eşit
1 . İnsanlarda, hayvanlarda deri ile kemik arasındaki kas ve yağdan oluşan tabaka:
"Bu koyunda hiç et yok, pek zayıf."- .
2 . Kasaplık hayvanlardan sağlanan kaslardan oluşmuş besin maddesi:
"Bu, kurumuş pastırma renginde bir et parçası idi."- H. Taner.
3 . Ten:
"Gömleği yırtılmış, eti görünüyor."- .
4 . Meyvelerde çekirdekle deri arasındaki bölüm:
"Bu zeytinde et denecek bir şey yok."- .
eşit
Türkçe eşit kelimesinin İngilizce karşılığı.
adj. equal, equivalent, even, coequal, commensurate, coordinate, tantamount
adv. on a par with
n. coequal
eşit
yapı, değer, boyut, nicelik ve nitelik bakımından birbirinden ne artık ne eksik olmayan (iki ya da daha çok şeyler), müsavi.
aynı haklardan yararlanan, aynı düzeyde olan.
eşit
Türkçe eşit kelimesinin Fransızca karşılığı.
égal à, égal/e, pareil/le, identique
eşit
Türkçe eşit kelimesinin Almanca karşılığı.
adj. äquivalent, ebenbürtig, egal, gleich