Bünyan Tarihçesi

Kısaca: Bünyan, yıllar boyu büyük bir yerleşim merkezi olmadığı için tarihçesi Kayseri’ ye bağlı kalmıştır. Bölge hangi hakimiyetin altına girmişse Bünyan da ona tabi olmuştur. Burada üzerinde duracağımız husus Bünyan’da ilk yerleşimin kimler tarafından olduğu ve Bünyan’a Türklerin yerleşmesidir. ...devamı ☟

Bünyan, yıllar boyu büyük bir yerleşim merkezi olmadığı için tarihçesi Kayseri’ ye bağlı kalmıştır. Bölge hangi hakimiyetin altına girmişse Bünyan da ona tabi olmuştur.

Burada üzerinde duracağımız husus Bünyan’da ilk yerleşimin kimler tarafından olduğu ve Bünyan’a Türklerin yerleşmesidir.

Bünyan’a ilk yerleşimin, kayabaşındaki mağaralardan Etiler tarafından olduğu bilinmektedir.(Etiler M.Ö.1450-1200 tarihleri arasında Kızılırmak boylarında hüküm sümüş ve zamanın en büyük yerleşim merkezlerini kurmuştur.(Kaniş-Karum) gibi,

Eti Devleti M.Ö.1200 tarihinde Med’lerin ve Pers’lerin istilasına uğrayarak yıkıldıktan sonra iç kısma çekilenEtiler Akkışla İlçesini Kululu Köyünde Tabal Krallığını kurarak burayı kendilerine Başsehir yapmıştır.(Bu tarihlerde hüküm süren Hititlere Geç Hititler denmektedir.) Tabal Krallığı 24 prenslikmerkezinden meydana gelmiş idi. Bu prensliklerin biri de Bünyan’ın Sultanhanı köyüdür. Sultanhanı’nda yapılan kazılarda bulunan yazılı taşın üst kısmının kırık olmasına rağmen 4,7 ve 10. satırlarındaPrens Savativara kendisini tabal kralı Varuşmen’in vasili olduğunu bildirmektedir. (Bugünkü Sultanhanı köyü, kervansaray yapıldıktan sonra kurulmuştur.) eski presliğin harabe halindeki kalıntıları Tuz Gölü’nün kıyısıdadır. Eti Devleti’nin ıkılmasından sonra Medler’in Anadolu’ya hakim olduğu dönemde, Bünyan önemli bir yerleşim merkezi olmuştur. 1915-1920 yılları arasında Bünyan’da bulunarak Ankara’daki müzeye gönderilen “Ateş Sunağı” (Heykel) üzerinde inceleme yapan Alman Ord. Prof. Kurt Bittel özetle şöyle demektedir.”Med’lerin Anadolu’ya hakim olduğu dönemde Ateş Dini Anadolu’ya hakim olmuştur. Bünyan’da bulunan Ateş Sunağından anlaşıldığına göre Bünyan’da bir ateş tapınağı bulunmakta idi. Bünyan o zaman Kapadokya’nın hücra geçitsiz bir bölgesinde değil, tahminlerimize göre memleketin fiilen merkezini teşkil eden bir kısmında bulunuyordu. Bünyan aynı zamanda, volkanik yaylanın tam ortasında, Mazaka vadisinin doğu kenarında ve böylelikle Kapadokya’nın asıl merkez bölgesinin içinde bulunmaktadır. Anadolu’da yayılan Ateş dini Romalıların Anadolu’ya hakim olmasına kadar devam etmiştir.

33 yılında Makedonya İmparatoru Büyük İskender, Kızılırmağın iki yakasındaki Devletlerin hakimiyetine son vererek, bu toprakları Roma İmparatorluğuna katmıştır.

Roma İmparatorluğu Anadolu’ya hakim olunca Hristiyanlık dini yeni yeni yayılmaya başlamıştı. Gizli olarak yayılmakta olan bu dinin mensupları Kapadokya bölgesinde (Ürgüp, Göreme) olduğu gibi Bünyan’da da Kayabaşındaki mağaralarda yaşamıştır.Kapadokya’daki özelliklerin aynısının burada olmasına rağmen Kayabaşı ilgisizlikten tanıtılamamıştır.

