Her felsefe eğilimi ya da akımı belli bir epistemolojik model kullanmakta ve dolayısıyla Dogruluk kategorisi buna göre farklı niteliklerde ele alınıp değerlendirilmektedir.
Çok genel olarak, Doğruluğun, felsefe bağlamında epistemelojik ve ontolojik olmak üzere iki ayrı bağlamda ele alındığını belirtmek mümkündür.
Epistemelojik olarak doğruluk, bilgi etkinliğinin temel bir kavramıdır ve bilgiyi bilgi olmayan biçimlerden ayırmak üzere kullanılır. Doğrulanabilir ya da yanlışlanabilir olan bilgi düzleminde ele alınır. Doğruluk, doğrulanabilir bilginin kuramsal ifadesidir. Buna göre doğruluk varolana dair bildirimde bulunan özneyle birlikte mümkündür. Özne-nesne ilişkisi bağlamında yer alan ve öznenin nesneyi bilişinin niteligini belirten bir kategoridir. Ontolojik doğruluk kavramı ise, doğruluğu varlığın özüyle özdeş olma hali olarak ele almak anlamına gelir. Burada bilginin doğruluğunun bir özne-nesne ilişkisi sorunu değil varlığın özüyle ilgili oldugu varsayılır.
Doğruluğun bir uygunluk hali mi, bir tutarlılık konusu mu, yoksa bir uzlaşım sorunu mu olduğu üzerine önemli kuramsal tartışmalar Platon’dan beri süregelmektedir, ve postmodern durum içinde bu tartışmalar yön değiştirmiş ve yeni bir boyut kazanmıştır. Genel geçer bir tanımın ötesinde, Felsefe tarihi içinde epistemelojik alandaki gelişmenin ayrıntılı bir dokümantasyonu ortaya konulmaksızın yeterli bir dogruluk ya da hakikat tanımına ulaşmak olanaklı değildir.
Çeşitli alt başlıklarla genel bir doğruluk kuramları tartışmasını görmek için bkz:
Kaynak
- http://www.felsefeekibi.com/forum/forum_posts.asp?TID=34995