Güney Cephesi Orduları Genel Komutanı.
Rokosovski ve Vasilevski ile aynı kuşaktandı. 1896`da yoksul bir köylü çocuğu olarak doğdu, 1974`te öldü. Daha çocukken Moskova`ya, amcasının yanına gönderildi. Orada günde 20 saat fabrikada çalışıp aynı fabrikanın zemininde uyuyarak büyüdü. Tıpkı Rokosovski gibi, o da çarlık ordusunda süvari olarak savaştı. Devrimden sonra Bolşevik Partisine yazıldı. Eve döndü - 1918`e kadar. O yıl tekrar orduya döndü; bu defa bir Kızıl Ordu askeri olarak. Kendini yetiştirmiş bir askerdi, bu yüzden, Kızıl Orduda hızla terfi etti. 1923`te bir atlı süvari alayının komutanı oldu.
Kararlı, çelikten bir disipline sahip, eğilmez biriydi. 1930`da 2`nci Süvari Tugayı Komutanıa€¦ Artık seminerler veriyor, askeri oyunlar ve manevralar üzerine çalışıyor ve çeşitli askeri konularda makaleler yazıyordu. Bu yıllarda tanklara özel bir ilgi gösterdiği biliniyor. 1939`da Moğolistan sınırına gönderildi. Moğolistan`ı olası bir Japon işgaline karşı (kelimenin her anlamında) örgütledi. Japonlar Moğolistan`a saldırıya geçtiğinde, üç aşamalı bir karşı saldırı örgütledi, zayıf komutanları görevden aldı, ve böylece doğan güçle, Japonları hızlı bir harekat sonucu dağıtmayı başardı. Bu savaşın ayrıntılarını anlatmayalım; ama denebilir ki Jukov`un ani manevralar, askerlerine kazandırdığı, kendisinin neredeyse doğuştan sahip olduğu üstün disiplin ve fedakarlık duygusu ve düşmanı zayıf noktalarından vuran olağanüstü sezgisi ile savunma durumunda bile asla saldırıdan vazgeçmeyen karakteri kendini ilk burada göstermiştir. Operasyon Mars ve Uranüs`te bunların çok yararı görülecektir. Kayıp vermekten çekinmezdi; ona göre bunlar savaşın doğasının sonucuydular.
1940 Aralık ayında Stalin tarafından Moskova`ya çağrıldı. Burada, Almanların muhtemel bir saldırısı üzerine çok sayıda üst rütbeli subayla birlikte düzenlenen savaş oyunlarına katıldı. Jukov`un oyunlardaki rolü, «mavi taraf» olmaktı - yani o Almanları temsil ediyordu. Tutkulu karakteri ve kişiliği Stalin`i etkilemiş olmalıdır. Sovyetler Birliği Genelkurmay Başkanlığına getirildi. Alman saldırısına kadar, günde 15 saat Sovyet savunma kuvvetlerinin reorganizasyonuyla uğraştı. İtiraf etmek gerek ki, işi zordu; eğitimsiz ve tecrübesiz subaylar ve savunma doktrininde zayıflıklarla uğraşması gerekiyordu. 22 Haziran 1941 onun en zor günü olsa gerektira€¦ 29 Haziran`da Sovyet Yüksek Kumandanlığı (Stavka) karargahında Alman ilerlemesinin nasıl durdurulacağı üzerine acil bir toplantı örgütlendi. Jukov burada, Kiev`in süratle bırakılması ve daha geride savunma hatları örgütlenmesi gerektiğini söyledi - bazıları bunun üzerine Genelkurmay Başkanlığından alındığını söyler. Ancak Stalin`in Jukov`a güveninin sarsılmadığı görülüyor; çünkü süratle kuzey cephesine, Leningrad savunmasını örgütlemeye gönderildi. Şehir 900 gün boyunca Alman kuşatmasına karşı direndi; bu, en çok Jukov`un başarısıdır. Ama Jukov`un en büyük başarısı Moskova önlerinde Alman saldırısını püskürtmesindedir - hiç değilse, Stalingrad`dan önceki en büyük başarısı. Ve Stalingrad`dan sonraki en büyük başarısı da Berlin`in düşürülmesidir. Sovyet birliklerinin zafer yürüyüşünde, Berlin`de, beyaz bir atın üzerinde, en öndedir - ne de olsa eski bir süvaridir Jukov.
1957`de, Kruşçev tarafından Savunma Bakan Yardımcılığı görevinden uzaklaştırıldı. Sonra, onun çok kaba olduğu söylentileri yayıldı ortalığa ve dalga geçenler görüldü. Sertliğinden ötürü alaya aldılar, oysa Jukov, biraz da bu sertliğiyle, kurduğu ceza taburları ve kurşuna dizme birlikleriyle Sovyet saflarında çelik bir disiplin kurmuştu. 1965`te, zaferin 20`nci yıldönümünde eski askerleriyle buluştu; bunlar işçiler ve köylülerdi, kendisi gibi. 1974`te öldü.
Kızıl Ordu askerleri, savaş boyunca öyle güvenmişlerdi ki Jukov`a (ve bu hiç şüphesiz haklı bir güvendi), şu söz saflarda hep söylenir olmuştu:
«Jukov`u bulduğunuz yerde zaferi de bulursunuz.»
Jukov Sovyetler Birliği`nin en değerli madalyası olan Sovyet Kahramanlık Madalyası ile dört kez ödüllendirilen iki kişiden biridir.