Georg Wilhelm Pabst (1885-1967), Neue Sachlichkeit (Yeni Nesnellik) adı verilen görüşün en önemli örneklerini veren Avusturya kökenli Alman film yönetmeniydi. İlk filmi Der Schatz'ı (Define, 1923) çevirdi. Ünlenmesini sağlayan üçüncü filmi Die Freulose Gasse (Neşesiz Sokak, 1925) savaş sonrası Viyana'sında sevdiği erkek uğruna kendini feda eden bir hayat kadınıyla, bir Amerikan subayının kötü yola düşmesini engellediği bir genç kızın öyküsünü konu edindi. Enflasyonun, karaborsanın, kuyrukların halkı ezdiği Viyana'da, gemisini kurtaranların nasıl bolluk içinde yaşadıklarını gösteriyordu. Filmde Asta Nielsen'in yanı sıra, Mauritz Stiller'in bir filminde oynamış olan Greta Garbo'yu perdeye getirdi.
Pabst, aynı zamanda Ruhbilimsel gerçeklik olarak değerlendirilen bu sinema anlayışına örnek olan iki film yönetti: Geheimnisse einer Seele (Bir Ruhun Gizleri, 1926) ve Die Liebe der Jeanne Ney (Jeanne Ney'in Aşkı, 1927). İlk film psikanilizi gündeme getiriyor, suç işleme eğilimli bir kimya öğretmeninin psikanalizle iyileşmesini konu ediniyordu. O yıllarda Paris'te bulunan Ilya Ehrenburg'un son romanını uyarlayan ikinci film ise bir komüniste gönlünü kaptıran genç bir Fransız kızının, Kırım'dan Paris'e uzanan ve mutlu sonla noktalanan öyküsünü işledi.
Abwege (Bunalım, 1928) sarsıntı geçiren bir evliliği, Frank Wedekind'in oyunundan uyarlanan Die Büchse der Pandora, (Pandora'nın Kutusu, 1928) kendisini ve karşısına çıkan erkekleri yıkıma sürükleyen bir kadını, Das Tagebuch einer Verlorenen (Yitik Bir Kızın Güncesi, 1929) tecavüze uğradıktan sonra ıslahevine koyulan bir genç kızın, buradan çıktıktan sonra fahişe olmasını ve bu duruma büyük bir uysallıkla boyun eğmesini konu edinir.
Pabst'ın bir sonraki üçlüsü siyaset üzerineydi. Westfront 1918 (Batı Cephesi 1918, 1930), Fransız cephesinde can veren dört erin siperlerde yaşadıklarını adım adım izleyip, cephe gerisinden de izlenimler katarak savaşın acımasızlığını, Die Dreigroschenoper (Üç Kuruşluk Opera, 1931) yirminci yüzyıl başları Londra'sının batakhaneler semti Soho'dan yola çıkarak, paranın ve dış görünüşün egemen olduğu toplumsal anlayışı eleştiren ve katillerle polisler ve bankacılar arasındaki benzerlikleri ve Kameradschaft (Arkadaşlık, 1931) ise Saar havzasında bir maden ocağında göçük altında kalan Fransız işçilere, Alman işçilerin yardım etmesini işler. Belgeselci bir anlayışla çekilen film, o yıllarda SSCB dışında işçi sınıfı üzerine yapılan en önemli filmdir.
Pabst, nazilerin iktidara gelmesi nedeniyle Almanya'yı terk etmeden önce bir Pierre Benoit'nın romanından uyarlanan Die Herrin von Atlantis'i (Atlantid, 1932) yönetti. Savaş sırasında Fransa'da ve Almanya'da filmler çekmeye devam etti. Bu filmlerin arasında Mademoiselle Docteur (Bayan Doktor, 1937), Le Drame de Shanghai (Şanghay Dramı, 1938), Komödianten (Oyuncular, 1941) gibi filmler öne çıktı. Savaştan sonra da etkinliğini sürdüren Pabst, Hitler'in son günlerini anlatan Der Letze Akt (Son Perde, 1955) ile 1944'te Hitler'e düzenlenen başarısız darbeyi konu edinen Es Geschah am 20 Juli'yi (20 Temmut'da Oldu, 1955) çevirdi.