Emberler, Şumnu

Kısaca: Emberler (Bulgarca: ``Kliment``), çok eski adı "Köse Musalar Karyesi" veya "Enbiyalar", bugün Bulgaristan topraklarında olan Deliorman`da, Şumnu iline bağlı bir Türk köyüdür. ...devamı ☟

Emberler (Bulgarca: ``Kliment``), çok eski adı "Köse Musalar Karyesi" veya "Enbiyalar", bugün Bulgaristan topraklarında olan Deliorman`da, Şumnu iline bağlı bir Türk köyüdür.

Emberler köyü hakkında daha detaylı bilgi Sn.Vahit Mutlu ve Sn.Mustafa Şahin`in kaleme aldığı "Emberler" adlı kitabında bulabilirsiniz.Kitap Temmuz 2005 yılında İstanbul`da baskıdan çıkmış olup piyasaya sürülmüştür.

Coğrafi konumu

Kuzey doğu Bulgaristan`da Deliorman bölgesinde bulunan Emberler köyü, Şumnu-Silistre yolunun 48. kilometresindedir. Koordinatları yaklaşık olarak 43° 66` kuzey enlemi ve boylamı 27° 00` doğudur. Rakımı 325 metredir. Geniş arazisi hafif engebeli olup toprakları verimlidir. Civardaki komşu köyler sırası ile Yusufhanlar (Pristoe), Davulcular (Gusla), Nasufçular (Duhovets), Göçperler (Krupişte), Akçalar (Belentsi), Kovancılar (Pçelina), Aydoğdu (İzgrev) ve Aslar (Naum).

Köy güneyden kuzeye uzanan ve yavaş yavaş inişe geçen bir sırt üzerindedir. Köyü ikiye bölen Şumnu - Silistra yolundan iki tarafa doğru hafif meyillerde kulaklara ulaşılır. Karayele karşı açık olan konumu ileride yel değirmenleri için uygun bir fırsat olarak değerlendirilecektir.

Köyün yaklaşık 2-3 kilometre kuzeydoğusunda “Militsa” ekinliği bulunur. Burada Ceneviz zamanında yerleşim yeri olan bir kasabanın varlığına işaret eden kalıntılar bulunmuştur. Tarım kooperatifinin ilk yıllarında traktörlerin derin sürümü esnasında topraktan çanak - çömlek parçaları ve taş yalaklar bulunmuştur. Ayrıca yakılıp külleri küp içinde gömülmüş ve üzerleri yassı yontulmuş üzerinde yazılar ve işaretler bulunan taşlarla kapatılmış mezarlar da bulunmuştur. Bulunan eski pınarların da su ihtiyacını karşılamaya yönelik oldukları anlaşılmaktadır. Fakat bulunanlar muhafaza edilmemiş ve herhangi bir arkeolojik araştırma yapılmamıştır. Asırlar öncesinde bir yerleşim yerinin adı şimdilerde sadece bir tarla adı olarak anılmaktadır “Militsa”.

Köyün yaklaşık 3 kilometre batısında ise başka bir yerleşim yerinin izleri vardır, “Yurtluk”. Bu yerleşim yerinde de eski toprak kap kacak parçaları, eski paralar ve silah parçaları bulunmuştur. Bu yerleşim yerinde de herhangi bir arkeolojik çalışma yapılmamıştır.

