Din Felsefesi
Kısaca: Din felsefesi, dinin kendiliğinden varoluşsal hareketi için bir tür rasyonel bir meşrulaştırma sağlar. Kutsallık, Tanrı, kurtuluş, ibâdet, kurban, dua, vahiy, ayin ve sembol gibi dinler tarihinin temel konularını analiz eden din felsefesi; dinin, dini tecrübenin ve onun ifadesinin doğasını belirler. Din felsefesi dini konu edinen, dinin insanın var oluşunun kaynağı, insanın doğasının ve kaderinin kaynağı ve değerleri ile ilgili sorunları ele alarak sorgulayan felsefe disiplinidir. ...devamı ☟
Din felsefesinin başlıca sorunlarından biri, Tanrı'nın, aşkın ve mutlak bir gerçekliğin ya da yüce bir değerin varlığının tanıtlanma-sıdır. Tanrı'nın varlığını usavurma yoluyla tanıtlamak üzere geleneksel olarak öne sürülen başlıca üç kanıt şunlardır:
1) Tanrı kavramının varlığı, Tanrı'nın varlığını tanıtlamak için tek başına yeterlidir; çünkü bu kavram, var olma özelliğini zorunlu olarak içerir ("ontolojik" kanıt). 2) Doğada gözlenen nedensellik ilişkisi sonsuz bir dizi biçiminde geriye götürülemeyeceğine göre, evrenin bir "ilk nedeni" olmalıdır ("kozmolojik" kanıt). 3) Evrendeki kusursuz düzen ancak yüce, kusursuz bir tasarımcının elinden çıkmış olabilir ("tasarım" kavramına dayalı kanıt).
Üç kanıtın da ortak temeli, Tanrı kavramının, başka bütün kavramlardan farklı bir mantıksal yapı taşıdığı varsayımıdır. Bu nedenle din felsefesinde genellikle, Tanrı'nın var oluşunun, fiziksel nesnelerin ya da kişilerin var oluşundan farklı olduğu vurgulanır. Buna göre, örneğin Tanrı'nın varlığını belirten önerme, "Tanrı vardır," değil, "Tanrı zorunlu olarak vardır," biçiminde dile getirilmelidir. Tanrı'nın varlığını yadsıyan birçok sav, ; Tanrı'nın varlığının, örneğin bir masanın ya da bir insanın varlığı gibi düşünülemeyeceği önermesine indirgenebilir.
Tanrı bilgisine nasıl erişilebileceği bağlamında, "doğal" ve "vahye dayalı" ilahiyat ayrımının yanı sıra dinsel deneyim de din felsefesinin konulan arasında yer alır. Bazı din felsefecilerine göre dinsel deneyim Tan-n'nın varlığının dolaysız kanıtını sağlar. Ama birçok düşünür genel olarak dinsel deneyim ile onun bir türü olan mistik deneyimi birbirinden aymr ve mistik deneyimin ne ölçüde nesnel bir temele dayandı-nlabileceğini sorgular. Çünkü mistik deneyimle ilgili "dolaysız", "doğrudan", "sezgisel" gibi nitelemeler, bu deneyimin nasıl yorumlanması gerektiğinden çok, deneyimin kişilerce nasıl yaşandığını belirtir; dolayısıyla dinsel deneyim her zaman yorumlayıcı bir yaklaşım gerektirir. Günümüzde birçok din felsefecisi vahiy kavramını da, insanlığa bir dizi öğretinin bildirilmesinden çok, yorum gerektiren ve tarih içinde gerçekleşen bir etkinlik olarak ele alır ve vahiy ile öğreti arasında bir ayrım gözetir. Din felsefesinin öteki geleneksel sorunları, irade özgürlüğü, benlik ile ölümsüzlük arasındaki ilişki ve yeryüzünde kötülüğün varlığıdır. Din felsefesinde irade özgürlüğüyle ilgili tartışmalar, felsefenin bu konudaki klasik tartışmalarıyla iç içe geçer. Benlik ve ölümsüzlük sorunu ise, insan benliğindeki aşkınlığın, bu benliğin günün birinde yok olacağı düşüncesiyle bağdaşıp bağdaşmadığı üzerinde odaklaşır. Ama din felsefecileri, aşkınlık bilincine dayalı ölümsüzlük varsayımı ile inananlann ölümden sonra Tanrı kayrasıyla sonsuz yaşama kavuşacağı beklentisini birbirinden ayırt ederler. Tann'nın mutlak iyilik, mutlak bilgelik gibi sıfatlan ile yeryüzünde