Hasan Can Yavuz Sultan Selim Han'ın musahibi, yakın arkadaşı. İsfehanlı müezzin Hafız Mehmed Efendinin oğlu, Şeyhülislam Hoca Sadeddin Efendinin babasıdır.
1514’te Çaldıran Zaferinden sonra Tebriz’e giren Yavuz Sultan Selim Han, Hasan Can Çelebi’yi maiyetine aldı ve daha sonra onu yanında İstanbul’a götürdü. Babası hafız, kendisi de Sultan’ın nedimi yani en yakınlarından oldu. Selim Han, Hasan Can’ı daima yanında ve sohbetlerinde bulundururdu. Padişah’la birlikte Mısır Seferine katıldı.
Mısır Seferinden döndükten sonra, Edirne’ye hareket etmek üzere olan Yavuz Sultan Selim, nedimi Hasan Can’la saray bahçesini gezerken sırtına batan bir şeyden şikayet eder. Sultan’ın düğmelerini çözüp sırtında henüz baş vermiş, etrafı kızıl, olmamış katı bir çıban gören Hasan Can; “Padişahım büyük bir çıbandır, henüz hamdır, zorlamak uygun değildir, bir münasip merhem koyalım” deyince, Yavuz; “Biz çelebi değiliz ki, bir çıban için cerrahlara müracaat edelim” der. Daha sonra hamamda çıbanı ovduran Sultan, yaranın büyümesi üzerine Hasan Can’a; “Seni dinlememekle kendimizi telef ettik” demiştir.
Hastalığının ağırlaşmasına rağmen, Edirne’ye doğru yola çıkan Yavuz’un hedefi Macaristan’dı. Ancak, Sırt köyüne gelindiğinde Padişah, hareket edemeyecek kadar takatsiz düştü. Yattığı yerden bir ara nedimine dönen Sultan; “Hasan Can, bu ne haldir?” buyurunca, Hasan Can; “Sultanım, Allahü teala ile olacak zamandır” der. Yavuz ise; “Hasan Can, bizi bunca zamandan beri kiminle bilirdin? Cenab-ı Hakk’a teveccühümüzde kusur mu gördün?” dedikten sonra ondan Yasin suresini okumasını ister. Hasan Can, Yasin suresini okurken, Padişah da kendisine iştirak eder. İkinci defa okurlarken, “Selamün kavlen min Rabbirrahim” ayetini okuduktan sonra Kelime-i şehadet getiren Yavuz, ruhunu teslim eder.
Hasan Can, Sultan’a karşı son vazifelerini şöyle anlatmaktadır: “Hastalığı sırasında, ona hizmet etmek şerefinden bir an mahrum kalmadım. Geceleri sabahlara kadar, mum gibi için için yanarak, karşılarında dururdum. Bir hizmeti olmadığı zaman, emr-i alileri ile döşekleri yanında oturur idim. Cerrahlar ilaca giriştikleri sırada kah omzuma dayanır, kah cerrahların yaptıklarına bakmaya memur eder, ancak bana itimad buyururlardı. Son nefeslerine kadar bir an yanından ayrılmadım. Vefatında, Kur’an-ı kerim okumak ve telkinde bulunmak vazifesini yalnız ben gördüm.”
Kanuni Sultan Süleyman Han tarafından da büyük bir sevgi gören Hasan Can, Enderun'da hocalık yaptı. 1567’de Bursa’da vefat eden Hasan Can’ın oğulları ve torunları arasında pek çok şeyhülislam, kazasker ve devlet adamı yetişmiştir. Kabri Bursa’da Çelebi Sultan Mehmed’in türbesi önündedir.