Samani Devleti`nin dağılma ve saray isyanları devresinde durumdan yararlanarak ortaya çıkan bir hanedanlıktır.
Samani Devletin önemli şahsiyetlerinden Horasan kumandanı Alptegin, 961`de Vezir Ali Muhammed Bel`ami ile birleşerek kendi adayını zorla Samani tahtına oturtmak istediğinde başarısızlığa uğrar.Levikler bu ülkenin başkentidir. Böylece Gazne Devleti`nin temeli atılmış olur.
Gazneliler Devleti sadece Alptegin`in beraberinde getirdiği Türk askerlerine dayanmaktadır.
Hanedanlık Gazneli Mahmud zamanında altın çağını yaşar (997-1027). başarılı bir komutan olarak bilinen Gazneli mahmud sadece ülkenin topraklarını yaymakla kalmaz aynı zamanda Gaznelilerin çoğunu da müslüman yapar.
Gazneli Mahmud`un oğlu olan 1. Mesut`un tahta gelmesiyle hanedanlık geriler. Dandanakan Savaşı`yla da Selçuklular ülkenin büyük bir bölümünü ele geçirir.
Gazneliler devleti tarihi kaynaklarda ``Yeminiler`` ve ``Sebükteginiler`` olarak da gecer. Samani Devleti (1005)'nin en parlak devrinde büyük sayıda Türk grupları Maveraünnehir yoluyla İslam dünyasına getirilmekteydi. Bunların büyük kısmı Abbasi Halifeleri ve eyaletlerdeki Arab ve İranlı valilerin hizmetinde asker veya muhafız kuvveti olarak hizmet görmekteydiler. Böylece 9 ve 10. yüzyıllar esnasında Türk askerlerinin İslam dünyasının doğu ve merkezi kısımlarına tedrici bir girişi vardı. Bu sırada İran'daki iki büyük hanedan, Büveyhiler ve Samaniler mahalli kuvvetlere ilave olarak Türk askerlerini kullanmağa başlamışlardı.
Nitekim 912 yılından sonra Samani Devleti'nin valileri ve kumandanları arasında Türk isimlerine de tesadüf edilmeye başlamıştı. Bu Türklerin İran dünyasında askeri lider ve valiler olarak seçkin bir sınıf teşkil ettiler. Merkezi hükümetin otoritesi zayıfladığı anda, bu Türk kumandanlar devlet içinde kuvvet ve kudreti ele geçirerek yarı-bağımsız bir şekilde hüküm sürüyorlardı.
Samani Devleti zayıflamaya başladığı sırada Simcüriler, Kara Tegin İsficabi ve Baytuz gibi Türk aile ve kumandanlar bazı bölgede hakimiyet kurmuşlardı.
Nitekim Gazneliler de, Samani Devleti'nin dağılma ve saray isyanları devresinde durumdan yararlanarak ortaya çıkan Türk ailelerinden birisidir. Samani Devleti içinde Türklerin en mühim şahsiyetlerinden biri olan Horasan orduları kumandanı Alptegin, 961'de Vezir Ali Muhammed Bel'ami ile birleşerek kendi adayınıa zorla Samani tahtına oturtmak istedi. Fakat bu arzüsunda başarısızlığa uğradı. Alptegin, bu başasırızlıktan sonra, beraberindeki çok az bir kuvvetle, Doğu Afganistan'daki Gazne şehrine çekilmeğe mecbur kaldı ve mahalli bir hanedan olan Levikleri bertaraf ederek adı geçen şehre hakim oldu (962). Bu süretle Gazneliler Devleti'nin temeli atılmış oluyordu.
Gazne şehrinin bulunduğu Afganistan'ın bu bölgesinde Türklerin mevcüdiyetinin İslam'dan daha önceki devrelere dayandığını kısaca belirtmiştik. Bu bakımdan Gazneliler Devleti sadece Alptegin'in beraberinde getirdiği Türk askerlerine dayanmamaktadır. Muhakkak ki, bu bölgeye önceden gelenler devlete bir temel olmuş, daha sonra kuzeyden gelecek Türkler de Gazneliler'in gelişmesini sağlamıştır.