Bölge 647 tarihinde Muaviye tarafından ele geçirilerek bir müddet Arapların hakimiyeti altında kalmıştır. İlçedeki Sümerbank Fabrikasının temel kazısında bir çömlek içerisinde bulunan Abbasi Halifelerinden Mustazi Binurullah’a ait gümüş paraların bu dönemden kalmış olması muhtemeldir. (Bu paralar Kayseri müzesindedir.) Bölge, ilk olarak Türkler tarafından 1067 tarihinde Afşin Beytarafından fethedilmiştir. Bünyan’a Türkler tarafından ilk yerleşim bu tarihte olmuştur. Cami-i Kebir mahallesindeki mezarlıkta bulunan Selçuklu mezarları üzerindeki tarihler 1067 yılını göstermektedir. 1071 tarihinden sonra Anadolu Selçuklu hakimiyeti altına girince Alparslanyıkılan eski Kayseri şehrin yerine bugünkü şehri kurmuştur. Şehre de Türkistan ve Buhara’dan gelen müslüman Türkler ile Afşarlar’ın İran’da yaşayan kollarındanbazı Afşar aşiretlerini yerleştirere, çevrede konuşulan Rum dilini yasaklayıp Pelü Türkçesini (Uygurca) resmi konuşulan dil haline getirmiştir.

Türkler Anadolu’ya ilk olarak 1071 tarihinden sonra gelmemiş, bazı Türk boyları Alparslan’ın Anadolu’yu fethinden önce Anadolu’ya yerleşmiştir. Bunların ekseriyeti Hristiyanlığın tesiri altında kalarak Hristiyan olmuş Türklerdir. Bunun en bariz örneği Alparslan’ın 1071 tarihinde yapmış olduğu Malazgirt Meydan Muharebesinde Romanos Diogenes’in ordusunda bulunan Hristiyan Türk boylarının Alparslan’ın tarafına geçmesidir. Bunun yanında da bazı Müslüman Türk boyları da Anadolu’ya yerleşmiştir.

Bu konuda Urfalı Mateos şöyle demektedir. “1018 yılında Tuğrul Bey’in kardeşi Çağrı (Çakır) Bey Anadolu’ya geldiğinde burada daha önce gelen Türkmen boyları ile karşılaştı (Türkmen Müslüman alemi tarafından Müslüman Türklere verilen genel addır.)

Kayseri ve çevresi 1086 tarihinde Danişmendi emirlerinden Mehmet Gümüştekin Gazi tarafından fethedilerek Danişmendi Beyliğine baş şehir yapılınca, Bünyan’a Türklerin yerleşmesi bu tarihten sonra hızlanmıştır. Mehmet Gümüştekin Gazi 1086 tarihinde Kayseri’yi fethettiği ve “Kayseri fatihi” ünvanını aldığı Şer-i Mahkeme Sicilinde 13 Muharrem 1636 tarihi ile kayıtlı Padişah fermanı ile tasdik edilmiştir.

Emir Mehmet Gümüştekin Gazi’ ye bu başarılarından dolayı Halifelik makamınca “Melik” ünvanı verilmiştir. (Melik Mehmet Gümüştekin Gazi 1134 tarihinde ölmüş ve Kayseri’de kendi ismi ile anılan Melikgazi Türbesinde yatmaktadır.) Bu tarihden sonra Danişmendi Beyleri melik ünvanı ile anılmıştır.

Melikgazi Kayseri ve çevresinde birçok savaşlar yaparak çevrede yaşayan Rum ve Ermenilerin hakimiyetine son vermiştir.

Bünyan’daki Kurbantepe denilen yerdeki şehitlik (mezarlık) bu savaşlaradan kalmadır.O tarihlerede yapılan bu savaşların halk arasında Battal Gazi’nin yapmış olduğu savaşlar diye anlatılmasının sebebini araştırdım, buna sebep; 1074 yılında İstiklalini ilan etmek isteyen Beyliklerin birçoğu Halk arasında daha etkili olması için soylarını milletin tanınmış kişilerine bağlamaya çalışmıştır.

