Attila İlhan

Kısaca: Attila İlhan (1925-2005) 15 Haziran 1925'te Menemen'de doğdu. İlk ve orta eğitiminin büyük bir bölümünü İzmir ve babasının işi dolayısıyla gittikleri farklı bölgelerde tamamladı. İzmir Atatürk Lisesi birinci sınıfındayken mektuplaştığı bir kıza yazdığı Nazım Hikmet şiirleriyle yakalanmasıyla 1941 Şubat'ında, 16 yaşındayken tutuklandı ve okuldan uzaklaştırıldı. Üç hafta gözetim altında kaldı. İki ay hapiste yattı. Türkiye'nin hiçbir yerinde okuyamayacağına dair bir belge verilince, eğitim ...devamı ☟

Attila İlhan
Attila İlhan

 Attila İlhan
Attila İlhan
Attila İlhan (1925-2005) 15 Haziran 1925'te Menemen'de doğdu. İlk ve orta eğitiminin büyük bir bölümünü İzmir ve babasının işi dolayısıyla gittikleri farklı bölgelerde tamamladı. İzmir Atatürk Lisesi birinci sınıfındayken mektuplaştığı bir kıza yazdığı Nazım Hikmet şiirleriyle yakalanmasıyla 1941 Şubat'ında, 16 yaşındayken tutuklandı ve okuldan uzaklaştırıldı. Üç hafta gözetim altında kaldı. İki ay hapiste yattı. Türkiye'nin hiçbir yerinde okuyamayacağına dair bir belge verilince, eğitim hayatına ara vermek zorunda kaldı. Danıştay kararıyla, 1944 yılında okuma hakkını tekrar kazandı ve İstanbul Işık Lisesi'ne yazıldı. Lise son sınıftayken amcasının kendisinden habersiz katıldığı CHP Şiir Armağanı'nda Cebbaroğlu Mehemmed şiiriyle ikincilik ödülünü pek çok ünlü şairi geride bırakarak aldı. 1946'ta mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne kaydoldu. Üniversite hayatının başarılı geçen yıllarında Yığın ve Gün gibi dergilerde ilk şiirleri yayınlanmaya başladı. 1948'de ilk şiir kitabı Duvar'ı kendi imkanlarıyla yayınladı.

Paris Yılları

1949 yılında, üniversite ikinci sınıftayken Nazım Hikmet'i kurtarma hareketine katılmak üzere ilk kez Paris'e gitti. Bu harekette aktif rol oynadı. Fransız toplumu ve orada bulunduğu çevreye ilişkin gözlemleri daha sonraki eserlerinde yer alan bir çok karakter ve olaya temel oluşturmuştur. Türkiye'ye geri dönüşünde sıklıkla başı polisle derde girdi. Sansaryan Han'daki sorgulamalar ölüm, tehlike, gerilim temalarının işlendiği eserlerinde önemli rol oynamıştır. Bir kaç kez gözaltına alındı.

İstanbul - Paris - İzmir Üçgeni

1951 yılında Gerçek gazetesinde bir yazısından dolayı kovuşturmaya uğrayınca Paris'e tekrar gitti. Fransa'daki bu dönem Attila İlhan'ın Fransızca'yı ve Marksizmi öğrendiği yıllardır. 1950'li yılları İstanbul - İzmir - Paris üçgeni içerisinde geçiren Attila İlhan, bu dönemde ismini yavaş yavaş Türkiye çapında duyurmaya başladı. Yurda döndükten sonra, Hukuk Fakültesi'ne devam etti. Ancak son sınıfta gazeteciliğe başlamasıyla beraber öğrenimini yarıda bıraktı. Sinemayla olan ilişkisi, yine bu dönemde, 1953'te Vatan gazetesinde sinema eleştirileri yazmasıyla başlar.

