Hadramî, künyesi Ebû Zeyd, lakabı Veliyyüddîn’dir. Aslen Yemen’in Hadramut şehrinden olduğu için Hadramî, âilesi Tunus’a hicret etmeden önce Endülüs’ün İşbiliyye şehrinde oturduklarından İşbilî isimleriyle de anıldı. ...devamı ☟
İbn-i Haldun, çocukluğundan olgunluk yaşına gelinceye kadar, babası Muhammed Vabili’nin nezaretinde yetişti. Ondan terbiye görüp, ilim öğrendi. Önce Kur’an-ı kerim’i ezberledi. O zamanın en meşhur kıraat alimi olan Şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin Bezzal-i Ensari’den kıraat-i seb’a’yı öğrendi. Arap dili ve edebiyatını babası ile Muhammed el-Arabi, Muhammed Şevvaş ve Ebu Abbas Ahmed bin Kassar’dan öğrendi. Fıkıh ve hadis ilmini; Şemseddin Ebu Abdullah Muhammed bin Cabir, Ebu Abdullah Muhammed bin Abdullah, Ebu Kasım Muhammed Kusayr’dan okudu. Bunlardan başka, zamanındaki meşhur alimlerin ilim meclislerine devam edip, bilgi edep ve faziletlerinden istifade etti. Her birinden icazetname (diploma) alarak, akli ve nakli ilimlerde alim oldu.
İbn-i Haldun, ilimde şöhret ve fazilet sahibi olması sebebiyle, zamanın hükümdarlarınca takdir edilip sevildi ve önemli vazifelere tayin edildi. Yirmi yaşlarında Tunus Hükümdarı Ebu İshak’a katib oldu. Sohbetlerine hayran kalan, Fas hükümdarı Ebu İnan, 1349 senesinde Fas’a davet ederek, nişancılığa, her türlü yazışma, kanun ve nizamların tanzim ve tasdikine memur etti. Böylece onun yakın adamlarından oldu. Fakat, onun bu derece yükselmesini çekemeyenler, sultana çeşitli şikayetlerde bulunarak, suçsuz olduğu halde, 1360 senesinde hapse atılmasına sebeb oldular. Fas sultanının vefatına kadar hapiste kaldı. Sonra sultanın veziri hapisten çıkarıp eski görevine tayin etti. Fas’ın idaresi Sultan Ebu Salim’in eline geçince ona önce nişancılık, sonra da zabtiye ve davalara bakma vazifesini verdi. Sultanın ölümünden sonra, vezir Ömer bin Abdullah hükümdar oldu. Bu vezirle aralarında soğukluk hasıl olunca, İbn-i Haldun Fas’tan ayrılarak Endülüs’e gitti. Endülüs Sultanı Ebu Abdullah bin Ahmed, onu büyük bir alakayla karşıladı ve bir müddet ilminden istifade etti. Daha sonra Bicaye Sultanı Ebu Abdullah davet ederek, merasimle karşıladı ve memleketinin idaresini ona teslim etti.
Bu sırada dağlarda yaşayan Berberi eşkıyaları isyan halindeydi. İbn-i Haldun bizzat eşkıyaların üzerine yürüdü. Bazan yumuşaklık ve şefkatle bazan da şiddetle muamelede bulunarak, asilerin hakkından geldi. Bicaye hükumetinin durumunu düzeltmek üzereyken Sultan Ebu Abdullah öldürüldü. Tlemsan Hükümdarı Ebu Hamun’un daveti ile 1371 senesinde Bicaye’de Biskra şehrine vardı. Burada da bazı görevlerde bulunduktan sonra, Beni Tucin ilinde, “Selameoğulları Kalesi” adıyla tanınan şehre gitti.
Devlet memuriyetlerini bırakarak bir köşeye çekilip, ilim ve ibadetle meşgul oldu. Bu kalede dört sene kaldı. Bu müddet içinde ilim alemince takdir edilen mühim eseri Mukaddime’yi yazdı ve eserini 1378 senesinde Tunus Sultanı Ebu Abbas’a takdim etti. Tunus Sultanı, Mukaddime’de ortaya koyduğu usuller çerçevesinde, bir de tarih kitabı yazmasını rica etti. Bundan sonra da umumi tarihi yazdı.
