Öncülleri
Önemli bir ilk örgütlenme Hollandalı sosyalist Henk Sneevliet tarafından 1914 yılında ve Indische Sociaal-Democratische Vereeniging, ISDV (Endonezya Sosyal-Demokrat Birliği) adıyla kurulmuştur. Bu birlik aslında Hollanda'ya ait Doğu Hint Adalarındaki iki Hollanda sosyalist partisi olan SDAP ve SDP'nin 85 üyesiyle oluşturulmuştur. Bu sayede birliğin Hollandalı üyeleri Endonezyalı aydınlara koloni halinden kurtulmak için marksizmle tanıştıracaktır. Ekim 1915'de ISDV Hollandaca Het Vrije Woord (Gerçek Söz) adlı yayını çıkarmaya başladı. Derginin yayınişleri müdürü Adolf Baars olur. ISDV ilk kurulduğunda bağımsızlık isteğini dile getirmiyordu. Bu sırada örgütün üye sayısı 100 civarındaydı. Üyelerinden sadece 3 tanesi Endonezyalıydı. Ne var ki birlik hızlı bir şekilde radikal ve anti-kapitalist bir çizgiye kaydı. Sneevliet önderliğindeki Birlik artık Hollanda'daki SDAP için rahatsız edici hale gelmeye başlayınca ISDV'nin reformcu kanadı 1917 yılında kopacak ve ayrı sosyal-demokrat partilerini kuracaklardır. ISDV 1917 yılında Endonezya dilindeki ilk yayını olan Soeara Merdeka'yı (Özgürlüğün Sesi) çıkartır. Sneevliet, Rusya'da başarılı olan Ekim Devriminin Endonezya'da da başarılı olacağına inanmaktaydı. Partili gruplar Hollandalı askerler ve bahriyeliler arasında yoğun propaganda yapmaya başlar. Partide Kızıl Muhafızlar örgütlenir ve üç ayda sayıları 3.000'e çıkar. 1917 yılının sonuna doğru asker ve bahriyeliler önemli bir askeri üs olan Surabaya Adalarında ayaklanacak ve sovyet oluşturacaklardır. Koloni yönetimi Surabaya Sovyeti ile ISDV örgütünü kolayca bastıracaktır. Sneevliet dahil olmak üzere SDV'nin lider kadrosu Hollanda'ya gönderilir. Ayaklanmanın elebaşlarına 40 yıllık hapis cezaları verilecektir. Endonezya'da kalan ISDV ise koloni karşıtı Sarekat Islam SI(İslami Birlik) ile ortak mücadele kararı alır. İki SI önderi Semaun ve Darsono, Sneevliet'in fikirlerinden etkileneceklerdir. Bu şekilde marksizmden etkilenen aydınlar daha devrimci ve marksist bir örgüt olan Sarekat Rajkat (Halk Birliği) örgütünü kurarlar. ISDV bu sırada hala yeraltında çalışma yürütmektedir. Önemli sayıda Hollandalı parti kadrosunun sınırdışı edilmesi ve Sarekat Islam ile ortak çalışma yürütülmesi sonucunda Endonezyalı parti üyesi sayısı çoğunluğa geçer. 1919 yılına gelindiğinde Hollandalı üye sayısı sadece 25 iken Endonezyalı üye sayısı 400 civarındaydı. Kuruluşu ve büyümesi 23 Mayıs 1920 tarihinde Semarang'da yapılan ISDV Kongresinde örgüt Perserikatan Komunis di Hindia PKH adını alır. (Hint Adaları Komünist Birliği) Parti sekreteri Semaun olacak ve Darsosno da yardımcısı olacaktır. Parti genel sekreteri dahil olmak üzere liderlerinden beş tanesi Hollandalı olan örgüt Komünist Enternasyonal'e dahil edilir. 3. Enternasyonal olarak da bilinen bu uluslararası birliğe dahil olan ilk Asya komünist partisidir. 