kötülüğün ve acının varlığını bağdaştırmak amacıyla din felsefesinde birçok çözüm yolu önerilmiştir. Bunlardan biri, Tann'mn sonul amacının insanlarca kavranamayacağı ya da insanın kötülük biçiminde algıladığı olgulann Tann'nın gerçek amaçlan bakımından daha yüksek bir iyiliğe hizmet ettiği savıdır. Bir başka çözüm biçimi, Tann'nın "birincil iradesi" ile "ikincil iradesi"ni birbirinden ayırmak ya da Tann'nın iyiliği "irade etmesine" (istemesine) karşılık, kötülüğe yalnızca "izin verdiğini" öne sürmektir. Buna göre Tann, örneğin özgür ve davranışlanndan sorumlu bireylerden oluşmuş bir toplum yaratırken, bireyler arasında çatışmaya da kaçınılmaz olarak izin vermiştir; insanın eğitilmesi ve
Tann iradesini kavraması için düzenlenmiş doğa yasalan ya da evrensel kurallar da deprem ya da tufan gibi felaketlere olanak j tanır. Kötülük sorununun özellikle Doğu i dinlerinde görülen bir başka çözümü, iyilik j ile kötülük arasındaki karşıtlığın, ikisinin de J ötesine geçen Mutlak Tin'de aşıldığı varsayımıdır. 19. yüzyılda genellikle idealist bir temelde '; gelişen din felsefesinde, 20. yüzyılda bir j yanda deneyci, öbür yanda varoluşçu eği-1 limler ağırlık kazandı. Ama dinsel dilin ; yapısını çözümlemeye girişen deneyci düşü- ! nürler de dinsel önermelerin doğruluğunu tartışma bağlamından bütünüyle sıynlama-dı. Bazı araştırmacılar deneyci bir çerçevede de dinsel inançlann sürdürülebileceğini göstermeye çalışırken, bazıları dinsel inançlann anlamsızlığını ve tutarsızlığını kanıtlamaya girişti. Öte yandan dilin kullanımının değişik bağlamlarda farklılaştığını vurgulayan bir eğilim, din felsefesindeki deneyci gelenekte de kişilik ve benlik gibi sorunlann önem kazanmasına yol açtı.
İnsan deneyimine olağan bilimsel yaklaşımın sağladığından daha geniş bir bakış açısıyla ve metafizik önyargılardan annarak yönelme savındaki varoluşçu gelenekte ise fenomenolojik yöntem etkili oldu. Bilinç içeriklerini (fenomen, görüngü), bilinçten bağımsız bir dünyada onlara karşılık düşen gerçekliklerle ilgili hiçbir varsayımda bulunmaksızın betimleyip çözümlemeyi öngören felsefi fenomenoloji akımını izleyenler, değer yargılanndan uzak betimleyici bir bilgi dalı olarak din fenomenolojisinin gelişmesine katkıda bulundular. Değişik dinlerin paylaştığı öğelerin (örn. dua, adak vb) ortak ve farklı yönlerini sergilemeye çalışan din fenomenolojisi, öncelikle bu öğelerin kaynağındaki insan gereksinmelerini ortaya çıkarmaya yöneldi. Aynca bak. din. Din-i İlahi (Farsçada "İlahi İnanç"), 16. yüzyıl sonlarında Hint-Türk imparatoru Ekber'in önderliğindeki bir' seçkinler grubu arasında gelişen eklektik dinsel akım. Akımın üye sayısı hiçbir zaman 19'u geçmemiştir. Din-i İlahi, şehvet düşkünlüğü, ifdin felsefesi, dini genel bir dünya görüşünün çerçevesi içinde tanımlamaya, dinsel kavramları ve davranış biçimlerini felsefe temelinde savunmaya ya da eleştirmeye, dinlerin kullandığı dili çözümlemeye yönelik felsefe araştırmaları. Son bir buçuk yüzyılda ayrı bir felsefe dalı olarak biçimlenen din felsefesi, dinlerin betimlenmesinden çok, dinsel savların doğruluğuyla ilgilenir. Vahiyden bağımsız olarak usavurma ve sezgi yoluyla ulaşılabilecek Tanrı bilgisini konu alan doğal ilahiyat genellikle din felsefesi kapsamında yer alır. Gerçekliğin yapısıyla ilgili bazı metafizik sistemler de bir tür doğal ilahiyat niteliği taşır ve vahye dayalı inanç sistemlerini destekler.