Hacca gitmek maksadıyla Tunus’tan çıkıp Mısır’a gitti. Kahire’de talebelerin ricasıyla Cami-ul-Ezher’de ders okutmaya başladı. Kısa zamanda şöhreti yayıldı ve Ezher Medresesine müderris (profesör) oldu. 1384 senesinde de kadılığa tayin edildi. İki sene kadar bu vazifede kaldı. Âdil kararları ile herkesin sevgisini kazandı. Büyük bir İslam hukukçusu olarak tanındı. Kendisini çekemeyenlerin şikayeti üzerine, sultanın huzurunda onlarla muhakemeye çıktı. Hasımlarının iddialarını kesin delillerle çürüttü. Bu hadiseden sonra kadılığı bıraktı. Bir müddet daha ders okuttu. Timur Han Şam’ı alınca, onunla görüşüp hürmet ve ikramına kavuştu.
Ömrünün son senelerini Mısır’da geçiren İbn-i Haldun’a, Sultan Nasıreddin Ferec devrinde de hürmet ve saygı gösterildi. Sultan Salih’in türbesinin yanındaki medresede fıkıh ve hadis dersleri okuttu ve defalarca Maliki kadılığında bulundu. Kadılığı esnasında, 1406 senesinde Kahire’de vefat etti. Nasr kapısı dışında Sofiyye Kabristanına defnedildi.
İbn-i Haldun, sosyoloji ilminin kurucusu olarak tanınmıştır. O, sosyoloji ilmine İlmu Tabiat-il-Umran adını vermiştir. İnsanların cemiyetler halinde birbiriyle yardımlaşarak memleketlerini imar etmelerini ve yaşayışları için gereken geçinme vasıtalarını, sebepleri ve aletleri hazırlamalarını “umran” kelimesiyle ifade etmiştir. Kendinden önce sosyoloji ilmine temas edenlerden farklı olarak, bu ilmin, siyaset, ahlak, hitabet ve başka ilim ve fen cümlesinden olmayıp kendi başına bir ilim olduğunu ortaya koymuştur.
İbn-i Haldun’un sosyoloji ilmi ile ilgili görüş ve düşünceleri meşhur Mukaddime kitabındadır. Bu kitap, yazdığı tarih kitabının önsözü mahiyetinde olup, iki cilt halindedir. İbn-i Haldun, tarih ilminde belli metodlar bulunmasını ve tarih yazarlarının bu metodlara uymasını açıklamalı bir şekilde misallerle yazmıştır. Gördüğü ve yaşadığı siyasi hadiseler, sultanlar ve idarecilerle irtibat halinde bulunması eserin yayılmasında büyük rol oynamıştır. İbn-i Haldun yine, psikolojiyi tarihe uygulayan ilk ilim adamıdır.
İbn-i Haldun’un manzume, risale, İbn-i Rüşd ve Fahreddin Razi’nin eserlerine yazdığı özetlerin yanında, matematik ve mantığa dair eserleri de vardır. Fakat bunlar günümüze kadar gelememiştir. Günümüze ulaşan tek eseri yedi ciltlik Kitab-ul-İber’dir. Bir tarih kitabı olan bu eser, üç bölümden meydana gelmiştir. Birinci bölüm, Mukaddime’dir. İkinci bölümde Arapların tarihi yanında, Suriye, Pers, Yahudi, Kıpt, Yemen, Roma, Türk ve Franklılar tarihi; üçüncü bölümde ise Berberilerin ve güney Afrika’daki Müslüman hanedanların tarihi anlatılmaktadır. Eser, inceleme ve araştırma yönünden emsalsizdir. Bütün Avrupa tarihçilerinin birçok konularda müracaat ettikleri ana kaynaktır. Yedi cilt halinde Mısır’da basılmıştır.
Bu tarih kitabının girişi olan Mukaddime başlı başına meşhur bir eserdir. Çeşitli yönleriyle insan cemiyetlerinin tarif ve açıklaması ile başlayan Mukaddime, altı bölümden ibarettir. Birinci bölümde medeniyet; ikinci bölümde göçebe ile şehirli kültürlerinin karşılaştırılmaları, zıtlıklardan ortaya çıkan çatışmaların sosyolojik tarihi sebepleri ve sonuçları; üçüncü bölümde hanedanlar, krallıklar, halifeler, sultanların asalet sıralaması, idarenin temelleri, bazı Hıristiyan ve Yahudi olanlar da dahil olmak üzere çeşitli mevzuların açıklanması; dördüncü bölümde köy ve kasabalardaki hayata dair müşahadeleri; beşinci bölümde geçim araçları, meseleler, sanat ve ticaret, iş hayatı, ziraat, dış ticaret, inşaat; altıncı ve son bölümde ise çeşitli bilimler, öğrenme ve öğretme, psikoloji ve bilimlerin sınıflandırılması anlatılmaktadır.