1921 yılındaki Komünist Enternasyonal 2. Kongresinde partiyi Henk Sneevliet temsil eder. Sarekat Islam'ın aynı yıl içindeki altıncı kongresine giden dönemde parti Sneevliet'in etkisinden ve gitmekte olduğu yönden rahatsız olacak ve buna karşı önlem alacaklardır. Örgütün sekreteri Agus Salim, üyelerinin başka bir örgüte üye olamayacaklarını açıklayacak ve ISDV etkisini kırmaya çalışacaktır. Tan Malaka ve Semaun'un muhalefetine rağmen öneri kabul edilir, komünistler taktik değiştirmek zorunda kalır. Bu dönemde Hollanda koloni yönetimi siyasi faaliyetlere çok sıkı önlem almaktadır, bunun üzerine Sarekat Islam dini konulara ağırlık vermeyi tercih ederek siyaset alaındançekilecektir. Böylelikle komünistler ülkede aktif siyaset yapan tek özne haline gelirler. 1922 yılında Semaun Moskova'daki bir işçi konferansına katılırken Tan Malaka sürmekte olan bir işçi grevini ülke çapındaki tüm sendikaların katıldığı bir eyleme çevirmeye çalışır. Girişim başarısız olur, Tan Malaka tutuklanır, ülke içinde veya dışında sürgüne gitmek arasında seçim yapması istenir. O ise yurt dışına çıkmayı seçerek Sovyetler Birliğine gider. Mayıs 1922'de Semaun Rusya'da geçirdiği 7 aydan sonra döner ve işçi sendikalarını örgütlemeye başlar. 22 Eylül 1922'de Persatuan Vakbonded Hindia (Endonezya Sendikaları Birliği) kurulur. 1924 yılındaki Beşinci Komintern toplantısında komünist partiler için en önemli olanın sendikalarda söz sahibi olmak olduğu bildirilir. Bu olmadan devrimin başarılı olamayacağı belirtilir. PKH sendikalara yoğunluk vermeye başlar. 1924 yılında parti ismi tekrar değişir ve Partai Komunis Indonesia PKI (Endonezya Komünist Partisi) adını alır. 1926 Ayaklanması Mayıs 1925'de Komintern Yürütme Komitesi toplantısında Endonezya'daki komünistlere komünist olmayan ulusal örgütlerle birleşik bir anti-emperyalist cephe kurulması talimatını verdi. Ancak partideki Alimin ve Musso yanlıları Hollanda koloni yönetimini devirmek için bir ayaklanma planını uygulamaya geçirirler. Java'da Prambanan şehirnde yapılan konferansta komünistlerin elindeki sendikalar devrimci ayaklanmanın demiryolu işçilerinin greviyle başlamasına karar verirler. Bu şekilde genel grev başaltılacak ve devrimci ayaklanma başlatılacaklardır. Endonezya Komünist Partisi de Hollanda koloni yönetiminin yerini alacaktır. Ayaklanmanın Padang Sumatra'da başlaması öngörülmekteydi ancak 1926 yılı başında başlatılan geniş çaplı tutuklamalar sonucunda örgütlenme yasağı getirilecek, birçok PKI üyesi tutuklanacak, parti iyice yeraltına çekilmek zorunda kalacaktır. Ayaklanmanın planlaması ve zamanlamasına dair başarısızlık yüzünden parti içersinde huzursuzluk ve ayrılık yaşanacak, Komintern'in Güneydoğu Asya ve Avustralya sorumlusu olan ve ayaklanma planına başından beri karşı çıkan Tan Malaka'ya göre partinin yeterince kitle desteği yoktur. Bu fikir ayrılıkları yüzünden Haziran 1926'da ayaklanma planı ertelenir. Bu karara rağmen 12 Kasım günü Batavia (bugünkü Jakarta) şehrinde sınırlı bir ayaklanma yaşanır. Benzer patlamalar Padang, Bantam ve Surabaya'da yaşanır. Batavia'da bir-iki