Lady Montagu Edirne`de güvercinlerin ve leyleklerin bile rahat edebildiklerini ve bunların İmparatorluğun en bahtiyar tebaası arasında bulunduğunu ifade ederken, bu kuşların kutsal sayıldığını, dolayısıyla kuşların da bunu bildikleri için hiç ürkmeden sokakta dolaşabildiklerini yazmaktadır.
Bugünkü yeni köprü başındaki karakolhanenin hemen kuzeyindeki "``Demirtaş Kasrı``" o dönemlerde yabancı konukların oturmaları için ayrılmıştı. Bu şansı iyi kullanarak çevreyi gözleyen ve kendi ülkesindeki arkadaşlarına anlatmayı büyük bir zevkle sürdüren Lady Montagu dokuzuncu mektubunda "Eminim ki Türkiye`ye ait seyahatnamelere bakıp buradaki evlerin hepsini gayet acınacak bir halde ve mimaride zannedersiniz. Ben bu evlerden pek çok gördüm ki, bilerek bahsedebilirim. Ve sizi temin ederim ki yanılıyorsunuz" demekte ve kendi gözlemlerine yer vermektedir.
Padişaha tahsis edilen sarayların bile sadeliğini, dış süslemenin hemen hemen hiç olmadığını, mimari üslubunun gayet zarif ve memlekete uygun olduğunu, büyük küçük tüm evlerin iki kısımdan ibaret olduğunu ve bu iki kısmın dar bir geçitle birleştirilmiş olduğunu, birinci kısmın önünde geniş bir avlu ve etrafında üstü örtülü galerilerin bulunduğunu, odaların bu galeriyle bağlantılarının bulunduğunu, 18. yüzyıl başlarında yine Lady Montagu`nun mektuplarındaki önemli saptamalardan öğreniyoruz.
Bu dönemde Edirne evlerinin hemen hemen tümü ahşaptı. Dış yüzey bağdadi sıva ya da ahşap kaplamadır. İki kattan fazla hemen hemen yok gibidir. Odalar büyüdükçe ve tepe pencereleri bulunan, içi oldukça özenle süslenmiş mekanlardır.
Selamlıklar, yola daha yakın ve konukların rahat ulaşabilecekleri yerlere yapılmıştır. Harem daireleri ise sokaktan görünmeyecek şekilde geride bahçe içinde inşa edilmişlerdir. Bahçeler bol ağaçlı ve gölgeli yüksek duvarlarla çevresinden arındırılmıştır. İnsanları evlerine bağlayan güzellikte bir iç dünya oluşturulmuştur. thumb|left|325px|Tipik bir Edirne evi Bahçesinin ortasında, dokuz-on basamaklı merdivenle çıkılan ve duvarlarında yalnızca açılıp kapanabilen kepenkleri bulunan bir köşk yer alırdı. Bu köşkün çevresinde yaseminler, hanımelileri, birbirine dolanmış asmalar evin hanımının ve beyinin bütün günü geçirebilecekleri güzellikteydi. Kadınların çok sevdikleri bu mekanda, günün büyük bölümü çalgılarla ve nakışlarla geçirildi.
Yerleşme Dokusu İçinde Edirne Evleri
Evlerin tümü bahçe içinde yer alırdı. Bahçe içindeki konumlarına göre incelendiğinde üç ana başlık altında toplamak mümkündür.- Sokak üzerinde yer alanlar:
- Sokaktan uzakta ve bahçenin bir köşesinde yer alanlar:
- Ağaçlı ve çiçekli bahçenin ortasında yer alanlar:
Edirne Evlerinde Plan Tipleri
Edirne`nin büyük evlerinde çift kanatlı büyük giriş kapıları avluya açılırdı. "Yelkovanlı" ise selamlık kapılarına verilen addı. Yelkovanlı/kapı deyimi, evde yaşayanları her zaman büyük kanatları açmak külfetinden kurtarmak üzere, sabit kanat içine açılan küçük kapılara getirilen tanımdan ortaya çıkmıştır. Yelkovanlı kapılar, Edirne evlerinin selamlığını, avluya bağlayan önemli bir ögedir.Edirne evlerinde selamlık kapıları taşlıktan çok genellikle avluya açılmaktaydı. Bu kapılardan evin mermerden döşenerek özenle yapılmış bir mekanına girilirdi. "Avlu" olarak adlandırılan bu mekanın ortasında havuz, uygun bir yerinde de çeşme bulunurdu. Avlunun ortasında bazı örneklerde kokulu çiçekler ve asmalarla donanmış mekanın estetiğini tamamlayan çardak bulunmaktaydı.