Türkiye tarihi bu konuda şöyle demektedir:”Danişmediler Devletinin kurucusu Gazi Ahmet Bin Ali Bin Nasır adlı Türkmenler içerisinde talim ve tedrisata vakıf ve iblgileri sebebiyle Danişmend lakaplı bir kişidir. Kendisi Türkmen ise de annesi Seyyit Battal Gazi ünvanıyla tanınmış olan Haşimi sülalesinin Seyyitlerinden olan meşhur Mücahit İbni Muhammet Cafer Bin Hüseyin’in kız kardeşinin çoucğudur. (Yeğini) Bu yüzden Danişmendi Melikleri Battal Gazi soyundan geldikleri için halk arasında Battal Gazi diye anılmaktadır.

Kayseri ve çevresi 1162 tarihinde İzzettin Kılıçarslan tarafından yeniden Selçuklu topraklarına katılmıştır. Selçuklu idaresinde Kayseri’nin ismi yıllarca Danişmend ili olarak geçmişitr. Kayseri ve çevresinin imarı 1219-1236 tarihleri arasında Sultan Alaaddin Keykubat zamanında olmuştur. Anadolu’da birçok cami ve kervansaray yapıtrılmışıtr. Bu dönemde Bünyan’a Selçuklular tarafından bazı yerleşmeler de olmuştur, bunlar merkez dahil Büyük Bürüngüz, Girveli, Sultanhanı, Karadayı, Yünören, Akmescit köyleri ile Elbaşı Nahiyesidir. Büyük Bürüngüz köyündeki cami ile Karadayı ve Sultanhanı köylerindeki Kervansaraylar bu dönemden kalmadır.

Selçuklu Devleti zayıflamaya başlayınca Anadolu’daki hakimiyetini kaybetmiş Anadolu’da İlhanlı hükümdarı Gazan Hanın hakimiyeti altına girmiştir. Gazan Han 1294 tarihinde müslümanlıgı kabul edince Gazan Mahmut Han adını almıştır. İlhanlılar döneminde Anadolu imar edilmiş , bir çok tarihi eser yaptırılarak Müslüman dinin yayılmasna ve gelişmesine çalışılmıştır. Bu tarihlerde Bünyan’a 30 km mesafede bulunan Yabanlu Pazarı (Pazarören) devletler arası alışverişin yapıldığı zamanın en büyük pazarıdır. 1277’den itibaren Anadolu Moğolların hakimiyeti altına girmesiyle bu çevre Moğol umumi valilerinin yaylakları durumuna gelmiştir. Moğol umumi valisi Samagar Noyan burada oturduğu için Pazarören ‘in batısındaki bir köy ile yakınındaki dağ Samağar ismini taşımaktadır. Bu tarihlerde bu köye İlhanlılar tarafından yerleşmeler olmuştur. İlhanlıların Anadolu Valisi Tac-ı Kızıl Emir Zahirrettin Mahmut tarafından 1333 tarihinde Bünyan’a bir cami (Camii kebir) yaptırılmıştır. Tac-ı Kızılın asıl adı İlhanlı emirlerinden Esen Kutluğ’dur. Kesin olmayan bilgilere göre bu emirin Bünyan’a yerleşip öldüğü, oğlu Emir Zahirrettin Mahmut tarafından da babasının hayrına buraya bir cami yaptırdığı söylenmektedir.

İlhanlı hükümdarları Cengiz Han’ın torunladır. Timurlenk Anadoluyu istila ettikten sonra geri dönerken Anadolu’daki Tatarları zorla götürmüştür. Bunlardan yalnız İlhanlıların Anadolu valisi Samagar Noya’nın aile efradı ile Tatarların Cu’ankar kolu Anadolu’da kalmıştır.

Bölge bu tarihten sonra Ertena (Erdena) beyliğinin hakimiyeti altına girmiştir. İlçemizin

Yağmurbey köyübu tarihlerde kurulmuştur. Mehmet Bey Ertena Beyliğinin başına geçince kendisini içki ve eğlenceye vermiş, beyliğin gidişatını iyi görmeyen Ertena Emirlerinden Emir Kurt Beyi tahttan indirerek hapsetmiştir.