gün içinde bastırılan ayaklanma, ülkenin diğer yerlerinde de sorunsuzca yenilgiye uğratılır. Ayaklanmalar yüzünden 13.000 kişi tutuklanır, 4.500 kişi hapis cezalarına çarptırılır, 1.308 kişi esir kamplarına atılır, 823 kişi de Yeni Gine'de sürgüne gönderilir. Birçok kişi tutukluyken hayatını kaybedecektir. Koloni yönetimi komünist olmadığı belli olan birçok kişiyi de hedef alır. Komünistleri yakalama bahanesiyle her türlü özgürlüğün bastırıldığı bir ortam yaratılacaktır. 1927 yılında PKI yasadışı ilan edilecektir. Yeraltına çekilen parti Hollanda ve daha sonra Japon kaynaklarına göre rejim için tehdit unsuru olarak görülmemiş ve aldığı darbeden sonra toparlanamamıştır. Yeraltındaki partinin önde gelen liderleri tutuklandığı için geçiş dönemi zor olmuştur. 1935 yılında Moskova'da sürgünde bulunan Musso, gizlice ülkeye dönerek PKI yeraltı örgütünü tekrar oluşturmaya girişir. Parti bu sırada sendikalardaki hakimiyetini tekrar kazanmaya çalışacak, Hollanda'daki Endonezyalı öğrenciler arasında örgütlenecektir. Savaştan sonra yeniden canlanma Endonezya Komünist Partisi II. Dünya Savaşından sonra Japon işgalinin ardından siyasi sahneye tekrar aktif olarak çıkar. Hollanda'dan bağımsızlığın alınması için yoğun faaliyet gösterir. Japon işgaline karşı silahlı direnen birçok gerilla partinin emrindeydi. Hollanda koloni yönetimine karşı başarıyla mücadele veren komünistler, ulusal lider Sukarno'yu düşündürmekteydi. Sukarno, kendi konumunu tehdit eder gördüğü komünistlerden kurtulmak için bahane aramaktadır. Ayrıca bağımsızlık isteyen muhafazakar kuvvetler ve ABD başta olmak üzere Sovyet karşıtı Batılı ülkeler tarafından da komünistlerin güçlü varlığı rahatsız edicidir. Bu yüzden komünistlerle diğer bağımsızlık yanlısı güçler arasındaki ilişkiler hiç iç açıcı değildir. Şubat 1948'de PKI ile Endonezya Sosyalist Partisinin sol kanadı Halın Demokratik Cephesi adı altında birlikte mücadele etmeye başlayacaktır. Cephe fazla uzun ömürlü olmasa da sol kanat PKI ile birleşecektir. 11 Ağustos 1948 günü Musso 12 yıl Sovyetler Birliğinde kaldıktan sonra Jakarta'ya döner ve partinin yönetim kademesi, Politbürosu yeniden oluşturulur. 1948 yılında imzalanan Renville Anlaşması sonucu silah bırakan bazı komünist gerillaların varlığı Endonezya sağını rahatlatacak ve saldırıya geçmeye teşvik edecektir. Bazı silah bırkamayan gerilla birlikleri öldürülecek ve büyük tepki alacaktır. Tepkilerin artması ise komünistlerin üzerine yürümek isteyen muhafazakar örgütlerin eline bahane verecektir. Ordu istihbaratının iddialarına göre Endonezya Sovyet Cumhuriyeti peşinde olan komünistler ayaklanma peşindeydi. İddiaları reddeden PKI kamuoyunu sükunete çağırsa da komünistlere karşı yeni bir bastırma harekatı başlamıştır. Bu sefer binlerce parti militanı öldürülecek ve 36.000 kişi tutuklanacaktır. Öldürülenler arasında 31 Ekim günü öldürülen Musso da bulunmaktadır. Aidit ve Lukman Çin Halk Cumhuriyetine kaçacaktır, PKI yasal olarak yasaklanmasa da fiilen ağır saldırıya maruz kalmıştır. Partinin yeniden inşası 1949 yılında olacaktır. Partinin yeni yayınları Harian Rakyat ve Bintang Merah yeni dönemde etkili olacaktır.1950'li yıllar
