Bir çeşit vergi. Farsça baj kelimesinin Arabça ve Türkçe’de aldığı şekil olup, Gazneli, Selçuklu, İlhanlı, Akkoyunlu ve Osmanlılarda vergi manasında kullanılmıştır. Bu vergi, pazarlarda, panayırlarda alınıp satılan hayvandan, her cins maldan, ithal edilen ve Osmanlı topraklarından transit olarak geçirilen mallardan alınırdı.
Osmanlılarda bu vergi, Osman Gazi’nin pazara getirilen her yük için iki akçe almalarını emretmesi ile başlamıştır.
Osman Gazi’nin bac koyması gibi, İslam hukukuna göre, sultan, dinin açıkça bildirmediği hususlarda, dine muhalif olmayan örf ve adete dayanarak kanun koyabilir. Böyle bir örf ve adet, İslam hukukunun kaynaklarındandır. Osmanlı sultanları, örf ve adete dayanarak pek çok kanun çıkarmışlardır. Padişahlar bunu yaparken, mütehassıs alim ve devlet adamlarının murakabesi altında hareket etmişlerdir. Bu sebeble padişahlar, keyfi hareket edemedikleri gibi, akıllarına geldiği şekilde kanun çıkarıp emir vermemişlerdir (Bkz. Kanunname, örf ve adet).
Osman Gazi tarafından konan ve yalnız satıcıdan alınan bac, Fatih kanunnamesinde de alım satım vergisi olarak kullanılmıştır. Kanunnamede bu verginin sadece pazarlarda ve köylerde satılan her cins menkul maldan ne mikdar alınacağı, bazan bir taraftan, bazan da her iki tarafdan alınabileceği açıklanmıştır. Yine bu kanunnamede, yabancı memleketlerden getirilen mallardan alınacak bac mikdarı umumiyetle % 20 olarak tesbit edilmiştir. Bununla beraber bu mikdar yabancıların memleketleriyle yapılan anlaşmaya göre değişebilmekteydi.
Kanuni Sultan Süleyman zamanında da bac (vergi) alınmaya devam edilmiş, hazırlanan kanunnameye Fatih kanunnamesinde bacla ilgili bazı maddeler aynen alınmıştır. Bununla beraber Kanuninin kanunnamesinde bacla ilgili farklı hükümler de mevcuttur.
Her iki kanunnameye göre bac; hem muayyen bir şehir vergisi, hem de umumi manada vergi olarak kullanılmıştır. Bac-ı pazar, bac-ı ağnam, bac-ı tamga terkiblerinde, bac umumi manasiyle kullanılmıştır. Kelime bugün Doğu Türkistan’da hala vergi manasında kullanılmaktadır.
Bac, Osmanlılarda, alındıkları şeye ve şekle göre değişik isimler almıştır:
Bac-ı ağnam: Pazar ve panayırlarda satılan koyun ve keçilerden alınan özel bir vergidir.
Bac-ı tamga: Şehirde alınıp satılan her çeşit maldan, dokunan kumaş ve kesilen hayvanlardan alınan vergidir.
Bac-ı büzürk: Büyük bac demek olup, dışardan gelip transit olarak memleketten geçen, yahut memlekette kalmak üzere gelen mallardan alınan gümrük vergisidir.
Bac-ı kırtıl: Pazar ve panayırlarda satılan her türlü hayvandan alınan vergidir.
Bac-ı ubur: Osmanlı topraklarından geçirilerek başka yabancı memleketlere taşınan mallardan alınan vergidir.
İLK OSMANLI KÂNUNU
Osman Gazi, merkez yaptığı Yenişehir’de ikamet ediyordu. Bir gün, Germiyan tarafından birisinin; “Buranın pazar bacını bana satın” demesi üzerine Osman Gazi; ona; “Bac nedir?” dedi. Adam; “Pazara her kim yük getirirse ondan akçe alayım” dedi. Osman Gazi hayretle; “Bre adam, bu pazara gelenlerden alacağın mı var ki, onlardan akçe alırsın?” diye sorunca, Adam; “Bu adettir. Her vilayette yük başına padişah için akçe alınır” diye cevap verdi. Osman Gazi tekrar sordu: “Bu Allahü tealanın emri ve Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) kavli (sözü) midir, yoksa her ilin padişahının ortaya çıkardığı bir şey midir?” Adam; “Eskiden beri padişahların adetidir” dedi. Bunun üzerine Osman Gazi kızarak; “Buradan uzaklaş, yoksa sana zararım dokunur. Bir kimse ki, malını eli ile kazanmış ola, bana ne borcu var ki bedava akçe vere” dedi.
Orada bu konuşmaları dinleyenler, Osman Gazi’ye bu hususta malumat verdiler. “Sultanım! Sizin ihtiyacınız olmasa da, bu pazarı bekleyip hizmetleri ile meşgul olanlara emekleri zayi olmaması için bac verilmesi adetdir” dediler. Bunun üzerine Osman Gazi ilk kanunu şöyle koydu; “Her kim bir yük satarsa, iki akçe versin; eğer satmazsa, hiç bir şey vermesin.” Bu şehirlere aid bir nevi belediye vergisiydi.
1) Mufassal Osmanlı Tarihi; cild-1, sh. 59
2) Tevarih-i ali Osman (Âşıkpaşazade); sh. 19
3) Osmanlı Tarih Deyimleri; cild-1, sh. 143
4) Rehber Ansiklopedisi; cild-2, sh. 165
5) Osmanlı Devlet Teşkilatına Medhal; sh. 213, 276