S2: Hangi ürünler Gümrük Birliği’nin kapsamındadır? Gümrük Birliği, sanayi mallarında ve işlenmiş tarım ürünlerinde yapılan ticareti kapsar. Ancak, Gümrük Birliği’nin yürürlüğe girmesinden hemen sonra, AB ve Türkiye arasında ihale piyasalarının karşılıklı olarak açılmasına ve hizmet ticaretinin serbestleştirilmesine yönelik müzakereler başlatılması için Ortaklık Konseyi tarafından bir tarih belirlenmesi gerekti. Ayrıca, AB ve Türkiye arasında bir ortaklık kuran Ankara Anlaşması, iki taraf arasında yerleşme özgürlüğü ve hizmet sunma özgürlüğü üzerindeki kısıtlamaların kaldırılmasını öngörür. Taraflar arasında hizmetlerin ve kamu alımlarının serbestleştirilmesi için müzakereler başlamıştır.
S3: Gümrük Birliği AB için mi, Türkiye için mi daha yararlıdır? Türkiye’nin toplam AB ihracatındaki payı, 1995 yılında %2,3 iken 1999’da %2,7 oldu (eldeki en son rakam). İthalat için bu rakam, 1995’te %1,7 idi, 1999’da %1,9 oldu. Görüldüğü gibi, Türkiye’nin AB ticaretindeki payı hem ithalat hem de ihracat açısından olumlu yönde ve aynı ölçülerde gelişti. 1999 itibariyle, Türkiye AB’nin yedinci en büyük ihracat müşterisidir (1990’da dokuzuncu idi) ve AB’ye ihracat yapan ülkeler arasında onüçüncü sıradadır (1990’da onyedinci sıradaydı). Bu rakamlar gösteriyor ki Gümrük Birliği anlaşmasından her iki taraf da yararlanmıştır.
S4: Gümrük Birliği’nin Türkiye için faydaları nelerdir? Tüketiciler için, Gümrük Birliği, Türk piyasasında artan rekabet nedeniyle, daha yüksek kalite, daha ucuz ürünler ve daha fazla çeşitlilik getirmiştir. Avrupa teknik normları kullanıldıkça tüketicilerin korunması artacaktır. Üreticiler ve sanayi de, istikrarlı ve büyük bir ihracat pazarına erişim yanında, daha ucuz ve daha kaliteli girdilerden yararlanıyorlar. Büyük ve istikrarlı bir pazarın varlığı, 1998 yılındaki ekonomik krizde önemini gösterdi. O dönemde, Türkiye’nin AB dışındaki belli başlı pazarlara ihracatı azalırken, AB Türkiye için başlıca ihracat piyasası olmaya devam etti ve krizin olumsuz etkilerini kısmen telafi etti. (Türkiye’nin ihracatında AB’nin payı 1997’de %46,6’dan 1998’de %50’ye, 1999’da %53,9’a çıkarken, aynı dönemde AB’den ithalat %51-52 düzeylerinde kaldı. Aynı dönemde OECD üyesi olmayan ülkelere ihracat 1997’de %40,7’den 1998’de %37,1’ye, 1999’da %29,2’ye geriledi.)
S5: Türkiye hem ithalatta hem de ihracatta AB’ye daha bağımlı hale mi geldi? Türkiye’nin toplam ticaretinin yarıya yakını, genel olarak AB ile gerçekleşir ve bu profil, Gümrük Birliği’nin yürürlüğe girmesinden beri değişmemiştir. Türkiye’nin ihracatında AB’nin payı 1995’te (Gümrük Birliği’nin başlamasından bir yıl önce) %51,2 idi ve bu rakam 2000 yılında %52,5 oldu. Türkiye’nin toplam ithalatında AB’nin payı, 1995’te %47,2, 2000’de %48,9 oldu. Görüldüğü gibi, AB’nin payı istikrarlı olmuştur ve dalgalanmalar, esas olarak, Türk parasının ve Türk ekonomisinin istikrarsızlığı nedeniyle meydana gelmiştir.
S6: Gümrük Birliği yüzünden Türkiye’nin AB ile ticaret açığı artmış mıdır? Gümrük Birliği öncesinde, 1993, 1994 ve 1995 yıllarında, Türkiye’nin ticaret açığında AB’nin payı, sırasıyla, %44,56, %44,15 ve %41,09 oldu. 2000 yılında bu rakam %45,15 düzeyindedir. Bunlar gösteriyor ki Gümrük Birliği göreli olarak ticaret açığını büyütmemiştir. Elbette ki toplam ticaret açığı mutlak olarak artmıştır fakat bunun nedeni, genel ticaret hacmindeki büyüme ve kur hareketleridir.
