Asakir-i Mansure-i Muhammediyye`nin başına ilk olarak `serasker` unvanıyla eski yeniçeri ağalarından Ağa Hüseyin Paşa getirildi.
Asakir-i Mansure-i Muhammediyye `tertip` adı verilen sekiz birlikten meydana gelirdi. Her tertibin başında `binbaşı` adında bir komutan bulunurdu. Bu binbaşılar `başbinbaşı`ya bağlıydı. Her tertip 16 `saf`tı. Her saf bir yüzbaşının komutasındaydı. Her yüzbaşının iki `mülazim` yardımcısı vardı. Her tertipte bir top bulunurdu.
Toplara `topçubaşı` denilen bir subay komuta ederdi. 16 saftan oluşan tertipler sekiz sağ ve sekiz sol olmak üzere ikiye ayrılmıştı. Bunlara `sağ kolağaları` ve `sol kolağaları` atanmıştı. İki yıl sonra bu örgüt yeniden düzenlenerek `tertip`lere `alay` ve komutanlarına `miralay` dendi. `Saf` terimi `bölük` olarak değiştirildi. Her alay, binbaşı komutasındaki üç taburdan meydana getirilmişti.
Sol ve sağ kolağası adını alan iki subay, bir katip, bir sancaktar, her bölüğe `yüzbaşı` ve `mülazim`lerden ayrı olarak bir `başçavuş` ve bir `bölük emini` atanmıştır. Her alayda `miralay` yardımcısı bir `kaymakam` bulunurdu. İki alay bir `mirliva`nın ve üç alay bir `ferik`in komutası altındaydı. Miralayın üstü subaylara `paşa` denirdi. Asakir-i Mansure-i Muhammediyye`nin en büyük komutanı `müşir`di.
Ordunun Yapısı
II. Mahmud, Osmanlı tarihinde "Vaka-i Hayriyye" diye adlandırılan olay ile Yeniçeri Ocağını dağıtmış, bu olaydan üç gün sonra bir hatt-ı hümayun ile Yeniçeri Ocağının kaldırıldığını ve yerine "Asakir-i Mansure-i Muhammediye" adı altında, yeni bir askeri teşkilatın kurulduğunu bildirmiştir. Boğaz muhafızı ve Kocaeli, Hüdavendigar (Bursa) sancakları mutasarrıflıkları üzerinde kalmak üzere Ağa Hüseyin Paşa da "Serasker" sıfatıyla bu teşkilata komutan olarak atanmıştır.Sultan II. Mahmud ayrıca Süleymaniyedeki "Ağa Kapısı"nın bundan sonra "Serasker Kapısı" adı ile anılmasını bildirmiş ve 7 Temmuz 1826 tarihinde bu teşkilata ait bir de kanunname yapmıştır. Kanunnameye göre önceleri 1200 kişilik olması düşünülen bu teşkilat, 1500er kişiden meydana gelen ve tertip adı verilen 8 birliğe ayrılmış, her birliğin komutası binbaşı rütbesinde bir subaya verilmiştir. (Bir tertibin mevcudu, binbaşı, kolağaları, topçubaşı, arabacı başı, cebehanebaşı, mehterbaşı, imamlar, hekim, cerrah vb. ile 1527 kişi idi.)
Sekiz tertipten ikisi sırayla Serasker Kapısında İstanbulun asayişinden sorumlu olacak, altısı Davud Paşa ve Rami ile Üsküdardaki kışlalarında bulunacaktı. Her tertip sağ ve sol olmak üzere iki kola ayrılmış, her kolun başına ağa-yı yemin (sağ kolağası) ve ağa-yı yesar (sol kolağası) unvanı ile birer subay getirilmiştir. Her kol 100 kişiden olmak üzere "Saf" adı ile 6 kısıma bölünmüş, her safın başına bir yüzbaşı atanmıştı. Yüzbaşının emri altında bulunan her on erin biri onbaşı rütbesinde idi. Bundan başka her kolun içinde kol mülazımı, yüzbaşı mülazımları, sancaktar, çavuş, topçu ustası, topçu kalfası (halife), topçu araba, cebehane ve mızıka mürettebatı, saka, bir de nefer katibi vardı.