Büyük ekinlikte ise yükseklikleri yerden 2 metreyi bulan dikili taşlar bulunmaktadır. İki taş arasındaki mesafe yaklaşık 10 metredir. Üzerinde tarih ve yazı bulunmayan bu taşların ne zaman, kimin tarafından ve ne için dikildiği bilinmemektedir. Reformcu ve ıslahatçı bir Osmanlı padişahı olan II. Mahmut 1837 yılında İstanbul`dan gemi ile Varna`ya, oradan kara yolu ile Şumnu ve Silistra `ya ve oradan da Tuna yolu ile Ziştovi a€˜ye gitmiştir. Padişah her konakladığı yerde uzunlukları 2,5 metre olan ve üzerlerinde yazılar bulunan hatıra sütunları diktirmiştir. Bu iki dikili taşın da Sultan II. Mahmut a€˜un geçtiği yerlere dikilmiş ve belki de bu eski Silistra - Edirne yolunun daha düzgün bir hale getirilip, posta yolu ile kullanılmak isteğinden yapıldığı tahmin ediliyor. Roma zamanında da buradan Silistra a€˜yı Preslaf a€˜a ve oradan da büyük balkanın güneyine bağlayan bir yolun geçtiği biliniyor. Bu yolun stratejik bir önemi olduğunu tarihi olaylar kanıtlıyor. Osmanlı Rus savaşlarında 1812, 1828 ve 1854 yıllarında buralarda çarpışmalar olmuştur. Ruslar buralardaki çatışmalarda 800 asker ve 400 at kayıp verdiklerini belirtiyorlar.

Çeşme kulağında 1820 yıllarında yapıldığı bilinen akar çeşme maalesef muhafaza edilmemiştir. Kesme taştan yapılmış olan, tek kurnalı, taş yalaklı ve üzerinde Arapça yazılı kitabesi bulunan bu tarihi eser hazine arayıcılarının tahribatına maruz kalmış ve bakımsızlıktan suyu kesilmiştir.

Arşiv Belgelerinde Emberler

Eldeki tüm imkanları kullanarak, sabırla yürütülen zorlu çalışmaların sonunda tarihin ve arşivlerin tozlu sayfalarından önemli bilgilere ulaşılmıştır. Tarihi belgelerde “Enbiyalar” köy adı olarak ilk defa 1556 yılında yapılan tahrir sonuçlarında yer almaktadır. Başbakanlık Osmanlı Arşivinde 382 numaralı Tahrir defterinin 521. sayfasında şöyle bir yazı vardır; “Karyeyi Köse Musa` ya Enbiyalar dahi derler”. Yani Köse Musa köyüne Enbiyalar da derler.

Yine Kanuni Sultan Süleyman zamanında, fakat biraz daha erken yani 1530 yılında yapılan tahrirde Köse Musa köyünün Şumnu kazasına bağlı olduğu görülüyor. Bundan sonraki belgelerde köy adı artık Enbiyalar olarak belirtilmektedir. 1573/74 yıllarında yapılan bir sayıma göre Kuzeydoğu Bulgaristan a€˜ın Şumnu, Razgrat, Prevadi ve Cuma kazalarındaki celeplerin listesi hazırlanmıştır.1840/41 yıllarını kapsayan dönemde vergi mükelleflerini ve miktarını doğru tespit etmek için kapsamlı bir çalışma yapılıyor. Bu sayımda her hanenin başı ve ayrıntılı olarak mali ve emlak durumu yazılmıştır. Bu temettuat defterleri her köy için ayrı ayrı hazırlanmıştır. Buna göre Enbiyalar artık tek bir köy değildir. Ayrı ayrı üç tane köy oluşmuştur.

1. Enbiya Solak - 36 hane, 2. Enbiya İskender - 43 hane, 3. Enbiya Sakal - 32 hane.

Bunlar bugünkü Solak Mahallesi, Koru mahallesi ve Haslardır. 1934 yılına kadar resmi evraklarda üç ayrı köy olarak bu isimler kullanılmıştır. 1934 yılında Türk köylerinin isimleri değiştiriliyor. Enbiya Solak - Sveti Gorazd, Enbiya İskender - Sveti Kliment ve Enbiya Sakal - Sveti Naum oluyor. 1954 yılında da Gorazd ve Kliment birleştiriliyor ve yalnızca Kliment oluyor.

