Halk Söylencelerinde Türklerin Rumeliyi Fethi

Kısaca: Bu söylence, Türklerin, Rumeli’de fethettikleri yöreleri Türkleştirmelerinin hikayesini anlatılmaktadır.Söylencelerin doğruluğu tartışılabilir.yakıştırılmış olabilir. Ancak önemli olan söylence haline getirilen bu fetih macerasının taşıdığı mesajlardır.Bölge yerleşim yerlerinin isimlerinin ve coğrafyanın akılda kalmasını sağlar.Eğlenceli olduğu için öğrenim çağında ki çocukların ilgisini Rumeli’nin fethi konusu ve yer isimlerine çeker. ...devamı ☟

DİKKAT:Tarih bilgisi değil söylencedir.YAKIŞTIRMALAR ÇOKTUR.( Eskilerin Tarihi Romanı ya da Edebiyattaki adıyla MENKİBE dir.( velilerin kerametlerini anlatan kısa hikayelere menkıbe denilmiştir )

Bu söylence, Türklerin, Rumeli’de fethettikleri yöreleri Türkleştirmelerinin hikayesini anlatılmaktadır.Söylencelerin doğruluğu tartışılabilir.yakıştırılmış olabilir. Ancak önemli olan söylence haline getirilen bu fetih macerasının taşıdığı mesajlardır.Bölge yerleşim yerlerinin isimlerinin ve coğrafyanın akılda kalmasını sağlar.Eğlenceli olduğu için öğrenim çağında ki çocukların ilgisini Rumeli’nin fethi konusu ve yer isimlerine çeker. Türklerin Balkanlara ayak basması ve Orta Avrupa'daki fetihleri cihan, tarihinin akışını değiştirmiştir. Bu baş döndüren, zincirleme zaferlerle dolu fetihlerin ilk adımı MS. 1354 yılında Türk'lerin Rumeli'ye geçişi olmuştur. SEYYİD ALİ SULTAN halk arasında KIZIL DELİ ve Pehlivanlığın Piri olarak bilinir.M. 1310- 1402 yılları arasında yaşamıştır. Seyyid Ali Sultan rüyasın da Hz.MUHAMMED’den talimat alarak HACI BEKTAŞ VELİ’ye gelen 40 dervişten biridir. Hacı Bektaş Veli tarafından ORHAN GAZİ’ye Rumeli’nin fethinde hizmet vermek üzere yollanırlar. Orhan Gazi Rumeli'ye geçmeye karar verir ve bu işi oğlu SÜLEYMAN PAŞA’ya verir.

Süleyman Paşa dört yüz kahraman askeri yanına alır.Onları 40 lar denen 10 gruba böler.İşte bu gruplardan birinin komutanı da Kızıl Deli’dir.Diğer 40ların komutanları da

BAŞKOMUTAN:SÜLEYMAN PAŞA

1-MURAT BEY(Süleyman Paşa’nın ana-baba öz kardeşi) 2-YAKUP ECE BEY 3-GAZİ FAZIL BEY 4-GAZİ EVRENOS BEY 5-HACI İL BEY 6-PAŞA YİĞİT BEY 7-GAZİ MEHMET BEY 8-GAZİ MALKOÇ BEY a)-Gazi Mahmut Bey b)-Malkoçoğlu Mehmet bey 9-KIZIL DELİ BEY(SEYYİD ALİ SULTAN) a)-Balaban Bey(Deli balaban)(Kızıl Deli’nin alp-erenlerindendir) b)-Çakmak Bey 10-LALA PAŞA

Süleyman Paşa komutasında 400 cengaver Anadolu yakasındaki Belkıs Harabeleri’ne gelirler. Burası Çanakkale Boğazına hakim bir noktada bulunup Boğaz ve karşı Rumeli sahilleri göz kamaştırıcı bir panorama halinde uzanmaktadır.Buradan Rumeli çok güzel görünüyor .buranın adı “TEMAŞALIK” olsun derler.Günümüzde burası TEMAŞALIK tepesi diye bilinir.Yakınında kurulu köye de bundan dolayı “AYDINCIK(EDİNCİK)” derler.Rumeli’ye bakarak geçme planlarını tamamlarlar.Sonra aşağı doğru inerek sahile gelirler.Karşıya geçmenin en uygun buradan olacağına karar verilir.Bu bölge de eski kale kalıntıları vardır.Buraya da”VİRANCA HİSAR” derler.Aşağıda sahile yakın yerde ağaçlardan çardak yaparak geceyi burada geçirirler.Buraya da “ÇARDAK” derler. Sabah namazını burada kılarak 40 ar 40 ar 10 sallara binerek karşıya geçmeye başlarlar.