S7: Gümrük Birliği tüketim malları ithalatında büyük bir artışa yol açmış mıdır? Tüketim malları, Türkiye’nin toplam ithalatı içinde küçük bir yer tutmaktadır (ithalatın %10’u civarında). Geri kalan %90, sermaye malları, yarı mamul mallar ve hammaddelerdir. Bunlar üretimde girdi olarak kullanılır. Bu sağlıklı ithalat yapısı, Gümrük Birliği’nin uygulamaya girmesinden beri değişmemiştir.
S8: Türk işadamları Gümrük Birliği’nden şikayet ediyorlar mı? Türkiye’de işadamlarının en büyük şikayetleri, Gümrük Birliği’nden ziyade, 20 yıldan daha uzun bir zamandır devam eden makro-ekonomik istikrarsızlık, yüksek enflasyon, finansman imkanlarına erişmedeki zorluklar ve, eğitim ve AR-GE dahil, kamu kesimi desteğinin yetersizliği gibi konulardadır.
S9: Tekstil sektörü için ne söylenebilir? Tükiye’nin AB’ye tekstil ve giyim ihracatı 2000 yılında 7,5 milyar Euro düzeyine ulaştı. Bunun anlamı, 1999 yılına göre neredeyse 1 milyar Euro tutarında ve 1995 yılına (4,3 milyar Euro) göre ise %72 oranında bir artıştır. Oysa, aynı dönemde AB’nin toplam tekstil ve giyim ithalatı sadece %54 oranında büyümüştür. Bu sektörde Türkiye’nin dış ticaret fazlası, 2000 yılında 5,8 milyar Euro düzeyine çıktı – bu rakam, 1995’teki fazlaya göre %65’lik bir büyümeyi ifade etmektedir. Bu sektördeki AB ithalatında Türkiye’nin payı da arttı: 1995’te %9,5’ten 2000’de %10,8’e.
Türk tekstil endüstrisi, AB tarafından yapılan ve rakip ülkelerin AB pazarına daha kolay girmesine olanak veren iki taraflı serbest ticaret anlaşmaları yüzünden AB içindeki ayrıcalıklı piyasa pozisyonunu yitirebileceğinden endişe etmektedir. AB, kendi tekstil sektörünü desteklemekten vazgeçmek niyetinde olmasa da, piyasayı esas olarak DTÖ gelişmeleri çerçevesinde açmaktadır. Bu bağlamda, Türkiye için tercihli erişim zaten yalnızca üç yıl daha sürecektir. Ayrıca, AB’nin tekstil komitesine katıldığı için Türkiye gelişmeler hakkında düzenli olarak bilgi almaktadır.
S10: Gümrük Birliği’nden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmek için Türkiye’nin daha neler yapması gerekir? Türkiye, Gümrük Birliği’nden kaynaklanan yükümlülüklerinin hepsini değil ama çoğunu yerine getirmiştir. Örnek olarak:
1. Ticaretin önündeki teknik engellerin kaldırılması (1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı, Madde 8);
2. Ticaret politikasının uyumlulaştırılması, Topluluk’un tercihli gümrük rejiminin uygulanması (1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı, Madde 16);
3. Devlet tekellerinin kaldırılması (1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı, Madde 42);
4. Ekonomik gelişmeyi teşvik etmek için devlet yardımları ve yapısal intibakın gerçekleştirilmesi (1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı, Madde 34).
S11: Gümrük Birliği’nden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmek için AB’nin daha neler yapması gerekir? AB Gümrük Birliği’nden kaynaklanan bütün yasal yükümlülüklerini yerine getirmiştir. AB’nin 1995’te vaad edilen mali yardımı vermemiş olduğu yolundaki iddialara gelince, Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye toplam mali yardımının dikkate değer olduğu kaydedilmelidir. Toplam taahhütler, kredi şeklinde kabaca 3.920 milyon Euro, hibe şeklinde ise 1.561 milyon Euro düzeyinde olmuştur. Bu fonların bir bölümü, özel olarak Gümrük Birliği’nin yoğunlaştırılması için tahsis edilmiştir.