Nüfus

Köy, resmi kayıtları bulunmasada 1490-1500 yıllarında Konya Karaman`dan göç eden Gedik`ler sülalesi tarafından kurulduğuna dair rivayetler bulunmaktadır.Daha sonra 1540`lı yıllarda Anadolu`dan göç eden Tanrıdağ Yörüklerinden Enbiyalar cemaatinden Nebi Sakal,Nebi Solak ve Nebi İskender`in sülaleri bu köye yerleşir ve köyün adı Enbiyalar olarak kayıtlara geçmeye başlar.İstanbul Kütüphanesi Arşiv kayıtlarına göre 1530-1545 yılları arasında köyün ismi Köse Musalar karyesi olarak geçmektedir fakat 1575 yılından sonra Enbiyalar karyesi (köyü) olarak değişmiştir.

Bölgedeki nüfus hareketleri incelendiğinde görülüyor ki Anadolu` dan Deliorman` a ilk yerleşmeler 15. asrın sonlarında başlıyor. Köse Musa` nın karye olarak zikredilmesi köyün daha önceden kurulduğunu gösteriyor. Bölgede yeni kurulan köyler mezra olarak kaydedilmiştir. Mesela Mahmuzlu Kuyusu mezradır. Bu dönemde bölgede şu köyler vardır; Şarvı, Köklüce, Senebirlik ve Mahmuzlu mezrasıdır. Çevredeki diğer köyler daha sonra kurulmuştur. Mesela Bozcalar büyük bir olasılıkla 1570 lerde kurulmuştur, çünkü 1573/74 yılındaki celepler listesinde köyün muhtemel kurucusu Yusuf Bozca hala hayattadır ve celep olarak görülmektedir.

1543 ve 1585 yıllarında bölgeye yoğun bir Yörük akımı vardır ve Tanrı Dağı, Naldöken ve Kocacık Yörüklerinin buralara yerleştiklerini gösterir belgeler vardır. Kocacık Yörüklerinin yerleştiği yerleri gösteren haritada Enbiyaların ismi vardır.

Çok ilginçtir, 1543 yılında, Yörük yerleşmelerinden 12 yıl sonraki 1555 tahririnde Köse Musa köyünün adı hem Köse Musa hem de Enbiyalar olarak anılmaktadır. 382 numaralı belgenin 521. sayfasında bu açıkça görülmektedir. Daha sonraki belgelerde 1573/74 celepler listesinde Köse Musa adı yok oluyor ve yalnızca Enbiyalar adı kalıyor. Bu da bize buralara çok büyük bir Yörük kitlesinin yerleştiğini gösteriyor. Nitekim Cevdet Türkay` ın kitabında, Enbiyalar cemaatinin Yörükan taifesinden olduğunu ve Şumnu kazasına yerleştiğini yazmaktadır. Bu cemaat epey büyük olmalı ki 1840 yılında yapılan sayımda ve hazırlanan vergi defterinde önümüze üç tane Enbiyalar çıkıyor. Yani bu cemaat kabına sığmıyor ve taşarak üç yeni köy oluşturuyor. İlk kapsamlı sayım da o yıl yapılıyor. Buna göre 1840 yılında;

  • Enbiya Solak - 36 hane x 5 kişi = 180 kişi,
  • Enbiya İskender - 43 hane x 5 kişi = 215 kişi,
  • Enbiya Sakal - 32 hane x 5 kişi = 160 kişi.


Ortalama bir hanede 5 kişi olduğu varsayılırsa (ki bu yöntem çoğu araştırmacılar tarafından kullanılıyor) köylerin nüfusu kolayca tahmin edilebilir.

1954 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile Kliment ve Gorazd birleştirilmiş ve yalnızca Kliment kalmıştır.

Ekonomi ve Sosyal Hayat

Bölgenin ormanlık ve bol meralı olmasından dolayı Yörüklerin buralara yoğun bir biçimde yerleştiklerini biliyoruz. Anadolu` dan gelen bu yeni yerleşimciler, bol suyu ve verimli toprakları olan ırmak kenarlarını seçmemişlerledir, çünkü ziraat ile değil yalnız hayvancılıkla uğraşıyorlardı. Bunun için onlara en uygun olan yerler bol ormanlı ve geniş meralı yerlerdir. Buralarda hiç yabancılık çekmemişler ve tam aradıklarını bulmuşlardır.

