Hutbe, bir ibadet olup, Cuma namazının eda şartlarındandır. Namazdan önce okunması lazımdır. İki bölümdür:
Birincisi hutbede hatip efendi, içinden “euzü” okuyup, sonra yüksek sesle, hamd ve sena, kelime-i şehadet ve salatü selam okur. Sonra sevaba ve azaba sebeb olan şeyler ile Allahü tealanın emirlerini ve yasaklarını Arapça olarak hatırlatır. Bir ayet-i kerime okur ve oturur. Sonra ikinci hutbe için ayağa kalkar.
İkincisinde müminlere dua eder. Bu bölümde dört halifenin adını söylemesi müstehaptır, yani kıymetli bir iş olup, sevabı çoktur. Ehl-i sünnet itikadında olmanın şiarıdır, alametidir.
Namazlarda ayet-i kerimeleri başka lisanla okumak men edildiği gibi yine bir ibadet olan hutbede de durum aynıdır. Nitekim bunun için Eshab-ı kiram ve Tabiin, Asya’da ve Afrika’da gittikleri yerlerde hutbeleri hep Arapça okudu. Hutbenin manasının anlaşılması için, ayrıca Cuma namazından önce veya sonra vaazlar kondu. Bu vaazlarda Arapça olarak okunan hutbenin manası anlatılırdı. Cemaat hutbeyi böyle öğrenirdi.
İmam hutbe okumak için minbere çıkınca, cemaatin namaz kılması ve konuşması haram olur. Hatib efendi dua ederken, cemaat sesli amin demez, içinden sessiz denir. Salavatı da ses ile değil, kalple söylerler. Kısacası namaz kılarken yapması yasak olan herşey hutbe dinlerken de yasak (haram)tır. Uzakta olup hutbeyi işitmeyenlere de yasaktır.
Hutbe okunurken yer değiştirmek, yanındakilere sıkıntı vermek de yasaklardandır. Okunan hutbeyi dinleyen cemaatin, edebe uygun bir şekilde oturması, dizlerini yukarı dikerek ve ayaklarını kıbleye uzatarak oturmaması lazımdır.
Bayram hutbeleri de, aynen Cuma hutbesi gibidir. Yalnız bayramda hutbe okumaya tekbir ile başlanır ve hutbe namazdan sonra okunur. Bayram namazında hutbe okumak sünnettir, farz değildir. Cuma hutbesi farzdır.