Bellek Türleri
1. Duyusal Bellek
Duyu organlarına gelen ilk saniyelik uyarılar Duyusal Bellek alanına kaydolur. Bu sürece Duyusal Kayıt adı da verilir. Bilgiyi depolamanın önemli bir aşamasıdır. Burada işleyen süreçlere uygun olarak hangi bilginin bir sonraki aşamaya yani kısa süreli belleğe geçeceği yine saniyelik zamanlarla belirlenir.2. Kısa Süreli Bellek
Kısıtlı miktarda bilgiyi yaklaşık 20 sn.lik bir süre depolayabilen bu bellek türü tamamen geçicidir. Hiç durmaksızın sürekli çalıştığı için çalışan ya da işleyen bellek olarak da adlandırılmaktadır. Burada edinilen bilgi tepki olarak davranışa dönüşebileceği gibi, uzun süreli belleğe de gönderilebilir.3. Uzun Süreli Bellek
Yeni gelen bilginin sürekli olarak depolandığı bellek türüdür ve kapasitesi sınırsızdır. Burada yeni gelen bilgi eski bilgiler ile örgütlenerek depolanır. Yani yeni gelen bilgi ne kadar çok uyarıcıyı içinde barındırarak gelmiş ise hatırlanması o kadar kolaylaştıracaktır. (renk, ses, koku vb..)Bir telefon konuşması esnasında karşı tarafa sorduğunuz bir telefon numarası size söylendiği anda kulağınıza gelen bir uyarım oldu ve bu bir saniye içinde kısa süreli belleğe gönderildi. Telefonu kapattınız ve numarayı tuşlamaya başlayacaktınız ki yanınızdaki kişi kiminle konuştuğunuzu sordu, ona yanıt verip yeniden telefona döndüğünüzde 20. sn lik kısa süreli bellek zamanını açtınız ve numara aklınızdan uçup gitti.
Şimdi sahneyi baştan alalım. Telefon numarası kulağınıza geldi, kısa süreli belleğe aktarıldı ve telefonu kapatır kapatmaz numarayı bir yere not ettiniz üstelik son 2 rakamının da arabanızın plakasının son iki rakamı olduğunu fark ettiniz. Rakamı birkaç kez tekrarladınız ve telefona tuşladınız. Artık büyük olasılıkla numara uzun süreli belleğinizde.
Beynin bilgiyi depolama ve kullanma yetisi gerçekten çok temel ve muhteşem bir olaydır. Bilgiyi beyne doğru biçimde depolamak öğrenilenlerin doğru biçimde hatırlanması açısından oldukça önemlidir. Bu tıpkı bazı anahtar sözcükler kullanarak bir yazı aramaya benzer. Bilgiyi zihninize kaydederken ne kadar çok anahtar sözcük kullanırsanız, bilgiyi ararken o kadar şanslı olursunuz.
Bu sebeple öğrenme deneyimleri oldukça aktif olmalıdır. Öğrenme sırasında sunulan aktiviteler mümkün olduğunca fazla duyu organına hitap etmeli ve bireyi, bilgiyi doğru bir biçimde oluşturmaya ve depolamaya yönlendirmelidir.
Beynimizin nasıl çalıştığını bilirsek onu o kadar doğru kullanabiliriz. Unutmayalım ki kapasitemiz düşündüğümüzden çok daha fazla.
İnsan nasıl anımsıyor ?
Neden Unutuyor ?
Bu konuda bilim adamlarının yaptığı araştırmalarda şu temel hususlara değinilmiş.Yaşlılığı durdurmanın yollarından biri, insanın belleğini genç tutmak. Bellek kaybını önlemek konusunda bilim neler yapıyor?
Salyangozların anatomisinde rastlanan bazı genler, insanlar üzerinde etkili olabilecek benzeri maddeleri araştırmaya yöneltiyorsa da, endişeleri ortadan kaldırmıyor. Nitekim, insanlık adına yapılan bir dizi buluş, teknolojinin ve ticaretin ağına düştüğü anda, yararlı olma özelliğini yitiriyor.
İnsan, hatırlama işlemini nasıl gerçekleştiriyor; ya da nasıl olup unutuyor?
Suda yaşayan salyangozların, güçlü bir hafızası olduğu kimin aklına gelirdi? Fakat, özellikle de Aplysia olarak tanınan bir deniz salyangozu, belki de insana yeni ufuklar açacak, unutkanlığını giderecek!..
NewYork'daki Kolombiya Üniversitesi'nde görevli biyokimya profesörü Eric Kandel, 40 yıldan bu yana dev deniz salyangozları üzerindeki araştırmalarını sürdürüyor. Kandel için, boyu bir metreye yaklaşan ve ağırlığı 16 kiloya ulaşabilen Aplysia salyangozu, insandaki hafıza ve ona bağlı işlemlerin daha iyi anlaşılabilmesi yolundaki en uygun canlı.
İnsan vücuduna baktığımızda, beynin diğer organlardan çok farklı bir yanı yok. O da diğer organlar gibi, karmaşık biyolojik bir sistem doğrultusunda işlem görürken, 100 milyar sinir hücresi tarafından yönlendiriliyor. Bu sinir hücrelerinden her biri, nöronlar arasındaki binlerce irtibatı kurabilecek yapıdadır. Profesör Kandel, aradan yüzyıllar da geçse, tam anlamıyla çözülemeyeceğini vurguladığı sinir ağının, vücudumuzdaki en karmaşık yapılardan biri olduğunu belirtiyor.
Yapılan araştırmalarda, arılarda bir milyon, aslanlarda ise yaklaşık on milyar sinir hücresine rastlanıyor. Salyangozun sinir hücreleri yirmi bini geçmiyorsa da, hücrelerinin çapı insanınkine oranla bin kat daha büyük; dolayısıyla da mikroskop altındaki incelemelere çok elverişli.