Bazı kaynaklarda Osmanlının başkentinin ve Topkapıa€˜nın buğday ihtiyacının büyük bir kısmını Dobruca`dan karşıladığını bildiriyorlar. Et ihtiyacı ise genellikler koyun eti olduğundan, toplanan canlı hayvanlar celepler vasıtası ile gemilere yüklenip gönderiliyormuş. Osmanlı belgelerinde 16. yüzyılda koyunculuğun ve celepkeşanlığın Deliorman bölgesinde çok yaygın olduğu görülmektedir. Bu durum da bize insanlarımızın geçimlerini büyük ölçüde hayvancılıktan ve daha doğrusu koyunculuktan sağladıklarını göstermektedir. 1573/74 yıllarındaki bölgedeki celeplere ait listede Enbiyalar`dan da üç tane celbin olduğunu görüyoruz.

Yörüklerin konargöçer hayat yaşadıklarını biliyoruz. Bunlar yerleşik hayata geçişten sonra bile sınırlı ziraat yapmaktadırlar. Daha önce yoğun olarak koyunculukla uğraşan aileler, tarla sürümü için bir çift öküz, bir tane sağılır inek ve danalarına bakmak zorunda hissediyorlar. Ayrıca ulaşımda kullanılmak üzere ortalama her ailede bir tane de at bulunmaktadır. Bunun yanında koyunculuk ta devam etmektedir. Tarım ilkel bir biçimde yapılmaktadır. Tohum saçılarak ekilmekte, orakla biçilip harmanda düvenle dövülüp, tınazı atılır ve özel olarak tahtadan yapılan ambarlarda muhafaza edilmektedir. Varlıklı ailelerde bu ambarların önünde el kayaları bulunurdu. Taş dibeklerde dövülerek aşurelik elde edilir, kara kayalarda ise bulgur ve un hazırlanırdı. Giderek artan ihtiyaçları karşılamak üzere zamanla yel değirmenleri kurulmuştur. Enbiyalar` ın adeta sembolü haline gelen bu yel değirmenlerinin sayısı 7-8 e kadar ulaşmıştır. Bunlar yalnız kendi köyünün ihtiyaçlarını değil, komşu köylerin de ihtiyaçlarını karşılamışlardır. 1930 larda ise modern sayılan ateş değirmeni devreye girmiştir. İlk yıllarda odunla çalışan buhar makinesi daha sonra yerini elektriğe bırakmış ve ateş değirmeni faaliyetini bugün dahi sürdürmektedir.

Bir zamanlar yaklaşık 2.000 dekar tarlası ve 22.000 dekar orman ve merası olan Enbiyalar` ın bugün 19.000 dekar tarlası ve yalnız 2.000 dekar merası kalmıştır. Ormanlar ise yok denecek kadar azalmıştır. 1953 yılında kurulan tarım kooperatifi 1990 lardan sonra dağılmıştır.