Hapisten kaçan Mehmet Bey, Karamanoğlu Beyliğine sığınarak çocukluk arkadaşı olan Karamanoğlu Beyi Seyfettin Süleyman’ın kardeşi Alaaddin Ali’den yardım istemiştir. Alaaddin Ali de 20.000 kişilik bir ordu ile Kayseri üzerine yürümüş,

1357 tarihinde yapılan savaşta Emir Kurt Bey yenilerek Sivas’a doğru kaçmıştır.Mehmet Bey tahta geçtikten sonra Emir Kurt Bey affedilerek kendisine Yağmurbey köyü tımar olarak verilmiş, Emir Kurt Bey’de buraya yerleşmiştir. Etarfa ait bir tepe üzerindeki ilk terleşim yerinin temel kalıntıları halen durmaktadır.

Ertena Beyliği zamanında Ertena Beyliğinin 4. Emiri Cafer Bin Ertena (Cafer Bey) tarafından Karkaya köyünde türbesi bulunan Seyyit Halil Hazretlerinin tekke ve zaviyesi adına, evladına ve sülalesine bir çok gelir ve arzi cakfedilmiştir.

Kayseri ve çevresi 1467 tarihinde Fatih Sultan Mehmed’in vezirlerinden Gedik Ahmet Paşa tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır.

Bu dönemde Kayseri ve çevresi sık sık Maraş’ta hüküm süren Dulkadıroğlu Beyliğinin hakimiyeti altına girince Anadolu’da Dulkadiroğlu Beylerinden AleddevleBozkurt Bey ve Aleddevle Şahruh Bey tarafından imar ve onarım işleri yapılmiştır. Büyük Bürüngüz köyündeki Sultan Alaaddin Cami de bu kişiler tarafından tamir ettirildiği için bu camiye Aleddevle camii de denilmektedir. Melik Gazi köyündeki Melik Gazi türbesini yaptıran Aleddevle Bozkurt Bey’ in Samaar Köyündeki Abdurrahman Gazi türbesi ile Karakaya köyündeki Seyyid Halil Hazretlerinin türbesini de yaptırmış olması gerekir. Çünkü bu türbelerbüyüklü küçüklü altıgen üzerine aynı plandadır.

16. Asır başlarında Kayseri kazasında Sahra, Koramaz Cebel-i Ali, Cbel-i Erciyes, Karakaya, Kenarı ırmak, Malya, Karataş ve Bozatlu olmak üzere 9 nahiye bulunmaktadır.

Günümüzde 906/1500 ve 926/1520 tarihli tahrir defterinde kayıtlı bu nahiyelerin hiçbirisi yoktur.

Sarımsaklı (Bünyan), Büyük Bürüngüz (Ulu Bürüngüz), Gergeme, Sultanhanı köyü ile Süksün cemaati ile Süleymanlı cemaati Koramaz nahiyesine bağlı idi. O zamanki idari sisteme göre bu nahiyeler bir yerleşim birimi değil de idari sınırlar içerisinde kalan yerdi.

1500 tarihli tapu tahrir defterlerinde köylerin şahıslara akçe karşılığı mülk olarak verildiği gösterilmektedir.Bazı köylerin hisselere ayrılıp birkaç kişiye de verildiği görülmüştür.Koramaz nahiyesine bağlı olan köylerden şahıslara mülk olarak verilen ilçemiz köyleri şunlardır:
 Mülk sahibi şahıslar         Köy       Akçe



  Sa’di Bey          Sarımsaklı       7986


  Mustafa Çelebi ,Cafer Bey       Sarımsaklı       7986


  Hundi Paşa El Meşhur Ahi Yahşi     Sarımsaklı      2400


  Verese-i Sadık            Ulu Bürüngüz     3043  


  Şah Sultan Binti Hızır(Şahıs Vakfı)       Ulu Bürüngüz     1110


  KasımÇelebi          Gergeme       1841


  Hüseyin V. Cansız           Gergeme       2403


Aynı tarite tapu tahrir defterindeki kayıtta Sultanhanı köyünün Dulkadirli hissesi olduğu belirtilmektedir.