Levik Hanedanı Gazne'yi kolay kolay elden bırakmamış, Alptegin (öl. 963)'e halef olan oğlu Ebü İshak İbrahim zamanında (966) bu şehri ele geçirmiştir. Ebü İshak, Samani Emiri'nin yardımı ile Gazne'ye tekrar hakim oldu. Bu sayede Samaniler bu bölge üzerinde hiç olmazsa ismen hakimiyet kurdular. Ebü İshak İbrahim'in oğlu olmadığından ölümünden sonra devletin başına Türk kumandanlarının geçtiğini görüyoruz. Bunlardan birincisi Bilge Tegin idi.
Bilge Tegin, Gerdiz Kalesi'ni kuşattığı sırada ölmüş (974-5), yerine Böri Tegin (veya Piri Tegin) geçmişti. Ancak Böri Tegin'de Gazne'de fazla hüküm sürmemiş, kabiliyetsizliği sebebiyle, Türkler tarafından görevinden uzaklaştırılarak yerine Alptegin'in en çok güvendiği taraftarlarından biri olan Sebüktegin geçirilmişti (977).
Sebüktegin, oğlu Mahmud'a bırakmış olduğu Pend-name'sine göre, şimdi Kırgızistan hudutları içinde bulunan Isık-göl sahillerindeki Barshan bölgesinde dünyaya gelmişti. O'nun Karluk Türkleri'ne bağlı boylardan birine olması çok muhtemeldir. Sebüktegin'in başa geçmesiyle Gazneliler Devleti, hükümdarlığın babadan oğula geçtiği bir hanedanın idaresi altına girmiş oldu. Bir diğer yönüyle Gazneliler Devleti'ni, kuruluş yıllarında yöneten Türk kumandanların yerine artık bir hanedan almış oluyordu.
Sebüktegin, görünüşte Samanilerin bir valisi olarak hareket etmesine rağmen, bağımsız Gazneliler Devleti'nin temeli kuvvetli bir şekilde onun zamanında atılmıştı. Çok geçmeden Türklerin kudreti Gazne'den doğu Afganistan'daki Zabulistan bölgesine yayıldı. Şüphesiz 5 ve 11. yüzyıla kadar merkezi Afganistan'daki Gür'un erişilmez dağlık bölgelerinde putperestlik devam etmişti. Sebüktegin, Zabulistan asilerinden birinin kızıyla evlenerek buradaki mahalli duyguları kendi tarafına çekmeye çalıştı.
Sebüktegin, devletin devamlılığını emniyet altına almak için en iyi yolun dinamik bir genişleme siyaseti izlemek olduğunu görmüş olmalıdır. Nitekim iktidara geçtikten sonra rakip Türk gulam grupların bulunduğu Büst şehrine bir sefer düzenleyerek ele geçirdi. Aynı zamanda kuzey-doğu Belucistan'daki Kusdar bölgesini Gazneli topraklarına ilave etti. O hakimiyetini Toharistan ve Zemindaver'e kadar genişletmiş ve daha sonra gözlerini Hindistan'a çevirmişti.
Onuncu yüzyılda Lağan ve Kabil'e kadar aşağı Kabil vadisi kudretli Vayhand Hindüşahi hükümdarlarının hakimiyeti altında idi. Bu hükümdarlar İslam'ın kuzey Hindistan'da yayılmasına bir engel teşkil ediyorlardı. Neticede takriben 986-7'de Kabil-Lağman bölgesindeki çetin savaşlardan sonra Hindüşahi Racası mağlüb edildi ve Sebuktegin Kabil nehri boyunca Peşaver'e kadar ilerlemeye ve orada İslamiyet'in tohumlarını ekmeğe muvaffak oldu.