da parti Dipa Nusantara Aidit liderliğinde Endonezya cumhurbaşkanı Sukarno yönetiminin sömürgeciliğe ve Batıya karşı ulusal tutumunu destekler. Aidit ve ekibi (Sudisman, Lukman, Njoto ve Sakirman) partiye yeni katılan genç bir kuşaktır, hiçbirisinin yaşı 30'un üzerinde değildir. Aidit liderliğinde parti gittikçe büyüyecek, 1950 yılında 5.000 olan üye sayısı 1954 yılında 165.000' e çıkacak, 1959 yılında ise rekor bir sayı olan 1.5 milyona ulaşacaktır. 1950'li yıllar 1955 seçiminden önce PKI, Sukarno'nun güdümlü demokrasi planlarını savunmakta ve Sukarno'nun aktif bir destekçisiydi. 1955 seçimlerinde PKI oyların %16'sını alarak dördüncü sırada yeraldı. 257 koltuklu mecliste 39 vekillik, 514 koltuklu senatoda ise 80 vekillik aldı. Bu dönemde Java'da sürmekte olan Hollanda hakimiyetine karşı muhalefet PKI siyasetinde ön planda yer aldı. Bu gelişmelere rağmen İslamcı Masyumi Partisi komünist partinin kapatılmasını isteyebiliyordu. PKI kontrolünde olan sendikalar ise Hollandalı şirketlere el konmasını talep ederek eyleme geçecektir. El konan yabancı şirketlere karşı verilen mücadele, komünistlerin ulusal ölçekte sahiplenilmesini sağlanmış olacaktır. karışık iç siyasi ortam sürerken Şubat 1958'de ABD yanlısı ordu üst yönetimi ve sağcı partiler darbe girişiminde bulunurlar. Sumatra ve Sulawesi'de iktidarı ele geçiren güçler Endonezya Cumhuriyeti Devrimci Hükümetinin kurulduğunu ilan ederken komünistleri tutuklamaya ve öldürmeye başlar. PKI ise isyanın bastırılması için sukarno yönetiminden yana olacak ve sonunda isyan bastırılacaktır. 1959 Ağstos ayında ise ordunun PKI kongresinin toplanmasını engelleme girişimi başarısız olacaktır. Ülkedeki denge veya pat durumunu belki de 1960 yılındaki Sukarno sloganı en iyi şekilde açıklar; Nasakom yani Nasionalisme (Milliyetçilik), Agama (Din), Komunisme (Komünizm). Sukarno'nun siyasetinde komünizmin yeri resmileşse de ülkedeki tehlikeli denge durumu sürmekte ve alar çanları çalmaktadır. 1960'lı yıllar PKI, Sukarno'yu desteklese de, siyasi olarak otonomisini kaybetmedi. Mart 1960'da PKI, Sukarno'nun ülke bütçesini demokratik olmayan şekilde kullandığı için eleştirecektir. Temmuz ayında ise hükümeti eleştiren yazılar sebebiyle PKI yönetimi ordu tarafından tutuklansa da Sukarno'nun emriyle serbest bırakılacaktır. Partiye artan destek üye sayısına da yansıyacak ve 1965 yılında üye sayısı 3 milyon olacaktır. Endonezya Komünist Partisi Sovyetler Birliği ve Çin Halk Cumhuriyeti dışındaki en güçlü komünist parti haline gelir. Partinin kkitle örgütlerinde önemli desteği vardı. Buna örnek olarak Tüm Endonezya Merkezi İşçi Örgütü (Sentral Organisasi Buruh Seluruh Indonesia), Halkçı Gençlik (Pemuda Rakyat), Endonezyalı Kadınlar Hareketi (Gerakan Wanita Indonesia), Endonezya Kadınlar Cephesi (Barisan Tani Indonesia), Halk Kültürü Ligi (Lembaga Kebudayaan Rakyat) ve Endonezyalı Aydınlar Birliği (Himpunan Sarjana Indonesia). Parti ve onun örgütlerinin toplam üyeliği en yüksek seviyesindeyken Endonezya nüfusunun beşte birine eşitti. Mart 1962'de PKI hükümete katılır. PKI liderleri Aidit ve Njoto bakan olacaktır. Aynı yıl Nisan ayında parti kongre toplayacaktır. 