Ancak Kızıl Deli komutasındaki kırklardan biri sallara binmemiş kıyıda kalmıştır. O denize kum saçarak tepeciklerin üzerinde yürümeye başlar. Bunu gören salcılar döner onu da alırlar.Bu alp-erenlerden KUMBABA’dır. Yörenin adı daha sonraları KUMBABA KOYU olarak anılır (Burayı ziyaret edenler hala burada kumluğun bulunduğunu belirtirler). Kumbaba’nın mezarının Edirne-Uzunköprü’de olduğuna inanılır.Atının heybesine kum doldurup düşman askerlerinin gözlerine atarak onları saf dışı eder.”Heybemdeki kumlar nerede tükenirse görevim orada bitecek”dermiş.Son avuç kumu Uzunköprü’de atar ve şehit olur.Arkadaşları hemen oraya defnederler.
Kırklar Gelibolu’ya ulaşır. Çimpe kalesi civarında kanlı çarpışmalar olur. Bir sürü ölen olur Süleyman Paşa: Kızıl Deli’ye düşman ölüleriyle şehitleri “BUL,AYIR” der. Kızıl Deli’de ayırma işlerini erenleriyle yapar. Yörenin adı daha sonra “BOLAYIR” olarak anılır.Bolayır varmadan çıktıkları sahile yüzümüzü ak çıkardın “AKLİMAN”olsun adın derler.Günümüzde bu isimle anılır.Bolayır’dan bakınca aşağıda güller içinde ki kasabayı görürler”GÜLÜ BOL” derler. Buranın adı daha sonra “GELİBOLU” olarak anılır.
Yakup Ece Bey'in önderliğinde fethedilen bölgeye Süleyman Paşa tarafından ECEABAT (Ece'nin imar ettiği, Ece'nin kurduğu) adı verildi
Gazi Evrenos Bey'in önderliğinde fethedilen bölgeye Süleyman Paşa tarafından “Evren in iaşe si “ için anlamında “EVREŞE” köyü kurulmuştur.
Hacı İl Bey Rumeli fethin de Bolayır yakınların da eski bir hisarı onarıp getirerek akıncılarıyla birlikte yaşanır hale getirip ,üs olarak kullanmıştır. Buraya da yaşanabilir anlamında “KONURHİSAR” adını verir. Keşan civarına varırlar.Ormanlık ve domuzların bol oduğu dere kenarına gelirler. Buraya da “DOMUZ DERESİ” adını verirler..Keşanın ilerisinde ki tepe ye de Paşayiğit Bey komutasında alp-erenleri üs kurarlar.Bura da kurulan yerleşim yerine de “PAŞAYİĞİT’ köyü derler. Daha sonra, kuzeye doğru ilerlerler. Karşılarına bir nehir çıkar. Nehirde birbirlerine tutunabilmeleri ve kaybolmamaları için karşı tarafa ip salarlar. İşte bu bölgenin adı da İPSALA olur. Yorgun düşen alp-erenler dinlenmek üzere mola verirler. Nereden erzak bulabileceklerini sorarlar ve kendilerine tarif edilen yöne doğru ilerlerler. Onların yiyecek almaya geleceklerini öğrenen Rum halk, bu arada, etleri zehirler. Etlerin zehirlendiğinin farkına varan Kırklar, bunları almaktan yaz geçer. Çünkü dervişin biri, burada”MAL- KARA”diyerek durumu gruba haber vermiştir.. Bunun üzerine yörenin adı MALKARA olarak kalır. Başka bir yöreden yiyeceklerini alıp yola devam ederler. Grup bu sefer susamıştır. Susuzluklarını gidermek için Mehmet Gazi’ye başvururlar. Mehmet Gazi hayırlı bir keramet gösterir ve bastığı yerden su çıkarır. Su son derece boldur. Mehmet Gazi hayırı buldu diye yöreye HAYRABOLU adı verilir. Kızıl Deli’ye Süleyman Paşa tarafından Gümülcine’ye kadar geniş bir alan sorumluluğuna verilmiştir. Kızıl Deli komutasındaki erenlerden Deli Balaban bey’e Kızıl Deli(Seyyid Ali Sultan) tarafından Malkara –Uzunköprü arasında bir bölge sorumluluğu verilir.Kurdukları köye “BALABANLI”(günümüzde Uzunköprü Balaban Köy) derler. Kızıl Deli(Seyyid Ali Sultan) tarafından Çakmak Bey’e de Uzunköprü’nün güney batısındaki Meriç nehiri kıyısının iki yakasının sorumluluğu verilir.Buraya da “ÇAKMAKKÖY”denir