Sanatta Çok Yönlülük

1957'de gittiği Erzincan'da askerliğini yaptıktan sonra, tekrar İstanbul'a dönüş yapan Attila İlhan sinema çalışmalarına ağırlık verdi. Onbeşe yakın senaryoya Ali Kaptanoğlu adıyla imza attı. Sinemada aradığını bulamayınca, 1960'ta Paris'e geri döndü. Sosyalizmin geldiği aşamaları ve televizyonculuğu incelediği bu dönem, babasının ölmesiyle birlikte yazarın İzmir dönemini başlattı. Sekiz yıl İzmir'de kaldığı dönemde, Demokrat İzmir gazetesinin başyazarlığını ve genel yayın yönetmenliğini yürüttü. Aynı yıllarda, şiir kitabı olarak Yasak Sevişmek ve Aynanın İçindekiler serisinden Bıçağın Ucu yayınlandı. 1968'te evlendi, 15 yıl evli kaldı.

İstanbul'a Dönüş

1973'te Bilgi Yayınevi'nin danışmanlığını üstlenerek Ankara'ya taşındı. Sırtlan Payı ve Yaraya Tuz Basmak 'ı Ankara'da yazdı. 81'e kadar Ankara'da kalan yazar Fena Halde Leman adlı romanını tamamladıktan sonra İstanbul'a yerleşti. İstanbul'da gazetecilik serüveni Milliyet ve Gelişim Yayınları ile devam etti. Bir süre Güneş gazetesinde yazan Attila İlhan, 1993-1996 yılları arasında Meydan gazetesinde yazmaya devam etti. 1996 yılından beri köşe yazılarını Cumhuriyet gazetesi'nde sürdürmektedir. 1970'lerde Türkiye'de televizyon yayınlarının başlaması ve geniş kitlelere ulaşmasıyla beraber Attila İlhan da senaryo yazmaya geri dönüş yaptı. Sekiz Sütuna Manşet, Kartallar Yüksek Uçar ve Yarın Artık Bugündür halk tarafından beğeniyle izlenilen diziler oldu.

Ali Kaptanoğlu adını kullandı

Senaryolarında Ali Kaptanoğlu adını kullandı. Belli başli filmleri: Yalnızlar Rıhtımı (Lütfi Akad), Ateşten Damlalar (Memduh Ün), Rıfat Diye Biri (Ertem Gönenç), Şoför Nebahat (Metin Erksan), Devlerin Öfkesi (Nevzat Pesen), Ver Elini Istanbul (Aydın Arakon).

EN ÇOK BİLİNEN ŞİİRİ

Ben Sana Mecburum

Ben sana mecburum bilemezsin Adını mıh gibi aklımda tutuyorum Büyüdükçe büyüyor gözlerin Ben sana mecburum bilemezsin İçimi seninle ısıtıyorum

Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor Bu şehir o eski İstanbul mudur? Karanlıkta bulutlar parçalanıyor Sokak lambaları birden yanıyor Kaldırımlarda yağmur kokusu Ben sana mecburum sen yoksun

Sevmek kimi zaman rezilce korkudur İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur Tutsak ustura ağzında yaşamaktan Kimi zaman ellerini kırar tutkusu Birkaç hayat çıkarır yaşamasından

Eserleri

Şiir kitapları: Duvar (1948), Sisler Bulvarı (1954),Yağmur Kaçağı (1955), Ben Sana Mecburum (1960), Bela Çiçeği (1962), Yasak Sevişmek (1968), Tutkunun Günlüğü (1973), Böyle Bir Sevmek (1977), Elde Var Hüzün (1982), Korkunun Krallığı (1987), Ayrılık Sevdaya Dahil (1993).

Romanları: Sokaktaki Adam (1953), Zenciler Birbirine Benzemez (1957), Kurtlar Sofrası (1963/64), Bıçağın Ucu (1973), Sırtlan Payı (1974), Yaraya Tuz Basmak (1978), Fena Halde Leman (1980), Dersaadet’te Sabah Ezanları (1981), Haco Hanım Vay (1984), O Karanlıkta Biz (1988).

Gezi notları: Abbas Yolcu (1957).