Sebüktegin'in bundan sonra Samanilerin iç siyasetinde önemli rol oynamağa başladığını görüyoruz. Türk kumandanlarından Ebü Ali Simcüri ve Faik ittifakına karşı, Samani emiri Nüh b. Mansür, Sebüktegin'i yardıma çağırmıştı (994). Sebuktegin ve oğlu Mahmud Horasan'a gelerek bu isyancıları mağlüb ettiler (995). Bunun neticesinde Samani emiri onlara unvanlar ve ayrıca Mahmüd'a da Horasan orduları kumandanlığını vermişti. Sebüktegin, Gazneli Devleti'nin temellerini sağlam bir şekilde attıktan sonra 997 yılında öldü.
Sebüktegin daha hayatta iken küçük oğlu İsmail'in, tahta çıkmasını kararlaştırmıştı. Ancak yetenekli ve kudretli bir şahsiyete sahib bulunan büyük oğlu Mahmüd bu kararı dinlemeyerek mücadeleye girişmiş ve İsmail'i mağlüb ederek Gazneliler tahtını ele geçirmişti. Mahmüd daha sonra Samani Devleti'nin iç işlerine karıştı. Ayrıca Samaniler tarafından tanınmayan Bağdad Abbasi halife el-Kadir Billah adına hutbe okuttu.
Halife ona Yemin ed-Devle Emin el-Mille lakabını verdi. Diğer taraftan artık Samani Devleti yıkılmak üzere idi. Nitekim 999 yılında Karahanlılar bu devleti ortadan kaldırdılar. Gazneliler ve Karahanlılar bu devletin topraklarını paylaştılar. Mahmüd, Horasan'da iktidarını sağlamlaştırdıktan sonra Samani Devleti'nin hudud bölgelerini, yani Sistan, Cüzcan, Huttal ve Harezm'i kendi kontrolü altına aldı.
Mahmüd daha sonra bu zamana kadar putperestliğin hakim olduğu bir bölge olan Gür'u kontrol altına almağa çalıştı. Buraya birincisi 1011 ve ikincisi 1020'de iki sefer tertiplendi ve bazı mahalli reisler zorla itaat altına alındı. İslam dininin esaslarını öğretmek için bölgeye hocalar bırakıldı. Fakat Gür, Gazneliler tarafından alsa tam olarak itaat altına alınmamış ve İslam'ın bu bölgede yayılması ağır bir seyir takip etmiştir. Sultan Mahmüd Samani Devleti topraklarının büyük bir kısmı üzerinde hakimiyetini kabul ettirdikten sonra, Hindistan'a seferler yapmağa ve burada İslam dinini yaymağa başladı. Yeni ve gelişmekte bulunan başkent Gazne'nin kuzey Hindistan ovalarına hakim yüksek bir yaylanın tepesinde bulunması bu seferlerin yapılmasında büyük kolaylıklar sağlıyordu.
Mahmüd, Hindistan'a on yedi sefer yaptı, bu seferler onun saltanatının büyük bir kısmını doldurmuştur. Sultan'ın Hindistan seferlerinin en önemlisi, 1025-6'daki Somnat seferi idi. Bu sefer sonunda kazandığı zaferin yankıları sür'atle İslam dünyasında yayıldı ve Sultan Mahmüd'un Sünni İslam dünyasının kahramanı olmasına yardım etti. Abbasi Halifesi tarafından sultan ve ailesine yeni şeref unvanları verildi.
Sultan Mahmüd, zaman zaman Karahanlılar Devleti ile de savaşmış ve onlara üstünlüğünü kabul ettirmiştir (bk. Karahanlılar kısmı). Hayatının son yıllarında ise Türkmenlerin Âmu-Derya (Ceyhun)'yı geçerek Horasan'a yerleşmelerine izin vermiş, fakat daha sonra Türkmenlerin bu bölgedeki halkı rahatsız etmeleri üzerine onları mağlüp etmişti. Ancak Türkmenlere Horosan'da yerleşme izni vermesi Gazneliler Devleti için ileride büyük bir tehlike teşkil etmiştir.