1500 yılında Osmanlı Devletince tutulan Başbakanlık arşivinde Mliyeden Müdevver defter 20 varak 29 a-29b-30a tapu tahrir defteri 387 sayfa 105 ‘deki Sarımsaklı (Bünyan) sayfa 204’deki Gergeme(Doğanlar) köyüne ait

Sarımsaklı Köyü: Mezkun halkın %60’nın gayr-i müslim olduğu köyde 1500’de 54 Gebran Hane, 37 Müslim Hane, 15 c, 21 m,1 imam, 1a’ma,1 buruni,1 zaviyedar, 1 pir-i Fani ve 2 gaip, 1520’de 35 müslim hane, 78 gebran hane, 13 m,nüfus bulunmakta idi. Köyün başlıca mahsülleri arpa, buğday ve bostan idi. Hayvancılık ve arıcılıkta yapılan köyde 2 bezirhane ve4 değirmen vardı.Alınan vergi hasılı 1500 de 18 bin 934 akçe ciziye olarak 1338 akçe, 1520 de ise 19946 akçe idi.Bu iki tarih arsındaki nüfus artışı %2 kadardır.Sarımsaklı köyünden çıkan sudan, bu köyün hudutları dahilinde öteden beri hücret-i şer’iyye ile Mir’abık alınmadığı tahrir sırasında belirlenince hüccet verilecek deftere kayıt edilmiştir. Bu köyü tabii olan Höngele mezrasının hasılı 720 akçe, İsa Emirze Bey çiftliğinin hasılı ise 1100 akçe idi.

Gereme Köyü: 16. asır başlarında gayrı müslümlerle mezkun olan köyde 1500’de 2h 2c, 6m nufus vardı. Fakat bu köye tabii olan meysun mezrasında mezkun olup aynı tarihte mezrada 4h, 4c, 2m, nüfus bulunmakta olup, 1520 tarihinde 18h, 5m, nüfus kayıtlı idi. 1500tarihli defterde burada 10 çiftlik yerin osmanlı memluk harbinde 1485-1490 şam,askerinin tecavüzüne maruz kalması sebebiyle mahlül olduğu ve bu yüzden divani hasıl kayıt edilmediği belirtilmektedir.köyün başlıca mahsülleri arpa, buğday, bağ, meyve ve ceviz idi. Ayrıca köyde 4 değirmen ikisi harap 4bezirhane vardı.köyün vergi hasılı mezra ile birlikte hesaplanmış olup 1500 de 3378 akçe, 1520 de ise cizyesi 596 akçe olmak üzere hasılı 2296 akçe idi. Bu köyde tabii olan Toraman ve Serçe mezralarının hasılı 756 akçe idi,denilmektedir.bu tarihlerde tapu kayıt defterlerinde Bünyan’a (Sarımsaklı Kariyyesi) yerleşen Türkler içerisinde İsa Emirze Bey’den ve burada bulunan Çiftliğinden bahsedilmektedir.Emirze oğulları günümüzde Emirze oğlu, göçer, Karakut, Ecevit, Sert, Çalıoğlu, Akat, Eser gibi soyadlar almıştır. Bünyan’ın kurucu aileleri arasında rastlanan lakapların bazıları şunlardır: Horasanlıoğulları, (İmamoğulları) bu aile zamanla 5 lazade (Çınar) 4-Abdi Efendi (Ünal) 5- Sadiler (Önsoy-bozkurt) bu aileye 1561 tarihinde Seyyit’lik beratı verilmiştir. (Seyyit Hz. Hüseyinin soyundan gelenlere denmektedir.)

Tığlıoğulları üç gruba ayrılmıştır. 1- Tığlı oğlu (Tığlı) 2- İbrahimefendiler (Uğur-Korkmaz-Solak-Dönmez) 3- Bıyıklıoğulları (Bıyıklı-Orhan-Keskin) Mutluoğulları (Mutlu-Oruç) Zanzanlar(Akyüz- Sarıkaya) Aile lakapları zamanla değiştiği için 1500-1700 yılları arsındaki bazı lakaplarla irtibat kuramadım. Bu yüzden tespit edemediğim bazı aileler olmuştur. Bazı ailelerde 1600 yılından sonra yerleşmiştir. Bunlar Gıtırlar ve Zoburlar Maraş’tan, Teciroğulları Tokat’tan, Hacatlar Bürüngüz’den, Konaklılar Horasan’dan gelmiştir.