Deneme-anı türü: Hangi Sol (1970), Hangi Batı (1972), Faşizmin Ayak Sesleri (1975), Hangi Seks (1976), Hangi Sağ (1980), Gerçekçilik Savaşı (1980), Hangi Atatürk (1981), Batının Deli Gömleği (Gazete yazıları, 1981), İkinci Yeni Savaşı (1983), Sağım Solum Sobe (Gazete yazıları, 1985), Yanlış Erkekler Yanlış Kadınlar (1985), Ulusal Kültür Savaşı (1986), Sosyalizm Asıl Şimdi (1991), Aydınlar Savaşı (1991), Kadınlar Savaşı (1992), Hangi Edebiyat (1993), Hangi Laiklik (1995),Hangi Küreselleşme (1997), Bir Sağ Kırmızı Karanfil (gazete yazıları, 1988).

Senaryosunu yazdığı Sekiz Sütuna Manşet (6 bölüm) 1982’de, Kartallar Yüksek Uçar (12 bölüm) 1984’te, Yarın Artık Bugündür 1986’da, Yıldızlar Gece Büyür (16 bölüm) 1992’de, Tele-Flaş (13 bölüm) 1993’de TV dizisi olarak oynandı. Atilla İlhan’ın Bütün Şiirleri Bilgi Yayınevi tarafından basılıyor (1983).

Tutuklunun Günlüğü kitabıyla Türk Dil Kurumu 1974 şiir Ödülü’nü, Sırtlan Payı romanıyla da 1974-1975 Yunus Nadi Armağanı’nı kazandı.

Attila İlhan Şiirleri

ben sana mecburum bilemezsin adını mıh gibi aklımda tutuyorum büyüdükçe büyüyor gözlerin ben sana mecburum bilemezsin içimi seninle ısıtıyorum.

ağaçlar sonbahara hazırlanıyor bu şehir o eski İstanbul mudur karanlıkta bulutlar parçalanıyor sokak lambaları birden yanıyor kaldırımlarda yağmur kokusu ben sana mecburum sen yoksun.

sevmek kimi zaman rezilce korkuludur insan bir akşam üstü ansızın yorulur tutsak ustura ağzında yaşamaktan kimi zaman ellerini kırar tutkusu bir kaç hayat çıkarır yaşamasından hangi kapıyı çalsa kimi zaman arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu

fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor eski zamanlardan bir cuma çalıyor durup köşe başında deliksiz dinlesem sana kullanılmamış bir gök getirsem haftalar ellerimde ufalanıyor ne yapsam ne tutsam nereye gitsem ben sana mecburum sen yoksun.

belki haziran da mavi benekli çocuksun ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor belki körsün kırılmışsın telaş içindesin kötü rüzgar saçlarını götürüyor

ne vakit bir yaşamak düşünsem bu kurtlar sofrasında belki zor ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden ne vakit bir yaşamak düşünsem sus deyip adınla başlıyorum içim sıra kımıldıyor gizli denizlerin hayır başka türlü olmayacak ben sana mecburum bilemezsin.

ELDE VAR HÜZÜN

söyleşir evvelce biz bu tenhalarda ziyade gülüşürdük pır pır yaldızlanırdı kanatları kahkaha kuşlarının ne meseller söylerdi mercan köz nargileler zamanlar değişti ayrılık girdi araya hicrana düştük bugün ah nerde gençliğimiz sahilde savruluşları başıboş dalgaların yeri göğü çınlatan tumturaklı gazeller elde var hüzün

o şehrayin fakat çıkar mı akıldan çarkıfeleklerin renk renk geceye dağılması sırılsıklam aşık incesaz kadehlerin mehtaba kaldırılması adeta düğün hayat zamanda iz bırakmaz bir boşluğa düşersin bir boşluktan birikip yeniden sıçramak için elde var hüzün

ADIM SONBAHAR

nasıl iş bu her yanına çiçek yağmış erik ağacının ışık içinde yüzüyor neresinden baksan gözlerin kamaşır oysa ben akşam olmuşum yapraklarım dökülüyor usul usul adım sonbahar