Eğitim dini olarak ilkten evlerde başlamış, daha sonra cami odalarında devam etmiştir. İlk resmi ilkokul 1913 yılında Solak Enbiya da açılmıştır.Bu dönemde aynı zaman içeresinde Emberlerden birçok kişi Türkiye Cumhuriyetinde Yüksek Dini tahsil görmüşlerdir - Sağır İsmaillerin Halil Hoca, Osman Gedik, Hacı Salihlerin İbrahim Hoca,Cinlerden Cemal Hoca; Bilalların Ömer oğlu Bilal Hoca ;Hafız Osman,Hacı Musaların Hafız Mehmet.Emberlerde Eğitim ihtiyacı giderek arttığı için Solak caminin odaları genişletilerek okula dönüştürülmüştür ve eğitime uzun yıllar hizmet vermiştir. Daha sonra yeni iki dershaneli koca mektep 1925-27 yıllarında yapılmıştır. Bu dönemde Şumnu`da Nüvvab Okulunu bitirenler-Naim oğlu Hacı Raim,Farhatağaların Ahmet oğlu İsmail,Hatiplerin Şevket Hoca,Şabanağaların Mustafa oğlu Mehmet Hoca,İslamların Halit hoca,Balcıların Rufi Hoca,Karaismaillerin Rafi Hoca, Hacı Yahyaların Murat Hoca. 1949-52 yıllarında köylünün elbirliği ile yaptırdığı rüştiye ise 50 yıl hizmet verdikten sonra yıktırılmıştır. 1983 te başlanan yeni okul ise ancak 1992 yılında tamamlanabilmiştir. Günümüzde Emberler kökenli olup ve Lisan üstü eğitim görenlerden bazıları - Prof.Dr.İdriz Kovancı; Prof.Dr.İbrahim Demir; Prof.Dr.Salih Fadıl; Prof Dr.Suat Gedik; Rrof.Dr Fahrettin Kovancı; ve vs...

Okuma evi 1936 yılında faaliyete geçmiştir. Kurucuları arasında Hasan Şerif (Hasanko) önemli bir yer almıştır. Okuma evi yöneticisi olarak en çok görevde kalan kişi ise İbrahim İsmail (Gürses) olmuştur. Faaliyette olan ve yaklaşık 11.000 cilt kitabı bulunan okuma evi binası 1959 yılında yapılmıştır.

Köyde halen ibadete açık olan üç tane camii bulunmaktadır. Kuruluş tarihleri bilinmemekle beraber, aralarında en eskisi Solak camiidir. Tamamen ahşaptan yapılmış olan caminin en az 250 yıllık olduğu tahmin edilmektedir.Emberlerin gelmiş-geçmiş imamları - Hacı Eminlerin Hacı Emin, Manavların Hatip İbrahim, Hatipsalihlerin Hafız İbrahim,Hacı Salihlerin İbrahim Hoca,Kuşaksız Süleyman Hoca,Hacı Musaların Cemal Gedik Hoca,Manavların İbrahim Hoca,Piredenlerin İbrahim Pireden,Cinlerin Cemal Hoca, Şabanağaların Mehmet Hoca,Pehlivanların Halit Hoca, Hacı Salihlerin Hafız Lütfü, Yalamıların Tahsin Hoca, Çolakların İbrahim Gürses...

Zanaat, insanın maddeye dayanan ihtiyaçlarını karşılamak için yapılan,öğrenimle birlikte tecrube ve ustalık gerektiren bir iştir.Hayatın, ayrı-ayrı alanlarında doğan ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yeni,yeni zaanatlar edilmiştir.Bu açıdan bakıldığında inşaat, marangozculuk, demircilik ,saraççılık ve daha sonra çeşmecilik zanaatları çok eskilere dayansalarda günümüzde önemini korumaktadırlar.Emberler`den çıkan ünlü zanaatçılar,ustalar ve sanatçılar:

  • Pireden Eşref - inşaat ustası ,marangoz;
  • Pireden İbrahim- inşaat ustası,marangoz (1898-1980);
  • Recepağaların Emin Usta- inşaat ustası,marangoz;
  • Karaömerlerin Hasan usta- (189..-1980);
  • Yakupağaların Rafi usta;
  • Karaismaillerin Salim usta (1911-2004);
  • Manavların İzzet usta;
  • Piredenlerin Mustafa ve İdris kardeşler ;
  • Manavların Necip Usta (1931 yılında Türkiye/Adapazarına göç eder);
  • Çolakların Abdurahman Usta;
  • Eminlerin Hasan Usta -Fıçı Ustası ;
  • Karaömerlerin İbrahim Usta -Fıçı ve marangoz ustası (1922-2002);
  • Karaömerlerin Halit Gedik Usta - Fıçı ve Marangoz Ustası (1926 - 2001);
  • Yalamıların Nuri Usta - Fıçı Ustası (19.... - 1991);
  • Halil Hocanın Ahmet Usta - Demirci ve Marangoz ustası;
  • Hacayvatların Hüseyin Usta;
  • Çıtakların Mustafa Usta;
  • Deli Hüseyinlerin Hüseyin;
  • Osmanağaların Recep Usta;
  • Halil Hocaların Müzekkar (1948-2002);
  • Halil Hocaların Halil ;
  • Karaömerlerin Hikmet Gedik Usta ;
  • Şabanağaların İsmail aga - Çeşmeci;
  • Sakallıların Ahmet Usta - Demirci ustası;
  • Bahçeli Halil Usta - Demirci ustası;
  • Mıstıkların Salih Usta (1922-1986) - Demirci ustası;
  • Yakupağaların Zahit Saraç ;
  • Dobrucalı Celil Saraç (1922 - 2006);
  • Kırpaç Hamitin oğlu Uruç - Fotoğtafçı;
  • Tatar Hüsnünün oğlu Rahmi - Fotorafçı;
  • Hikmet Efraim - Ressam / Köşe yazarı ;


Sağlık Ocağı 1956 yılında hizmete açılmıştır. Uzun yıllar köye ve çevre köylere hizmet vermiş ve hala vermektedir. Emberler kökenli doktorlar - Haşım Hocanın Fatma Aydın, Deli Hüseyinlerin Rahim Hocanın Hülya.

Spor faaliyetlerinden at yarışları ile güreşin uzun geçmişi vardır. Eskiden sünnet düğünlerinde düzenlenen bu yarışlar, daha sonra belli bir düzen dahilinde, yılın belli bir gününde düzenlenmeye başlamıştır. Halk arasında bu güne “Hükümet Düğünü” de denilmektedir. Bu müsabakalara Deliorman`ın ünlü pehlivanları ve yarış atları davet edilir ve kalabalık bir seyirci kitlesi tarafından izlenilmektedir. Tarihe damgasını vuran Pehlivanlardan biride Emberleli Hacı Ahmetler sülalesinden Koca Mustafa`dır.1910-1925 yılları arasında Delioman`ın baş pehlivanları arasında ün yapan Koca Mustafa, gerek Türkiye`de gerekse Avrupa`da büyük başarılar göstermiştir.Pehlivan Koca Mustafa 1951 yılında Türkiye`ye göç eder ve Tekirdağ/Şarköye yerleşir ve hayatının son yıllarını burada geçirir.1962 yılında vefat eder.

At yetiştiriciliği ve yarışı konusunda Emberler köyünden tarihe damgasını vuran Balcılar sülalesinden Bilal oğlu Salih efendi olur (1929-2006).

İlk amatör futbol takımı 1955-56 yıllarında kurulmuştur. 1965 yılında ise futbol sahası yeniden düzenlenmiş ve stadyum yapılmıştır. Emberler futbol takımı “Mılniya” 1965-1980 yılları arasında İl A grubunda yarışmış ve birinci yerlere yükselmiştir.Emberlerin ünlü futbolcuları - Murtaza oğlu İbrahim Yıldırm, Hacı Eminlerin Hılmi ve Fikret kardeşler,Celil oğlu Nasyonel Sosyalistf,İbrahim oğlu Nuri, Balcı Ahmet oğlu Vejdi, Jelazko Stoev, İdriz oğlu Rahmi, Cinlerin Kazım oğlu Abidin,Şerif oğlu Salih, Şaip oğlu Ferhan, Rufi hocanın oğlu Sinan, vs...