Mahmüd, batı yönünde de devletini genişletmiş ve Irak'daki Büveyhileri mağlüp ederek Irak-ı Acem'i kendi imparatorluk sınırları içine katmıştı. Sultan Mahmüd 1030 yılında Gazne'de öldü. Sultan unvanını ilk olarak kullanan hükümdarın Mahmüd olduğu rivayet edilmiştir. O çağdaşlarının nazarında nasıl şöhretini Hindistan'da İslam dinini yaymakla kazandı.
Sultan Mahmüd'un ölümünden sonra Gazneliler Devleti'nde tekrar taht mücadelesinin başladığını görüyoruz. Neticede Mes'üd, kardeşi Muhammed'i mağlüp ederek Gazneliler Devleti'nin başına geçti. Muhammed'in gözlerine mil çekilerek hapsedildi. Mes'üd, iyi ve cesur bir askerdi. Ancak şiddete taraftar olması ve içkiye düşkünlüğü sebebiyle devlet idaresinde babası kadar başarılı olamadı.
Sultan Mes'üd, birçok husüslarda babasının kuvvetli karakterinden yoksundu. Maiyeti onun keyfi hareket ve avareliğinden şikayetçi idiler. Mes'üd babasının Hindistan'daki başarısını korumakta kararlıydı. Ancak Karahanlılar Ali Tegin ve Selçuklu tehlikesi karşısında buraya babası kadar çok sayıda sefer tertibleyemedi. Yine de 1033'de bir sefer tertipleyerek Sarsüti veya Sarsava kalesini zapt etti.
Daha sonra, Selçuklu tehlikesinin artmasına rağmen, 1037-38 kışında Delhi yakınındaki Hansi kalesine yapılan bir seferi bizzat yönetmekte ısrar etti ve bu kaleyi de ele geçirdi. O Hindistan'a yaptığı seferlerde başarı kazanmasına rağmen, Selçuklular karşısında büyük bir muvaffakiyet elde edemedi.
Neticede, Tuğrul Bey ile Dandanakan'da karşılaştı ve üç gün süren bir savaştan sonra ağır bir yenilgiye uğradı (1040). Mes'üd, Selçuklular'a karşı koyamamak korkusu ile ailesini ve hazinelerini toplayarak Hindistan'a doğru çekildi. Ancak bu yolculuk sırasında bir ayaklanma sonucu tahttan uzaklaştırılarak kör kardeşi Muhammed ikinci kez tahta çıkarıldı. Mes'üd ise öldürüldü (1041).
Mes'üd'un oğlu Mevdüd, babasının intikamcısı ve taht iddiacısı olarak ortaya çıktı ve mücadelesinde başarılı oldu. Amcası Muhammed ve taraftarlarını mağlüp ederek Gazneliler Devleti'nin başına geçti (1041). Ancak Mevdüd'da Gazneliler Devleti'nin duraklama devrinin kaderini değiştirecek meziyetlere sahip değildi.
O, gerek Hindliler ile ve gerekse Selçuklular ile mücadele etti ve Selçuklu akınlarını geçici olarak durdurabildi. Mevdüd, komşu devletler ile bir ittifak meydana getirerek Selçuklular üzerine yürüdüğü bir sırada öldü (1049).
Medüd'da sonra kısa sürelerle oğlu II. Mes'üd ve I. Mes'üd'un oğlu Ali tahta geçtiler. 1050 yılının başında Gazneliler tahtında Mahmüd'un oğlu Abdurreşid'i görüyoruz. Fakat 1053 yılında Tuğrul adındaki bir Türk kumandan Abdurreşid dahil on bir şehzadeyi öldürerek Gazneliler Devleti'nin başına geçti.
Ancak onun hakimiyeti de çok kısa sürmüş ve yine bir Türk kumandan tarafından öldürülmüştü. Daha sonra Gazneliler tahtına I. Mes'üd'un oğlu Ferruhzad geçirildi. Sultan Ferruhzad Selçuklular ile başarıyla mücadele etmiş ve 1059 yılında ölmüştür. Tahta geçen kardeşi İbrahim devrinin en önemli olayı, hiç şüphesiz uzun yıllar devam eden Selçuklu-Gazneli mücadelesinin bir barış ile sona erdirilmesi idi (1059).
