Han Duvarları

Kısaca: HAN DUVARLARI Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç sakladı Bir dakika araba yerinde durakladı Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar, Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar... Gidiyorum, gurbeti gönlümle duya duya, Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya İlk sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık! Yüreğimin yaktığı ateşle hava ılık, Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı... Arkada zincirlenen yüksek Toros dağları, Önde uzun bir kışın soldurduğu etekler, Sonra dönen, dönerke ...devamı ☟

HAN DUVARLARI

Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç sakladı Bir dakika araba yerinde durakladı

Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar, Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar...

Gidiyorum, gurbeti gönlümle duya duya, Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya

İlk sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık! Yüreğimin yaktığı ateşle hava ılık,

Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı... Arkada zincirlenen yüksek Toros dağları,

Önde uzun bir kışın soldurduğu etekler, Sonra dönen, dönerken inleyen tekerlekler...

Ellerim takılırken rüzgarların saçına Asıldı arabamız bir dağın yamacına,

Her tarafta yükseklik, her tarafta işsizlik, Bu ıslakla uzayan, dönen kıvrılan yollar.

Uykuya varmış gibi görünen yılan yollar Başını kaldırarak boşluğu dinliyordu.

Gökler bulutlanıyor, rüzgar serinliyordu. Serpilmeye başladı bir rüzgar ince ince,

Son yokuş noktasından düzlüğe çevrilince Nihayetsiz bir ova ağarttı benzimizi

Yollar bir şerit gibi ufka bağladı bizi Gurbet beni muttasıl çekiyordu kendine

Yol, hep yol, daima yol... Bitmiyor düzlük yine. Ne civarda bir köy var, ne bir evin hayali

Sonunda ademdir diyor insana yolun hali, Arasıra geçiyor bir atlı, iki yayan

Bozuk düzen taşların üstünde tıkırdıyan Tekerlekler yollara bir şeyler anlatıyordu,

Uzun yollar bu sesten silkinerek yatıyor... Kendimi kaptırarak tekerleğin sesine

Uzanmış kalmışım yaylının şiltesine, Bir sarsıntı... Uyandım uzun süren uykudan;

Geçiyordu araba yola benzer bir sudan Karşıda hisar gibi Niğde yükseliyordu,

Sağ taraftan çıngırak sesleri geliyordu; Agır agır önümden geçti deve kervanı,

Bir kenarda göründü beldenin viran hanı. Alaca bir karanlık sarmadayken her yeri

Atlarımız çözüldü, girdik handan içeri Bir deva bulmak için bağrındaki yaraya

Toplanmıştı garipler şimdi kervansaraya. Bir noktada birleşmiş vatanın dört bucağı

Gurbet çeken Gönüller kuşatmıştı ocağı, Bir pırıltı gördü mü gözler hemen dalıyor,

Göğüsler çekilerek nefesler daralıyor, Şişesi is bağlamış bir lambanın ışığı

Heryüzü çiziyordu bir hüzün kırışığı, Gitgide birer ayet gibi derinleştiler

Yüzlerdeki çizgiler, gözlerdeki çizgiler...
Yatağımın yanında esmer bir duvar vardı,


Üstünde yazılarla hatlar karışmışlardı; Fani bir iz bırakmış burda yatmışsa kimler,

Aygın baygın maniler, açık saçık resimler... Uykuya varmak için bu hazin günde, erken,

Kapanmayan gözlerim duvarlarda gezerken Birdenbire kıpkızıl birkaç satırla yandı;

Bu dört mısra değil, sanki dört damla kandı Ben garip çizgilere uğraşırken başbaşa

Raslamıştım duvarda bir şair arkadaşa;
  • On yıl ayrıyım Kınadağı'ndan


Baba ocağından yar kucağından Bir çiçek dermeden sevgi bağından

Huduttan hududa atılmışım ben* Altında da bir tarih. Sekiz mart otuz yedi...

Gözüm imza yerinde başka ad görmedi Artık bahtın açıktır, uzun etme arkadaş!

Ne hudut kaldı bugün, ne askerlik, ne savaş; Araya gitti diye içlenme baharına,

Huduttan götürdüğün şan yetişir yarına! Ertesi gün başladı gün doğmadan yolculuk

Soğuk bir mart sabahı... Buz tutuyor her soluk Ufku tutuşturmadan fecrin ilk alevleri

Arkamızda kalıyor şehrin kenar evleri Bulutların ardında gün yanmadan sönüyor,

Höyükler bir dağ gibi uzaktan görünüyor... Yanımızdan geçiyor ağır ağır kervanlar,

Bir derebeyi gibi kurulmuş eski hanlar Biz bu sonsuz yollarda varıyoz, gitgide,

İki dağ ortasında boğulan bir geçide Sıkı bir poyraz beni titretirken içimden

Geçidi atlayınca şaşırdım sevincimden Ardımda kalan yerler anlaşırken baharla

Önümüzdeki arazi örtülü şimdi karla Bu geçit sanki yazdan kışı ayırıyordu

Burada son fırtına son dalı kırıyordu Yaylımız tükenirken yolları aynı hızla

Savrulmaya başladı karlar etrafımızda Karlar etrafı beyaz bir karanlığa gömdü;