1500-1520 yılları arasında tutulan tapu tahrir defterlerinden anlaşıldığına göre Gergeme Köyüne bu tarihe kadar daha Türkler yerleşmemişitr. Buraya Türklerin yerleşmesi 1520 tarihinden sonra olmuştur. İlk terleşen aileler Bezircioğulları ve Bezircilerdir. Bezircioğulları (Tanrıöver, İşlenmiş, Biçer, Özsoy, Şahin, Akgül, Ünal, Toprak, Çakmak, Çakıcı) Bezirciler (Kaplan, Cesaret, Kaysı, Akay, Altuntaş, Ceylan) dır. Bu aileler Bezircilik yaptığı için bu lakabı almıştır. (Bezir ızgın bitkisinden çıkartılan yağdır.) O tarihte Kayseri kazasının dışarıya ihraç ettiği malların başında Bezir ve Küherçile gelmektedir.

1510 tarihinde ilçe köylerine birçok yerleşme olmuştur. 1510 tarihinde İran Hükümdarı Şah İsmail ile Maraş’ta hüküm süren Dulkaidroğlu Beyliği arasında savaş çıkınca daha önceleri Maraş’a yerleşen birçok Türk boyu buradan göç ederek Osmanlı Devleti topraklarına yerleşmiştir. Şah İsmail ile Aleddevle Bey arasındaki savaşın sebebi ise kız isteme meselesidir. Şah İsmail, Dulkadiroğlu Beyi Aleddevle’nin kızını istemiş o da vermeyince Şah İsmail orudsu ile Maraş üzerine yürümüştür. Neticesinde Anadolu’da Alevilik yayılmaya başlamış bu olay ilerde Çaldıran savaşının başlıca sebebi olmuştur.1710-1720 tılları arasında Horasan’dan gelen Serdengeçti Ahmet Ağa Kayseri Ayanı Çopanoğlu’ndan izin alarak Bünyan’a (Sarımsaklı) yerleşmiştir. Ahmet Ağa 1730 tarihinde İran’la yapılan Tebirz harbine Cebeci Bayraktarı Sarımsaklı Ahmet Ağa olarak katılmıştır. Mir’at-ı Kayseriyye bu konuda şunları demekteidir: Patrona Halil İsyanı bastırıldıktan sonra isyana katılanlardan birçoğu memleketine kaçınca 1730 yılında çıkan bir frmanla bu eşkıyaların cezalanması istenmişitr. Bunlardan Kayserili Kulaksız Hüseyin denilen şahsın cezalandırılması için orta çavuşlarından Bekir Ağa bu şahsın suçlu olduğunu tespit etmiş, fakat kendisinin Cebesi Bayraktarı Sarımsaklı Ahmet Ağa’nın bayrağı altında Şark Seferine gittiği için kardeşinin yanında bulunan mallarına el koyarak açık artırma ile sattırıp devlete irat kayıt etmişitr.

Cebeci Bayraktarı Sarımsaklı Ahmet Ağa Tebriz Harbi dönüşünde getirdiği çeşitli harp ganimetleri arasında Tebriz Müftüsü’nün kızı Kadıncık Kadın da vardır. Ahmet Ağa’ bu hanımdan çocuğu olmamıştır. Kadıncık Kadın’ın mezar taşındaki (Bilavelet) çocuksuz yazısı dabu olayı teyit etmektedir. Konaklılar denilen Ahmet Ağa’nın sülalesine acem (İran’lı )denmesinin sebebi budur.

Ahmet Ağa’nın oğlu Ömer Ağa1785 tarihinde konağı yaptırmıştır. Konak yapıldığında etrafı sur gibi duvarlarla çevrili, mazgal delikleri buluna, nöbet kuleleri ile korunan, muntazam bir yapı idi. Binada Haremlik, Selamlık kısımları ile misafirhaneler ve Develikler vardı.

Konağı yaptıran Ömer Ağa’nın torunu olan Derviş Ağa da 1877 tarihinde Derviş Ağa camiini yaptırmıştır.

