Adanın Mitolojideki Yeri
Ada dünya mitolojisinde ve tarihinde Aretias, Areionesos (İlk çağ adı), Nesos, Area, Areos, Chalceritis (Romalıların verdiği ad) adları ile karşımıza çıkmaktadır. Kıyıdan bir mil açıkta bulunan ada 40. 000 metre karelik yüzölçümüne sahiptir. Bir söylenceye göre ada kentin güney doğusunda yer alan ve görünümü bir kartal gagasını andıran Gedikkaya`dan kopan bir parçanın denize yerleşmesiyle oluşmuştur. Adada tarihle doğa iç içedir. Kalıntılardan çepe çevre surlarla çevrili olduğu anlaşılmaktadır. Surların yapımındaki inşaat işçiliği Giresun Kalesiyle aynı tekniktedir. Pontuslular dönemine ait olduğu kuvvetle ihtimaldir. Tarihi kalıntılarından iki büyük şarap fıçısı, bir mabet harabesi, tapınak yeri, ayakta kalan surlar ve gözetleme kulesi en göze çarpanlardandır. Doğu ucundaki "Hamza Taşı" antik çağlardan kalma bir dikittir. Çağlar boyunca yöre insanları için mistik güç kaynağı olmuştur. Romalı bilgin Pilinius "Ilistariaum Mundi" adlı eserinde, adada savaş tanrısı Mars`a sunulmuş bir açık hava mabedinden söz eder ve şunları yazar " a€¦. . ve Pharnace`nin karşısında Chalceritis, Yunanlıların Mars`a vakfedilmiş olan Arias`ı bulunur. Burada kuşların kanatlarını vurarak yabancılarla mücadele ettiği söylenir." Ada mitolojide geçen Altın Post peşindeki Argonautlar ile ilgili önemli bir olaya sahne olmuştur. Thabai Kralı Athamanas`ın, Nefele adlı karısından iki erkek çocuğu olur. Sonraki yıllarda ikinci kez evlenen kral çocuklarını kurban ederse ülkesinin kıtlıktan kurtulacağına inandırılır. Bunu öğrenen anneleri Nefele çocuklarını bulut ve buğuya sararak uçan altın bir posta bindirir ve onları Karadeniz`e doğru gönderir. Çocuklardan biri Çanakkale boğazında fırtınaya tutularak ölür, diğeri yoluna devam eder ve mitolojik kişilerce Çanakkale boğazı ile Kafkasya arasında bir yere saklanır. Herakles döneminde aralarında Güç Tanrısı Herkülün de Bulunduğu bir gurup yiğit altın postu ele geçirmek amacıyla Karadeniz`e açılırlar. Bir sürü serüven yaşadıktan sonra Aretias adasına gelirler. Altın postun burada saklı olduğuna inanmaktadırlar. Ancak adada onları ejderha yapılı kuşlar karşılar. Herkül`ün daha önce Stymphales Gölü çevresinden kovduğu kuşlar buraya yerleşmişlerdir. Kuşlar tüylerini ok gibi fırlatarak saldırıya geçerler. Argonautlar kalkanlarıyla kendilerini korumaya çalışsa larda bir arkadaşlarını yitirmekten kurtulamazlar. Sonunda kuşları öldürür ve altın postu aramaya koyulurlar. Bulamayıncada adayı lanetleyerek ayrılırlar. 1984 yılında kaptan Tim Severin yönetimindeki araştırma ekibi bu efsanevi yolculuğu tekrar canlandırmak için Argo gemisinin aynısını hiç çivi kullanmadan yaptırır ve kürek çekerek Giresun Adasına gelirler. National Geographic dergisininde bulunduğu bu seyahati BBC Televizyonu 12 kişilik bir ekiple belgeselleştirir ve tüm dünyaya bu ada tanıtılır. Romalı bilgin Pilinius`un "Histarium Mundi" adlı eserinde ve ünlü Mitos yazarı Apollonius`un (İ. Ö. 295-195) "Argonautiga" alı eserinde konu dahada detaylı işlenmektedir. Başka bir efsane Kral Mitridates`in kızına ilişkindir. Kralın genç ve güzel kızıyla pek çok soylu kişi evlenmek istemektedir. Kız ise hiçbirini istemez, çünkü kalenin eteklerinde koyunlarını otlatan bir çobanı sevmektedir. Kral buna kızar, kızını adadaki manastıra kapatır. Çobanı yakalatarak manastırın önündeki kiraz ağacına astırır. Kızda ertesi gün kendini manastırın kulesine asar. Üçüncü bir öykü şöyledir. İsrail Oğulları Hazret-i Yusuf`un altından bir heykelini yapar. Mısır`dan göç edip Filistin`e vardıklarında Musa Peygamberden heykeli getirmesini isterler. Hazret-i Musa mucizeyle heykeli Filistin`e getirir. Burada Fenikeliler heykeli alıp Kıbrıs`a götürürler. Yunanlılar heykeli Kıbrıs`tan alarak Olimpos Dağına yerleştirirler. Pers İmparatoru Dara (Dareios) Anadolu ve Yunanistan`ı ele geçirince altın heykeli Mısır`a geri verir. Bundan sonra heykel tekrar Fenikelilerin eline geçer. Bu kez getirip Aretias Adasına yerleştirirler. Altın heykeli almak için Yunanlıların Giresun Adasına kırk kez saldırdıkları söylenir. Geçmiş alt kültürlerden izler taşıyan ada, eşine ender rastlanır bir doğa harikasıdır. Mevcut kalıntılar;insanoğlunun doğaya egemen olma isteğini vurgular. İnsan bir anda kendisini tarihin mitolojinin derinliklerinde bulur. Geçmiş uygarlıkların inançlarını ve törelerini yaşar gibi olur.Giresun Rehberi