Hayatı
Doğumu ve "Tetrarşi Dönemi"
Günümüzde Sırbistan Cumhuriyeti içinde yer alan Naissus'da (Niş) doğan Constantinus, sonradan imparatorluğa kadar yükselecek olan Romalı general Constantius Chlorus'un oğlu olarak dünyaya geldi. 19 yaşında Nicomedia'da (İzmit) imparator Diocletianus'un maiyetine giren Constantinus'un önü, babasının tetrarşiye (Dörtlü yönetim) girmesiyle açıldı. M.S. 305 yılında tetrarklardan Maximianus'un çekilmesiyle I. Constantinus onun yerine geçti. Ertesi yıl babasının ölümü ve kendisine bağlı orduların desteği ile Augustus unvanını alarak yönetimini ilan etti.I. Constantinus'un tüm Roma İmparatorluğu'nun tek hakimi olması için tam 18 yıl geçmesi gerekecekti. İmparatorluk iddiasında bulunan tetrarklardan Maximianus'un 320 yılında boğdurularak öldürülmesi, Galerius'un ise 310 yılında doğal nedenlerden ölümüyle birlikte, geriye bir tek Maxentius kalmıştı. 28 Ekim 312 tarihinde Roma kentinin hemen dışındaki Ponte Milvio Savaşı'nda Maxentius'un ordusunu bozguna uğrattı. Maxentius kaçmaya çalışırken Tiber Nehri'nde boğularak öldü. I. Constantinus artık Batı Roma'nın Augustus'u, Doğu'da güçsüz bir yönetim sergileyen Licinius ile birlikte iki imparatordan biridir.
Augustus'luktan mutlak hakimiyete (312-324)
İmparatorluğun doğu kısmında yönetimini sürdüren Licinius, artık Batı Roma'nın imparatoru olan I. Constantinus'un kızkardeşi Flavia Julia Constantia ile evlenerek I. Constantinus ile kardeşlik bağı kurdu. Bu akrabalık ilişkisi bir yandan kendisine bir koruma sağlarken, öte yandan her iki imparatora diğerinin bölgesi üzerinde hak iddia etme şansını tanıyordu. İlk hamleyi yapan Licinius oldu. Licinius'un I. Constantinus'a yönelik bir komploya karıştığının anlaşılmasıyla (314), iç savaş çıktı. Constantinus'un orduları karşısında peşpeşe yenilgiler alan Licinius, son ve en ağır darbeyi Adrianapolis Savaşı'nda (Edirne) aldı. Byzantium (İstanbul) kentinin surları arkasına çekilen Licinius, donanmasıyla kuşatmayı yarmaya çalışsa da başarılı olmadı. Chrysopolis (Üsküdar) civarında yapılan savaşta (18 Eylül 324) I. Constantinus'a esir düşerek mücadeleyi kaybetti.Çok iyi bir savaş taktisyeni olan I. Constantinus, acımasızlığıyla da ünlüydü. Licinius'un canını bağışlayacağı sözüne rağmen altı ay sonra en büyük rakibini boğdurarak ortadan kaldırdı. 324 yılında Licinius'un yenilgiye uğramasıyla birlikte, I. Constantinus için Roma İmparatorluğu'nun mutlak hakimi olma yolu da açılmıştı.
Constantinopolis'in kuruluşu (330)
Licinius'un yenilmesiyle birlikte, I. Constantinus İskoçya'dan Kızıldeniz'e, Fas'tan Dicle Irmağı'na kadar uzanan büyük bir imparatorluğun tek hakimi olmuştu. Ancak IV. yüzyıla gelindiğinde zenginliğin kaynağı Doğu'dan, Mısır ve Küçük Asya üzerinden yapılan ticaretten geliyordu. Efsanelere göre Megaralı Byzas tarafından M.Ö. 667 yılında kurulan Byzantium'un eşsiz konumu, I. Constantinus'un dikkatinden kaçmamıştı. Burası, Pontus Euxinus (Karadeniz) ve Asya'dan geçen ticaret yollarının büyük kısmını kontrol edebilecek bir noktaydı.İmparatorluğun köhneleşmiş kurumları ve alışkanlıklarıyla Roma'dan yönetilmeye devam edemeyeceğini gören I. Constantinus, Byzantium'u imparatorluğun yeni başkenti olarak ilan etti (13 Mayıs 330). Kente "Yeni Roma" anlamına gelen Nova Roma adını veren I. Constantinus, Senato ve diğer tüm kurumları buraya taşıttı.
I. Constantinus'un ölümünden sonra (337) "ikinci kurucusunun" adıyla anılmaya başlanan ve Constantinopolis adını alan kent; Roma, Bizans ve Osmanlı imparatorluklarının yaklaşık 16 asır boyunca başkenti olma işlevini aralıksız sürdürdü.
İmar çalışmaları
Roma İmparatorluğu'nun başkentini Byzantium kentine taşıtan I. Constantinus, tarihin en büyük kentsel gelişim planlarından birini hazırladı. M.S 330 yılından 337'ye kadar olan yedi yıllık süreç içinde tam bir şantiye alanına dönen kentte; çok sayıda dini bina, yeni yol ve su kemeri inşa edildi. Sultanahmet'te bugün "At Meydanı" olarak yerde bulunan Hippodromos, I. Constantinus döneminde genişletilerek bugünkü boyutlarına ulaştı. 100.000 kişinin oturabileceği boyutlarda inşa edilen Hippodromos'un tribünlerine ait parçalar İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde korunuyor olup, Spina'sında yer alan sütunlardan üçü (Tutmosis Sütunu, Burmalı Sütun ve Örme Sütun) hala ayaktadır.Kenti çevreleyen Septimius Severus surlarını yıktırarak kendi adıyla anılacak yeni bir sur ve kuleler sistemini inşa ettiren I. Constantinus, yeni başkentin planını bizzat çizdi. Bugün bile İstanbul kentinin Suriçi'nde kalan kısmı, büyük ölçüde bu plana sadık bir şekilde şekillenmiş durumdadır.