Büyük sokak kapıları, evin alt katındaki geniş meydana açılmaktaydı. "Taşlık" denilen bu meydanın bir yüzü, küçük camlardan yapılmış pencereden ışık alırdı. Tabanları mermer, arnavut kaldırım veya kayrak taşından özenle döşenirdi. Arnavut kaldırımlı taşlıklara binek arabaları ve atlarla girebilmekteydi.
Taşlıklardan direkli ve parmaklıklı sofalara/devir sofalara çıkılan merdivenlerin alt başlıklarında, bir-birbuçuk metre tek parça mermer, taşın iki yanında yine mermerden yapılmış iki-üç basamaklı birer merdiven bulunurdu. Bunlar binek taşlarıdır. Binek taşlarından demir sofaya çıkılırken, iki sütun ve başlıktan yapılmış bir kapı bulunurdu. Bunların oluşturduğu bölüme "Niyazlık" adı verilirdi.
Dr. Rıfat Osman niyazlıkların işlevini şöyle dile getirir:
"Büyük sokak kapısından giren ve ata binmiş ev sahibi veya konuk, niyazlık taşına kadar ilerleyip iner. Ev sahibi evde yoksa niyazlık odasının perdesi kapalıdır. Bu perdenin açık olması ev sahibinin evde olduğu ve konuk kabul edeceği anlamına gelir. Ev sahibi evde bulunmadığı anda aile, belli veya sayılmaya değer konukları alır. Çubuk ve kahve sunulur, bu esnada ev sahibinin oğlu veya damadı gibi yakınları bu toplantıya katılmaz. Konağın Ağalarından biri karşılar ve uğurlar."
Odalar en sade yaşayanlarından, çok zengin ve görkemli yaşam sürdürenlere kadar aynı ilkelerin geçerli olduğu bir düzendeydi. Odaların hepsi insan yaşamı için gerekli ihtiyaçları karşılayabilen düzeyde olmasına rağmen yine de Edirne evlerinde belli işlevlere göre ad alan odalar vardır.
Ayrıca bazı evlerde namaz odaları adı verilen namaz kılmaya ayrılmış bir mekan daha vardır.
Oturma odası aile bireylerinin bir arada oturdukları odadır. Haremlik ve selamlık bölümleri olan evlerde oturma odası yalnız harem bölümünde ve birinci katta bulunurdu. Bu odalarda, genellikle evin bahçelerine bakacak şekilde pencereler açılırdı. Ama daha sonraki dönemlerde, sokak tarafına da oturma odalarının baktırıldığı görülür. Ancak pencereleri sokağa bakan odalar daha çok erkeklere aittir.
Eski yatak odalarında yerden 1-1.5 metre yükseltilmiş ayaklar üzerindeki yataklarda yatılırdı. Buralara portatif merdivenlerle çıkılır ve merdiven yukardan çekilirdi. Döşekler Musandra denilen etrafı siperlenmiş olan bu yükseltilmiş döşemeye serilirdi. Musandralar zamanla evlerde terkedilmiş, bunun yerine yerden en çok 30-40 santimetre yükseltilmiş sedirler tercih edilmiştir.
Balkan Yarımadası`nın hemen her tarafına yayılmış Edirne evi modelinde, odaların kapılarının açıldığı, hem geçiş alanı hem de aile bireylerinin toplu olarak zaman geçirdikleri yaşamlarına uygun uzunca bir sofa vardır. Yörede bunlara Hayat adı verilir. Sofanın genellikle üstü örtülüdür ve evin bahçesine bakar. Yanları açık olan bu sofalara son yıllarda camlar takılarak örülmüştür. Bazı dar gelirlilerin evlerinde, zemin katta sofa olmamasına rağmen üst katta mevcuttur.
Taşlıktan, evin bahçesine ya da sokağa bakan odaların kapıları önünden geçit veren, direkli ve parmaklıklı Devir Sofaları yer alırdı. Devir sofalarının taşlık döşemelerden yüksekliği 3,5 metre kadardır.
Bugün bu evlerden ve Edirne`nin yeşille bütünleşmiş karakteristik kent dokusundan çok az iz kalmıştır. Saptanabilen örnekler içinde birkaç ev ve bu özellikleri bir oranda yaşatsa bile, son dönemde insanlar yaşamlarını değiştirmişler ve açık sofa yerine iç sofa veya orta sofa planlarını uygulamışlardır.
Kaynakça
- Anadolu`da Ev ve İnsan/Prof. Dr. Metin SÖZEN-Prof. Dr. Cengiz ERUZUN/Emlak Bankası Yayınları