Bu teşkilatla beraber, Tevcihat defterinden anlaşıldığına göre, protokol bakımından, Darphane-i Amire Nezareti ile Cebehane Nezareti arasında olmak üzere ayrıca "Muallem Asakir-i Mansure-i Muhammediye Nezareti" kurulmuştu. Sekiz tertibin başına Serasker Paşa ile Nazır tarafından seçilen ve Kapıcıbaşı derecesinde başbinbaşı adı ile yüksek rütbeli bir subay getirilmiş ve Masraf-ı Şehriyari Katipliği ile Süvari Mukabeleciliği arasında bulunan bir de katip atanmıştır. Her Safın kadrosunda olmamakla beraber, tertip kadrosu içinde İstanbul Kadılığınca atanan birer imam da vardı. Böylece Asakir-i Mansure-i Muhammediyenin terim ve tabirlerinin çoğu Nizam-ı Cedidinkine benzemekte idi.
Asker ve subayların maaştan başka tayinleri de vardı; maaşlar gündelik olarak hesaplanır, 30 gün üzerinden ayda bir defa verilirdi. Bu teşkilata kim olduğu belirsiz, işsiz, soysuz, din değiştirmiş kimseler alınmayacaktı. 15-30 yaş arasında ve sağlam yapılı oldukları takdirde en çok 40 yaşına kadar olanlar, kendi istekleriyle asker kaydedileceklerdi.
Erler subaylarına hizmet eri görevi yapmayacak; subaylar ancak dışarıdan hizmetçi alabilecekler, bunların elbiseleri bile erlerinkine benzemeyecekti. Orduya girenler meşru mazeretleri olsa dahi 12 yıl geçmeden ayrılmayacaklardı.
1828 yılında Asakir-i Mansure-i Muhammediye terimlerinde esaslı değişiklikler yapılmış, tertip yerine "alay" , kol yerine "tabur", saf yerine de "bölük" kelimeleri kullanılmıştır. Yeni değişikliklere göre, her alay 500 mevcudlu üç taburdan meydana gelecekti. Başbinbaşılık da kaldırılarak, her alay "miralay" adında yüksek rütbeli bir subaya, her tabur da bir binbaşının emrine verilmiştir.
Bundan başka, her alaya bir "kaymakam", bir "alay emiri", her tabura da sağ ve sol ağaları adlı iki "kolağası", biri "sancaktar" ve bir "tabur katibi", yüzbaşıların komutasında kalan bölüklere de iki "mülazım", bir "başçavuş", dört "çavuş", bir de "bölük emini" verilmişti.
Bir zaman sonra "Kapıkulu süvarileri" (Gedikli Sipahi) de kaldırılarak, bu yeni usul üzere, gerek İstanbul, gerek eyaletlerde süvari birlikleri de kurulmaya başlanmıştır. Sonraları birlikler, çoğalınca, iki alay bir "liva" sayılarak bir "mirliva"nın komutasına verilmiş ve alaylar istanbul ve Üsküdarda olmak üzere "Hassa" ve "Mansure" adı ile iki kısıma ayrılmış, her kısmın başına "Ferik" rütbesinde birer komutan getirilmiştir. Hassa birlikleri yalnız İstanbulda, Mansure birlikeri ise İstanbul ile beraber, önemli bölgelerde bulundurulmakta idi.
1832de "Hassa Ferikliği" "müşirlik"e yükseltilerek, askeri dereceler yeni bir şekil almış ve bu teşkilat aşağı yukarı Osmanlı İmparatorluğunun son zamanlarına kadar süre gelmiştir.
Başlangıçta çocuk denecek yaşta erlerden oluşan bu ordu, kendisini ilkönce 1828-1829 Rus Harbinde göstermiş, sonunda azlığı yüzünden eriyerek ye-nilmişse de, Ruslara iki yıl cesaretle dayanmış ve Osmanlılara Yeniçerilerin kaldırılmasının doğruluğunu ve vatan savunmasında düzenli iyi eğitim görmüş bir ordunun lüzumunu isbat etmiştir, II. Mahmud karşılaştığı büyük harbler, ayaklanmalar ve iktisadi darlıklara rağmen bu ordunun mevcudunu hayatının son yıllarında 118.400 kişiye çıkarmış bulunuyordu.
Zamanla memleketin muhtelif yerlerinde ordular ve sefer yedek birlikleri olmak üzere "Redif" tümenleri teşkilatlandırıldıktan sonra Asakir-i Mansure birliklerine "Asakir-i Nizamiye" adı verilmiştir.