Eminönü ile Sirkeci arasında, Yeni Cami`nin hemen arkasında bulunan Bahçekapı Semti, adını İstanbul`un deniz surlarının Haliç ağzına açılan kapılarından biri olan “Bahçe Kapısı”ndan almaktadır.
Bizans döneminde bu kapıya “Porta Neorion” denildiği belirtilmektedir. Bu kapının çevresindeki nüfusun çoğunluğunu o dönemde Museviler oluşturduğundan, kapıya “Porta Hebraica” ya da “Porta Judeca” denilmiş, Türkler tarafından ise Çıfıt Kapısı (Şuhut Kapısı) olarak adlandırılmıştır. Bizans Dönemi`nde bu kapının yakınında bir kule olduğu, Haliç`in ağzına gerili zincirin bir ucunun kuleye, diğer ucunun da Galata Kulesi`ne bağlı bulunduğu rivayet edilmektedir. Kapının yerinin bugünkü Yeni Cami arkasında Arpacılar Caddesi üzerinde olduğu sanılmaktadır.
Bahçekapı`nın, sadrazamlığa terfi edenlerin saraya götürülmek üzere geçirildikleri kapı olduğu bilinmektedir. Kente getirilen zahire ve her türlü ticari metanın da bu kapıdan geçirildiği kaynaklarda belirtilmektedir. Akşamları şehir kapıları kapandıktan sonra geç kalanların şehre girdikleri kapı da burası idi. 1569`da Demirkapı`dan başlayıp Bahçekapı`ya kadar uzanan yangında semtin Yahudi Mahallesi bütünüyle yanmış, kapı ve çevresindeki surlar 1865 yangını ve sonra da yol genişletme çalışmaları sırasında yıktırılmıştır.
1960`lara kadar konutların da bulunduğu bir bölge iken daha sonra tamamiyle bir ticaret merkezi haline gelmiştir.
Şehrin ticari bakımdan en canlı ve en turistik semtlerinden biridir. Ünlü Mısır Çarşısı bu semte açılır. Bunun dışında Bahçekapı deyince Ali Muhiddin Hacı Bekir Lokumcusu, Nimet Abla Piyango Gişesi gibi İstanbul deyince akla gelen pek çok eski ve şehrin günlük hayatında marka olmuş kuruluş akla gelir.