Sultan İbrahim, babasının ve dedesinin zamanındaki Gazneliler Devleti'nin parlaklığını yeniden sağlamaya çalışmış ve bu barış sırasında Selçuklu sultanları ile eşit şartlarla müzakereye girmişti. Daha sonra iki hanedan arasında evlilik münasebetleri ile bu barış daha da sağlamlaştırıldı.
Sultan İbrahim, Hindistan'da bazı kaleler zaptetmiş ve Gürluların çağrısı üzerine Gür bölgesini hakimiyeti altına almıştı. Sikkeleri üzerinde ilk defa sultan unvanı görülen Gazneli hükümdarı İbrahim idi. Onun saltanatı kırk yıl sürmüş ve 1099'da ölmüştür.
Sultan İbrahim'in yerine oğullarından III. Mes'üd geçti. Bu hükümdar devrinde daha çok Hindistan seferi göze çarpıyor. III. Mes'üd'un 1115 yılında ölümünden sonra, oğlu Şirzad bir yıl kadar Gazneliler tahtında hüküm sürdü. Daha sonra III. Mes'üdun oğulları arasında taht mücadelesinin başladığını ve Gazneli Devleti'nin iç işlerine Selçuklular'ın karıştığını görüyoruz. Şirzad'dan sonra tahta Arslan-şah geçti ise de, kardeşi Behram-şah Selçuklu ailesinden Horasan meliki olan Sencer'in yardımını sağlayarak Gazneliler tahtına sahip oldu (1117). Arslan-şah önce Hindistan'a geçmiş, sonra Gazneliler tahtı için yeniden mücadeleye girişmişse de bu uğurda hayatını kaybetmiştir (1118).
Sultan Behram-şah, Hindistan'da daha çok isyancılar ile uğraştı. 1134 yılında önceden ödemeyi kararlaştırdığı yıllık 250.000 dinar vergiyi göndermemesi, Selçuklu sultanı Sencer'in, Gazne üzerine yürümesine sebep olmuştu. Sultan Sencer Gazne'ye kadar ilerlemiş ve Hindistan'a kaçan Behram-şah'ı affederek yine Gazneliler Devleti hükümdarı olarak bırakmıştı (1136). Behram-şah devrinin olayları arasında Gaznelilerin, Gürlular ile olan münasebetleri de dikkati çekmektedir.
Gittikçe kuvvetlenen Gürlular, nihayet bir intikam vesilesi ile Gazne şehrini yaktılar (1151). Behram-şah, yeniden Gazne'ye hakim oldu ise de (1152), onun zamanı artık Gazneliler Devleti'nin çöküş içine girdiği bir devre idi. Behram-şah, 1157 yılında öldü ve yerine oğlu Hüsrev Şah geçti.
Sultan Sencer'in Oğuzlar tarafından esir edilmesinin yarattığı kargaşa (1153-1157) ve Gazneliler'in bu Selçuklu sultanının yardımından mahrüm kalması Gürluların işine yaramış ve bundan yararlanarak süratle hakimiyetlerini genişletmişlerdi. Neticede Hüsrev-şah Gazne'yi terk ederek Lahor şehrine yerleşti. Gazneliler bundan sonra Hindistan'daki toprakları üzerinde hüküm sürebildiler. Hüsrev Şah 1160'da Lahor'da öldü ve yerine oğlu Hüsrev Melik geçti. Nihayet Gürlular bir hile ile onu esir ederek Gazneliler Devleti'ne son verdiler (1186-7).
Gazneliler devri, kültür bakımından da parlak geçmiştir. Sultan Mahmud ve oğlu Mesud saraylarında devrin en büyük kabiliyetlerini toplamaya çalışmışlar, şairlere hürmet ve sevgi göstermişlerdi. Sultan Mahmud'un sarayında dört yüz şairin bulunduğu rivayet edilmektedir. Edebiyattan başka tarih yazıcılığı da Gazneliler'de çok önem taşımaktaydı. Sultan Mahmud Harizm'i ele geçirdiği zaman ortaçağın büyük bilim adamlarından Biruni'yi Gazne'ye getirtmişti.