1963 yılında Malezya, Endonezya ve Filipinler hükümetleri bölgesel toprak anlaşmazlıklarıyla ilgili yapılan zirvede Filipinler Cumhurbaşkanı Macapagal tarafından ortaya atılan bölgesell bir birlik olan Maphilindo Konfederasyonunu gündeme alırlar. PKI Maphilindo birliğini reddetmekteydi. PKI militanları komşu Malezya'ya geçmekte ve İngiliz, Avustralya birliklerine saldırmaktaydı. Bazı gruplar ise Malaya'daki kavgaya katılmak için oraya kadar gitmişti. PKI'ye bağlı silahlı birliklerin çoğunluğu Borneo sınırındaydı. Ocak 1964'de PKI Endonezya'daki İngiliz taşınmazlarını kamulaştırmaya başlayacaktır. Katliamlar ve son Sukarno'nun Endonezya Komünist Partisi, Ordu, milliyetçiler ve islamcılar arasındaki denge politikası komünstlerin güçlenmesiyle bozulur. Komünistlerin giderek etki alanlarını genişletmesi ve popülerliği başta ABD olmak üzere tüm anti-komünist Batılı devletleri harekete geçirir. Ülke içindeki siyasi ve ekonomik durum ise giderek daha zorlu hale gelmişti, enflasyon %600 seviyesindeyken Endonezyalıların hayat şartları kötüleşmekteydi. Aralık 1964'de Murba Partisinden Chaerul Saleh komünistlerin darbe planı yaptıklarını iddia edecektir. PKI ise Murba Partisinin yasadışı ilen edilip kapatılmasında ısrar eder ve bu parti 1965 yılında kapatılır. Malezya konusunda ise PKI, halkın silahlandırılmasını savunurken, Ordu buna karşıdır. Sukarno ise konuyla ilgili görüş belirtmez.1965 yılı Temmuz ayında yaklaşık 2.000 PKI üyesi Halim Hava Kuvvetleri Üssünde askeri eğitime başlayacaktır. Halkın silahlandırılması fikri Hava ve Deniz Kuvvetlerinde taraftar bulmuş gibi gözükmektedir. 8 Eylülde PKI gösterileri Surabaya'daki ABD Elçiliğinin iki gün süreyle kuşatılmasına kadar varacak, 14 Eylülde yapılan PKI mitinginde konuşan Aidit partililerden gelişmelere dikkat etmelerini ister. 30 Eylülde ise PKI ile ilişkili yan kuruluşlar olan Pemuda Rakyat ve Gerwani, Jakarta'da enflasyona karşı büyük bir miting düzenleyecektir. 30 Eylülü 1 Ekime bağlayan gece Endonezya'daki en kıdemli altı general öldürülür ve cesetleri bir kuyuya atılır. Generalleri öldürenler ertesi saah yeni Devrimci konseyin iktidarı aldığını ilan eder ve kendilerine 30 Eylül Hareketi olarak tanıtır. Ordunun brçok üst düzey komutanı ölü ya da kayıp olduğu için General Suharto orduya hakim olur ve 2 Ekim darbe girişimini bastırır. Ordu darbe girişimini hemen komünistlerin üzerine atar ve ülke çapında anti-komünist propaganda başlar. 