Bir gezegen (veya seyyare), kendi yerçekimi sayesinde yuvarlak hâle gelecek kadar büyük olan ancak bir termonükleer füzyon başlatacak kadar büyük olmayan ve Uluslararası Astronomi Birliği'ne göre (tüm gezegen bilimcilere göre değil) komşu bölgesini gezegenimsilerden temizlemiş, bir yıldız veya yıldız kalıntısı yörüngesinde dönen astronomik cisimdir.
Gezegen terimi, tarih, astroloji, bilim, mitoloji ve din ile bağları olan antik bir isimdir. Dünya'nın dışında, Güneş Sistemindeki beş gezegen genellikle çıplak gözle görülebilir. Bu gezegenler birçok erken kültür tarafından birer tanrı veya tanrıların elçileri olarak görülüyordu. Bilimsel bilgi birikimi ilerledikçe, insanların gezegenlere ilişkin algısı değişti. 2006 yılında, Uluslararası Astronomi Birliği (IAU), Güneş Sistemi içindeki gezegenleri tanımlayan bir kararı resmen kabul etti. Bu tanım birçok gezegen kütlesini, nerede veya neyin yörüngesinde döndüklerine göre gezegen tanımına dahil etmediğinden tartışmalıdır. 1950'den önce keşfedilen gezegensel cisimlerin sekizi şu anki tanım kapsamında "gezegen" olarak isimlendirilmeye devam edilse de, Ceres, Pallas, Juno, Vesta (her biri asteroit kuşağında birer gökcismidir) ve Plüton (ilk keşfedilen Neptün ötesi cisim) gibi bir zamanlar bilim camiası tarafından gezegen olarak kabul edilen bazı gök cisimleri, mevcut gezegen tanımı altında artık gezegen olarak adlandırılmamaktadır.
Batlamyus, gezegenlerin Dünya'nın yörüngesinde ilmekler atarak döndüğünü düşünmüştür. Gezegenlerin Güneş'in yörüngesinde döndüğü fikri birçok kez öne sürülmüş olsa da, bu görüşün Galileo Galilei tarafından gerçekleştirilen ilk teleskopik astronomik gözlemlerden elde edilen kanıtlarla desteklendiği 17. yüzyıla kadar desteklenmedi. Yaklaşık olarak aynı tarihlerde Johannes Kepler, Tycho Brahe tarafından teleskopun icadı öncesinde toplanmış verileri dikkatli bir şekilde analiz ederek gezegenlerin yörüngelerinin dairesel değil, eliptik olduğunu buldu. Gökbilimciler gözlem araçları geliştikçe her bir gezegenin aynı Dünya gibi yörünge kutbuna göre eğik bir eksen etrafında döndüğünü ve bazı gezegenlerin de Dünya'ya benzer şekilde buz tabakaları ve mevsimler gibi özelliklere sahip olduğunu gördüler. Uzay Çağı'nın başlangıcından bu yana, uzay sondaları ile yapılan yakın gözlemlerle, Dünya ve diğer gezegenlerin volkanizma, kasırgalar, tektonik hareketler ve hatta hidroloji gibi özellikleri paylaştığı keşfedildi.
Güneş sistemindeki gezegenler düşük yoğunluklu ve büyük dev gezegenler ile dev gezegenlere kıyasla daha küçük ve kayalık karasal gezegenler olarak ikiye ayrılır. Uluslararası Astronomi Birliği'nin tanımına göre Güneş sisteminde sekiz gezegen bulunmaktadır. Güneş'e olan uzaklıklarına göre sıralandığında Merkür, Venüs, Dünya ve Mars olmak üzere dört karasal ve onların ardından Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün olmak üzere dört dev gezegen bulunmaktadır. Güneş sistemindeki gezegenlerin altısının yörüngesinde dönen bir veya daha fazla doğal uydu bulunmaktadır.
Samanyolu'ndaki diğer yıldızların etrafında birkaç bin gezegen keşfedilmiştir. 1 Ocak 2021 itibariyle 3.242 gezegen sisteminde (720 çoklu gezegen sistemi de dahil olmak üzere) Dünya ile neredeyse aynı boyutta 100'den fazla; Dünya'nın Güneş'e olan uzaklığıyla aynı göreli uzaklığa sahip, yani başka bir deyişle yıldız çevresindeki yaşanabilir alanda bulunan dokuz; boyutları bakımından hemen hemen Ay'ın boyutundan Jüpiter'den iki kat büyük gaz devlerine kadar çeşitli büyüklüklerde 4.395 güneş dışı gezegen keşfedilmiştir. Kepler Uzay Teleskobu ekibi 20 Aralık 2011'de Güneş benzeri bir yıldız olan Kepler-20'nin yörüngesinde dönen ilk Dünya büyüklüğündeki güneş dışı gezegenler olan Kepler-20e ve Kepler-20f'nin keşfini bildirdi. Kütleçekimsel mikromercekleme verilerinin analizini yapan 2012 tarihli bir araştırmada, Samanyolu'ndaki her yıldız için ortalama en az 1,6 bağlı gezegen olduğunu tahmin edilmektedir. Güneş benzeri yıldızların yaklaşık beşte birinin, yaşanabilir bölgesinde Dünya büyüklüğünde bir gezegene sahip olduğu düşünülmektedir.