Böylece, Biruni, Hindistan'a yapılan Gazneli seferlerine katılma şansı buldu. Onun büyük eseri "Tahkik mali'-Hind" bu şekilde ortaya çıkmıştır. Bu eser Hinduların inanç ve adetlerini tarafsız olarak inceleyen ilk İslami eserdi. Bu eserde Hind din, ilim ve coğrafyası hakkında çok geniş bilgi bulunmaktadır.
Gazneli sultanlar, mimari faaliyetleri ile de dikkat çekmişlerdir. Sultan Mahmud ve Mesud dönemi eserlerinden pek azı bugüne kadar gelebilmiştir. Mahmud, halkın yararı için çarşı, köprü, su yolu ve kemerleri ile camiler yaptırmıştır. Sultan Mesud'un kendisi de zaten yetenekli bir mimardı ve yaptırdığı bir sarayın planını kendisi çizmişti.
Gazneliler'in, Türk ve İslam tarihindeki başlıca rolü, kuzey Hindistan'ın fütühatına yol açarak İslam dinine Pencab'da kuvvetli bir dayanak noktası elde etmesi ve daha sonraki Hindistan fetihlerine bu süretle sağlam bir zemin hazırlamış olmasıdır. Ayrıca Gazneliler, Hind dünyası kültürü ile doğrudan doğruya temas kuranlar olarak tarihe geçmişlerdir.
Yıllar sonra, Pakistan Devleti'nin kurulmasında da birinci derecede etken olmuşlardır. Sultan Mahmüd ve Mes'üd'un şahsiyetleri ise halkın zihninde büyük Müslüman ve halk kahramanları olarak yerleşmişti. Mahmüd, daha sonraki İran edebiyatında da meşhür bir şahıs, adalet ve insaf timsali bir hükümdar olarak yer almıştır.
Tarihi
Samani Devleti'nin önemli şahsiyetlerinden Horasan kumandanı Alp Tigin (Alptegin), 961'de Vezir Ali Muhammed Bel'ami ile birleşerek kendi adayını zorla Samani tahtına oturtmak istediğinde başarısızlığa uğrar. Böylelikle Gazne Devleti'nin temeli atılmış olur.Gazneliler Devleti sadece Alptegin'in beraberinde getirdiği Türk askerlerine dayanmaktadır.
Hanedanlık,Gazneli Mahmud zamanında altın çağını yaşar (997-1027). Başarılı bir komutan olarak bilinen Gazneli Mahmud sadece ülkenin topraklarını genişletmekle kalmaz aynı zamanda Gaznelilerinin çoğunu Müslüman yapar.
Gazneli Mahmut'un oğlu olan 1. Mesut'un tahta gelmesiyle hanedanlık geriler. Dandanakan Savaşı'yla da Selçuklular ülkenin büyük bir bölümünü ele geçirirler. Gazneliler devleti tarihi kaynaklarda Yeminiler ve Sebüktiginler olarak geçer
Gazneli Mahmut dönemi
997 yılında hükümdar olan Gazneli Mahmut, 999'da Karahanlılar'dan da yardım alarak Horasan'ı fethetmiş ve Samanoğulları Devleti'ne son vermiştir. Gazneli Mahmut 1001-1027 yılları arasında Hindistan üzerine 17 sefer düzenlenmiştir. Bu seferler;- Hindistanın yer altı ve yer üstü zenginliklerini ele geçirmek,
- Hindistanda İslamiyeti yaymak,
- İslam dünyasının lideri olmak amacıyla yapılmıştır.
Bu dönemde ülke sınırları Ganj nehrine kadar genişlemiş, Hindistan içlerinden kaynaklar sağlanmıştır, devletin ekonomisi güçlenmiştir. 1017 yılında Harezm bölgesi de devlet sınırları içine katılmıştır.