'nin generallerin öldürülmesiyle bağı ortada yokken Suharto komünistleri günah keçisi yapacak ve saldırıya geçecektir. Başlatılan anti-komünist katliamında yaklaşık 500.000 komünist öldürülecek ve fiziki olarak PKI tasfiye edilecektir. General Suharto, siyasi olarak Sukarno'nun etkisini ortadan kaldıracak ve 1968 yılında cumhurbaşkanı olacaktır. Ordu üzerindeki hakimiyetine hükümet üzerinden kurduğu hakimiyet eklenecektir. 30 Eylül olaylarından sonra 2 Ekim günü Halim Askeri Üssü tekrar ele geçirlecektir. 30 Eylül darbesiyle komünistlerin doğrudan bir ilgisi olduğuna dair bir delil ortada bulunmamaktadır. Dönemin PKI yönetimine göre ise olay islahlı kuvvetlerin içinde yaşanan bir gruplaşmanın sonucudur. Partinin bu yönde açıklamalrı kendisine karşı yapılan saldırıya engel olamayacak ve Sukarno'nun kabinesindeki parti liderleri bile kabine toplantısı sırasında tutuklanacaktır. Bu sırada islamcı kesim tarafından Jakarta ve diğer önemli şehirlerde PKI'nin yasadışı ilan edilip kapatılması için büyük gösteriler düzenlenmektedir. İslamcı örgüt Ansor PKI binalarına karşı saldırılara başlar ve parti genel merkez binasını kundaklar. 18 Ekimde Java'da PKI militanları öldürülür. Partinin fiziksel olarak ortadan kaldırılması süreci başlamış olur. Döneme ait kaynaklarda sağlıklı bilgilerin bulunmaması nedeniyle süreçte öldürülen kişilerin sayısı bilinememektedir. Kabul edilen sayılara göre öldürülenlerin sayısı 300.000 ile 1 milyon arasındadır. Öldürülenler arasında komünist olmayanlar da bulunmaktadır.Özellikle Endonezya'nın ticari yapısında güçlü bir etkisi bulunan çinli azınlık , komünist eğilimli olup olmadığı dikkate bile alınmaksızın çoluk çocuk topluca katledilmişlerdir.Böylece Malay ve müslüman kökenli grupların ekonomik yaşama hakim olmasının amaçlandığı da açıkça anlaşılabilir. Endonezya halkının maruz kaldığı bu kitlesel katliam 20.yüzyılın en kanlı katliamları arasında gösterilir.Kahin, George McT. and Kahin, Audrey R. Subversion as Foreign Policy: The Secret Eisenhower and Dulles Debacle in Indonesia. New York: The New Press, 1995 Time dergisinin 17 Aralık 1966 sayısında olaylar aşağıdaki şekilde anlatılmaktaydı::"Komünistler, sol sempatizanlar ve aileleri acımasızca katledildiler. Kırsal bölgede ordu mensupları yakaladıkları binlerce komünisti işkence altında sorguladıktan sonra hapishanelerde infaz ettiler. Yöreye özel uzun saplı bıçaklarla gece insanların evine saldıran müslüman haydutlar tüm aileleri öldürüp evlerine gömdüler. Katliam öyle bir hal aldı ki Java kırsalında müslümanlar kurbanlarının kafalarını sopalara takıp yürüyüşler yaptılar. Cesetler o kadar çoktu ki, Doğu Java ve Sumatra'da ciddi salgın hastalık tehlikesi başgöstercektir. Bölgede bulunan gözlemcilere göre küçük dere ve ırmaklar cesetlerle kaplıdır." Katliamların sebebi siyasi olarak gösterilebilirse de, olayların panik ve siyasi belirsizlikten dolayı çıktığını iddia edenler de vardır. Anti-komünist katliamı gerçekleştiren gruplar arasında yasadışı işlerle uğraşan mafya gruplarının da bulunduğu bilinmektedir. Bu gruplara devletin üst kademelerinden yeşil ışık yakılmış olma ihtimali yüksektir. Ülkenin çoğunda müslümanlar tarafından yapılan katliamlar cihat adı altında gerçekleştirilirken Bali'de ise Hindular tarafından Hinduizm adına katliamlar yapılacaktır. 