Din felsefesinin başlıca sorunlarından biri, Tanrı'nın, aşkın ve mutlak bir gerçekliğin ya da yüce bir değerin varlığının tanıtlanma-sıdır. Tanrı'nın varlığını usavurma yoluyla tanıtlamak üzere geleneksel olarak öne sürülen başlıca üç kanıt şunlardır: 1) Tanrı kavramının varlığı, Tanrı'nın varlığını tanıtlamak için tek başına yeterlidir; çünkü bu kavram, var olma özelliğini zorunlu olarak içerir ("ontolojik" kanıt). 2) Doğada gözlenen nedensellik ilişkisi sonsuz bir dizi biçiminde geriye götürülemeyeceğine göre, evrenin bir "ilk nedeni" olmalıdır ("kozmolojik" kanıt). 3) Evrendeki kusursuz düzen ancak yüce, kusursuz bir tasarımcının elinden çıkmış olabilir ("tasarım" kavramına dayalı kanıt). Üç kanıtın da ortak temeli, Tanrı kavramının, başka bütün kavramlardan farklı bir mantıksal yapı taşıdığı varsayımıdır. Bu nedenle din felsefesinde genellikle, Tanrı'nın var oluşunun, fiziksel nesnelerin ya da kişilerin var oluşundan farklı olduğu vurgulanır. Buna göre, örneğin Tanrı'nın varlığını belirten önerme, "Tanrı vardır," değil, "Tanrı zorunlu olarak vardır," biçiminde dile getirilmelidir. Tanrı'nın varlığını yadsıyan birçok sav, ; Tanrı'nın varlığının, örneğin bir masanın ya da bir insanın varlığı gibi düşünülemeyeceği önermesine indirgenebilir.
Tanrı bilgisine nasıl erişilebileceği bağlamında, "doğal" ve "vahye dayalı" ilahiyat ayrımının yanı sıra dinsel deneyim de din felsefesinin konulan arasında yer alır. Bazı din felsefecilerine göre dinsel deneyim Tan-n'nın varlığının dolaysız kanıtını sağlar. Ama birçok düşünür genel olarak dinsel deneyim ile onun bir türü olan mistik deneyimi birbirinden aymr ve mistik deneyimin ne ölçüde nesnel bir temele dayandı-nlabileceğini sorgular. Çünkü mistik deneyimle ilgili "dolaysız", "doğrudan", "sezgisel" gibi nitelemeler, bu deneyimin nasıl yorumlanması gerektiğinden çok, deneyimin kişilerce nasıl yaşandığını belirtir; dolayısıyla dinsel deneyim her zaman yorumlayıcı bir yaklaşım gerektirir. Günümüzde birçok din felsefecisi vahiy kavramını da, insanlığa bir dizi öğretinin bildirilmesinden çok, yorum gerektiren ve tarih içinde gerçekleşen bir etkinlik olarak ele alır ve vahiy ile öğreti arasında bir ayrım gözetir.
Din felsefesinin öteki geleneksel sorunları, irade özgürlüğü, benlik ile ölümsüzlük arasındaki ilişki ve yeryüzünde kötülüğün varlığıdır. Din felsefesinde irade özgürlüğüyle ilgili tartışmalar, felsefenin bu konudaki klasik tartışmalarıyla iç içe geçer. Benlik ve ölümsüzlük sorunu ise, insan benliğindeki aşkınlığın, bu benliğin günün birinde yok olacağı düşüncesiyle bağdaşıp bağdaşmadığı üzerinde odaklaşır. Ama din felsefecileri, aşkınlık bilincine dayalı ölümsüzlük varsayımı ile inananlann ölümden sonra Tanrı kayrasıyla sonsuz yaşama kavuşacağı beklentisini birbirinden ayırt ederler. Tann'nın mutlak iyilik, mutlak bilgelik gibi sıfatlan ile yeryüzünde kötülüğün ve acının varlığını bağdaştırmak amacıyla din felsefesinde birçok çözüm yolu önerilmiştir. Bunlardan biri, Tann'mn sonul amacının insanlarca kavranamayacağı ya da insanın kötülük biçiminde algıladığı olgulann Tann'nın gerçek amaçlan bakımından daha yüksek bir iyiliğe hizmet ettiği savıdır. Bir başka çözüm biçimi, Tann'nın "birincil iradesi" ile "ikincil iradesi"ni birbirinden ayırmak ya da Tann'nın iyiliği "irade etmesine" (istemesine) karşılık, kötülüğe yalnızca "izin verdiğini" öne sürmektir. Buna göre Tann, örneğin özgür ve davranışlanndan sorumlu bireylerden oluşmuş bir toplum yaratırken, bireyler arasında çatışmaya da kaçınılmaz olarak izin vermiştir; insanın eğitilmesi ve
Tann iradesini kavraması için düzenlenmiş doğa yasalan ya da evrensel kurallar da deprem ya da tufan gibi felaketlere olanak j tanır. Kötülük sorununun özellikle Doğu i dinlerinde görülen bir başka çözümü, iyilik j ile kötülük arasındaki karşıtlığın, ikisinin de J ötesine geçen Mutlak Tin'de aşıldığı varsayımıdır.
