Bu arada Kuvve-yi Seyyare, Düzenli Ordu aleyhinde propaganda yapıyordu. "Ordudan fayda yoktur, dağılsın, hepimiz Kuva-yı Milliye olalım." sözleri halk arasında ve Meclis'te çok etkili duruma geldi. "Batı Cephesi kıtaları arasında Kuva-yı Milliye halinde, bir bölge ve bir cephesi bulunan Ethem Bey Müfrezesi'nin erleri, adeta askeri erlere değişilir, ayrıcalıklı görünmeye gıpta edilir durumda sayılmaya başlandı. Ethem Bey ve kardeşleri de, herkes üzerinde bir çeşit nüfuz ve egemenlik sağlıyorlardı."
Ethem ile anlaşan Ali Fuat Paşa da milis örgütleriyle birlikte Yunanlılara saldırmalarını istiyordu. Cepheye gelen İsmet Bey ile görüştüler. İsmet Bey, yeterince eğitim ve cephanesi bulunmayan ordunun yerel ve geçici bir başarı için kullanılamamasını istedi ve Yunan Ordusu'nun malzeme ve insan sayısı bakımından çok üstün olduğunu belirterek saldırı yapılmaması için diretti. Ali Fuat Paşa saldırıyı ertelediyse de, birkaç gün sonra saldırıya karar verildiğini Genelkurmay'a bildirdi. Sonunda Batı Cephesi Komutanı, Kuvva-yı Seyyare ile birlikte 14 Ekim 1920'de Gediz'de bulunan Yunan kuvvetlerine saldırdı. Dalgalı, disiplinsiz ve emir-komuta düzeni bozuk harekatta Türk Ordusu yenildi. Yunan Ordusu karşısında yenilen Türk kuvvetleri geri çekildi. Gediz Saldırısı genel bir yenilgiyle sonuçlandı.
Kaynak
- Ergün AYBARS, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi 1, Ege Ün. Basımevi, 1986, ss. 262-290