YAĞMUR KAÇAĞI

elimden tut yoksa düşeceğim yoksa bir bir yıldızlar düşecek eğer şairsem beni tanırsan yağmurdan korktuğumu bilirsen gözlerim aklına gelirse elimden tut yoksa düşeceğim yağmur beni götürecek yoksa beni

geceleri bir çarpıntı duyarsan telaş telaş yağmurdan kaçıyorum sarayburnu'ndan geçiyorum akşamsa eylül'se ıslanmışsam beni görsen belki anlayamazsın içlenir gizli gizli ağlarsın eğer ben yalnızsam yanılmışsam elimden tut yoksa düşeceğim yağmur beni götürecek yoksa beni

KARANTİNALI DESPİNA

bir gül takıp da sevdalı her gece saçlarına çıktı mı deprem sanırdın 'kara kız' kantosuna titreşir kadehler camlar kırılır alkışlardan muammer bey'in gözdesi karantina'lı despina

çapkın gülüşü şöyle faytona binişi kordelia'dan ne kadar başkaydı her kadından her bakımdan sınırsız bir mutlulukta uyuturdu muammer bey'i ustalıkla damıttığı o tantanalı aşklarından

işgal altüst etti nasıl da izmir'de her şeyi öğrendi kullanmasını despina bu yanlış geceyi körfezde parıldayan yunan zırhlılarına karşı miralay zafiru'la ispilandit palas'ta sevişmeyi

gemi sinyallerinin gece bahçelere yansıması havuzda samanyolunun hisarbuselik şarkısı demlendikçe yanlızlığı aydınlanıyor muammer bey olmayacak şey bir insanın bir insanı anlaması

ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN ŞİİRİ

gözlerin gözlerime değince felaketim olurdu ağlardım beni sevmiyordun bilirdim bir sevdiğin vardı duyardım çöp gibi bir oğlan ipince hayırsızın biriydi fikrimce ne vakit karşımda görsem öldüreceğimden korkardım felaketim olurdu ağlardım

ne vakit maçka'dan geçsem limanda hep gemiler olurdu ağaçlar kuş gibi gülerdi bir rüzgar aklımı alırdı sessizce bir cigara yakardın parmaklarımın ucunu yakardın kirpiklerini eğerdin bakardın üşürdüm içim ürperirdi felaketim olurdu ağlardım

akşamlar bir roman gibi biterdi jezabel kan içinde yatardı limandan bir gemi giderdi sen kalkıp ona giderdin benzin mum gibi giderdin sabaha kadar kalırdın hayırsızın biriydi fikrimce güldü mü cenazeye benzerdi hele seni kollarına aldı mı felaketim olurdu ağlardım

AN GELİR

an gelir paldır küldür yıkılır bulutlar gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet eski heyecan ölür an gelir biter muhabbet çalgılar susar heves kalmaz şataraban ölür

şarabın gazabından kork çünkü fena kırmızıdır kan tutar / tutan ölür sokaklar kuşatılmış karakollar taranır yağmurda bir militan ölür

an gelir ömrünün hırsızıdır her ölen pişman ölür hep yanlış anlaşılmıştır hayalleri yasaklanmış an gelir şimşek yalar masmavi dehşetiyle siyaset meydanını direkler çatırdar yalnızlıktan sehpada pir sultan ölür

son umut kırılmıştır kaf dağı'nın ardındaki ne selam artık ne sabah kimseler bilmez nerdeler namlı masal sevdalıları evvel zaman içinde kalbur saman ölür kubbelerde uğuldar baki çeşmelerden akar sinan an gelir -la ilahe illallah- kanuni süleyman ölür görünmez bir mezarlıktır zaman şairler dolaşır saf saf tenhalarında şiir söyleyerek kim duysa / korkudan ölür -tahrip gücü yüksek- saatlı bir bombadır patlar an gelir Attila ölür

SEN BENİM HİÇBİR ŞEYİMSİN

Sen benim hiçbir şeyimsin Yazdıklarımdan çok daha az Hiç kimse misin bilmem ki nesin Lüzumundan fazla beyaz Sen benim hiçbir şeyimsin Varlığın yokluğun anlaşılmaz

Galiba eski liman üzerindesin Nasıl karanlığıma bir yıldız olmak Dudaklarınla cama çizdiğin En fazla sonbahar otellerinde Üniversiteli bir kız uykusu bulmak Yalnızlığı öldüresiye çirkin Sabaha karşı öldüresiye korkak Kulağı çabucak telefon zillerinde