Enbiyalar`ın her alanda çevre köylerle yoğun bir iletişim içinde olduğu görülüyor. Bu sporda olduğu gibi ticarette de böyledir. 1946 yılında kurulan pazara rağbet büyüktür. Çevre köylerden de ziyaretçilerin geldiği pazara halkımız “panayır” demektedir ve her hafta Çarşamba günü kurulmaktadır. Pazarda bir taraftan halkın ihtiyaçları olan gıda maddeleri, tarım aletleri, iplik, yün vs. sunuluyor, diğer taraftan da hayvan pazarında alıcılar ve satıcılar arasında sıkı pazarlıklar yapılıyor.

Bir zamanlar Enbiyalar darısı ile meşhurmuş. Daha sonra yel değirmenleriyle, ateş değirmeniyle, yağ fabrikasıyla,foto studyosuyla,yün tarama makinalarıyla,marangos ustalarıya, buğday ve ekmeği ile meşhur olmuş ama onu diğerlerinden farklı kılan insanlarının alçak gönüllülüğü, yardımseverliği ve misafirperverliğidir. Bakın Şumnu Nüvvap hocalarından Şeyh Efendi Enbiyalar için ne diyor; “Köyde 24 saat açık 90 tane misafir odası gelecek olan misafirleri ağırlamak üzere hazır vaziyette bekletilmektedir.” Umarız bu böyle devam eder ve bundan sonra da köylü gelen misafirlerini güler yüzle karşılar, cömertçe ağırlar ve tatlı dille uğurlar.

Türkiye`ye göç eden Emberliler

Göç,çeşitli doğa olayları,ekonomik veya sosyal sebeplerle,bireylerin veya toplulukların bir ülkeden başka ülkeye,bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitme işidir.Her ne sebeple olursa olsun,doğup büyerek yetiştiğin ev, yer-yurt ve memleketinden ebedi olarak ayrılmak tarif edilemeyecek kadar çok üzücüdür.Hele-hele ana-baba, kardeş ve eş-dost ayrılıklarının yürekleri dağlayan acıları...,göç ile başlayan ömür boyu hasretlikler ve hüsranlar,geride kalan ve yılların acımasızlığına gömülen memleket ve geçmişle ilgili o sıcacık hatıralar...Bu acıları her göç etmiş veya geride kalmış Bulgaristan Türk`ün yureyinde bulabilirsiniz.Bulgaristan`da bulunan Türk azınlığı 1877-1878 Rus-Türk (93) Harbinden sonra hep göç olayları endişesi ile karşı-karşıya kalmıştır.O zamandan başlayarak, Anavatan Türkiye Cumhuriyetine yapılan göçler günümüze kadar gelmiştir.Bu tarihi miras ne zamana kadar devam edeceği hiç de belli değildir...

1877/78 savaşından sonra,Emberlerden yüzlece aile Türkiye`ye göç etmiştir.Bu göç olayları ile ilgili resmi bir istatistik tutulmamış olup,yalnız köyümüzün önde gelen yaşlılarının aziz hatıralarına dayanarak ve 1930 - 1990`lı yıllara kadar göç edenlerin listesini çıkarabildik.Enbiyalar`dan ilk göç eden Kara Salihlerin Molla Mehmet olmuştur.Kara Salihlerin Hüseyin amcanın aktardığı rivayete göre, Molla Mehmet "Bize bu memlekette hayat kalmadı.Çoluk-çocuğu Anavatan`a atmaktan başka çare yoktur" demiş ve çekip gitmiş.Bundan sonra kendileri ile bağlantı kurulamamış ve izleri kaybolmuş.O yıllarda köyümüzden göç edenlerin sayılarıda az değilmiş.Kayıtlarda olmadığı gibi ve kesin bilenlerde olmadığından kimler olduklarını aktaramiyoruz.Embiyalar köyümüz Osmnanlı - Rus savaşından sonra belirli dönemlerde Türkiye Cumhuriyeti topraklarına göç dalgasından nasibini aldı.1928,1930,1934/35,1951,1968,1970/72 ve 1978 yıllarında göç olayları yaşandı. 1989 zorunlu göç dalgasından sonra en yoğun 1951 ve 1978 yıllarında göç etme olayları yaşandı. Bu yıllarda göç edenler serbest mahacir olarak göç etti, yani evini yurdunu satarak,eşyasını yanına alarak Türkiye topraklarına göç ettiler. Dünya tarihinin en karanlık ve en büyük zorunlu göç dalgası 1989 yılında yaşandı.Bulgaristanın eski Komünist Diktatörü Todor Jivkov yüzbinlerce Bulgaristan Türkünü doğup-büyüdü topraklardan kopartarak zorunlu göçe tabii tuttu.Yüzbinlerce insanı 1-2 ay gibi kısa süre içerisinde sınır dışı etti.1989 yılının Haziran ve Temmuz aylarında yaklaşık 370 Bin Bulgaristan Türkü Türkiye Cumhuriyetine göçe zorlandı.1989-2005 yılları arasında bu büyük göçün devamı olarak yaklaşık 450 000 Bulgaristan Türkü anavatan Türkiye`ye göç etti.