Gazneli Mahmut Abbasi halifesini Şii Büveyhoğullarına karşı korumuş; halife, Gazneli Mahmuda Sultan unvanını vermiştir. Bu tarihten sonra Türkler, Sünni İslamiyetin savunucusu konumuna gelmişlerdir. Sultan unvanını kullanan ilk Türk hükümdarıdır.
Selçuklular'ın büyük güç olacağını önceden sezmiş, Aslan Yabguyu esir alarak bunu engellemeye çalışmıştır.
Gazneli Mahmud döneminde askeri alanda önemli bir yenilik olarak filler orduda kullanılmaya başlanmıştır.
Selçuklular ile mücadeleleri ve yıkılışı
1040 Dandanakan savaşı sonunda ağır yenilgi alan Gazneliler Devleti 1187 yılında Afganlar(Gurlulardan olan sultan Giyasuddini guri) tarafından yıkılmıştır. Tarihçilere göre Gazneliler Türklerin kurduğu çok uluslu devletlerin ilkidir. Devletin çökmesinde bu çok uluslu yapı da önemli rol oynamıştır.Kültür
Gaznelilerde resmi dil Farsça olmasına rağmen orduda ve sokakta Türkçe kullanılmaktaydı. Gazneliler Samanoğullari gibi farsçaya ve iran kültürüne adapte olmuslar ve farsça edebiyati desteklemisler. Gaznelilerin sarayinda ünlü farsi yazarlari büyük edebiyat eserleri yazmişlar. Bunlarin arasinda Şehname'nin yazari Firdevsi ve al-Biruni vardir.İran tarihçileri Gaznelileri kendi kültürlerine mal etmeye çalışmaktadırlar. Bugün Gazne şehrinde Gazne sultanlarından kalan "Zafer kuleleri" vardır.
Gazneli Hakanları
Sultan Alp Tegin tarafından kurulan bu devlet de uzun süreli olmamıştır.Yerini kendinden daha güçlü bir başka Türk devletine bıraktı.
M.S. 962 - 1183.
Kurucusu : ALP TEKİN.
Gazneliler İmparatorları :
- Alp Tekin (Tigin) (962)
- Ebu - İshak İbrahim (963 - 966)
- Bilge Tekin (966 - 972)
- Piri Tekin (972 - 977)
- Sebük Tekin (977 - 997)
- İsmail (997 - 998)
- Gazneli Mahmud (998 - 1030)
- Celalu`d - Devle ve Cemalu`l-Ebu -Ahmed Muhammed (? - 1041)
- I.Sultan Mes`ud (1030 - 1040)
- Sultan Mevlud (1040 - 1048)
- II.Sultan Mes`ud (1048 - 1049)
- Sultan Ali (1049 - 1051)
- Sultan Abdürreşid (1051 - 1052)
- Sultan Tuğrul (Mütegallibe) (1052 - 1053)
- Sultan Ferk-Zad (1053 - 1059)
- Sultan İbrahim (1059 - 1099)
- III. Sultan Mes`ud (1099 - 1115)
- Sultan Şir-Zad (1115 - 1116)
- Sultan Arslan - Şah (1116 - 1117)
- Sultan Behram-Şah (1117 - 1152)
- Sultan Husrev-Şah (1152 - 1160)
- Sultan Husrev-Melik (Melik Şah) (1160-1187)
Egemenlik Alanı
Kapladığı Alan : Maveraünnehir`den Ganj boylarına, Hindistan içlerine; Hazar kıyılarından Pamir yaylalarına kadar uzanan bölgeler. (4.700.000 km2)Gaznelilerin Türk ve Dünya Tarihine katkıları
- Bugünkü Pakistan, Bangladeş yani Hindistan müslümanlarının islamlaşmasını sağlayan ülkedir.
- Karahanlılarla büyük mücadele yaparak birbirlerini yıpratmışlardır.
- Hindistan içlerine kadar müslümanlığı götürmüşlerdir.