Savaşın başlaması
I. Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan Yugoslavya Devleti 3 değişik din (Ortodoksluk, Katoliklik ve İslam) ve çok sayıda etnik grubu (Sırp, Hırvat, Boşnak, Arnavut, Sloven, Makedonyalı) biraraya getiren bir ülkeydi. II. Dünya Savaşı`ndan sonra Sovyet blokunda yerini alan bu devlet Josip Tito`nun kuvvetli kişiliği altında uzun süre birliğini korudu. Tito`nun politikası zamanla Sovyetler Birliği`nden daha bağımsız bir hale geldi. 1980 yılında Tito`nun ölümü ve 1990 yılında da Sovyet blokunun parçalanmağa başlamasıyla birbirinden farklı etnik grupları Yugoslavya içinde birarada tutmak imkansız hale geldi. 25 Haziran 1991`de Slovenya ve Hırvatistan bağımsızlıklarını ilan ettiler. Eylül 1991`de de Makedonya bağımsızlığını ilan etti. Şubat-Mart 1992`de Bosna-Hersek Devleti ülke çapında bağımsızlık ilan edilmesi konusunda bir referandum yaptı. Bosnalı Sırpların çoğunun boykot ettiği bu referandum bağımsızlığın kabul edilmesiyle sonuçlandı. 5 Nisan 1992`de Bosna-Hersek hükümeti bağımsızlığını ilan etti. 6 Nisan`da da ABD ve Avrupa ülkeleri Bosna-Hersek`in bağımsızlığını tanıdılar.Bu sonuçtan memnun olmayan Bosnalı Sırplar, Republika Srpska (``Bosna Sırp Cumhuriyeti``)`ni ilan ederek Bosna-Hersek`ten ayrıldıklarını açıkladılar. Sonra da Bosnalı Sırplar kendilerine olabildiğince fazla miktarda toprak kazanmak için Yugoslavya Devlet Başkanı Slobodan Miloseviç ve Genelkurmay Başkanı Perisiç`in desteği ile Bosna-Hersek`te etnik arındırma çalışmalarına başladılar. Bosna Sırp Cumhuriyeti ve Sırp Demokrat Partisi (SDS) Başkanı olan eski bir psikiyatri doktoru Radovan Karadziç ve General Ratko Mladiç`in öncülüğündeki Sırplar, Bosna-Hersek`teki Boşnak ve Hırvat nufüsu acımasızca öldürerek ülkeyi Sırplaştırma amacı güdüyorlardı. Sırplar Eski Yugoslavya ordusunun asker ve teçhizatları devraldıkları için büyük bir avantaja sahiptiler. Ayrıca Yugoslavya Devlet Başkanı Miloseviç bütün dünyanın eleştirilerine rağmen savaş boyunca bir yandan gizli bir yandan da açık bir şekilde Bosnalı Sırplara stratejik ve askeri destek vermeğe devam etti.
Bosna Soykırımı
Üç yıl boyunca Sırplar uluslar arası hiçbir konvansiyona kulak asmayarak insanlık dışı uygulamalarını pervasızca sergilediler. Soykırım ise savaş başladığından beri Sırpların başvurduğu yegane savaş yöntemiydi. Daha savaşın ilk evrelerinde Nisan 1992`de Srebrenica`nın hemen dışında bulunan Bratunac köyünde yaklaşık 350 Bosnalı Müslüman Sırp paramiliterleri ve özel polis güçleri tarafından ölümcül işkenceye tabi tutulmuş ve katledilmişti.Miloseviç`in eski korumalarından Nasır Oriç`in kurduğu Müslüman direniş örgütü ilk yıllarda Srebrenica`yı var gücüyle savundu. Dünyanın en büyük ordularından biri olan Yugoslavya ordusunun tüm imkanlarını kullanan Sırplara karşı Müslümanlar bölgeye uygulanan ve en çok kendilerinin zarar gördüğü ambargodan ötürü hafif silahlarla ve az sayıda mermi ile karşı koymaya çalışıyordu.
Bosna Savaşı`nın sonlarına doğru Müslümanların birçok cephede zafer kazandığı bir sırada öne çıkarılan Dayton Barış müzakereleriyle savaşın sona ereceğini gören Sırplar, avantaj elde etmek için iki stratejik kent olan Gorajde ve Srebrenica`yı ele geçirmek maksadıyla bütün güçleriyle bu iki kente saldırdılar ve tarihin gördüğü en büyük katliamlardan biri tüm dünyanın seyirci bakışları arasında sergilediler. BM tarafından güvenli bölge olarak ilan edildikten iki yıl sonra Srebrenica, 1995 yılının yaz ayında II. Dünya Savaşı`ndan sonra meydana gelen en büyük toplu katliamının kurbanı oldu.
Uluslararası camianın olanlar karşısındaki tepkisizliği Sırplara cesaret vermiştir. Srebrenica çevresindeki ilk toplum mezarları ortaya çıkararak Pulitzer Ödülü kazanan Amerikalı gazeteci David Rohde bu tavrı tenkit ederek şöyle dedi: “Uluslar arası camia taraflı bir şekilde binlerce insanı silahsızlandırmış ve sonra da onları en azgın düşmanlarına teslim etmiştir. Srebrenica, uluslar arası camianın felaketin uzağında durduğu bir durum değildir. Bilakis, uluslar arası camianın eylemleri katilleri cesaretlendirmiş, onlara yardım etmiş ve işlerini kolaylaştırmıştır ... Srebrenica`nın düşmesi gerçekte olması gereken bir durum değildi. Binlerce iskeletin Doğu Bosna`da oraya buraya saçılmasına hiç gerek yoktu. Binlerce Müslüman Bosnalı çocuğun Sırplar tarafından boğazlanmış babalarının, dedelerinin, amcalarının ve kardeşlerinin hikayesi ile büyümesine hiç gerek yoktu.” Rohde, Son Oyun, s. 351, 353.
Savaşın bitmesi
Savaşın ilk aylarından başlayarak Birleşmiş Milletler temsilcisi Cyrus Vance ve Avrupa Birliği temsilcisi Lord Owen savaşı durdurmak için taraflarla müzakereler yaptılar. Bosna-Hersek`i etnik açıdan 3 bölgeye ayıran çeşitli haritalar çizildi ve taraflara sunuldu. 1994 yılında NATO uçakları BM`in ilan ettiği uçuş yasağını uygulamağa başladılar. Böylece Sırpların hava üstünlüğü kaybolmuş oldu. Mart 1994 tarihinde Boşnaklar (Bosnalı Müslümanlar) ve Bosnalı Hırvatlar anlaşmaya vardılar ve birbirleriyle savaşmaktan vazgeçtiler.
Nihayet uluslararası baskılar sonucu İzzetbegoviç, Tudjman ve Miloseviç anlaşma masasına oturdular. 21 Kasım 1995`de Dayton Antlaşması kabul edildi. 14 Aralık 1995`de bu antlaşmanın son halinin imzalanmasıyla birlikte Bosna Savaşı son bulmuş oldu.