II. İNTİFADA
Ehud Barak hükümetinin basa gelmesiyle esen iyimserlik rüzgarı, karşılığını bulamadı. 1999 yılının Eylül ayında yeni bir Wye River anlaşması imzalandı. Fakat Kudüs, mülteciler, Yahudi yerleşimleri ve sınırlar gibi kilit konulardaki görüşmeler, kilitlenmişti. 5 yıllık barış sürecinden ellerine pek birşey geçmediğini gören Filistinliler arasında hayal kırıklığı büyüyordu. Bu sırada Suriye'yle basarisiz barış görüşmeleri yapan Barak, 21 yıldır Lübnan'da bulunan İsrail birliklerini geri çekti.
2000 yılı Mayıs ayında İsrail'in Lübnan'dan çekilmesinin ardından, dikkatler tekrar Filistin lideri Arafat'a çevrildi. Arafat, kademeli görüşmeleri bırakıp nihai bir anlaşma yapmak için gerek Barak'ın, gerekse ABD Başkanı Bill Clinton'ın büyük baskısı altındaydı. Camp David'de nihai anlaşma sağlama umuduyla iki hafta boyunca yapılan görüşmeler, başarısızlıkla sonuçlandı. Taraflar özellikle Kudüs'ün statüsü ve Filistinli mültecilerin
dönüşü konularında anlaşamadılar.
Camp David'deki başarısızlığın yarattığı olumsuz ortamda, Binyamin Netanyahu'nun ardından sağcı Likud Partisi'nin başına geçen Ariel Saron, 28 Eylül günü Kudüs'te Müslümanların kutsal mekanı Haremüsşerif'i ziyaret etti.
Filistinliler arasında infial yaratan bu ziyaret, pek çok çevre tarafından 'provokasyon' olarak nitelendirildi.
Ariel Şaron'un Müslümanların kutsal mekanlarını ziyaretinin ardından Filistinlilerin protesto gösterileri arttı ve El Aksa intifadası olarak da adlandırılan İkinci İntifada başladı.
2000 yılının sonunda İsrail Başbakanı Ehud Barak, intifada ve tırmanışa geçen şiddet karşısında zor duruma düştü. Üstelik koalisyon da sallantıdaydı.
Barak, 10 Aralık'ta başbakanlık görevinden istifa etti. 6 Şubat'ta yapılan seçimlerde, ezici üstünlük sağlayan Ariel Şaron, başbakanlık koltuğuna oturdu. İsrailli seçmen, artık 1990'ların 'barışa karşı toprak' formülüne sırtını dönmüştü. İsrail'de, Filistin sorununa daha sert yaklaşımlar çoğunluk tarafından benimsenmeye başlanmıştı.
Ariel Şaron'un Filistinli militanlara suikast, hava saldırısı ve Filistin topraklarına baskınları yoğunlaştırmasıyla, bölgede çatışma sonucu ölenlerin sayısında büyük artış oldu. Filistinli militanlar da İsrail kentlerine intihar saldırılarını artırdılar.