Frankenstein or the Modern Prometheus
Felsefi anarşizm'in babası sayılan William Godwin ve Feminist yazar Mary Wollstonecraft'ın kızı ve ünlü İngiliz romantik şair Percy Bysshe Shelley'in eşi olan Mary Shelley'in 1818'de yazdığı en ünlü romanıdır.Felsefi bir roman olan Frankenstein, daha çok korku romanı olarak hatırlanır. Basıldığı günden beri filmlerle, tiyatrolarla insanlara korku salıyor. Öyleki, kitabı okumayıp, filmini seyretmeyenler için bile Frankenstein adı bir korku unsuru oluyor yıllardır. Gerçekte Frankenstein korku veren roman kahramanı değil. Roman toplum dışına itilen, kendi savaşını veren ve bu savaşta yenilen farklı insanların acıklı öyküsü aslında. Romanın kahramanı Dr.Frankenstein hastalıklara son verebilmek için insanı yeniden yaratmayı, böylelikle de ölümsüzlüğe ulaşmayı istemektedir. Deneyleri sonucunda Frankenstein diye bildiğimiz ucubeyi yaratır ama ondan memnun kalmaz ve kaçar. Yaratık ise kendisini yaratanı tanıyordur ve neden insanların ondan korkup kaçtıklarını bilmiyordur, babasını (Dr.Frankenstein) bulup, ondan hesap sormak ister. Yüreği müşfik, mizacı yumuşak da olsa görenlerde korku uyandırdığı için toplumdan tecrit edilir. Yalnızlığı arttıkça acımasızlaşır ve kendisini yaratandan korkunç bir şekilde öc almaya girişir.
Yaratıcısı Dr.Frankenstein, bilimsel kibrinin, Tanrı'nın yerine geçmeye arzusunun, kadının rolüne soyunmak ve canlı bir varlık "doğurmak" istemesinin bedelini ödeyecektir. Ucube ve yaratıcısının Mont Blanc'ın gölgesinde karşı karşıya gelmeleri ve kutbun ıssız ve vahşi arazilerinde birbirini kovalamaları, birkarabasanın sarsıcı etkisi içinde anlatılır.
Yaratığın, tanrısına başkaldırmasını işleyen romanda, Mary Shelley'de tanrıya yaşadığı mutsuzlukların sebebini sormaktadır. Annesinin ölümüne sebep olmasının acısı(annesi onu doğururken ölmüştü), mutsuz ve yalnız çocukluğu, sorunlu eşi, ölen çocukları nedeniyle, yaratığı kahraman aracılığıyla tanrıya başkaldırır:-"madem beni sevmeyecektin, beni neden yarattın?"
Mary Shelley, kendi duygularının derinliklerinden çekip çıkardığı bir duyarlılıkla, yorgun Gotik dehşete yepyeni bir soluk kazandırmış, bu sürükleyici ve ürpertici felsefi roman klasiğini yaratmıştır.