22 Kasımda partinin en önemli isimi olan Aidit yakalanacak ve öldürülecektir. Aralık ayında ordu, Aceh'in komünistlerden temizlendiğini ilan edecektir. Yakalanan ve hayatta olan komünistleri yargılamak için özel askeri mahkemeler kurulacaktır. 1966 Mart ayının 12. Günü Suharto artık fiilen var olmayan PKI'yi yasadışı ilan edecek, yan örgütler de birbiri ardına kapatılacaktır. Son yıllarda yapılan bazı araştırmalara göre generallerin öldürülmesi olayını planlayan ve yürürlüğe koyanın sanıldığı gibi komünistler değil bizzat Suharto olduğu iddia edilmektedir.Friend, Theodore (2003). Indonesian Destinies. The Belknap Press of Harvard University Press. s.103†“109 ISBN 0-674-01834-6 1965 yılından sonra İlk başta örgütlenmeye çalışılan direnişe rağmen Endonezya Komünist Partisi 1965-66 katliamları sırasında ve sonrasında felç olmuştur.Eylül 1966'da parti Politbürosundan geriye kalanlar özeleştiri vererek Sukarno rejimine verilen destek politikasını eleştirmiştir. Aidit ve Njoto'nun öldürülmesinden sonra parti yönetimi Sudisman'a geçecek, bu yüzden 1967 yılında ölüm cezasına çarptırılacaktır. Bazı PKI militanları Doğu Java'daki Blitar bölgesine sığınmış ve beklenenin aksine kırsal bölge halkı arafından iyi karşılanarak sahiplenilmiştir. Ordu yönetimi siyasal olarak şehirlere göre geri durumda bulunan bölgede komünistlerin var olamayacağını düşünerek burada operasyon yapmamıştır. Bölgede Sukatno, Ruslan Widjayasastra, Iskandar Subekti gibi PKI yöneticileri bulunmaktadır. 1968 yılının Mart ayında komünistlerin öncülüğü olmaksızın Blitar köylüsü komünistlere yapılan katliamın öcünü almak için ayaklanacak ve bölgedeki islami örgüt üyelerine saldıracak ve 60 Nahdatul Ulama örgütü üyesi öldürülecektir. Ordu böyle bir ayaklanma beklemediği için şaşkınlık geçirse de PKI'nin bölgedeki üssü ve destekçisi ortam çökertilecektir. Sukatno, Ruslan ve Iskandar Subekti yakalanarak ölüm cezasına çarptırılırlar. 30 Eylül olayları sırasında Endonezya dışında bulunan bazı partililer ise Çin Halk Cumhuriyeti'nin kuruluş törenleri için bu ülkede bulumaktaydı. Doğu Avrupa'da bulunan gruplarla beraber partinin sürgünde işleyiş mekanizması kurulmaya çalışılır. Ancak bu yapı ülkeden çok yalıtılmış durumdaydı. Günümüzde partinin durumu 2004 yılı itibarıyla eski PKI üyeleri hala kara listededir ve devlet kurumlarında işe girmeleri yasaklanmıştır. 1999 yılında cumhurbaşkanlığı sırasında Abdurrahman Wahid PKI'nin yurtdışında sürgünde buluna üyelerine ülkeye dönme çağrısı yapmış, 1945 anayasasını kaynak göstererek ülkede komünist ideolojinin tartışılmaya açık olduğunu belirtmiştir. Bu öneri özellikle dinci kesim ve muhafazakar devlet organlarıyla ordu tarafından eleştirilmiş, hatta karşı gösteriler düzenlenmiştir. Ayrıca bakınız *30 Eylül hareketi