Sen benim hiçbir şeyimsin Hiçbir sevişmek yaşamışlığım Henüz boş bir roman sahifesinde Hiç kimse misin bilmem ki nesin Ne çok çığlıkların silemediği Zaten yok bir tren penceresinde

Sen benim hiçbir şeyimsin Yabancı bir şarkı gibi yarım Yağmurlu bir ağaç gibi ıslak Hiç kimse misin bilmem ki nesin Uykumun arasında çağırdığım Çocukluk sesimle ağlayarak

Sen benim hiçbir şeyimsin

misafir - 9 yıl önce
büyük bir ustadır. bu topraklara mecburdu, biliyorduk. dilerim adını mıh gibi aklımızda tutarız, toprağı bol, ruhu şâd olsun.

Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.

Türkiye Gençlik Birliği
3 yıl önce

Birliği Attilâ İlhan Kültür Merkezi Afyonkarahisar Attilâ İlhan Kültür Merkezi Ankara Attilâ İlhan Kültür Merkezi Bursa Attilâ İlhan Kültür Merkezi Denizli...

Türkiye Gençlik Birliği, 19 Mayıs, 2006, 2007, 25 Mart, ADD, Aktivizm, Ankara, Ankara Üniversitesi, Attila İlhan Kültür Merkezleri, Kuruluş
Elif Sofya
7 yıl önce

2014) Hayhuy (Yapı Kredi Yayınları, 2019) Attila İlhan Şiir Ödülü (Hayhuy adlı kitabıyla) ^ "Attilâ İlhan Şiir Ödülü Elif Sofya'ya". kitap.ykykultur...

Elif Sofya, 1965, 2005, İTÜ, İstanbul, İstanbul Üniversitesi, Sezer Tansuğ, Esat Tekand
Çolpan İlhan
3 yıl önce

küçüğü ve tek kızı idi. Büyük ağabeyi tanınmış şair Attila İlhan, küçük ağabeyi avukat Cengiz İlhan'dır. Lise eğitimine babasının o dönemde valisi olduğu...

Abbas Yolcu (Kitap)
3 yıl önce

macera olan gezileri anlatmaktadır. Örneğin Attila İlhan'ın İzmir-Sındırgı yolculuğu gibi. Attilâ İlhan bu yazılarda kısa yolculukların bile bir edebiyatçı...

Abbas Yolcu (kitap), 1949, 1952, 2004, Anı, Attila İlhan, Attilâ İlhan, ISBN, Sındırgı, Balıkesir, Türkçe, İzmir
Zenciler Birbirine Benzemez
7 yıl önce

Zenciler Birbirine Benzemez, Attila İlhan'ın yazdığı Paris'te geçen romandır. Romanda 'hazırlık ve arayış dönemi' diye nitelendirilebilecek dönemde, yazarın...

Attila Olgaç
3 yıl önce

Attila Olgaç (d. 28 Temmuz 1944 - İstanbul) Türk sanatçı, oyuncu ve seslendirme sanatçısı. Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Yüksek Bölümü mezunu. Kıbrıs...

Hüseyin Alemdar
7 yıl önce

Ansiklopedisi. Yapı Kredi Yayınları. Mart 2010. s. 82. ISBN 9789750805684.  ^ "Attila İlhan Şiir Ödülü, Alemdar'a verildi". Haber 7. 29 Ekim 2007. 2 Şubat 2017 tarihinde...

Hüseyin Alemdar, 1962, 1985, Biyografi, Taslak, Trabzon, Türk, Şair, Akademi Kitabevi
Mahur (şiir)
3 yıl önce

Machine sitesinde arşivlendi. MAHUR AHMET KAYA ŞARKIYI DİNLEMEK İÇİN[ölü/kırık bağlantı] https://www.dokuzeylul.com/attila-ilhan-olmak-makale,147930.html...

Mahur (şiir), 1993, Ahmet Kaya, Arapça, Attila İlhan, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Karşıyaka, Kirpik, Mahur, Nazan í–ncel