Constantinos Gavras (d. 12 Şubat 1933, Loutra-Iraias, Yunanistan) film yönetmeni.
Yunan asıllı Fransız yurttaşı film yönetmeni olan Constantinos Gavras, daha çok yönettiği siyasal filmlerle tanınır. Çoğunlukla Fransızca seslendirilmiş filmler yapmış olmasına karşın, İngilizce sesli filmleri de vardır.
Jean-Louis Trintignant'ın bir savcıyı ve Yves Montand'ın da solcu bir partinin önde gelen temsilcilerinden birini canlandırdığı Z adlı filmde (1969), barışın önemi, faşist çeteler ile hükûmet içindeki güçlerin ilişkisi bağlamında derin devlet sorunsalı irdelenmektedir. Filmde Yunanistan'ın adı hiç verilmemesine karşın, aslında 1963 yılında suikasta kurban giden Grigoris Lambrakis ve çevresinde dönen olaylar anlatılmaktadır. Film, En İyi Yabancı Film dalında Oscar Ödülü kazanmıştır. Söz konusu film sansür nedeniyle uzun yıllar Yunanistan'da ve 1989'a değin Türkiye'de gösterilemedi.
Kuşatma'da (1970) ise, askeri diktatörlükle yönetilen bir Güney Amerika ülkesindeki olaylar perdeye yansıtılmaktadır. Filmde, radikal solcu bir grup, CIA'nın yaptığı işkencelere karşı çıkmak amacıyla ABD A.I.D yardım kuruluşu çalışanı görünümü altında Uruguay Polis Teşkilatını eğiten polis akademisi uzmanını ve Brezilya büyükelçisini kaçırır. Başrolde yine, Costa-Gavras'ın birlikte çalışmaktan zevk aldığı Yves Montand vardır.
Kayıp filminde ise (1982), Jack Lemmon, bu kez bir komedi filminde değil, oğlu Augusto Pinochet diktatörlüğü yönetimi altında olan Şili'de 1973 yılında gözaltına alındıktan sonra "kaybolan" gazeteci oğlunu arayan çaresiz bir babayı canlandırdığı bir filmde başrolü oynamaktadır.
Müzik Kutusu'nda (1989), ise Armin Mueller-Stahl, saygın bir ABD yurttaşı olan, ama karanlık bir geçmişle (geçmişte Nasyonel Sosyalistlerle birlikte çalışan Macar Ok-Haç örgütü üyesi olmakla) suçlanan bir babayı canlandırmaktadır.
Amen adlı filmde (2003), ise Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi Almanyası'nda kilisenin rolü sorgulanmakta ve kilise ile Papalığın aslında hiç de sanıldığı gibi masum olmadığı, Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi Diktatörlüğünün kıyımlarına göz yumduğu ve doğrudan ya da dolaylı olarak ortak olduğu tezi işlenmektedir.
Le Couperet'de (2005), ise Fransa'da yaşanan toplu işten çıkarmalar, işsizlik psikolojisi ve işsiz bir mühendisin alışılmadık ve radikal bir çözüm arayışı konu edilmektedir.