ADA
Takım adalara adını veren ve grubun en büyüğü olan Marmara Adası orta kesiminde 700 metreyi bulan yüksek bir ada görünümünde iken, Paşalimanı, Avşa ve Ekinlik adaları yüksekliği 100-250 metre arasında değişin basık ve yumuşak görünümlü yassı adalardır ve İstanbul'a yaklaşık 65 (64.840) Mil uzaklıktadırlar. İstanbul'un kirli kıyılarından kaçanlar ile deniz ve tatil hasretlerini gidermek isteyen Ankaralılar gözlerini marmara'nın bu güzel adalarına çevirdiler. İlk öncülar Marmara Adası'na ayak bastılarsa da kıyıdaki kumsalların azlığı hemen arkada yükselen ve dikleşen arazi ile Beldeye Teşkilatının katı imar kuralları yüzünden gözlerini biraz ötede kıyıları boyunca uzanan geniş ve ince kumlu plajlar, yumuşak arazi yapısına sahip Avşa Adası'na çevirdiler. Ayrıca henüz konut yapımına daha yumuşak bakan Köy Kanunları (1992'de belediye oldu) geçerli idi. Bu nedenle 1969 yılından itibaren Avşa Adası Marmara Bölgesi'nin vazgeçilmez trustlik merkezi durumuna geldi. Bu olay köy ekonomisinin birden bire gelişmesine ve aranan herşeyi kolayca bulunduğu bir konuma getirdi. Avşa Adası, diğer adalar gibi anakara Kapıdağı'na bağlı idi. Dördüncü zamanın sonunda deniz seviyesinin yükselmesi ile anakaradan ve birbirlerinden ayrıldılar. Bu nedenle Avşa ile MArmara Adası arasındaki derinlik 35 metrede kalır. Avşa ile diğer adalar ve Kapıdağ arasındaki derinlikler 16 metreyi geçmez. Özellikle Avşa ile ekinlik adasını birleştiren kara parçsı 1 metre ile 4 metre derinliği ancak bulur. Sakin havalarda bu bağlantıyı izlemek mümkündür.
İKLİM
Avşa Adası Marmara'nın orta bölümünde bulunduğu için bölge iklimi gibi bazı özellikler taşır Akdeniz ikliminin birçok özelliğini yansıttığı gibi karadeniz'in etsikide kendini gösterir. Kış döneminde bu bölgenin güneyinde ve akdeniz üzerinde oluşan hava akımları alanı orta ve doğu Avrupa üzrinde bulunan kuzey cephenin güney doğru kayması sonucu batıdan gelen kar ve yağmur getiren siklonların ve bunların cephesel faliyetlerinin etkisinde kalır. Yaz dönemleri ise bu faaliyetler ortadan kalkar. Bunun yerini farklı bir sistem alır. Bu değişiş güneşin görünürdeki hareketi ile Büyük sahra üzerindeki yüksek basınç kuşağının Akdeniz üzerine yerleşmesi ve bu iklim bölgesinin Marmara'yı etkisel altına almasında ileri gelir. Ortalama sıcaklık ile en soğuk ay Ocak'tır. Yaz döneminde bir tarafta Basra Körfezi'nde oluşan alçak basınç, diğer taraftan Avrupa üzerindeki yüksek basıncın sonucu ada kuzey, kuzeybatı yönlü rüzgarların etkisinde kalır. İki farklı iklimbölgesi ortasında yer aldığı için ada yazın kuzeydeki soğuk cephenin dalgalanışına bağlı olarak bazen kısa süreli fırtınaların etkisinde kalır. Bu kısa süreli fırtınalar Avşa'nın güzelliğine renk katar. Köpüklü bir denizin güzelliğini seyretmek kadar güzel şey yoktur adada. En sıcak ay 24.6 ortalama sıcaklık ile Temmuz'dur Yağmurlar en çok Aralık ayında görülür. Çok nadir olarak yağan kar Ocak Şubat aylarında düşer.
DOĞAL YAPI
Avşa Adası'nda genellikle ranit ve grano diyotrit anakayasından oluşan kumlu topraklar yaygındır. kum oranı oldukça yüksektir. Adanın batısında geniş bir alüvyal kıyı ovası bulunur. Ovanın ucunda Avşa (Türkeli) köyü kurulmuştur. Adanın doğu kıyısında Araplar (Yiğitler) köyü yer alır. İlk zamanlardaki yakacak sorunlu yanında, az olmakla beraber tarım kültürü ile çok yaygın olan bağcılık yüzünden ağaçlık alanlar tamamen yok olmuştur. Son zamanlarda bağlık alanlarda azalmaktadır. Geriye kalan alanlar bodur çalılar, dikenli ve otsu bitki toplulukları ile örtülüdür. İlkbaharda gelişen çeşitli tiplerdeki papatyalar, gelincikler, katır tırnakları, beyaz kum zambakları ile diğer çiçekli bitkiler adanın örtüsünü oluşturur. Bu değişik manzaralar arasında kuzeyde değirmen, Mavikoy, Kambur Tarla, Çiftlik, Aleko, Küllü Yalı, Yiğitler, güneyde Akşa, manastır, Beyaz Saray, Çınar, Kum Burnu, Altınkum koy ve plajları yer alır.
Tarihi
Avşa Adası`nın ilk yerli halkı hakkındaki ilk yazılı bilgiler coğrafyacı Strabon ve tarihçi Plinius'un kitaplarında bulunmaktadır. Toprak durumu bakımından hiçbir zaman zengin olamamış, bağımsız bir idareye kavuşamamış olan ada, tarih içinde, çevresinde hakim olan kuvvetin arkasından gitmiştir. Hıristiyan din adamları için bir sürgün yeri olarak kullanılmış ve bütün Ortaçağ boyunca boş kalmıştır. Şimdiye kadar hiçbir sistematik kazı yapılmamıştır. Ancak adada, anakara Kapıdağ Yarımadası`ndan ayrılmadan önce bazı ilkel toplulukların yaşadığı, avcılıkla geçindiği, anakara ile bağlantı kesilince yeni bir yaşam biçimi geliştirdikleri, avcılığı azaltarak tarım, besicilik ve balıkçılıkla geçindikleri bazı buluntular nedeniyle anlaşılmaktadır.