Salyangozların anatomik yapısı, düzenli bağlantıları kolayca ele verirken, üç ana işlem etrafında yoğunlaşıyor: yemek, dinlenmek ve çiftleşmek. Fakat, laboratuarlarda eğitilen salyangozların, öğrenemeyeceği bir şey yok gibi.
Aplysia, kendisine uygulanan elektrik akımı aracılığıyla, çenesi ve soluk borusunu farklı hızlarda geri çekebiliyor. Kısa ve uzun süreli hafızaya kaydedebildiği tepkilerin, sinir hücreleri içerisinde hangi biyokimyasal işlemleri harekete geçirdiği, mikroskobun yanı sıra moleküler ölçüm aletleri ile saptanıyor.
Dışardan gelen uyarılma ile birlikte beyindeki kaslar dürtülüyor. Dolayısıyla da bu kasların içerisindeki, motorik sinir hücrelerinden biri harekete geçiyor; ardından da fiziksel, biyolojik ve kimyasal bir dizi işlem sürerken, her sinir hücresi, aldığı iletiyi bir sonrakine iletiyor. Daha ziyade hücrenin çekirdeğinde seyreden bu işlemler, hücre sıvısı içindeki tüm birimlere yansıyor. Özellikle de hücre duvarındaki sinapsis noktalarına...
Tıp terminolojisinde sinapsis olarak bilinen ve iki hücre arasındaki kısa devre noktası olarak tanımlanabilecek zaman aralığında, bilgiler özet halinde bir diğer hücreye aktarılıyor adeta! Bu esnada meydana gelen işlevlerin birçoğu, kısa ya da uzun süreli sinapsisleri belirliyor. Daha güçlü uyarılarda, iletiler çok daha hızlı biçimde aktarılıyor. Araştırmacılara göre, hücreler arasındaki iletkenliğin hızı, hatırlama sırasında önemli bir rol oynuyor.
Hücreler arasındaki iletişimin gerçekleşmesi için salgılanan bazı maddeler ise, geçişi kolaylaştırıyor, akışkanlık sağlıyor. Serotonin ya da glutamat, hücre sıvısı içindeki iyonların geçeceği kanalları açarken, aynı zamanda kimi protein molekülleri ve katalizatörler devreye giriyor. Bu protein moleküllerinin ve katalizatörlerin açığa çıkmasına da, hücre çekirdeğinde bulunan genler sebep oluyor.
Hücreler arası bilgi aktarımının hücre sıvısı yoluyla gerçekleşmesini denetleyen en önemli genlerden biri, Profesör Kandel'in salyangozun anatomisinde bulguladığı 'creb geni'. İki sinapsis noktası arasındaki yönlendirmeyi sağlayan 'creb' işlemi destekleyen ve engelleyen olarak iki farklı şekilde bulunuyor hücre çekirdeğinde. Normal şartlar altında dengede bulunan creb1 ve creb2, dışardan gelen uyarının süresi uzadıkça, uyarının iletilmesinden sorumlu olan creb1 geninin, diğerinden daha aktif duruma geçmesiyle dengeyi yitiriyor. Böylelikle devreye giren bir dizi daha farklı genler aracılığı ile, tekrar eden uyarı hafızaya alınıyor. Uyarı ne denli sık tekrar ederse, uzun süreli hafızaya almayla birlikte, öğrenme ve hatırlama dediğimiz işlemlerin ön safhası tamamlanıyor.
Sinekler, fare ve sıçanlar üzerinde yapılan daha farklı deneyler de, creb geninin hafıza ve hatırlamaya yönelik etkin bir konumu olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Amerikalı Tim Tully ve Jerry Yin, sinekleri kullanarak yaptıkları bazı deneylerde, onlara verdikleri yüksek miktardaki creb1 geni sayesinde, arda arda tekrar etmek suretiyle öğrendikleri bazı hareketleri bir ya da iki tekrar sonrasında öğrenebildiklerini fark etmiş. Bir hafta gibi bir süre boyunca, hafızaya aldıkları verileri yeniden hatırlayabilen sinekler, salyangozlar bir yana, insanlarda böyle bir genin olup olmadığı bile, henüz belli değil.
Kandel gibi, daha birçok uzman ve farmakolog, insanlar üzerinde aynı etkiyi yapacak maddeleri araştırmayı sürdürürken, yaklaşık 200 kadar etkin maddenin hafızayı etkileyebileceği ileri sürülüyor. Fakat şu ana dek, yalnızca Alzheimer olarak bilinen ve giderek yaygınlaşan bir hastalık üzerinde yoğunlaşan araştırmacılar, henüz kesin bir sonuca varmış değiller.
Öte yandan, hafızayı canlandıracak bir madde bulunmasıyla birlikte, insanlığı tehdit edebilecek yeni tehlikelere de dikkat çekiliyor. Bu girişimleri, bioteknik şirketlerinin ve eczacılık alanında faaliyet gösteren kuruluşların lehine kullanılacak yersiz araştırmalar olarak niteleyen birçok eleştirel gözlemci var. Nitekim, bilimsel alanda yapılan birçok araştırmanın, ilk safhada insanlığın yararına kullanılıp hemen akabinde ticari amaçlara alet edildiği günümüzde, atılacak her adımın çok iyi düşünülmesi gerektiğine değinenlerden biri de, profesör Kandel Teknoloji ve maddenin hakimiyeti altına girmiş bulunan dünyamız, yakın gelecekte çok daha büyük tehlikelere maruz kalabilir... şeklinde görüşlerini belirtiyor.
Kaynak: Spigel, 17/2000
Mike Rooney - 3 ay önce
Machining Inserts - 1 hafta önce