Bünyan ilçesinin önceki ismi Sarımsaklı’dır. İsmin Sarımsaklı olmasının sebebi, Kayseri’nin Sarımsaklı ihtiyacının büyük kısmının buradan temin edilmesindendir. Sarımsaklı bir köy iken Osmanlı Devleti zamanında zamantı havalisine yerleştirilen Avşar oymaklarının baskılarından çekinen çevre köylerin, Alımpınarı, Eğiset, Bahroğlu, Karaağız, Boyalı, Susuzca, Karaziraat, Öğrenci, Suluören, Elönü, Fakılar, Höyüklü, Tadırlı, Karabaşören Ada, Kayapınar, Mansır, Sarıkaya, Çorbacıyeri, Çalapverdi, İsriil, Koyunağalı, Poşana, Ağcağıl, Başınyayla, Zibaba, Örtüören, Karakışla, Akmezgit, Mahzenin Ören, Topuklu, Kötüören gibi köy ve mezraların Sarımsaklıya göç etmelerinden nüfusu aniden çoğalınca 1878 tarihinde Nahiye olmuştur. Nahiye müdürlüklerini yapan şahısları; Çöreke’nin Hasan Efendi, Konaklı Hacı Ağa ile Gergemeli Hacı Ağlardır.

Sarımsaklı nahiyesi 1895 tarihinde Osmanlı Padişahı Abdülhamid zamanında ilçe olmuş ilçeye de Padişahın ismine izafeten Bünyan-ı Hamit (Hamidiye) ismi verilmiştir.Bünyan Arapçada “Yapı” anlamına gelmektedir. Bünyan-ı Hamit, Hamid’ in yapısı anlamındadır.

Burada Sarımsaklının İlçe olmasına sebep olan Konaklı Hayret Ağa’dan bahsetmek istiyorum. Hayret Ağa Nahiyede sözü geçen ve çevresi olan bir kişidir. Sivas Mutasarrıfı Halil Rifat Paşanın yakın dostudur.( Sarımsaklı o tarihte Sivas’a bağlıdır. ) Bir müddet sonra sadrazam olan Halil Rifat Paşa Hayret Ağanın hasta olduğunu duyunca kendisini tedavi ettirmek için İstanbul’a çağıttırmıştır.İstanbul’a giden Hayret Ağaya tedavisi yapıldıktan sonra Sadrazam tarafından bir isteğinin olup olmadığını sorulur.Hayret Ağada Sarımsaklı Nahiyesinin ilçe olmasını taleb eder. Sadrazamda “sen git, ben Sarımsaklı’nın ilçe olduğuna dair fermanı gönderirim” der. 1895 tarihinde Sarımsaklının Bünyan-ı Hamit ismiyle ilçe olduğuna dair Padişah fermanı gelir.

Ani göçlerle Bünyan’ın İlçe olmasına sebep olan Avşarların tecir (mecburi iskan) olayından kısaca bahsetmek istiyorum.Avşarlar 24 oğuz boyundan Bozok koluna mensuptur.Kayseri ve ilçelerinde yaşıyan Avşarlar, Kuzey Suriye’de ve Halep’de yaşayan Avşarların bir kısmıdır. 17. yüzyılda Osmanlı Devleti zayıf düşüp göçebeleri askere almayıp bunlardan vergi toplayamaz olunca boyları iskana tabii tutmuştur. Göçebe halkı, çiftlik yapan yerli halka zarar vermemesi için zamanla yıkılarak viran olmuş terkedilmiş topraklara yerleştirip, buraları imar ederek tarımı geliştirmek istemiştir.

İskana razı olmayan Avşarlarla Hükümet kuvetleri arasında kanlı çarpışmalarneticesi Avşarların bir kısmı Rakka, Hama ve Hunus’a sürgün edilerek iskana tabi tutulmuştur. Zamantı bölgesinde yaşayan Avşarlar devleti yerleşik düzene geçeceklerine inandıkları için sürgün edilmemelerine rağmen burada yerleşik düzene geçmeyip talan hareketlerine katılınca devlet tarafından 1703 yılında Rakka’ya sürülmüş, buradan kaçmışlar, 1730 yılında yine Rakka’ya sürülmüş, yine kaçmışlar, Devlet otoritesinin zayıf olmasından Devlete isyan ederek bir müddet bildikleri gibi yaşamışlar, 1886 yılında Derviş Paşa fırka-ı İslahiye birlikleri ile kanlı çarpışmalar neticesinde Avşarların isyanını bastırınca, Avşarlar 1887 yılında uzun yaylada mecburi iskana (tecir) tabi tutulmuştur.