Bulgaristan`ın tüm yoğun Türk Bölgelerinde olduğu gibi Emberler köyüde 1989 yılı zorunlu göç dalgasında adeta boşaldı,köyümüzün %90`ı zorunlu olarak göç ettirildi.Yüzlerce aile akın-akın Türkiye`ye göç etti.Aileler parçalandı, sülaleler bölündü,analar evlatlarından, evlatlar anadan ayrıldı.Köy halkımızın büyük bir kısmı Türkiye toprakları sınırları içersinde değişik bölgelere yerleşti ve diğer bir kısmı Bulgaristan topraklarında kaldı."Çok hüzünlü,buruk ve karanlıktı o günler" diye yazıyor Nazım Gedik (Karaömerlerin)."O günleri her hatırladığımda tüylerim ürperiyor.Gençliğimizin henüz baharında neyin ve nasıl olduğunu anlayamadan,anlam veremeden Türkiye sınırları içerisinde bulduk kendimizi.Halkımız perişan,anaların-babaların gözleri yaşlı,çoluk-çocuk, hasta ve yaşlı demeden halkımız yollara düştü,günlerce Türkiye topraklarına geçebilmek için oluşturulan uzun konvoylarda bekletildi.Seffillik hat safadaydı fakat yürüklermizdeki Türkiye sevdası ve hasreti her türlü zorluğu aşmamıza yetiyordu.Birçoğumuz tek bavulla, bazıları kendi şahsi arabasıyla ve bazıları Tren ve otobüslerle ulaştı Türk topraklarına.Bulgar zülmü canımızdan o kadar bezdirmişti ki arkamızda bırakmış olduğumuz yurdumuzu-barkımızı,malımızı-mülkümüzü hiç gözümüz görmedi. Herkezin tek amacı vardı, bir an önce Türkiye`mize ulaşabilmek,yıllarca hasretini çektiğimiz ay yıldızlı al bayrağımıza kavuşabilmek.Bütün zorluklar aşıldığında Kapıkule sınır kapısına geldiğimde yüreğimi bir buruk hüzün ve sevinç kapladı.Hüzün,heyecan,sevinç... hepsi bir aradaydı. Yutkunmakta bile güçlük çekiyordum, boğazım düğümlenmişti. Bu sevincimi paylaşacak, gırtlağımı yırtarcasına bağrıp coşacak ve sarılacak yanımda hiç kimsem yoktu.Beni bu dünyada var eden ve her şeyim olan annem, babam ve kardeşim kısa bir süreliğine Bulgar topraklarında kalmışlardı... Sınır kapısı mahşer yeri gibiydi.Yüzbinlerce insan sınırı geçme telaşı içerisindeydi.Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri ellerinden gelen yardımı yapmaya çalışıyorlardı fakat nafile...Bulgaristan Türkünün çilesi meğer sınırı geçince de bitmiyormuş."



Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.