S12: Türkiye Gümrük Birliği’ni feshederse ne olur? Gümrük Birliği öncesi ticaret rakamlarından görüldüğü gibi, AB, bir gümrük birliğinin varlığından bağımsız olarak, Türkiye’nin en önemli dış ticaret ortağı olmaya devam edecektir. Ancak, daha fazla bürokrasi ve gecikmeler olacak ve bunlar büyüme ve ticaret üzerinde olumsuz bir etki yapacaktır. Gümrük Birliği çerçevesinde, Türkiye büyük bir ticaret blokunun içinde olduğundan, örneğin DTÖ bünyesinde, uluslararası ticaret görüşmeleri ve ihtilaflarında daha büyük bir ağırlığa sahiptir. Tek başına hareket ettiğinde ise, Türkiye sesini duyurmada çok daha fazla zorluk çekerdi. Gümrük Birliği’nin feshedilmesi, Türkiye’nin katılım sürecinde büyük bir geri adım olurdu. Şimdi, hizmetleri ve kamu alımlarını dahil ederek Gümrük Birliği’ni yoğunlaştırmak, Türkiye’yi Avrupa’ya gittikçe yaklaştırmak ve rekabeti, saydamlığı ve iyi yönetimi geliştirmek önemlidir. Bütün bunlar, tüketicilerin, KOBİ’lerin ve Türk endüstrisinin yararına olacaktır.
S13: Türkiye, ithal mallar için AB’nin bütün teknik standartlarını neden kabul etsin? Türkiye’nin kendi standartları veya uluslararası standartlar aynı ölçüde geçerli değil mi? Malların serbestçe ve engelsiz dolaşması için, sadece tarifeleri değil, ticaretin önündeki teknik engelleri de kaldırmak gerekir. Bu konuda, Türkiye kendi teknik mevzuatını AB ile uyumlu hale getirmek ve 2001 başında uygulamaya geçmek için taahhütlerde bulunmuştur. Ancak, bu taahhüt yerine getirilmemiş olup bu yüzden dış ticarette sürekli problemler yaşanmaktadır. Bir çerçeve yasa kabul edilmiş olmakla beraber, belgelerin karşılıklı olarak tanınması dahil, tali mevzuat kabul edilmesi ve etkili uygulama sağlanması gerekiyor. Bu alanda ilerleme kaydedilmesi, katılım süreci bakımından da önemlidir.
S14: Türkiye’ye gelen yabancı dolaysız yatırım miktarında niçin artış olmamıştır? Başka ülkeler karşısında Türkiye’nin sahip olduğu göreli avantajlar ve Avrupa’daki büyük piyasalara engelsiz ihracat yapma olanağı nedeniyle, Gümrük Birliği’nin bir sonucu olarak büyük miktarda yabancı dolaysız yatırım girmesi gerekirdi. Fakat, Türkiye’deki politik ve ekonomik istikrarsızlık, kırtasiyecilik, yolsuzluk ve eksik rekabet yüzünden, bu gerçekleşmedi. Yabancı şirketleri, Polonya ve Macaristan gibi diğer aday ülkelerde yaptıkları gibi, Türkiye’de yatırım yapmaya teşvik etmek için, iş ortamında büyük iyileşmelere ihtiyaç vardır.
S15: Türkiye başka ülkeler ile niçin serbest ticaret anlaşmaları yapamaz? Gümrük Birliği, Türk ticaret politikasının AB’nin ticaret politikası ile uyumlu hale getirilmesini gerekli kılmaktadır. Bu nedenle Türkiye, AB’nin kendileriyle tercihli anlaşmalar yapmış olduğu üçüncü ülkeler ile serbest ticaret anlaşmaları müzakere etmelidir. Bu üçüncü ülkeler, kimi zaman, Türkiye ile müzakere etmeye isteksiz olmaktadır. Avrupa Komisyonu, bu sorunu çözmek için, üçüncü ülkeler ile müzakere metinlerine, Türkiye’nin mutabık kalınan ticari serbestleşmeden otomatik olarak yararlanmasını öngören bir hüküm konulmasını önermiştir. Ayrıca, Türkiye’yi en baştan itibaren sürecin içine tam olarak katmak için, iki ayda bir yapılacak bilgilendirme toplantılarıyla, ticaret politikası konusunda AT ve Türkiye arasında yoğunlaştırılmış bir diyalog başlatılmıştır.