19. yüzyılda genellikle idealist bir temelde '; gelişen din felsefesinde, 20. yüzyılda bir j yanda deneyci, öbür yanda varoluşçu eği-1 limler ağırlık kazandı. Ama dinsel dilin ; yapısını çözümlemeye girişen deneyci düşü- ! nürler de dinsel önermelerin doğruluğunu tartışma bağlamından bütünüyle sıynlama-dı. Bazı araştırmacılar deneyci bir çerçevede de dinsel inançlann sürdürülebileceğini göstermeye çalışırken, bazıları dinsel inançlann anlamsızlığını ve tutarsızlığını kanıtlamaya girişti. Öte yandan dilin kullanımının değişik bağlamlarda farklılaştığını vurgulayan bir eğilim, din felsefesindeki deneyci gelenekte de kişilik ve benlik gibi sorunlann önem kazanmasına yol açtı.
İnsan deneyimine olağan bilimsel yaklaşımın sağladığından daha geniş bir bakış açısıyla ve metafizik önyargılardan annarak yönelme savındaki varoluşçu gelenekte ise fenomenolojik yöntem etkili oldu. Bilinç içeriklerini (fenomen, görüngü), bilinçten bağımsız bir dünyada onlara karşılık düşen gerçekliklerle ilgili hiçbir varsayımda bulunmaksızın betimleyip çözümlemeyi öngören felsefi fenomenoloji akımını izleyenler, değer yargılanndan uzak betimleyici bir bilgi dalı olarak din fenomenolojisinin gelişmesine katkıda bulundular. Değişik dinlerin paylaştığı öğelerin (örn. dua, adak vb) ortak ve farklı yönlerini sergilemeye çalışan din fenomenolojisi, öncelikle bu öğelerin kaynağındaki insan gereksinmelerini ortaya çıkarmaya yöneldi. Aynca bak. din.
Din felsefesi
Dinin ilkelerinin özünü ve anlamını temellendirmeyi amaçlayan felsefe dalı.Batı felsefesi
3 yıl öncesahip olmalarına rağmen, Batı felsefesi Antik Yunan dönemiyle birlikte başlatılır ve bunlar dışta bırakılır. Doğu felsefesi, Hint ve Çin felsefeleri dahil...
Batı felsefesi, Batı felsefesiOrta Çağ felsefesi
3 yıl önceOrta Çağ felsefesi, klasik batı felsefesi tarihi ekseninde bakılacak olunursa, Antikçağ felsefesinin sonlarında belirginleşmeye başlayan din yönelimli...
Ortaçağ felsefesi, Orta Çağ felsefesi, 17. yüzyıl felsefesi, 18. yüzyıl felsefesi, 19. yüzyıl felsefesi, 20. yüzyıl felsefesi, Albertus Magnus, Analitik felsefe, Anselmus, Antik Çağ felsefesi, Aquina`lu Thomasİslam felsefesi
3 yıl önceİslam felsefesi, İslam dinine mensup kişilerce gerçekleştirilen felsefe etkinliğidir. Müslüman felsefesi ve Arapça felsefe olarak da adlandırılır. İslam...
Rönesans Felsefesi
3 yıl öncefelsefi gelişmeleri adlandırır. Rönesans felsefesi, genel olarak felsefe tarihinde bir geçiş dönemi felsefesi olarak kabul edilir. Bilimde ve düşünce alanında...
Rönesans felsefesi, 14. yüzyıl, 15. yüzyıl, 16. yüzyıl, 17. yüzyıl felsefesi, 18. yüzyıl felsefesi, 19. yüzyıl felsefesi, 20. yüzyıl felsefesi, Afşar Timuçin, Analitik felsefe, Antik Çağ felsefesiGeorge Pappas
7 yıl önceÜniversitesi'nde felsefe dersleri vermektedir. Bilgi felsefesi, modern felsefe tarihi, din felsefesi ve metafizik konularında çalışmaktadır. Pappas, George...
Din Bilimleri
3 yıl önce0-19-508725-9 Din İslam İslam ilimleri Teoloji Kelâm Din Felsefesi Din Psikolojisi Din Sosyolojisi Din Fenomenolojisi Din Antropolojisi Dinler Tarihi Oryantalizm...
Din bilimleri, Din, Din Felsefesi, Din Fenomenolojisi, Din Psikolojisi, Din Sosyolojisi, Dinler Tarihi, Emile Durkheim, Karl Marx, Max Weber, Mircea EliadeDoğa Felsefesi
3 yıl öncebabası sayılmakta ve onunla başlayan felsefi düşünce de doğa felsefesi ya da varlık felsefesi olarak değerlendirilmektedir. Thales'i Anaximandros, Anaximenes...
Aydınlanma çağı
3 yıl öncePhilosophe Orta Çağ felsefesi 17. yüzyıl felsefesi 19. yüzyıl felsefesi Rönesans felsefesi Alman felsefesi 20. yüzyıl felsefesi Postmodernizm ^ Felsefe...
Aydınlanma Çağı, Aydınlanma Çağı