1908 yılında meşrutiyetin ilanı ile Abdülhamit tahttan indirilince İlçenin isminden Hamit kelimesi kaldırılmış, isim Bünyan olarak kalmıştır. Bünyan İlçe olmadan Sivas İlinin Pınarbaşı (Aziziye) İlçesine bağlı iken 1912 yılında Kayseri iline ilçe olarak bağlanmıştır.

İlçe daha önceleri Müslüman ve Hristiyan mahallesi olmak üzere 2 kısma ayrılmıştır. Yenice mahallesinde Rumlar, Bayramlı mahallesinde Ermeniler oturduğu için buralara Hristiyan mahallesi, Müslümanların oturduğu camiikebir, Dervişağa, İbrahimbey, Camiicedit Mahallelerinin bulunduğu yukarı kesimde Müslüman mahallesi denilmekte idi. Yenice mahallesinde oturan Rumların ekseriyeti 1923 yılında Yunanistan’da bulunan Müslüman Türklere mübadele (Değiştirme) edilmiştir. Burada şu husus dikkatimi çekmiştir. Yunanistandaki Türklere mübadele edilen Rum dediğimiz halkın ekseriyetinin aslı Hıristiyan Türktür. Hıristiyan Türkler hakkında ilk bilgi 1580 yılına ait Kayseri Mahkemesi kayılarından alınmıştır. Bu konuda Prof. Dr. Mehmet Eröz şunları söylemektedir: “Mahkeme kayıtlarından anlaşıldığına göre Sarımsaklı’da (Bünyan) Kaya isimli Hıristiyan Türk oğluna önce Yahşi adını vermiş fakat keşiş olduktan sonra yahşiyi Papadopulos’a çevirmiş kızını adını da Nikol koymuştur.

Bilindiği gibi Türkler Ortaasyadan Anadolu’ya göç etmeye başladığında gelen türkler arasında Hıristiyan Türklerde vardı. Bunun haricinde 1071 den önce Anadolu’ya göç edip Hıristiyanlaşmış 10 bin kaman Türkü vardır. Bu Türkler İmp. Johannes Vatatzes tarafından (1222-1254) Trakya’dan göç ettirilerek Anadolu’ya yerleştirilmiştir. Bunun haricinde Gagavuz’larda Hıristiyanlığı kabul etmiş Selçukluların bir koludur.

İlçeye 1939 yılının Ekim ayının başında Bulgaristan’dan gelen soydaşlarımız yerleşmiştir.Gelenlerin ekseriyeti Bulgaristan’ın Sumnu Vilayetinin Yenipazar Kazasının çevre köylerindendir. Bu ailelerin 54 hanesi Küçük Ahmet olup, Süleymanlı, Mahmuzlu, Doyuranlar Köyündende 2’şer hanedir.

Bunlardan başka kazamıza 1951 yılında Varna Vilayetinin Pıravda Kazasının Sofular Köyünden 2 hane daha gelmiştir.

Bulgaristan’dan yurdumuza gelen bu aileler önce İzmit-Tuzla’ya buradan Devlet kanalı ile yurdun her tarafına dağılmıştır. Bu dağıtımda Bünyan merkezine 60 hane kadar soydaşımız yerleştirilmiş diğer ailelerde Tuzhisar, Köprübaşı, Karacaören ve Sıvgın Köylerine iskan edilmiştir.

İlçeye gelen bu aileler, iskan için önce boş hanelere yerleştirilmiş hane başına yıllık 600 TL. kira bedeli tahsisat bağlanmıştır. 1940 yılında bütün ailelere bedelsiz olarak tarla dağıtılmış, 1947 yılında ev yapımı için arsa dağıtılarak inşaat içinde hane başına 150 TL. yardım yapılmıştır. Mahalleye yerleşen hane sayısı 1951 yılında gelen son aileler ile 90 haneyi bulmuştur. Yakın zamanlarda çevre köylerden İlçe merkezine göç fazla olmuş, gelenlerin ekseriyeti sağlık mahallesine yerleştiği için burası İlçenin en büyük mahallelerinden biri durumuna gelmiştir.

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.