Mukaddime, değişik konular ve bilgiler hakkında bir hazinedir. Özellikle İbn-i Haldun’un kullandığı araçların antik ve ortaçağ batı tarihçi ve sosyologlarına çok farklı gelmesi, bu eseri onlara çok değerli kılmıştır. Bazı batılı tarihçiler tarafından ortaçağın en önemli eseri olarak görülen bu kitap, tarihi metodları açıklayan modern bir el kitabına benzemektedir.
Mukaddime’nin ilk iki kısmı Şeyhülislam Pirizade; üçüncü kısmı da Cevdet Paşa tarafından; daha sonraki yıllarda ise, başka mütercimlerce tercüme edilerek yayınlanmıştır. Tarihinin bir kısmını da Sabihi Paşa tercüme etmiştir. Bu eserler, ayrıca Avrupa dillerine de çevrilmiştir. Bu kitaplarından başka eserleri de olduğu rivayet edilen İbn-i Haldun’un muteber olmayan görüş ve fikirleri de vardır.
İbn-i Haldun, Anadolu’da Katib Çelebi tarafından tanıtıldı. Naima, Pirizade Mehmed ve Ahmed Cevdet Paşa gibi Osmanlı tarihçilerinde İbn-i Haldun’un tesirleri görüldü. Batı dünyası ise İbn-i Haldun’la 19. asırda tanışabildi. İlk defa Hammer 1812 senesinde onun önemini anlamış ve onu“Arap Montesquiesü” olarak isimlendirmiştir. Batı tarafından tanınması, İslam dünyasında ününü bir kat daha arttırmıştır.
Kaynak Rehber ansiklopedisi
İbn-i Haldun Resimleri
Mukaddime
3 yıl öncebilim için temel teşkil eden görüşleri içinde barındırır. İbn-i Haldun eserini 1375'te Kal'atu ibn Seleme adlı kalede Beni Arif kabilesinin himayesinde yaşadığı...
Mukaddime, Ahmet Cevdet Paşa, Cemil Meriç, Osmanlı Devleti, Siyaset, Sosyoloji, Tarih, Toynbee, İbn Haldun, İktisat, İngilizAsabiyye
6 yıl önceAsabiyye ya da Asabiyyet İbn-i Haldun'un düşünce sisteminde toplumların ilkellikten uygarlığa doğru ilerlemesini sağlayan temel toplumsal bağdır. En açık...
Kal'atu ibn Seleme
6 yıl önceKal'atu ibn Seleme (Arapça: قلعة ابن سلامة) Cezayir'de, bugünkü Tiaret yakınlarında bir kale. Bu bölge 1375 ile 1379 arasında İbn-i Haldun'u barındırmış...
Hâricîler
7 yıl öncekaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Mayıs 2016. ^ İbn-i Haldun, Kitab El İbar. ^ a b İbn-i Haldun, Berberî Tarihi, Banû İrfan faslı. ^ "History of North...
1332
6 yıl önceİzmir Beyi Umur'un ilk Balkan seferi gerçekleşti. 27 Mayıs - İbn-i Haldun, modern historiyografinin, sosyolojinin ve iktisatın öncülerinden kabul edilen...
1332, 13. yüzyıl, 1327, 1328, 1329, 1330, 1331, 1333, 1334, 1335, 1336Sünni kitaplar listesi
3 yıl önceKur'an, Ebul Alâ el-Mevdûdî Mukaddime yazarı İbn-i Haldun Ravd el-Unuf yazan El-Suheyli, yorumları derleyen ibn Hişam'ın kitabı Es-Sîra en-Nebeviyye El-Mağâzi...
V. Muhammed (Gırnata emiri)
6 yıl önceislami kültür merkezi haline geldi. Bu dönemdeki kültürel gelişmeyi İbn-i Haldun ve İbn Batuta tarihe geçirdiler. Örneğin Gırnata hastanesi ve Elhamra sarayındaki...
Deşt-i Kıpçak
3 yıl önceat-Tini (1235-1318), an-Nuveyri (1279-1332), el-Dimeşkî (1301-1399), İbn Haldun ve İbn Dukmak gibi ortaçağ âlimlerinin eserlerinde Batı ve Doğu Kıpçak boy...
Deşt-i Kıpçak, Altın Orda Devleti, Kıpçaklar, Memlí»kler, Moğollar, Mısır, Rusya, Taslak şablonları, Ukrayna, Dinyester, İrtiş