Kar değil, gökyüzünden yağan beyaz ölümdü... Gönlümde can verirken köye varmak emeli

Arabacı haykırdı *İşte Araplıbeli* Tanrı yardımcı olsun gayrı yolda kalana

Biz menzile vararak atları çektik hana. Bizden evvel buraya inen üç dört arkadaş

Kurmuştular tutuşan ocağa karşı bağdaş Çıtırdayan çalılar dört cana can katıyor

Kimi haydut kimi kurt masalı anlatıyor Gözlerime çökerken ağır uyku sisleri

Çiçekliyor duvarı ocağın akisleri Bu akisle duvarda çizgiler beliriyor

Kalbime ateş gibi şu satırlar giriyor
  • Gönlümü çekse de yarin hayali


Asmaya kudretim yetmez cibali Yolcuyum bir kuru yaprak misali

Rüzgarın önüne katılmışım ben* Sabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı

Güneşli bir havada yaylımız yola çıktı Bu gurbetten gurbete giden yolun üstünde

Ben üç mevsim değişmiş görüyordum üç günde Uzun bir yolculuktan sonra İncesu'daydık

Bir han yorgun argın tatlı bir uykudaydık Gün doğarken bir ölüm rüyasıyla uyandım

Başucumda gördüğüm şu satırlarla yandım!
  • Garibim namıma Kerem diyorlar


Aslı'mı el almış haram diyorlar Hastayım derdime verem diyorlar

Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış'ım ben* Bir kitabe kokusu duyuluyor yazında

Korkarım yaya kaldın bu gurbet çıkmazında Ey Maraşlı Şeyhoğlu, evliyalar adağı!

Bahtına lanet olsun aşmadıysan bu dağı! Az değildir, varmadan senin gibi yurduna

Post verenler yabanın hayduduna kurduna! Arabamız tutarken Erciyes'in yolunu

Hancı dedim bildin mi Maraşlı Şeyhoğlu'nu? Gözleri uzun uzun burkuldu kaldı bende,

Dedi Hana Sağ indi ölü çıktı gecende!

Yaşaran gözlerimde her sey Artık değişti Bizim garip Şeyhoğlu buradan geçmemişti...

Gonlumu Marasli'nin yaktı kara haberi. Aradan yıllar geçti iste o günden beri

Ne zaman yolda bir han raslasam irkilirim, Çünkü sizde gizlenen dertleri ben bilirim

Ey köyleri hududa bağlayan yaslı yollar Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar!

Ey garip çizgilerle dolu han duvarları Ey hanların gönlümü sızlatan duvarları!...

Faruk Nafiz Çamlıbel

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.

Çengel Han
6 yıl önce

cephesiyse arazinin eğilimli olması nedeniyle üç katlıdır. Duvarları sağlam Horasan duvarı olan han korumaya uygun olduğu için uzun süre tiftik deposu olarak...

Çengel Han, Anıtlar Yüksek Kurulu, Koç Holding, Mihrimah Sultan, Mimar, Rüstem Paşa, İpek Yolu
Şeki Hanları Sarayı
6 yıl önce

kaynaklarda bu saray "Müştag sarayı" olarak da kulanılmıştır. Kale duvarları ile çevrili olan Han Sarayı ikikatlı olmakla altı odadan, dört koridordan, iki aynalı...

Cengiz han
3 yıl önce

yolunu tekrar açmayı başarmışlardır. 1214’te Cengiz Han üç ordusunu Çin başkenti Pekin duvarları önüne yığdı. Pekin muhasarası 1214 yılının ilkbaharına...

Temuçin, Moğollar, Türkler, Moğol İmparatorluğu, Moğolistan, Moğol, Moğolca, 1201, 1206, 1211, 1218
Koza Han
3 yıl önce

Geçmişte Yeni Han, Han-ı Cedid, Han-ı Cedid-i Evvel (Pirinç Han’ın yapılmasından sonra), Han-ı Cedid-i Amire, Yeni Kervansaray, Beylik Han, Beylik Kervansaray...

Koza Han, 1491, II. Bayezid, Ulu Cami, Vakıf, İstanbul, Şadırvan
Toktamış Han
3 yıl önce

Altın Orda askerlerinin şehir duvarlarına saldırısı. 1382 Moskova Kuşatması için Moskovalilarin yaptığı hazırlıklar Toktamış Han, Moskova'yı yerle bir ettikten...

Çin seddi
3 yıl önce

20'den fazla ayrı ayrı krallık tarafından atılmıştı. Chu, Qi, Yan, Wei, Han, Zhao, Qin Krallıkları birbirlerinden korunmak için sınırlarında ilk setleri...

Çin, Hunlar, Moğollar, Çin tarihi, Çinliler, Mançurya, Moğolistan
IV. Ağa Han
3 yıl önce

IV. Ağa Han, asıl adı Kerim el-Hüseyin Şah, Kerim Ağa Han olarak da bilinir (d. 13 Aralık 1936, Cenevre, İsviçre), Şiîliğin Nizârî-İsmailî mezhebinin...