Alp –erenler Meriç kıyısına gelirler. Burada güneşin doğuşuna hayran katırlar. Yörenin adı GÜNDOĞAN olur (Şimdiki Meriç). Yola devam ederken, Seyyid Ali Sultan’ın boynundaki örtü yere düşer. Bunu çocuklar alır ve karşı tarafın saflarına götürürler. Düşman saflarından örtüsünün alınmasını isteyen Sultan at üstünde ilerlemekte olan beraberindekilere “in ve ez” komutunu verir. Bunun üzerine attan inerler ve örtüyü almak üzere karşı safın üstüne giderler. Burası ENEZ olarak bilinir. Orada görürler ki karşılarında düşman değil örtülere bürünmüş kadınlar durmaktadır. Bu kadınlar feracelere bürünmüştür, Bu yörenin adı FERECIK olur. Kırklar örtüyü alıp yollarına devam ederler. Yolda serinledikleri bir yerde Sultan bir çınar ağacı diker. Sonraları bu ağaç, ulu bir çınar olur. Yöre halkı da buraya DEDEAĞAÇ der, dedenin diktiği ağaç anlamında. Kırklar yollarına devam eder ve bir kaleye varırlar. Kaleyi fethedeceklerdir ancak, arazi yumuşaktır, ilerlemekte zorlanırlar. Seyyid Ali Sultan’a sorarlar “ne yapalım?” diye. 0 da, “gömülün içine toprağın” der. Toprağın içine gömülerek ilerlerler. Buranın adı GÜMÜLCİNE kalır. Kırklar, yaklaşık üç yıl içinde geniş bir bölgeyi ele geçirirler ve geçtikleri bölgeler onlardan kalan anılarla isimlendirilir. Sonuçta Edirne’ye gelirler.ve Edirne’nin kırlarında rahatlayıp, biraz dinlenmek isterler. Bu ara da erler zindeliklerini de korumak için güreş tutmaya başlar. Amaçları, sabaha dek güreş tutmaktır. Ancak tam bu niyetle güreşe yeni başlamışken düşman kuvvetlerinin üzerlerine gelmekte olduğunun haberini alırlar. Hemen toparlanma kararı çıkar, ne var ki, güreş tutan erlere bir türlü güreşi bıraktıramazlar. Bu arada, Seyyid Ali Sultan : “ne zaman bırakırlar güreşi diye düşünürken tamam der “sabaha kadar dediğimize göre horozlar ötene dek onlar güreşi bırakmaz, ötün ya mübarekler !” diyerek talimat verir. Bunun üzerine çevredeki horozlar hep bir ağızdan öter. Kırkağaç bölgesinde günümüzde de horozlar sabah henüz olmadan, saat üç gibi öter diye inanılmaktadır. Kırklara dönersek, horozların öttüğünü duyunca, sabah oldu diye düşünerek güreşi bırakırlar, ama kimin galip kimin yenik olduğunu bilemezler. Hepsi güreşe devam edebilecek durumdadır. Bu durumda, sorunu çözmesi için Seyyid Ali Sultan’a başvurulur. 0 da, “sırtında kum taneleri olan mağlup demektir” şeklinde görüş bildirir. Böylece güreşen erlerin sırtlarını yoklarlar, kimin sırtında kum varsa, onun sırtı yere gelmiştir, o yeniktir diye düşünerek galipleri ilan ederler. Türk geleneklerinde pehlivanların sırtının yere gelerek yenik ilan edilmeleri geleneğinin başlangıcı da böylece Seyyid Ali Sultan söylencesine bağlanır. Bunu, 1825 öncesi güreşlerde “pir” olarak Seyyid Ali Sultan’ın gösterilmesi de doğrulamaktadır. Söylencenin sonunda, uzun süren güreş sonrasında erler yorulmuştur, Düşman üstlerine gelince yorgun yakalanan erler, bulundukları yerde şehit düşerler. Kırk erin de şehit düştüğü yerden birer pınar fışkırır. Böylece yörenin adı KIRKPINAR diye anılır. Bundan sonra yapılan güreşler de bu söylence anısına KIRKPINAR GÜREŞLERI diye anılır.Süleyman Paşa tarafından Edirne bölgesinin sorumluluğu da Lala paşa ya verilir.Lala paşa beyin erenleriyle üs kurduğu yere de “LALA PAŞA” denir. Süleyman Paşa tarafından bu günkü Bulgaristan topraklarındaki bir bölge de Malkoç bey ve alp-erenlerine verilir.bu bölgeye de “MALKOÇ OVA” denir.(Günümüzde Bourya şehridir.) DERLEYEN:ŞAHİN ŞENGÜL([email protected])

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.