Han Abdulgaffar Han, 1890 yılında güçlü bir Peştun aşiretinde doğdu. Kan davası ve iç çatışmalarla adını duyuran hudut bölgesinde ve "vahşi" olarak nitelenen Peştunların eğitilmesi için daha genç yaşlarında çeşitli çalışmalara koyuldu. En büyük hayali halkının yaşam şartlarını geliştirmek ve onlara modern bir eğitim imkanı sağlayabilmekti. Bunun dışında İngiliz yönetiminden hoşnut değildi ve tüm etnik halkların ve farklı din mensuplarının birarada yaşayacağı bağımsız bir Hindistan taraftarıydı. 1920`lerde ``Khudai Khidmatgar`` (Allah`ın hizmetçileri) isimli grubu kurdu. Giydikleri üniforma benzeri kırmızı gömlekler nedeniyle, çevre halkı ve İngiliz yönetimi tarafından "Kırmızı Gömlekliler" (Red Shirts) olarak anılmışlardır. Dönemin ünlü özgürlük lideri Mahatma Gandhi`nin öğretilerinden fazlasıyla etkilenen Han Abdulgaffar Han bu grubu, Gandhi`nin şiddetsiz direniş öğretisine adadı. Temel amaçları sosyal hizmetlerde bulunmak, eğitim kurumları açmak ve Hindistan`ın bağımsızlık hareketinde şiddetsiz direniş ve sivil itaatsizlik öğretilerine, "``satyagraha``"ya itaat etmekti. Zaman içinde üye sayısı 100 bine ulaşan Kırmızı Gömlekliler şiddet kullanmayacaklarına dair bir yemin ederek gruba katılıyorlardı. 2. Dünya Savaşı gibi Hindistan`da Gandhi dışında birçok liderin "şiddetsiz öğretiden çekilip silahlı bir mücadelenin o an için gerektiğini" savunduğu zamanlarda bile Badşah Han ve onun liderlerliğini yaptığı Kırmızı Gömlekliler şiddetsiz direniş öğretisine ve Gandhi`ye bağlı kalmışlardır. Zira Abdulgaffar Han hayatı boyunca bu öğretinin en büyük inananlarından oldu. Aynı zamanda dindar bir müslüman olan Badşah Han`a göre şiddetsiz eylemlilik süreci İslamın direnişçi ama barışçıl yönüyle birebir uyuyordu. Şiddetsiz direniş öğretisine bu kadar bağlı ve inançlı olmasının bir nedeni de budur. Abdulgaffar Han`ın doğduğu coğrafya ve kültür için bir devrim niteliğinde olan kadın haklarını ve şiddet eylemlerini yasaklayan politikası halkı tarafından ilk başlarda kuşkuyla algılanmasına neden olsa da halk çok kısa bir süre de ona tam destek verdi.
Hindistan bağımsızlığına ulaştığında ortaya çıkan ve Hindistan`ın ikiye bölünmesini (Hindistan ve Pakistan) öngören "Hindu-Müslüman" ayrılığına başından karşıydı. Ömrüboyu yoğun bir sevgi ve saygı beslediği ve yaşamını her yönden kendine örnek olarak aldığı Gandhi ile bir başka ortak noktaları da budur. Özellikle müslüman liderlerin çoğu bu ayrılığın "şart" olduğuna inanırken ve o bu ayrılığa Gandhi gibi kesinlikle karşı çıkmıştır. Hindistan`ın ikiye bölünmesinden ve Pakistan`ın bağımsızlığını ilan etmesinden sonra bağımsız bir Peştunistan hareketinin önderliğini yaptı. Hindistan`ın bağımsızlığına kadar dönemin siyasi liderlerinin çoğundan çok daha uzun bir süre hapishanede yatmıştı, Hindistan`ın bağımsızlığından sonra ise yürüttüğü Peştun bağımsızlık hareketi yüzünden de Pakistan hükümeti tarafından sık sık hapse atıldı. Hayatının büyük bir kısmını bu eylemlilik tutkusu yüzünden hapislerde geçirmiştir. Bir süreliğine Afganistan`a sürgüne de gönderilmiştir. Mahatma Gandhi ile olan arkadaşlığı Gandhi ölene kadar sürdü. Hayatı boyu Gandhi ile beraber düşünü kurdukları birleşmiş bir Hindistan, ``Bharat`` inancını yitirmedi. Peşaver`de 20 Ocak 1988`de öldü. "``Hudutların Gandhi`si``" olarak da anılan Han Abdulgaffar Han vasiyeti üzerine Celalabat - Afganistan`a gömüldü.